ozanyazar
New member
- Katılım
- 7 Mar 2005
- Mesajlar
- 24
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 57
- Web sitesi
- ahmetunalcam.googlepages.com
1. bölüm için : Şairin Kaybedişi – 1
-Biz en acı şiirleri okumuyoruz,yaşıyoruz artık.Öyle ki, , hani derler ya “Kelimeler yetmiyor, kelimeler tükendi”, işte bizim çektiklerimizi, acılarımızı tarife de kelimeler yetmiyor. Ne yazsam,ne okusam, ne dinlesem yaşadıklarımızı tarif edemez artık.
-Çok şey kaybettiniz ama güzel günler gelecektir.
-Evet, biz savaşı kaybettik, siz ise onurunuzu, insanlığınızı kaybettiniz.
Henry, bakışlarını kaçırdı. Haberleşmede görevli askerlerden biri nöbetçilere seslendi;
-Albay Smith’e haber verin, eşi arıyor.
Bir asker koşarak çıktı. Az sonra koutan Smith odaya girdi, uydu telefonunu aldı.
-Aloo... merhaba Mary...teşekkür ederim,sen nasılsın ? Oğlum nasıl? Uyuyor mu ?. Tamam uyanınca onu çok sevdiğimi söyle, ona en güzel oyuncakları alacağım. Bizi merak etmeyin, burdaki ilkel yaratıklara medeniyet getiriyoruz işte. Bak hele, burda o yaratıklardan bir tamne esir de varmış. Sesini duymak ister misin? Gerçi ne dediğini anlaman imkansız ama bir dinle de bak biz burda nelerle uğraşıyoruz.
Albay, telefonu esir Ali’ye tuttu. Ses çıkarması için bir de tekme attı.
-Konuş ta homurtunu Mary duysun !..
Ali, tekmeyi yiyince kendisine uzatılan telefona hızlıca konuştu;
-Burda bize katliam yapıyorlar.Kadınlara,çocuklara işkence yapıyorlar. Oğlunuzun yüzüne bakın, o bir katilin oğlu !...
Albay şaşkınlıktan uzun süre tuttuğu telefonu birden çekti.Ali bir askerin tekmesiyle sırtüstü yıkılırken.Albay, elini ahizeyi kapatarak bağırdı;
-Niye bu pisliğin İngilizce bildiğini söylemediniz.
Sonra telefona;
-Hah..hah...bizim çocuklardan biri şaka yaptı. Hayır, hayatım..hayır bu saçmalıklara inanma...kimyasal silah kullanıldığını mı okudun...yok öyle birşey...Hadi kapatıyorum by...
Albay telefonu kapatıp esirin yanına geldi.Henry, Ali’yi savunmak istedi,albay eliyle susturdu ve Ali’nin kucağındaki çocuğa baktıktan sonra;
-Demek senin de oğlun var.Onu bizim büyütmemizi ister misin ?
-Albayın öfkesinin yatıştığını zannedn Henry bir an sevindi ama Ali’nin cevabıyla yine korktu;
-Zalim olarak yaşamasındansa,mazlum olarak ölmesi iyidir.
Daha sözü yeni bitmişti ki,albay hızla tabancasını çekti çocuğa ateş eti.Henry ve Ali’nin çığlıkları biribirine karıştı. Fakat Ali’nin çığlığı uzun sürmedi, albay tek kurşunla onu susturdu.
Albay’ın önüne geçmek için atılan ama yetişemeyen Henry acı içinde inleyerek cesetlerin yanına çöktü. Albay ona bakarak;
-Şimdiye kadar alışmalıydın.Yarın bunlardan yüzlerce daha öldüreceğiz, öbürgün belki binlerce. İsrailli eğitmenlerin söylediğini unutma; “Bunlara silahınızı doğrultun ve insan olduklarını aklınızdan geçirmeyin.Sadece ateş edin, yoksa onlar sizi öldürür.”
Henry zorlukla konuştu;
-Saçmalık. İki masumu öldürdünüz.
Biz askeriz.Görevimiz de öldürmek. Öldüreceğiz, ve dönünce unutacağız.
Henry, çocuğun kanlı saçlarını okşadı.
-Unutabilecek miyiz? Çocukları sevebilecek miyiz? Saçlarını okşayabilecek miyiz?
Unutmak lazım azizim, unutmak
yaşamak için unutmak
elimizdeki kanları yıkamak
ve çiçek sulamak....
Yeni doğan gün bizim
Sustu tüm çığlıklar
Masumlar öldü, zalimler yaşayacak
Unutmak lazım azizim, unutmak
Henry, şaşkın bakışlara aldırmadan silahını çekti;
-Anladım ki, artık unutmak da mümkün değil, yaşamak da....
Bir silah sesi çınladı, Henry’nin eli çocuğun saçlarından yavaşça yere kaydı...
AHMET ÜNAL ÇAM
[email protected]
http://huzur.sehri.com
-Biz en acı şiirleri okumuyoruz,yaşıyoruz artık.Öyle ki, , hani derler ya “Kelimeler yetmiyor, kelimeler tükendi”, işte bizim çektiklerimizi, acılarımızı tarife de kelimeler yetmiyor. Ne yazsam,ne okusam, ne dinlesem yaşadıklarımızı tarif edemez artık.
-Çok şey kaybettiniz ama güzel günler gelecektir.
-Evet, biz savaşı kaybettik, siz ise onurunuzu, insanlığınızı kaybettiniz.
Henry, bakışlarını kaçırdı. Haberleşmede görevli askerlerden biri nöbetçilere seslendi;
-Albay Smith’e haber verin, eşi arıyor.
Bir asker koşarak çıktı. Az sonra koutan Smith odaya girdi, uydu telefonunu aldı.
-Aloo... merhaba Mary...teşekkür ederim,sen nasılsın ? Oğlum nasıl? Uyuyor mu ?. Tamam uyanınca onu çok sevdiğimi söyle, ona en güzel oyuncakları alacağım. Bizi merak etmeyin, burdaki ilkel yaratıklara medeniyet getiriyoruz işte. Bak hele, burda o yaratıklardan bir tamne esir de varmış. Sesini duymak ister misin? Gerçi ne dediğini anlaman imkansız ama bir dinle de bak biz burda nelerle uğraşıyoruz.
Albay, telefonu esir Ali’ye tuttu. Ses çıkarması için bir de tekme attı.
-Konuş ta homurtunu Mary duysun !..
Ali, tekmeyi yiyince kendisine uzatılan telefona hızlıca konuştu;
-Burda bize katliam yapıyorlar.Kadınlara,çocuklara işkence yapıyorlar. Oğlunuzun yüzüne bakın, o bir katilin oğlu !...
Albay şaşkınlıktan uzun süre tuttuğu telefonu birden çekti.Ali bir askerin tekmesiyle sırtüstü yıkılırken.Albay, elini ahizeyi kapatarak bağırdı;
-Niye bu pisliğin İngilizce bildiğini söylemediniz.
Sonra telefona;
-Hah..hah...bizim çocuklardan biri şaka yaptı. Hayır, hayatım..hayır bu saçmalıklara inanma...kimyasal silah kullanıldığını mı okudun...yok öyle birşey...Hadi kapatıyorum by...
Albay telefonu kapatıp esirin yanına geldi.Henry, Ali’yi savunmak istedi,albay eliyle susturdu ve Ali’nin kucağındaki çocuğa baktıktan sonra;
-Demek senin de oğlun var.Onu bizim büyütmemizi ister misin ?
-Albayın öfkesinin yatıştığını zannedn Henry bir an sevindi ama Ali’nin cevabıyla yine korktu;
-Zalim olarak yaşamasındansa,mazlum olarak ölmesi iyidir.
Daha sözü yeni bitmişti ki,albay hızla tabancasını çekti çocuğa ateş eti.Henry ve Ali’nin çığlıkları biribirine karıştı. Fakat Ali’nin çığlığı uzun sürmedi, albay tek kurşunla onu susturdu.
Albay’ın önüne geçmek için atılan ama yetişemeyen Henry acı içinde inleyerek cesetlerin yanına çöktü. Albay ona bakarak;
-Şimdiye kadar alışmalıydın.Yarın bunlardan yüzlerce daha öldüreceğiz, öbürgün belki binlerce. İsrailli eğitmenlerin söylediğini unutma; “Bunlara silahınızı doğrultun ve insan olduklarını aklınızdan geçirmeyin.Sadece ateş edin, yoksa onlar sizi öldürür.”
Henry zorlukla konuştu;
-Saçmalık. İki masumu öldürdünüz.
Biz askeriz.Görevimiz de öldürmek. Öldüreceğiz, ve dönünce unutacağız.
Henry, çocuğun kanlı saçlarını okşadı.
-Unutabilecek miyiz? Çocukları sevebilecek miyiz? Saçlarını okşayabilecek miyiz?
Unutmak lazım azizim, unutmak
yaşamak için unutmak
elimizdeki kanları yıkamak
ve çiçek sulamak....
Yeni doğan gün bizim
Sustu tüm çığlıklar
Masumlar öldü, zalimler yaşayacak
Unutmak lazım azizim, unutmak
Henry, şaşkın bakışlara aldırmadan silahını çekti;
-Anladım ki, artık unutmak da mümkün değil, yaşamak da....
Bir silah sesi çınladı, Henry’nin eli çocuğun saçlarından yavaşça yere kaydı...
AHMET ÜNAL ÇAM
[email protected]
http://huzur.sehri.com