Bu risale iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm kâfirler için şefaatın olmayacağını anlatan13 ayet ve izahı. İkinci bölüm mü’minler için şefaatın olacağını anlatan 12 ayet ve izahı.
ŞEFAATI İNKAR KÜFÜRDÜR
Bismillahirrahmanirrahim
ŞEFAATI KÂFİRLER İÇİN NEFYEDEN AYETLER 13 ayet
YANLIŞ ANLAMALARI İZALE EDECEK CİDDEN MÜHİM BİRKAÇ USÛL
ŞEFAATI MÜ’MİNLER İÇİN İSBAT EDEN AYETLER 12 ayet
Defalarca cahil insanların ağzından duyduğum; şefaat de neymiş Allah Kuranda kimse şefaat edemez buyuruyor sözünü, her ne kadar bilen kimseler delilleriyle reddedebilse de insanların dinini ifsad etmeye –bilerek veya bilmeyerek- çalışan ve araştırma gücü olmayan insanı saptıran fasıklar her devirde olmuştur. Bu çalışmamızda Allah’ın hak olarak bize bildirdiği şefaat inancını reddedenlerin de delillerini toplayıp, şefaatı ispat eden ayetleri de tefsir ederek, bu hususta Müslümanlar elinde inançlarında yanılmayacakları bir döküman bulunsun istedim. Bunun yanı sıra bu fasid inancı yayan fasıkları da tanıtmakta fayda görüyorum. Günümüz mu’tezilesi Mealci ismiyle de bilinen, akıllarının ermediğini inkar eden ve bize Kur’an yeter diyerek nâm salan ve Kur’anı kıt akıllarıyla yorumlamaya kalkışıp Aristo Felsefesiyle tefsir ederek, ya te’vil, ya da inkar etmelerine rağmen kendisine Kur’anın vahyedildiği Peygambere o Kur’anı tefsir etme yetkisi tanımayan bir taifedir ki bu cahiller usul dışı anlayışlarıyla tefsir yaptıklarını zannederken de İslamın bir çok itikadını ve ahkamını inkar ederler. İslamın herhangi bir hükmünü (itikadi veya ameli) inkar etmek küfürdür. İnkar etmekle kafir olunan itikadlardan bir tanesi de şefaatın varlığıdır. Çünkü şefaat haktır ve bunun isbatı için birçok ayet vardır. Onlar şefaatı inkar ederlerken hem birilerine şefaat için izin verilmesini inkar ediyorlar, hem de şefaat sistemiyle günah işlemiş insanın bağışlanmasına karşı çıkıyorlar. Dünyada iken kulun işlemiş olduğu amellerin dışında herhangi bir şeyin ahirette ona fayda vermesini imkansız kabul eden bu fırka, bunu Allah’ın adaletine aykırı bulurlar ve şefaat yoktur derler. Oysa akıllarıyla övünen bu zavallılar, Allah adaletiyle hükmeder ve şefaate layık olan kimseye şefaat edilmesine müsaade eder şefaat edecek kimseyi de zaten Allah belirler[1], anlayışına bir türlü ulaşamamıştır.Üstelik bu anlayış tamamen Kur’anın açık ayetlerine dayanmaktadır. Şefaatle ilgili Kur’an ayetlerinden; müşrik putperestlerin putlarını şefaatçi kabul etmesini nefyeden ayetleri38 şefaatin yokluğuna delil gösterip, ancak Allahın izin verdiği kimselerin şefaat edeceğini bildiren ayetleri39 görmezden gelmeleri, dini bir bütün olarak anlamaya güçleri yetmediğinden (mutlak olanı, mukayyed olanla, yahut umumî olanı hususî olanla tefsir etmeyi de bilmemelerinden) ve kendilerine öğretileni taklitten vaz geçmemelerindendir. Allah azze ve celle Bakara suresinin 85. ayeti kerimesinde Yahudileri azarlarken “Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz ? Sizden öyle davrananların cezası ancak dünya hayatında rüsvaylıktır. Kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla ğafil değildir.
Mealciler hadisleri kabul etmez ama şefaatı isbat için birçok sahih hadis de mevcuttur. Bu risalemizde Allah’ın ve O’nun izniyle peygamberlerin ve meleklerin ve kendisinden razı olduğu kimselerin şefaatının hak olduğunu isbat edeceğiz ki müslüman olduğunu söyleyen insanlar bu hususta bilgilensin, duydukları inkarî sözlere inanmasın ve birileri de inkar etmeden önce bir kez daha deliller doğrultusunda iyice düşünsünler. Tâki sapıtan apaçık uyarıldıktan sonra sapıtsın da azap onun için bir hak olsun.
Öncelikle bu husustaki ayetleri iki grupta ele almak gerekmektedir. Çünkü Allah azze ve celle kâfirler için şefaat olmadığını bildirirken, Müslümanlar için şefaat olacağını bildirmiştir. Bunu daha yakından inceleyelim ve şefaatın kime mümkün, kime yasak olduğunu görelim.
Bu risale iki bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölüm kâfirler için şefaatın olmayacağını anlatan13 ayet ve izahı. İkinci bölüm mü’minler için şefaatın olacağını anlatan 12 ayet ve izahı.
ŞEFAATI KÂFİRLER İÇİN NEFYEDEN AYETLER 13 ayet
Kâfirler için şefaat yoktur. Zira onlar taptıkları evliya veya cinler veya melekler kendilerine şefaat eder diye inanmakta ve onları kesin şefaat edici yüce kabul etmekteydiler. Bu yüzden de onları razı etmek için yalvarmakta, kurbanlar kesmekte, adaklar sunmakta ve onlara dua edip yardım istemekteydiler. İşte kendisine şefaat edilmeyecek olan zümre bu kafirler ve müşrikler zümresidir.
وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
Bakara 48) Ve öyle bir günden korkun ki, o gün hiç kimse kimsenin adına bir şey ödeyemez.
Kimseden şefaat kabul edilmez ve kimseden fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez.
Ayetin Doğru Anlaşılması :
Kur’anın doğru anlaşılmasında bir usuldür, ayetin sıyak ve sıbakı (öncesi ve sonrası) ayetin anlaşılmasında çok önemlidir. Ayetleri bir anlam bütünlüğü içerisinde değerlendirmekle doğru bir anlayışa ulaşılabilir. Aksi halde Kur’andan mü’min-kâfir herkes kendi inancına uygun bir cümle bulup cımbızla çekerse bu usulsüzlük binlerce ayrı anlayışın çıkmasına sebep olur . Maksat en doğru anlayışa ulaşmaksa bu iş bir usul dairesinde yapılmalıdır.
Bakara 48 ayeti kendinden önceki ve sonraki ayetlere de baktığımızda İsrâiloğulları hakkında olduğunu görüyoruz ve onlar Muhammed aleyhisselam zamanında kâfirlerdi. Öyle bir günden korkun ki demek iman etmeyenlerin korkması gereken hesap gününü hatırlatıcıdır ve Yahudilerin kendi atalarının ve kendi soylarından olan peygamberleri Musa’nın kendilerine şefaat edeceğine inanmalarını yalanlamak içindir. Hristiyanların isa aleyhisselam’ın kendi günahlarını da yükleneceğine ve kendilerine böylelikle şefaat edileceğine inanmalarını ve benzeri inanışlar da yalanlamaktadır.
وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا تَنفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
Bakara 123) Öyle bir günden sakının ki, O gün hiç kimse, kimsenin adına bir şey ödeyemez.
Hiç kimseden fidye kabul edilmez ve hiç kimseye şefaat fayda sağlamaz. Onlara bir
taraftan yardım da edilmez.
Ayetin Doğru Anlaşılması :
Bu ayet de Bakara 48’de olduğu gibi Yahudiler hakkındadır ve bir önceki ayette muhatabın kimler olduğu açıkça zikredilmiştir. Yine kafirleri korkması gereken hesap günüyle korkutulmuşlardır ve kendilerine şefaat edileceğini zannederek avunmamaları, bunun kafirler için imkansız olduğu hatırlatılmıştır. Ayetteki tehdit kafirler hakkında umumidir ve bazı kafirlere şefaatın ulaşacağı gibi bir hususi nass da yoktur. Kafirler hakkında umum manada gelen bu ayet sadece mü’minlere şefaatın olacağıyla ilgili ayetlerle tahsis edilmiştir. İleride gelecek.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَنفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ فِيهِ وَلَا خُلَّةٌ وَلَا شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمْ الظَّالِمُونَ
254) Ey iman edenler! İçerisinde hiçbir alışveriş, hiçbir dostluk ve hiçbir şefaat
bulunmayan gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın.
İnkâr edenler elbette zalimdirler.
Ayetin Doğru Anlaşılması :
وَأَنذِرْ بِهِ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْ يُحْشَرُوا إِلَى رَبِّهِمْ لَيْسَ لَهُمْ مِنْ دُونِهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
En’am 51) Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Onlar için
Allah'tan başka hiçbir dost ve hiçbir şefaatçi yoktur. Umulur ki Allah'tan ittika ile sakınırlar.
Ayetin Doğru Anlaşılması :
Ayetin muhatabını tesbit hususunda üç anlayışa gidilebilir.
1. Anlayış : Ayetin muhatabı ahirete iman etmeyen kafirlerdir. Onları diriltilip kaldırılacakları bir günün varlığından haberdar ederek korkut ve Kur’ana iman etmeleri için onları uyar , umulur ki iman ederler de böylelikle Allah onlar için dost ve şefaatçi olur, aksi halde onlara yardım edilmez. Bu anlayışta Allah’ın ancak mü’minlere şefaatından bahsedilmiş olur.
2. Anlayış : Ayetin muhatabı öldükten sonra dirilmeye inanan bütün kafirlerdir. Elbetteki bu dirilme günü için korkuları vardır ve bir de şefaatını umdukları nebileri, velileri vardır. Onları Kur’anla uyar ve bilsinler ki Allah’tan başka dost da şefaatçı da yoktur. Umulur ki bu uyarmayla küfürlerinden vazgeçerler de iman ederler.
3. Anlayış : Ayetin muhatabı mü’minlerdir ki , onlar ahirete inanan kimselerdir. Onlar da haşrolunacakları günden korkarak imanlarını muhafaza etsinler de takva sahibi olmada acziyet göstermesinler, zira onların Allah’tan başka yardımcı ve şefaatçıları yoktur.
Bu anlayışa göre ayet mü’minleri korkutma gayesine ma’tuftur demek olur fakat korkutulan akıbet kafirlerin akıbetidir. Zira hiçbir veli ve yardımcısı olmayan ancak kafirlerdir, bu görüş ibn-i Abbas’ın görüşüdür.[2] Yani ayetin muhatabı mü’minler değildir.
Yukarıdaki üç anlayış da şefaatı kafirler için nefyederken mü’minler için isbat eder ki zikri geçen şefaat Allah’ın şefaat etmesidir.
Allah’ın izin verdiği peygamberlerin meleklerin ve kendisinden razı olduğu diğer kimselerin şefaatları ile ilgili tahsis edici delil olan ayetler bahse konu En’am suresi 51. ayetindeki âmm lafızla gelen, şefaatın “yalnız Allah’a” ait olmasını tahsis ederler.
Ayetin âmm lafızla gelmesi diğer hususi delillere zarar vermez.
Burada şefaatın yalnız Allah’a raci kılınması, affetme işinin asıl sahibinin Allah olmasındandır.
Kendisinden izin olmadıkça kimsenin şefaat edemeyeceği Allah şefaatın da asıl sebebi olmakla, izniyle şefaat edecek kimselere bile Allah’a yakarır gibi yakarmayı bu ayetle yasaklamakta ve şefaata izin vermesiyle bile asıl şefaatın kendisine ait olacağını bildirmektedir. Peygamberlere Meleklere ve bazı insanlara şefaat için izin vermesi kullarına mağfiret için bir sebep ve şefaat edenleri de şefaat edilenlere nisbetle taltif etmektir.
وَذَرِ الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمْ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِهِ أَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ وَإِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَا أُوْلَئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ (70)
En’am 70) Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak.
Hiç kimse kazandığı amel sebebiyle helâke düşmesin diye Kur'an ile öğüt ver. Yoksa
onun Allah'tan başka hiç bir dostu ve hiç bir şefaatçisi yoktur. Her çeşit fidyeyi verse
bile kendisinden kabul edilmez. İşte onlar, kazandıkları yüzünden helâke düşen
kimselerdir. İnkâr etmeleri yüzünden onlar için kaynar bir içecek ve acı veren bir azab
vardır.
Ayetin Doğru Anlaşılması :
Ayetin muhatabı inkarcı kafirlerdir bu açık olarak zikredilmiştir.
O halde kendisine şefaat edilmeyecek kafirlere hitap şu şekildedir. Allahın dostluğu ve şefaatından başkasının işe yaramadığı bir gün için kazandıklarıyla hesaba çekilmeden evvel onlara Kur’an ile öğüt ver.
Bu ayet de kafirlere şefaat edilmeyeceğine dair delildir.
Ayetin muhatabı mü’minler olmadığı için onlar hakkında bu ayetten şefaat olmadığına delil çıkarmak batıl bir iştir.
وَلَقَدْ جِئْتُمُونَا فُرَادَى كَمَا خَلَقْنَاكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَتَرَكْتُمْ مَا خَوَّلْنَاكُمْ وَرَاءَ ظُهُورِكُمْ وَمَا نَرَى مَعَكُمْ شُفَعَاءَكُمْ الَّذِينَ زَعَمْتُمْ أَنَّهُمْ فِيكُمْ شُرَكَاءُ لَقَدْ تَقَطَّعَ بَيْنَكُمْ وَضَلَّ عَنكُمْ مَا كُنتُمْ تَزْعُمُونَ (94)
En’am 94) Onlara şöyle denecek: "Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizde Allah'ın ortakları olduğunu
iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi yanınızda göremiyoruz. Andolsun ki, aranızdaki bağlar
kopmuş, ilâh sandığınız şeyler sizden ayrılıp gitmiştir."
Ayetin Doğru Anlaşılması :
Ayetin muhatabı müşriklerdir ki onlar ayette de ifade edildiği gibi kendilerini Allah’ın azabından koruyacağına inandıkları bazı şefaatçılar edinmişlerdir ki Allah onlar için hiçbir delil indirmemiştir. Başka bir ilah edinerek Allah’ın gazabından korunmaya inanmak ve onun şefaatı olur zannetmek şirktir. Allah’ın izin verdiği peygamberler ve melekler dışında, razı olduğu kimseler gibi kapalı biir ifadeden hareketle falanca efendi, falanca şeyh veya falan zât şefaat edecektir demek ve onun şefaatını celbetmek için rızasını aramak
da küfürdür ve bu ayetin kapsamına girer.
هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا تَأْوِيلَهُ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَلْ لَنَا مِنْ شُفَعَاءَ فَيَشْفَعُوا لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ قَدْ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
A’raf 53) Onlar kitabın bildirdiği sonuçtan başka bir şey beklemiyorlar. Sonucun geldiği
gün, daha önce onu unutmuş olanlar derler ki: "Rabbimizin peygamberleri bize
gerçeği getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek kimse varmıdır ki bize şefaat etsin,
yahut geriye çevrilsek de yaptığımız amellerden başka ameller işlesek." Doğrusu onlar
kendilerini zarara sokmuşlardır. Uydurdukları şeyler de onları bırakıp kaybolmuştur.
Ayetin Doğru Anlaşılması :
Ayetin muhatabı kıyametin kopacağını ve haşrolunacaklarını bile bile günaha dalan ve kendi uydurdukları (delilsiz) bir takım kurtarıcıları olacağına inanan kafirlerdir. Onlar da uydurdukları şeylerin bir işe yaramadığını gördükleri gün kafirler için hiçbir şefaatçı olmayacağını anlayacaklardır.
ŞEFAATI İNKAR KÜFÜRDÜR
Bismillahirrahmanirrahim
ŞEFAATI KÂFİRLER İÇİN NEFYEDEN AYETLER 13 ayet
YANLIŞ ANLAMALARI İZALE EDECEK CİDDEN MÜHİM BİRKAÇ USÛL
ŞEFAATI MÜ’MİNLER İÇİN İSBAT EDEN AYETLER 12 ayet
Defalarca cahil insanların ağzından duyduğum; şefaat de neymiş Allah Kuranda kimse şefaat edemez buyuruyor sözünü, her ne kadar bilen kimseler delilleriyle reddedebilse de insanların dinini ifsad etmeye –bilerek veya bilmeyerek- çalışan ve araştırma gücü olmayan insanı saptıran fasıklar her devirde olmuştur. Bu çalışmamızda Allah’ın hak olarak bize bildirdiği şefaat inancını reddedenlerin de delillerini toplayıp, şefaatı ispat eden ayetleri de tefsir ederek, bu hususta Müslümanlar elinde inançlarında yanılmayacakları bir döküman bulunsun istedim. Bunun yanı sıra bu fasid inancı yayan fasıkları da tanıtmakta fayda görüyorum. Günümüz mu’tezilesi Mealci ismiyle de bilinen, akıllarının ermediğini inkar eden ve bize Kur’an yeter diyerek nâm salan ve Kur’anı kıt akıllarıyla yorumlamaya kalkışıp Aristo Felsefesiyle tefsir ederek, ya te’vil, ya da inkar etmelerine rağmen kendisine Kur’anın vahyedildiği Peygambere o Kur’anı tefsir etme yetkisi tanımayan bir taifedir ki bu cahiller usul dışı anlayışlarıyla tefsir yaptıklarını zannederken de İslamın bir çok itikadını ve ahkamını inkar ederler. İslamın herhangi bir hükmünü (itikadi veya ameli) inkar etmek küfürdür. İnkar etmekle kafir olunan itikadlardan bir tanesi de şefaatın varlığıdır. Çünkü şefaat haktır ve bunun isbatı için birçok ayet vardır. Onlar şefaatı inkar ederlerken hem birilerine şefaat için izin verilmesini inkar ediyorlar, hem de şefaat sistemiyle günah işlemiş insanın bağışlanmasına karşı çıkıyorlar. Dünyada iken kulun işlemiş olduğu amellerin dışında herhangi bir şeyin ahirette ona fayda vermesini imkansız kabul eden bu fırka, bunu Allah’ın adaletine aykırı bulurlar ve şefaat yoktur derler. Oysa akıllarıyla övünen bu zavallılar, Allah adaletiyle hükmeder ve şefaate layık olan kimseye şefaat edilmesine müsaade eder şefaat edecek kimseyi de zaten Allah belirler[1], anlayışına bir türlü ulaşamamıştır.Üstelik bu anlayış tamamen Kur’anın açık ayetlerine dayanmaktadır. Şefaatle ilgili Kur’an ayetlerinden; müşrik putperestlerin putlarını şefaatçi kabul etmesini nefyeden ayetleri38 şefaatin yokluğuna delil gösterip, ancak Allahın izin verdiği kimselerin şefaat edeceğini bildiren ayetleri39 görmezden gelmeleri, dini bir bütün olarak anlamaya güçleri yetmediğinden (mutlak olanı, mukayyed olanla, yahut umumî olanı hususî olanla tefsir etmeyi de bilmemelerinden) ve kendilerine öğretileni taklitten vaz geçmemelerindendir. Allah azze ve celle Bakara suresinin 85. ayeti kerimesinde Yahudileri azarlarken “Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz ? Sizden öyle davrananların cezası ancak dünya hayatında rüsvaylıktır. Kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla ğafil değildir.
Mealciler hadisleri kabul etmez ama şefaatı isbat için birçok sahih hadis de mevcuttur. Bu risalemizde Allah’ın ve O’nun izniyle peygamberlerin ve meleklerin ve kendisinden razı olduğu kimselerin şefaatının hak olduğunu isbat edeceğiz ki müslüman olduğunu söyleyen insanlar bu hususta bilgilensin, duydukları inkarî sözlere inanmasın ve birileri de inkar etmeden önce bir kez daha deliller doğrultusunda iyice düşünsünler. Tâki sapıtan apaçık uyarıldıktan sonra sapıtsın da azap onun için bir hak olsun.
Öncelikle bu husustaki ayetleri iki grupta ele almak gerekmektedir. Çünkü Allah azze ve celle kâfirler için şefaat olmadığını bildirirken, Müslümanlar için şefaat olacağını bildirmiştir. Bunu daha yakından inceleyelim ve şefaatın kime mümkün, kime yasak olduğunu görelim.
Bu risale iki bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölüm kâfirler için şefaatın olmayacağını anlatan13 ayet ve izahı. İkinci bölüm mü’minler için şefaatın olacağını anlatan 12 ayet ve izahı.
ŞEFAATI KÂFİRLER İÇİN NEFYEDEN AYETLER 13 ayet
Kâfirler için şefaat yoktur. Zira onlar taptıkları evliya veya cinler veya melekler kendilerine şefaat eder diye inanmakta ve onları kesin şefaat edici yüce kabul etmekteydiler. Bu yüzden de onları razı etmek için yalvarmakta, kurbanlar kesmekte, adaklar sunmakta ve onlara dua edip yardım istemekteydiler. İşte kendisine şefaat edilmeyecek olan zümre bu kafirler ve müşrikler zümresidir.
وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
Bakara 48) Ve öyle bir günden korkun ki, o gün hiç kimse kimsenin adına bir şey ödeyemez.
Kimseden şefaat kabul edilmez ve kimseden fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez.
Ayetin Doğru Anlaşılması :
Kur’anın doğru anlaşılmasında bir usuldür, ayetin sıyak ve sıbakı (öncesi ve sonrası) ayetin anlaşılmasında çok önemlidir. Ayetleri bir anlam bütünlüğü içerisinde değerlendirmekle doğru bir anlayışa ulaşılabilir. Aksi halde Kur’andan mü’min-kâfir herkes kendi inancına uygun bir cümle bulup cımbızla çekerse bu usulsüzlük binlerce ayrı anlayışın çıkmasına sebep olur . Maksat en doğru anlayışa ulaşmaksa bu iş bir usul dairesinde yapılmalıdır.
Bakara 48 ayeti kendinden önceki ve sonraki ayetlere de baktığımızda İsrâiloğulları hakkında olduğunu görüyoruz ve onlar Muhammed aleyhisselam zamanında kâfirlerdi. Öyle bir günden korkun ki demek iman etmeyenlerin korkması gereken hesap gününü hatırlatıcıdır ve Yahudilerin kendi atalarının ve kendi soylarından olan peygamberleri Musa’nın kendilerine şefaat edeceğine inanmalarını yalanlamak içindir. Hristiyanların isa aleyhisselam’ın kendi günahlarını da yükleneceğine ve kendilerine böylelikle şefaat edileceğine inanmalarını ve benzeri inanışlar da yalanlamaktadır.
وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا تَنفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
Bakara 123) Öyle bir günden sakının ki, O gün hiç kimse, kimsenin adına bir şey ödeyemez.
Hiç kimseden fidye kabul edilmez ve hiç kimseye şefaat fayda sağlamaz. Onlara bir
taraftan yardım da edilmez.
Ayetin Doğru Anlaşılması :
Bu ayet de Bakara 48’de olduğu gibi Yahudiler hakkındadır ve bir önceki ayette muhatabın kimler olduğu açıkça zikredilmiştir. Yine kafirleri korkması gereken hesap günüyle korkutulmuşlardır ve kendilerine şefaat edileceğini zannederek avunmamaları, bunun kafirler için imkansız olduğu hatırlatılmıştır. Ayetteki tehdit kafirler hakkında umumidir ve bazı kafirlere şefaatın ulaşacağı gibi bir hususi nass da yoktur. Kafirler hakkında umum manada gelen bu ayet sadece mü’minlere şefaatın olacağıyla ilgili ayetlerle tahsis edilmiştir. İleride gelecek.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَنفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ فِيهِ وَلَا خُلَّةٌ وَلَا شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمْ الظَّالِمُونَ
254) Ey iman edenler! İçerisinde hiçbir alışveriş, hiçbir dostluk ve hiçbir şefaat
bulunmayan gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın.
İnkâr edenler elbette zalimdirler.
Ayetin Doğru Anlaşılması :
وَأَنذِرْ بِهِ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْ يُحْشَرُوا إِلَى رَبِّهِمْ لَيْسَ لَهُمْ مِنْ دُونِهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
En’am 51) Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Onlar için
Allah'tan başka hiçbir dost ve hiçbir şefaatçi yoktur. Umulur ki Allah'tan ittika ile sakınırlar.
Ayetin Doğru Anlaşılması :
Ayetin muhatabını tesbit hususunda üç anlayışa gidilebilir.
1. Anlayış : Ayetin muhatabı ahirete iman etmeyen kafirlerdir. Onları diriltilip kaldırılacakları bir günün varlığından haberdar ederek korkut ve Kur’ana iman etmeleri için onları uyar , umulur ki iman ederler de böylelikle Allah onlar için dost ve şefaatçi olur, aksi halde onlara yardım edilmez. Bu anlayışta Allah’ın ancak mü’minlere şefaatından bahsedilmiş olur.
2. Anlayış : Ayetin muhatabı öldükten sonra dirilmeye inanan bütün kafirlerdir. Elbetteki bu dirilme günü için korkuları vardır ve bir de şefaatını umdukları nebileri, velileri vardır. Onları Kur’anla uyar ve bilsinler ki Allah’tan başka dost da şefaatçı da yoktur. Umulur ki bu uyarmayla küfürlerinden vazgeçerler de iman ederler.
3. Anlayış : Ayetin muhatabı mü’minlerdir ki , onlar ahirete inanan kimselerdir. Onlar da haşrolunacakları günden korkarak imanlarını muhafaza etsinler de takva sahibi olmada acziyet göstermesinler, zira onların Allah’tan başka yardımcı ve şefaatçıları yoktur.
Bu anlayışa göre ayet mü’minleri korkutma gayesine ma’tuftur demek olur fakat korkutulan akıbet kafirlerin akıbetidir. Zira hiçbir veli ve yardımcısı olmayan ancak kafirlerdir, bu görüş ibn-i Abbas’ın görüşüdür.[2] Yani ayetin muhatabı mü’minler değildir.
Yukarıdaki üç anlayış da şefaatı kafirler için nefyederken mü’minler için isbat eder ki zikri geçen şefaat Allah’ın şefaat etmesidir.
Allah’ın izin verdiği peygamberlerin meleklerin ve kendisinden razı olduğu diğer kimselerin şefaatları ile ilgili tahsis edici delil olan ayetler bahse konu En’am suresi 51. ayetindeki âmm lafızla gelen, şefaatın “yalnız Allah’a” ait olmasını tahsis ederler.
Ayetin âmm lafızla gelmesi diğer hususi delillere zarar vermez.
Burada şefaatın yalnız Allah’a raci kılınması, affetme işinin asıl sahibinin Allah olmasındandır.
Kendisinden izin olmadıkça kimsenin şefaat edemeyeceği Allah şefaatın da asıl sebebi olmakla, izniyle şefaat edecek kimselere bile Allah’a yakarır gibi yakarmayı bu ayetle yasaklamakta ve şefaata izin vermesiyle bile asıl şefaatın kendisine ait olacağını bildirmektedir. Peygamberlere Meleklere ve bazı insanlara şefaat için izin vermesi kullarına mağfiret için bir sebep ve şefaat edenleri de şefaat edilenlere nisbetle taltif etmektir.
وَذَرِ الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمْ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِهِ أَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ وَإِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَا أُوْلَئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ (70)
En’am 70) Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak.
Hiç kimse kazandığı amel sebebiyle helâke düşmesin diye Kur'an ile öğüt ver. Yoksa
onun Allah'tan başka hiç bir dostu ve hiç bir şefaatçisi yoktur. Her çeşit fidyeyi verse
bile kendisinden kabul edilmez. İşte onlar, kazandıkları yüzünden helâke düşen
kimselerdir. İnkâr etmeleri yüzünden onlar için kaynar bir içecek ve acı veren bir azab
vardır.
Ayetin Doğru Anlaşılması :
Ayetin muhatabı inkarcı kafirlerdir bu açık olarak zikredilmiştir.
O halde kendisine şefaat edilmeyecek kafirlere hitap şu şekildedir. Allahın dostluğu ve şefaatından başkasının işe yaramadığı bir gün için kazandıklarıyla hesaba çekilmeden evvel onlara Kur’an ile öğüt ver.
Bu ayet de kafirlere şefaat edilmeyeceğine dair delildir.
Ayetin muhatabı mü’minler olmadığı için onlar hakkında bu ayetten şefaat olmadığına delil çıkarmak batıl bir iştir.
وَلَقَدْ جِئْتُمُونَا فُرَادَى كَمَا خَلَقْنَاكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَتَرَكْتُمْ مَا خَوَّلْنَاكُمْ وَرَاءَ ظُهُورِكُمْ وَمَا نَرَى مَعَكُمْ شُفَعَاءَكُمْ الَّذِينَ زَعَمْتُمْ أَنَّهُمْ فِيكُمْ شُرَكَاءُ لَقَدْ تَقَطَّعَ بَيْنَكُمْ وَضَلَّ عَنكُمْ مَا كُنتُمْ تَزْعُمُونَ (94)
En’am 94) Onlara şöyle denecek: "Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizde Allah'ın ortakları olduğunu
iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi yanınızda göremiyoruz. Andolsun ki, aranızdaki bağlar
kopmuş, ilâh sandığınız şeyler sizden ayrılıp gitmiştir."
Ayetin Doğru Anlaşılması :
Ayetin muhatabı müşriklerdir ki onlar ayette de ifade edildiği gibi kendilerini Allah’ın azabından koruyacağına inandıkları bazı şefaatçılar edinmişlerdir ki Allah onlar için hiçbir delil indirmemiştir. Başka bir ilah edinerek Allah’ın gazabından korunmaya inanmak ve onun şefaatı olur zannetmek şirktir. Allah’ın izin verdiği peygamberler ve melekler dışında, razı olduğu kimseler gibi kapalı biir ifadeden hareketle falanca efendi, falanca şeyh veya falan zât şefaat edecektir demek ve onun şefaatını celbetmek için rızasını aramak
da küfürdür ve bu ayetin kapsamına girer.
هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا تَأْوِيلَهُ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَلْ لَنَا مِنْ شُفَعَاءَ فَيَشْفَعُوا لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ قَدْ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
A’raf 53) Onlar kitabın bildirdiği sonuçtan başka bir şey beklemiyorlar. Sonucun geldiği
gün, daha önce onu unutmuş olanlar derler ki: "Rabbimizin peygamberleri bize
gerçeği getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek kimse varmıdır ki bize şefaat etsin,
yahut geriye çevrilsek de yaptığımız amellerden başka ameller işlesek." Doğrusu onlar
kendilerini zarara sokmuşlardır. Uydurdukları şeyler de onları bırakıp kaybolmuştur.
Ayetin Doğru Anlaşılması :
Ayetin muhatabı kıyametin kopacağını ve haşrolunacaklarını bile bile günaha dalan ve kendi uydurdukları (delilsiz) bir takım kurtarıcıları olacağına inanan kafirlerdir. Onlar da uydurdukları şeylerin bir işe yaramadığını gördükleri gün kafirler için hiçbir şefaatçı olmayacağını anlayacaklardır.