Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Şahitlik Ederiz ki !

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
46
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Bilerek, bilmeyerek Kalû Belâ‘da verdiğimiz sözü arıyoruz.

"Kalû Belâ‘dan beri müslümanız elhamdülillah." diyoruz. Sözümüzü, müslümanlığımızı arıyoruz.

Kimimiz tam dudaklarına gelmişken susturuyor dilini, yanıp kavruluyor da, itiyor suyu.

Kimimizin dili dönmese gönlü konuşuyor da "Evet!" diyor, "Rabbimizsin..."

Dünyada tüm nasiplerden öte bir nasibimiz var.


Sözün nasibi o, gönlün nasibi o, elin ayağın nasibi o: "Rabbimizsin."

Toprakla, havayla, suyla, alıp verdiğimiz her nefesle buyurun bir dahi, "Rabbimizsin!" diyelim ki alalım kâmımızı, kalmasın gözümüz gönlümüz arkada...

"Affeder mi, Affetmez mi?"

Ah Uhud! Yiğit Hamza nerelerde?

Efendim‘in gözyaşları nerelerde? O çetin gün nerelerde?

Üzülüyordu Efendimiz s.a.v., yanıyordu Hz. Hamza için...

Fakat davası vardı; uğruna amcadan geçilir, Mekke‘den geçilir, güneşten, aydan geçilirdi.

Ve geçti acısından Efendimiz, amcasının katili Vahşi‘ye vardı, onu İslâm‘a davet etti. Vahşi şöyle dedi:

- Ey Muhammedi Beni nasıl İslâm‘a çağırıyorsun? Adam öldürenin, şirk koşanın azaba uğrayacağını, o azap içinde hor ve hakir olarak kalacağını söyleyen sen değil misin? Ben bunların hepsini yaptım. Benim için bir çıkış yolu mu var ki?

Vahşi‘nin bu sözleri üzerine şu ayet nazil oldu:

"Tövbe ve iman edip salih ameller işleyenlerin Allah kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir." (Furkan, 70)

Bu ayet üzerine Vahşi dedi ki:

- Ey Muhammed, salih ameller işleme şartı çok ağır. Belki ben iyi ameller yapacak gücü kendimde bulamam.

Bunun üzerine bu kez şu ayet nazil oldu:

"Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Ondan başka dilediği kimseleri bağışlar..." (Nisa, 48)

Vahşi hâlâ korkuyordu, dedi ki:

- Anladığıma göre bu bağışlama isteğe bağlı. Bilemiyorum ki, bu günahlarımla Allah beni affeder mi, affetmez mi?

Ve bu samimi itiraflara bir cevap geldi. Rabbimiz hepimiz için bir cevap gönderdi:

"Ey günah işlemekte haddi aşarak nefislerine karşı cinayet işlemiş kullarım! Allah‘ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak Allah bütün günahları bağışlayıcıdır. Çünkü o çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir." (Zü-mer, 53)

Vahşi Allah‘ın büyüklüğü karşısında boynunu büktü. Hamza‘yı düşündü, isyanla geçen yıllarını, boynunu büktü. Ve teslim oldu, müslüman oldu. Sahabiler şöyle dediler:

- Ey Allah Rasulü, biz de Vahşi‘nin yaptıklarını yaptık. Bu müjdeden biz de nasiplenecek miyiz?

Efendimiz s.a.v. buyurdu:

- Evet, bu tövbe eden herkes içindir.

Bilemediler, Hayat Ne?

Efendimiz s.a.v., yurdu Mekke‘de kendi insanlarından gördüğü isyanlar ve haksızlıklardan pek müteessirdi. Taif halkını İslâm‘a davet etmek istedi. Zeyd b. Harise r.a. ile yürüye yürüye Taife gitti. İnsanları Hakk‘a, hakikate, gerçeğe, ışığa çağırdı çağırdı... Fakat nasipsizdi Taif:

- Allah, peygamber olarak gönderecek başka kimse bulamadı mı, dediler.

- Allah seni peygamber olarak gönderdi ise Kabe‘nin örtülerini yırtarım, dediler.

Bununla kalmadı Taif, Allah‘ın Elçisi‘ni, Alemlerin Övüncü‘nü taşa tuttular. Öyle ki, mübarek ayakları kanadı.

Bilemedi Taifliler kimdi taşa tuttukları? Nasiplerini taşa tuttuklarını, asıl kendi gönüllerinin yandığını bilemediler.

Bir gün Ebu Berâ r.a., Allah Rasulü s.a.v.‘dan Kilab kabilesine İslâm‘ı anlatmak için birkaç kişi göndermesini istedi. Efendimiz s.a.v. "Ben dostlarımın hayatından mesulüm." diyerek teminat istedi. Verilen teminat üzere yetmiş kişiyi irşad ve dini öğretmek için Kilab kabilesine gönderdi. Bu yetmiş kişi Suffe Ashabı‘ndan idi. Geçimlerini odun satarak sağlar, sürekli Efendimiz s.a.v.‘den ilim tahsil ederlerdi.

Maune Kuyusu‘na vardıklarında, aralarından Haram ibn Milhan r.a. arkadaşlarına şöyle dedi:

- Önce ben yanlarına bir varayım. Eğer onlar bana Nebi‘den aldığımız emri kendilerine tebliğ edinceye kadar aman verirlerse ne alâ, vermezler de ihanet ederlerse, zaten siz uzakta değilsiniz.
 
Üst Alt