Sen, darbe nedir bilir misin Ertuğrul Amca!

hannane

New member
Gazetenizin alkışladığı Eylül darbesinin sımsıcak hissedildiği 80’li yıllardı. Bir gecede sizinki başı çekmek üzere, gazetelerin hepsi dehşetli bir kâbusla irkilmiş olmalıydılar ki, bir günün sabahına aynı manşetle çıktılar: “İrtica geliyor!” “Kara ses!” “Cumhuriyet tehlikede!” “Şeriat tehdidi!” Darbe sımsıcaktı! Manşetiniz çakmak çakmaktı: “Türkiye İran olacak!”

Hava soğuktu. İri manşetleriniz “darbe” vurdu incecik kalemlerimize. İran’a benzemesin ülkemiz diye, biz elleri soğuktan morarmış gencecik kızlar kapı önlerinde bırakıldık. İrtica uğramasın diye semtimize, babalarımızın ineğini, tarlasını satarak okuttuğu biz köylü kızları koca şehrin ortasında sahipsiz, okulsuz, harçlıksız ve burssuz kalakaldık. Elbette ki, üzerimizde, çekingen ve ürkek, biraz ağabeyvari kaş çatmalarla, biraz babacan tembihlerle derinleşen türden bir “mahalle baskısı” kurmak değildi niyetiniz. Onun yerine, tepeden inen, her defasında bizi küçük düşüren, her karşılaşmamızda bizi utandıran, sindiren, özgüvenimizi yerle bir eden “devlet baskı”sını saldınız üzerimize.
Hava soğuktu. Üniversite yemekhanesinde sıcacık çorbalar içiliyordu; biz uzaktan bakıyorduk. Şimdilerde “Haydi kızlar okula!” diye ellerinden tutuyormuş gibi yaptığınız, intiharlarını uzaktan haber yaptığınız biz Kürt kızlarının kuma olmamak, zorla evlendirilmemek için tutunduğu üniversite umudunu bir darbeyle kırdınız. İmam Hatip Yaptırma ve Yaşatma Dernekleri kurucusu amcalarımızın, bin bir yakarmayla okutulmamıza ikna ettikleri, “bağnaz”, “laftan anlamaz”, “mutaassıp” hacı amcaların kızları olan bizler, hayallerimizin en kırılgan yerinde, hazırlık sınıfında okurken; umutlarımıza sımsıkı tutunduğumuz demde, diplomamızı almamıza aylar kalmışken ani bir darbeyle yere yığıldık. Dereceyle hak ettiğimiz diplomaların yerine, soğuk ve acımasız “yassaaah!” uyarıları aldık. En kırılgan yanımızdan yedik darbeyi. Kalplerimizin kırılmasına engel olamadık. Özgüvenimiz tuzla buz olurken, bir şey yapamadık.
Pek saftık. Büyüklerimizin ihale hesaplarına, sosyal mühendislik manipülasyonlarına, politik markajlarına, ekonomik kamuflajlarına akıl erdiremeyeceğimiz bir yaştaydık. İki seçeneğimiz vardı: Başörtümüzü ya utançla bir lavabonun kuytusunda başımızdan çekecektik ya da başımızda tutup hayallerimizi dürerek eve dönecektik. “Bir başka seçenek daha olabilir mi?” diye düşünen, biz “kandırılmış”, “beyni yıkanmış” “kendini bilmez” kızlar nezaket abidesi “ikna odası” baskılarıyla tanıştı. Çok korktuğunuz o “mahalle baskısı”nı görmedik. Nereden geldiğini anlamadığımız bir darbeyle, aynı ideallerle büyüdüğümüz akranlarımız arasında “tehlikeli” diye etiketlendik, “öteki” sayılıverdik. Ülkesinin her bir köşesine aydınlık getirecek, körpecik çocuklara umut aşılayacak “okumuşlar” olacaktık ama...
Darbe tuttu ellerimizden. Manşetlerinizin baskısı ağır oldu. Omuzlarımız incecikti. Direnç gösteremedik. Şehirli olmaktan vazgeçtik. Köyümüze geri döndük. “Mahalle baskısı”na karşı koyamadık. Köylü kaldık. Yönetici olamadık. Yönetilenler arasında yerimizi aldık. Hizmet üretenlerden olamadık. “Hizmetliler” kadrosuna alındık.

Bir süredir de “katsayı” darbesi yiyoruz. Üniversite sınavında aynı puanı almak için daha çok soru yanıtlama baskısı altındayız. Hoşgöreceğinizi umduğumuz kabalığımız ve anlayışsızlığımız da bu yüzden. Birkaç matematik-fen sorusunu daha doğru yanıtlayalım derken, derin mecazlar yüklü “darbe” yazınızı anlayacak edebiyat zevkinden yoksun kaldık. Tıp fakültesinin kapısından geri çevrildiğimiz için, içimizde sinsi bir ur gibi sakladığımız o korkunç darbe niyetimizi ve baskı hevesimizi müşfik bir cerrah maharetiyle açığa çıkarıp teşhis etmenizi bile düşmanca algıladık. Derin saygı beslediğimiz hocalarımız tarafından “Çık dışarı!” diye terbiye edildiğimiz için kocası tarafından “darb” edilerek hizaya gelen cahil kadınlardan olmaya razı olduk; kadınların geleceğini tehlikeye attık.. Başörtülerimizin politik renklerini ve sinsi desenlerini başını bağla(ya)mayan hemcinslerimizin başına “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” bir anayasa maddesi gibi darb ettik. Çok pişmanız. Diz altına indirilmiş etek boylarımızla özgür kızların geleceğe doğru yürüyüşlerine tartışılmaz bir “Danıştay kararı” gibi “darbe” vurduğumuzu anlamakta çok geciktik. Utanıyoruz. Yerin dibine giriyor ve bir daha ne Çankaya civarında, ne Meclis koridorlarında, ne üniversite kapılarında, ne tiyatro salonlarında, ne yönetici koltuklarında, ne kentlerin ana caddelerinde, ne gizli saklı koylarda gözünüze görünmeyeceğimize söz veriyoruz.
Bir gün tarlamıza bir soğuk ayranımızı içmeye bekliyoruz. Korkmayın; başımızda folklorik değeri yüksek, yöresel desenlerle süslü, orijinal “köylü kadın yemenileri” olacak.


 
işte bizim elitlerimiz!!

işte bizim elitlerimiz!!

hayır bu dediklerinizin hiçbirini bilmezler bilmek te istemezler.. onlar için önemli olan pragmatizm dir.yani faydacılıktır..bu darbe bize ne getirir..malımıza ne kadar ekleriz..avrupa nın hangi kentinde tatil yapsak yoksa güney illerinin hangisinde ...kargaşa isterler kaos olsun ki herkez birbirini yesin bizde buralardan bize düşenleri...kimse kimseye güvenmesin menfilik hat safhaya ulaşsın ki adaletsiz düzene boğulsun her yer..kardeş kardeşi vursun baba oğulu oğul anayı ana çocuğunu boğsun ki bizede haber çıksın gazetelerimizi tv lerimizi doldursun,bizde kesemizi..daha da olmazsa basarız parayı çıkarırız boğaz köprüsüne yaklaşmayın atarım kandimizi dedirtiriz..biz bir yolunu buluruz..atarız boynumuza fularımızı bir de numarasız bir gözlük halka tepeden bakmacılık oynarız..kahkahalar atarız boğaza nazır sarayların balkonlarından ..küçümseriz insanları alay ederiz ninja kaplumbağa deriz,hart hart kaşınanlar deriz deve kuşu deriz derkende unutmamak lazım aksanımızı fransızca seçeriz..

çünkü biz beyaz türkleriz bu topraklardaki bütün haklar bize aittir..kahvaltıda havyar yeriz ,öğlen de beyaz şarapla beyaz et,akşama da artık biftekle kırmızı şarap deviririz..üzerine bir de tango ne iyidir bilirmisiniz..biz aslında sizi de severiz her gün oğlum ali çayımı getir kızım ayşe dosyalar hazır mı?bak ne güzel anlaşıyoruz sizinle!!

üniversitemi dedin ne yapacaksın biz okudukta ne oldu bakma makamımıza koltuğumuza uzaktan göründüğü gibi değil sen en iyisimi tez zamanda bir koca bul ya da al şu parayı git sayısal at yarışı toto moto oyna kısa yoldan köşeyi dönmeye bak bu zaman da babana bile güvenmeyeceksin..

bak sakın insan hakları filan diyenlerede inanma kızım türbanla okula gitmek mi aklından bile geçirme.hele o çevrilmiş sakalla karşıma bile çıkma .

unutma! bu ülke bize babamızdan kaldı yaşayacaksan bizim şartlarımızla yok aksini düşünüyorsan topla pılını pırtını doğru arabistana bak sana barınacak topraklarda buluyoruz biz düşünceli insanlarız eh ne de olsa biraz entellektüeliz..

işte biz kısaca resmimiz!
 
bu ülkede cumhuriyet demokrasi yok aslında, hepimiz küresel bir diktatörlüğün küçük parçalarıyız sadece...
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks