fetih
New member
- Katılım
- 16 Şub 2007
- Mesajlar
- 1,994
- Tepkime puanı
- 355
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
saidi nursi hz.leri'zaman tarikat zamanı değil hakikat zamanı 'demiş nurcu kardeşlerimizde tamam bizim tarikatle işimiz olmaz bizler risalei nur okuruz okuturuz demektedirler..aslında nurlardada tarikate girmek lazım geldiği açılanıyor ancak.bakalım aşağıda saidi nursi hz.leri şöyle buyuruyor
... Mu’terizane ve tenkidkarane mühim bir sual bana varid oluyor. Diyorlar ki :
Nasıl bu Cumhuriyet-i İslamiye’nin bir kısım reislerine küçük Deccal namı veriyorsun. Halbuki diyanet riyasetindeki mühim alimler misillu çok ulemalar onlara tabidir, onlara duagû sayılırlar?
Elcevab: 1350 sene evvel Hz. Feygamber’in (A.S.M.) bir şakirdi ve esrar-ı Kur’aniye’nin dersini Peygamber’den (A.S.M.) alan Hz. Ali (R.A.) meşhur ve matbu’ kasidesinde demiş ki ;
احرف عجم سطّرت تسطيرا * بات بها الامير و الفقيرا
و اعلم بان الوقت واقترب * فانتظروا الدجال اغوى من كذب
ثم اعلموا معاشر الاخوان * ان غوات اخر الزمان
هم علماء ذوقوا افواههم * ثم انسنوا و اتبعوا اهواههم
İşte bu kasidede Peygamber (A.S.M.) ‘dan aldığı derse binaen diyor ki :
“Huruf-u Arabiye, acemî yani frengî hurufuna tebdil edildiği zaman Deccal’ı intizar ediniz.” Evet o işi yapan ise küçük Deccallerdır ki, Büyük Deccal’ın ileri karakoludur. Hem o zamanın en fenası, ulemanın fenasıdır. Yani dalaletin en fenası, ulema-is sû’ namı altındaki bir kısım bedbaht kisve-i ulemada, dinini dünyaya satmış adamlardan gelir. Ben de bu noktaya binaen derim ki : Hangi ulema var ki Ezan-ı Muhammediye’yi beğenmeyip, ezan yerinde bir şarkıyı kabul etsin? Öyleler alim değil
كَمَثَلِ الْحِمَا 85;ِ يَحْمِلُ أَسْفَار 11;ا altında dahil oluyor.
إِنَّ : إِنَّ شَانِئَك 14; هُوَ الأَبْتَ 85;ُ ile 1118** olmakla bu küçük Deccallerden 100 sene sonra Büyük Deccal’e işaret vardır. Nasıl ki bu geçmiş yüzün iki başında mason komitesinin ve onun bir mukaddimesi olan Yeniçeri içerisine giren fesad komitesi, o yüzün iki başındadır. Allahu a’lem bu gelecek yüzün dahi bu başında bu küçük Deccaller komitesi, öteki başında Büyük Deccal’in komitesi bulunduğuna
إِنَّ شَانِئَك 14; هُوَ الأَبْتَ 85;ُ işaret ediyor. Bunun kuvvetli delillerini daha bulamadım. Bu işaretle şimdilik iktifa ediyorum”.
( Sırr-ı İnna a’teyna Risalesi)
aşağıda saidi nursi hz.lerinin neden böyle bir şey söylediği anlaşılıyor.çünkü o zaman kominizmin en şiddetli olduğu zamandı ve ona karşı ittifak yapmak icab ediyordu.eğer diyanetle siz tarikatcı değisiniz tarikate grin diye bir ikiliğe girmek kominzmin işine yarardı..
"....şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar. (Lemalar)"
"Halbuki bu zaman kadar, hiç bir zaman, din âlimlerinin ittifakına ve münakaşa etmemesine muhtaç olmamış. Şimdilik teferruattaki ihtilâfı bırakmaya ve medar-ı münakaşa etmemeye mecburuz."(Şualar)
"Değil onlar gibi ehl-i diyanet ve tarîkate mensup Müslümanlar, şimdi bu acîb zamanda, îmanı bulunan ve fırka-i dalleden bile olsa, onlarla uğraşmamak ve Allah’ı tanıyan ve ahireti tasdik eden Hıristiyan bile olsa, onlarla medar-ı niza noktaları medar-ı münakaşa etmemeyi hem bu acîb zaman, hem mesleğimiz, hem kudsî hizmetimiz iktiza ediyor.
" (Tarihçe-i Hayat)
SAİD NURSİYE GÖRE NİÇİN TARİKAT ZAMANI DEGİLDİ
Beni hapislere sokan muarızlarımın bir bahaneleri de-o mahkemede ondan beraat kazandığım-"tarikatçılık"tır. Halbuki, Risale-i Nur'da daima dâvâ edip demişim: "Zaman tarikat zamanı değil, belki imanı kurtarmak zamanıdır. Tarikatsiz Cennete gidenler çoktur, imansız Cennete giden yoktur" diye bütün kuvvetimizle imana çalışmışız. Ben hocayım, şeyh değilim. Dünyada bir hanem yok ki, nerede tekkem olacak? Bu yirmi sene zarfında, bir tek adam yok ki, çıksın desin: "Bana tarikat dersi vermiş." Ve mahkemeler ve zabıtalar bulmamışlar. Yalnız eskiden yazdığım tarikatlerin hakikatlerini ilmen beyan eden Telvihat Risalesi var ki, bir ders-i hakikattir ve yüksek bir ders-i ilmîdir, tarikat dersi değildir.
(Emirdağ l.-1 12. mektub no:12)
Evet, zâhirden hakikate geçmek iki suretledir:
Biri: Tarikat berzahına girip, seyr ü sülûk ile kat-ı merâtip ederek hakikate geçmektir.
İkinci suret: Doğrudan doğruya, tarikat berzahına uğramadan, lûtf-u İlâhî ile hakikate geçmektir ki, Sahabeye ve Tâbiîne has ve yüksek ve kısa tarik şudur. Demek, hakaik-i Kur'âniyeden tereşşuh eden nurlar ve o nurlara tercümanlık eden Sözler, o hassaya mâlik olabilirler ve mâliktirler
(28. mektub 4. nokta)
İ'lem eyyühe'l-aziz! Tevfik-i İlâhî refiki olan adam, tarikat berzahına girmeden zahirden hakikate geçebilir. Evet, Kur'ân'dan, hakikat-i tarikati, tarikatsiz feyiz suretiyle gördüm ve bir parça aldım. Ve keza,
... Mu’terizane ve tenkidkarane mühim bir sual bana varid oluyor. Diyorlar ki :
Nasıl bu Cumhuriyet-i İslamiye’nin bir kısım reislerine küçük Deccal namı veriyorsun. Halbuki diyanet riyasetindeki mühim alimler misillu çok ulemalar onlara tabidir, onlara duagû sayılırlar?
Elcevab: 1350 sene evvel Hz. Feygamber’in (A.S.M.) bir şakirdi ve esrar-ı Kur’aniye’nin dersini Peygamber’den (A.S.M.) alan Hz. Ali (R.A.) meşhur ve matbu’ kasidesinde demiş ki ;
احرف عجم سطّرت تسطيرا * بات بها الامير و الفقيرا
و اعلم بان الوقت واقترب * فانتظروا الدجال اغوى من كذب
ثم اعلموا معاشر الاخوان * ان غوات اخر الزمان
هم علماء ذوقوا افواههم * ثم انسنوا و اتبعوا اهواههم
İşte bu kasidede Peygamber (A.S.M.) ‘dan aldığı derse binaen diyor ki :
“Huruf-u Arabiye, acemî yani frengî hurufuna tebdil edildiği zaman Deccal’ı intizar ediniz.” Evet o işi yapan ise küçük Deccallerdır ki, Büyük Deccal’ın ileri karakoludur. Hem o zamanın en fenası, ulemanın fenasıdır. Yani dalaletin en fenası, ulema-is sû’ namı altındaki bir kısım bedbaht kisve-i ulemada, dinini dünyaya satmış adamlardan gelir. Ben de bu noktaya binaen derim ki : Hangi ulema var ki Ezan-ı Muhammediye’yi beğenmeyip, ezan yerinde bir şarkıyı kabul etsin? Öyleler alim değil
كَمَثَلِ الْحِمَا 85;ِ يَحْمِلُ أَسْفَار 11;ا altında dahil oluyor.
إِنَّ : إِنَّ شَانِئَك 14; هُوَ الأَبْتَ 85;ُ ile 1118** olmakla bu küçük Deccallerden 100 sene sonra Büyük Deccal’e işaret vardır. Nasıl ki bu geçmiş yüzün iki başında mason komitesinin ve onun bir mukaddimesi olan Yeniçeri içerisine giren fesad komitesi, o yüzün iki başındadır. Allahu a’lem bu gelecek yüzün dahi bu başında bu küçük Deccaller komitesi, öteki başında Büyük Deccal’in komitesi bulunduğuna
إِنَّ شَانِئَك 14; هُوَ الأَبْتَ 85;ُ işaret ediyor. Bunun kuvvetli delillerini daha bulamadım. Bu işaretle şimdilik iktifa ediyorum”.
( Sırr-ı İnna a’teyna Risalesi)
aşağıda saidi nursi hz.lerinin neden böyle bir şey söylediği anlaşılıyor.çünkü o zaman kominizmin en şiddetli olduğu zamandı ve ona karşı ittifak yapmak icab ediyordu.eğer diyanetle siz tarikatcı değisiniz tarikate grin diye bir ikiliğe girmek kominzmin işine yarardı..
"....şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar. (Lemalar)"
"Halbuki bu zaman kadar, hiç bir zaman, din âlimlerinin ittifakına ve münakaşa etmemesine muhtaç olmamış. Şimdilik teferruattaki ihtilâfı bırakmaya ve medar-ı münakaşa etmemeye mecburuz."(Şualar)
"Değil onlar gibi ehl-i diyanet ve tarîkate mensup Müslümanlar, şimdi bu acîb zamanda, îmanı bulunan ve fırka-i dalleden bile olsa, onlarla uğraşmamak ve Allah’ı tanıyan ve ahireti tasdik eden Hıristiyan bile olsa, onlarla medar-ı niza noktaları medar-ı münakaşa etmemeyi hem bu acîb zaman, hem mesleğimiz, hem kudsî hizmetimiz iktiza ediyor.
" (Tarihçe-i Hayat)
SAİD NURSİYE GÖRE NİÇİN TARİKAT ZAMANI DEGİLDİ
Beni hapislere sokan muarızlarımın bir bahaneleri de-o mahkemede ondan beraat kazandığım-"tarikatçılık"tır. Halbuki, Risale-i Nur'da daima dâvâ edip demişim: "Zaman tarikat zamanı değil, belki imanı kurtarmak zamanıdır. Tarikatsiz Cennete gidenler çoktur, imansız Cennete giden yoktur" diye bütün kuvvetimizle imana çalışmışız. Ben hocayım, şeyh değilim. Dünyada bir hanem yok ki, nerede tekkem olacak? Bu yirmi sene zarfında, bir tek adam yok ki, çıksın desin: "Bana tarikat dersi vermiş." Ve mahkemeler ve zabıtalar bulmamışlar. Yalnız eskiden yazdığım tarikatlerin hakikatlerini ilmen beyan eden Telvihat Risalesi var ki, bir ders-i hakikattir ve yüksek bir ders-i ilmîdir, tarikat dersi değildir.
(Emirdağ l.-1 12. mektub no:12)
Evet, zâhirden hakikate geçmek iki suretledir:
Biri: Tarikat berzahına girip, seyr ü sülûk ile kat-ı merâtip ederek hakikate geçmektir.
İkinci suret: Doğrudan doğruya, tarikat berzahına uğramadan, lûtf-u İlâhî ile hakikate geçmektir ki, Sahabeye ve Tâbiîne has ve yüksek ve kısa tarik şudur. Demek, hakaik-i Kur'âniyeden tereşşuh eden nurlar ve o nurlara tercümanlık eden Sözler, o hassaya mâlik olabilirler ve mâliktirler
(28. mektub 4. nokta)
İ'lem eyyühe'l-aziz! Tevfik-i İlâhî refiki olan adam, tarikat berzahına girmeden zahirden hakikate geçebilir. Evet, Kur'ân'dan, hakikat-i tarikati, tarikatsiz feyiz suretiyle gördüm ve bir parça aldım. Ve keza,