Selam, sevgi ırmağının kaynağıdır. Selam, şefaat sırrının anahtarıdır. Selam, cennetin ilk adımıdır. Selam sevginin parolasıdır.
O halde selam olsun sevene. Selam önce sevginin sebebi, Habib-i Kibriya olan Sana, essalatu vesselamu aleyke ya Nebiyyallah…
Selam sonra âl ve ashabına ve Allah'ın Salih kullarına olsun. Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatühu…
Ya Rasulallah, okullarımız tatile girdi biz ise hemen akabinde Eyyamullah günlerine, Senin sünnetine ittiba edebilmek için, Senin sözlerine mazhar olabilmek için. Ve artık son demelerini yaşamaktayız.
Buradaki gençleri bir görsen, bir görsen ya Nebi! Hangisi Semure (radıyallahu anh), hangisi Rafi (radıyallahu anh) seçemezsin... İnsanlığın sel gibi cehenneme yuvarlandığı bu ahir zamanda, buna bir “Dur!” deme gayretlerini görsen vallahi seçemezsin.
Sen ümmetini o kadar severdin ki, seversin ki! Korkardın bize ibadetlerin (teheccüd) farz olmasından. Ama inan ya Rasul, burada gönlü Sen'in sevginle taşan, yüzü Sen'in nurunla parlayan şu Eyyamullah gençleri kendilerine farzmış gibi kılıyorlar… Her gece…
Her gece yöneliyorlar Sadika'l-Va'd olan Rabbe, her gece selamlarını gönderiyorlar Sana, her gece bekliyorlar Senin gelmeni, karda açmış kardelenlerin baharı beklediği gibi…
Az önce yine; “Abi, Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bizim selamlarımızı alıyordur değil mi, unutmuyordur değil mi?” sözleri dökülüyordu günahsız dudaklarından.
Nasıl unutursun ki…
Doğduğunda bile ‘ümmeti ümmeti' diyen Sen, mahşerde bile bizi tanıyan Sen, nasıl unutursun ki çehrelerinde senin nurunu taşıyan, dillerinde senin adını sayıklayan bu gençlerin selamını, salâtını…
Ve şimdi yattılar Sevgili…
Seni görmeden iman eden, akıllarına gelince gözyaşları yanaklarını okşayan, sahabe yürekli ahir zaman gençleri yattılar, Seni en azından rüyada görebilmek için…
Başuçlarına, her birine teheccüd namazında döktükleri gözyaşlarıyla ıslattırdığım ve “Bu sizin Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem)'le randevunuzdur” dediğim Gülleri koydum, inan hâlâ bazı güllerin üzerindeki damlacıklar kurumadı…
O güller ki Sevgilinin Sevgilisi Seni anlatıyor, bu yüzden Seni özleyen ümmetine Seni koklatıyor, Senin selamını getiriyor…
Uyandıklarında, o gülleri bulacaklar başuçlarında, o güle Seni görürcesine bakacaklar, Senin selamını alacaklar…
Özlem dolu gözyaşlarıyla kucaklayacaklar…
İşte bu mektubu Sana bundan dolayı yazıyorum, gözyaşları içinde… Ne olur bu isteğimi geri çevirme, doğ rüyalarına, al kollarına… Doğ ki gözlerim ağlasa da kalbimle gülebileyim, onları hoşnut edebileyim…
Ey Sevgili;
Gül kokulu gecelerimin emsalsiz rengi…
“Ben kalbi kırıklarla beraberim” diyen Rabbimin Vuslat Rehberi…
Sevgi kelebeklerine menba olan Gözyaşı İncisi…
Ahir zaman gençlerinin düşlediği…
Şu eyyamullah günleri biterken bırakma yalnız bizi…
Kabul eyle bu mektubumu, taltif eyle kıtmiri…
Ey Sevgili… En Sevgili…
O halde selam olsun sevene. Selam önce sevginin sebebi, Habib-i Kibriya olan Sana, essalatu vesselamu aleyke ya Nebiyyallah…
Selam sonra âl ve ashabına ve Allah'ın Salih kullarına olsun. Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatühu…
Ya Rasulallah, okullarımız tatile girdi biz ise hemen akabinde Eyyamullah günlerine, Senin sünnetine ittiba edebilmek için, Senin sözlerine mazhar olabilmek için. Ve artık son demelerini yaşamaktayız.
Buradaki gençleri bir görsen, bir görsen ya Nebi! Hangisi Semure (radıyallahu anh), hangisi Rafi (radıyallahu anh) seçemezsin... İnsanlığın sel gibi cehenneme yuvarlandığı bu ahir zamanda, buna bir “Dur!” deme gayretlerini görsen vallahi seçemezsin.
Sen ümmetini o kadar severdin ki, seversin ki! Korkardın bize ibadetlerin (teheccüd) farz olmasından. Ama inan ya Rasul, burada gönlü Sen'in sevginle taşan, yüzü Sen'in nurunla parlayan şu Eyyamullah gençleri kendilerine farzmış gibi kılıyorlar… Her gece…
Her gece yöneliyorlar Sadika'l-Va'd olan Rabbe, her gece selamlarını gönderiyorlar Sana, her gece bekliyorlar Senin gelmeni, karda açmış kardelenlerin baharı beklediği gibi…
Az önce yine; “Abi, Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bizim selamlarımızı alıyordur değil mi, unutmuyordur değil mi?” sözleri dökülüyordu günahsız dudaklarından.
Nasıl unutursun ki…
Doğduğunda bile ‘ümmeti ümmeti' diyen Sen, mahşerde bile bizi tanıyan Sen, nasıl unutursun ki çehrelerinde senin nurunu taşıyan, dillerinde senin adını sayıklayan bu gençlerin selamını, salâtını…
Ve şimdi yattılar Sevgili…
Seni görmeden iman eden, akıllarına gelince gözyaşları yanaklarını okşayan, sahabe yürekli ahir zaman gençleri yattılar, Seni en azından rüyada görebilmek için…
Başuçlarına, her birine teheccüd namazında döktükleri gözyaşlarıyla ıslattırdığım ve “Bu sizin Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem)'le randevunuzdur” dediğim Gülleri koydum, inan hâlâ bazı güllerin üzerindeki damlacıklar kurumadı…
O güller ki Sevgilinin Sevgilisi Seni anlatıyor, bu yüzden Seni özleyen ümmetine Seni koklatıyor, Senin selamını getiriyor…
Uyandıklarında, o gülleri bulacaklar başuçlarında, o güle Seni görürcesine bakacaklar, Senin selamını alacaklar…
Özlem dolu gözyaşlarıyla kucaklayacaklar…
İşte bu mektubu Sana bundan dolayı yazıyorum, gözyaşları içinde… Ne olur bu isteğimi geri çevirme, doğ rüyalarına, al kollarına… Doğ ki gözlerim ağlasa da kalbimle gülebileyim, onları hoşnut edebileyim…
Ey Sevgili;
Gül kokulu gecelerimin emsalsiz rengi…
“Ben kalbi kırıklarla beraberim” diyen Rabbimin Vuslat Rehberi…
Sevgi kelebeklerine menba olan Gözyaşı İncisi…
Ahir zaman gençlerinin düşlediği…
Şu eyyamullah günleri biterken bırakma yalnız bizi…
Kabul eyle bu mektubumu, taltif eyle kıtmiri…
Ey Sevgili… En Sevgili…