alıntıdır.!
bismillah.
sizlere merhum said-i nursi hazretlerinden bir alıntı yapacağım.
ALLAH kendisinin şefatalerine nail eylesin
evet alıntı şu şekilde.!!
----
İKTİBAS. :
GURABA MECMUASİ 3.SAYI HARİCİ MUTEZİLİ VE Şİİ KOMPLEKSİ ADLI YAZIDAN
Bediüzzaman şöyle yazmaktadır:
'Ehl-i dalalet ve bid'at fırkalarından bir kısım zatlar, ümmet nazarında makbul oluyorlar. Aynen onlar gibi zatlar var; zahiri hiçbir fark yokken ümmet onları reddediyor.
Bu hususta hayret ediyordum. Mesela, Mutezile mezhebinden Zemahşe-ri, mutezilikte çok mutaassıp olduğu halde, Ehl-i Sünnet âlimlerinin mütehakkikleri, onun şiddetli itirazlarına karşı, onu küfür ve dalaletle itham etmiyor bilakis bir kurtuluş yolunu onun için arıyorlar. Zemahşeri'nin şiddet derecesinden çok aşağı olan Ebu Ali Cübbai gibi Mutezile imamlarını ise merdut ve matrut sayıyorlar.
Çok zaman bu sır benim merakıma dokunuyordu. Sonra ALLAH'ın lütfuyla anladım ki, Zemahşeri'nin Ehl-i Sünnet'e itirazları, hak zannettiği mesleğindeki hak muhabbetinden ileri geliyordu.
Yani mesela, Cenab-ı Hakk'ı her türlü noksan ve kusurdan hakiki manada tenzih etmek, onun nazarında kulların kendi fiillerinin hâlıkı olmasıyla oluyor. Onun için, Cenab-ı Hakk'ı, tenzih etme muhabbetinden dolayı, Ehl-i Sünnet'in 'Kul fiilinin yaratıcısı olamaz, her şeyin hâlıkı ALLAH'tır.' düsturunu kabul etmiyor.
Reddedilen diğer Mutezile imamları ise, hak muhabbetinden ziyade, Ehl-i Sünnet'in yüksek düsturlarına kısa akılları yetişemediğinden ve Ehl-i Sünnet'in geniş kanun ve prensipleri onların dar fikirlerine yerleşmediğinden, inkar ettiklerinden merdutturlar.
Aynen bu kelam ilmindeki, Mutezile mezheplilerin, Ehl-i Sünnet'e muhalefeti olduğu gibi, Sünnet-i Seniyye haricindeki bir kısım ehl-i tarikatın muhalefeti de iki cihetledir: Biri: Zemahşeri gibi; haline, meşrebine meftun olması cihetiyle, daha zevk derecesine yetişemediği şeriatın adabına karşı bir derece lakayt kalır.
Diğer kısmı ise: Haşa, şeriatın adabına, tarikatın düsturlarına nispeten ehemmiyetsiz bakar. Çünkü dar havsalası, o geniş zevkleri ihata edemiyor ve kısa makamı, o yüksek adaba yetişemiyor.'
(29. Mektup, 9. Kısım, 8. Telvih, 4. Nükte)...
bismillah.
sizlere merhum said-i nursi hazretlerinden bir alıntı yapacağım.
ALLAH kendisinin şefatalerine nail eylesin
evet alıntı şu şekilde.!!
----
İKTİBAS. :
GURABA MECMUASİ 3.SAYI HARİCİ MUTEZİLİ VE Şİİ KOMPLEKSİ ADLI YAZIDAN
Bediüzzaman şöyle yazmaktadır:
'Ehl-i dalalet ve bid'at fırkalarından bir kısım zatlar, ümmet nazarında makbul oluyorlar. Aynen onlar gibi zatlar var; zahiri hiçbir fark yokken ümmet onları reddediyor.
Bu hususta hayret ediyordum. Mesela, Mutezile mezhebinden Zemahşe-ri, mutezilikte çok mutaassıp olduğu halde, Ehl-i Sünnet âlimlerinin mütehakkikleri, onun şiddetli itirazlarına karşı, onu küfür ve dalaletle itham etmiyor bilakis bir kurtuluş yolunu onun için arıyorlar. Zemahşeri'nin şiddet derecesinden çok aşağı olan Ebu Ali Cübbai gibi Mutezile imamlarını ise merdut ve matrut sayıyorlar.
Çok zaman bu sır benim merakıma dokunuyordu. Sonra ALLAH'ın lütfuyla anladım ki, Zemahşeri'nin Ehl-i Sünnet'e itirazları, hak zannettiği mesleğindeki hak muhabbetinden ileri geliyordu.
Yani mesela, Cenab-ı Hakk'ı her türlü noksan ve kusurdan hakiki manada tenzih etmek, onun nazarında kulların kendi fiillerinin hâlıkı olmasıyla oluyor. Onun için, Cenab-ı Hakk'ı, tenzih etme muhabbetinden dolayı, Ehl-i Sünnet'in 'Kul fiilinin yaratıcısı olamaz, her şeyin hâlıkı ALLAH'tır.' düsturunu kabul etmiyor.
Reddedilen diğer Mutezile imamları ise, hak muhabbetinden ziyade, Ehl-i Sünnet'in yüksek düsturlarına kısa akılları yetişemediğinden ve Ehl-i Sünnet'in geniş kanun ve prensipleri onların dar fikirlerine yerleşmediğinden, inkar ettiklerinden merdutturlar.
Aynen bu kelam ilmindeki, Mutezile mezheplilerin, Ehl-i Sünnet'e muhalefeti olduğu gibi, Sünnet-i Seniyye haricindeki bir kısım ehl-i tarikatın muhalefeti de iki cihetledir: Biri: Zemahşeri gibi; haline, meşrebine meftun olması cihetiyle, daha zevk derecesine yetişemediği şeriatın adabına karşı bir derece lakayt kalır.
Diğer kısmı ise: Haşa, şeriatın adabına, tarikatın düsturlarına nispeten ehemmiyetsiz bakar. Çünkü dar havsalası, o geniş zevkleri ihata edemiyor ve kısa makamı, o yüksek adaba yetişemiyor.'
(29. Mektup, 9. Kısım, 8. Telvih, 4. Nükte)...