seyfullah putkýran
New member
- Katılım
- 30 Eyl 2005
- Mesajlar
- 5,807
- Tepkime puanı
- 205
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
- Konum
- Ruhlar Aleminden
- Web sitesi
- www.tevhidyolu.net
(Teşekkürler Seyfullah; birbirimizi gayet iyi anladık. Yerimiz, duruşumuz da belli ikimizin de.Şimdilik bunları özgürce, uygarca konuşabiliyoruz. Yakın zamanda birileri buna da ket vurur. Bak demedi deme. İslamı senin gibi yaşayanlar baştacımızıdır. Yeterki elinize Zülfikar'ı alıp Tebliğ-Cihad-Fütuhat derdine düşmeyiniz.
Sağlıcakla)
Demişsiniz sayınız mutezile arkadaşım biz demokrasiye inanırız herkes fikir beyanında özgürdür. Birileri bunu engellemeye çalışabilir çalışsınlar bu onların işi bizim işimi,zde doğru bildiklerimizi savunmaktır. Bizden daha iyi bu dini yaşıyanlar var asıl başımız tacı onlar daha onlara yetişemedik arkadaşım. Zülfikar ; Hz.Ali efendimizin kılıcı manevi bir şekilde kalbimizde taşımak bizim şerefimizdir.Bu arada geçmiş öğretmenler günüz kulu olsun.verdiğiniz tavsiye için teşekkürler.Ama tavsiyenizde anlatmak istediğinizi anlamadım belirttiğiniz terimler her müslümanın emir terakki etmesi gereken hallerdir diye düşünüyorum bu terimleri elimizden geldiğince sunmuş bulumaktayız.
TEBLİĞ
Zaman, yer ve nitelik açısından amaca ulaşma, sona varma, nihâyete erme, resmi bir yazıyı, kararı halka veya ilgililere duyurma, bildiri, beyanname, mesaj, bir dini başkalarına anlatma ve yayılmasına çalışma. "Be-leğa" fiilinden "Tef'il" babında masdardır. Çoğulu "Tebliğat"tır.
Tebliğ, Kur'an'da "belâğ" kelimesi ile aynı anlamda kullanılmıştır. Tebliğ masdar, belâğ ise isim olarak onküsur yerde geçmektedirler. Bu kelimelerin ifâde ettiği ilâhi mesajın sahibi Yüce Allah, aracı ve vasıtası Hz. Muhammed (s.a.s), muhatabı ise, insandır.
Tebliğ, peygamberlerin sıfatlarından ve onların gerçek vazifelerindendir. Bu gerçeği ifâde eden bir ayetin meâli şöyledir:
"Ey elçi, Rabbinden sana indirileni duyur. Eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur" (el-Mâide 5/67).
Bu görev yalnız Hz. Muhammed (s.a.s)'e verilmemiş, diğer peygamberlere de verilmiştir (el-A 'raf, 7/62, 68, 79, 93; el-Ahkâf, 46/23).
Tebliğ vazifesini yapan peygamberler, bu vazifelerinde zorlayıcı herhangi bir yola başvurmamışlar, sadece tebliğ vazifelerini yerine getirmişler ve sonucu Allah'a bırakmışlardır:
"Peygambere düşen, sadece tebliğ yapmaktır" (el-Mâide, 5/99) (Bu konu ile ilgili olarak bkz. Âl-î İmrân, 3/20; el-Mâide, 5/92; er-Ra'd, 13/40; en-Nahl, 16/35,82; en-Nûr, 24/54; el-Ankebût, 29/18; Yâsîn, 36/17; eş-Şuarâ, 42/48; et-Teğâbûn, 64/12).
Allah'tan aldıkları mesajları, muhatabı olan insanlara tebliğ etmekle görevli olan peygamberler, bu yolda çeşitli sıkıntılara katlanmışlar ve en güzel sabır örneğini göstermişlerdir. "(Önce) en yakın akrabanı uyar" (eş-Şuarâ, 26/214) ayeti nazil olunca, Hz. Muhammed (s.a.s) ilk tebliği, evinde topladığı Abdülmuttaliboğullarına yaptı. Daha sonra Safa tepesine çıkarak halka seslendi ve halk O'nun etrafında toplandı. Onlara, "Şu dağın arkasında düşman var desem, bana inanır mısınız?" diye sorunca, halk, "Evet, sana inanırız. Çünkü senden yalan duymadık" cevabını verdi. Öyle ise size şiddetli bir azabı haber veriyorum" deyince, amcası Ebu Leheb hakaret ifâde eden sözler sarfederek, onu susturdu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s)'in tebliğini engellemeye çalışan Ebu Leheb ve hanımı hakkında Tebbet suresi nazil oldu (Abdülfettah el-Kâdî, Esbâbü'n-Nüzûl, Beyrut,(t.y.) s. 251).
Peygamberler, tebliğ vazifelerini yerine getirirken, çeşitli sıkıntılarla karşılaşmışlardır. Ama hiç bir zaman yollarından sapmamışlar ve davalarında taviz vermemişlerdir. Hayatları bu hususta ibretli olaylarla doludur.
Sağlıcakla)
Demişsiniz sayınız mutezile arkadaşım biz demokrasiye inanırız herkes fikir beyanında özgürdür. Birileri bunu engellemeye çalışabilir çalışsınlar bu onların işi bizim işimi,zde doğru bildiklerimizi savunmaktır. Bizden daha iyi bu dini yaşıyanlar var asıl başımız tacı onlar daha onlara yetişemedik arkadaşım. Zülfikar ; Hz.Ali efendimizin kılıcı manevi bir şekilde kalbimizde taşımak bizim şerefimizdir.Bu arada geçmiş öğretmenler günüz kulu olsun.verdiğiniz tavsiye için teşekkürler.Ama tavsiyenizde anlatmak istediğinizi anlamadım belirttiğiniz terimler her müslümanın emir terakki etmesi gereken hallerdir diye düşünüyorum bu terimleri elimizden geldiğince sunmuş bulumaktayız.
TEBLİĞ
Zaman, yer ve nitelik açısından amaca ulaşma, sona varma, nihâyete erme, resmi bir yazıyı, kararı halka veya ilgililere duyurma, bildiri, beyanname, mesaj, bir dini başkalarına anlatma ve yayılmasına çalışma. "Be-leğa" fiilinden "Tef'il" babında masdardır. Çoğulu "Tebliğat"tır.
Tebliğ, Kur'an'da "belâğ" kelimesi ile aynı anlamda kullanılmıştır. Tebliğ masdar, belâğ ise isim olarak onküsur yerde geçmektedirler. Bu kelimelerin ifâde ettiği ilâhi mesajın sahibi Yüce Allah, aracı ve vasıtası Hz. Muhammed (s.a.s), muhatabı ise, insandır.
Tebliğ, peygamberlerin sıfatlarından ve onların gerçek vazifelerindendir. Bu gerçeği ifâde eden bir ayetin meâli şöyledir:
"Ey elçi, Rabbinden sana indirileni duyur. Eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur" (el-Mâide 5/67).
Bu görev yalnız Hz. Muhammed (s.a.s)'e verilmemiş, diğer peygamberlere de verilmiştir (el-A 'raf, 7/62, 68, 79, 93; el-Ahkâf, 46/23).
Tebliğ vazifesini yapan peygamberler, bu vazifelerinde zorlayıcı herhangi bir yola başvurmamışlar, sadece tebliğ vazifelerini yerine getirmişler ve sonucu Allah'a bırakmışlardır:
"Peygambere düşen, sadece tebliğ yapmaktır" (el-Mâide, 5/99) (Bu konu ile ilgili olarak bkz. Âl-î İmrân, 3/20; el-Mâide, 5/92; er-Ra'd, 13/40; en-Nahl, 16/35,82; en-Nûr, 24/54; el-Ankebût, 29/18; Yâsîn, 36/17; eş-Şuarâ, 42/48; et-Teğâbûn, 64/12).
Allah'tan aldıkları mesajları, muhatabı olan insanlara tebliğ etmekle görevli olan peygamberler, bu yolda çeşitli sıkıntılara katlanmışlar ve en güzel sabır örneğini göstermişlerdir. "(Önce) en yakın akrabanı uyar" (eş-Şuarâ, 26/214) ayeti nazil olunca, Hz. Muhammed (s.a.s) ilk tebliği, evinde topladığı Abdülmuttaliboğullarına yaptı. Daha sonra Safa tepesine çıkarak halka seslendi ve halk O'nun etrafında toplandı. Onlara, "Şu dağın arkasında düşman var desem, bana inanır mısınız?" diye sorunca, halk, "Evet, sana inanırız. Çünkü senden yalan duymadık" cevabını verdi. Öyle ise size şiddetli bir azabı haber veriyorum" deyince, amcası Ebu Leheb hakaret ifâde eden sözler sarfederek, onu susturdu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s)'in tebliğini engellemeye çalışan Ebu Leheb ve hanımı hakkında Tebbet suresi nazil oldu (Abdülfettah el-Kâdî, Esbâbü'n-Nüzûl, Beyrut,(t.y.) s. 251).
Peygamberler, tebliğ vazifelerini yerine getirirken, çeşitli sıkıntılarla karşılaşmışlardır. Ama hiç bir zaman yollarından sapmamışlar ve davalarında taviz vermemişlerdir. Hayatları bu hususta ibretli olaylarla doludur.