alptraum
New member
- Katılım
- 1 Ocak 2005
- Mesajlar
- 2,908
- Tepkime puanı
- 166
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Konum
- Aþk`dan
- Web sitesi
- www.muhakeme.net
Risalet, Allah’tan bir tavzif, velâyet Allah’a bir yükseliştir. Yani, Allah bazı insanları, insanlara resul olarak göndermiştir. Bu bir görevlendirmedir. “Allah kime risalet görevini vereceğini en iyi bilendir” ayetinin hükmünce, kim buna ehilse, görevlendirilir. (En’am, 124)
İlk insan Hz. Âdem, aynı zamanda ilk peygamberdir. “Her ümmet için bir resul vardır” (Yunus. 47) ayetinin belirttiği gibi, her kavme peygamber gönderilmiştir. Hz. Muhammed (a.s.m.), son peygamberdir (Ahzab, 40). Risaleti bütün insanlığa şümullüdür.
Her peygamberin kulluk yönü, şahsi ibadetleri onu velayet yönüdür; İlahi emir ve yasakları insanlara tebliğ etme ciheti ise risalet yönünü ifade eder.
Risalet, Peygamberimizle noktalanmıştır. Fakat velayet devam etmektedir. Risalet ve velayet, birbirine karışmayan iki deniz gibidir. Hiçbir veli nebi mertebesine ulaşamaz.
Velayet, risaletin bir delilidir. Risaletin tebliğ ettiği iman hakikatlarını velayet bir nevi kalbî müşahede ve ruhanî zevk ile aynelyakîn derecesinde görür, tasdîk eder. Risalete mucize verilmiştir, velayete de kerâmet. Keramet, Allah’ın veli kullarında meydana gelen harikulade hallerdir. Mesela, gönüllerden geçeni bilmek, tayy-ı mekan gibi... Kerâmetin izharı uygun görülmemiştir.
Velayet için illa keramet şart değildir. Bütün evliyalardan daha üst mertebede yer alan sahabilerde fazla görülmemiş olması bunu isbat eder. Asr ı saadeti anlatan kitaplarda zikredilen kerametlerin sayısı, üç-beş tanedir. Bunlardan en meşhuru, Hz. Ömer’in hilafeti döneminde Medine’de bir gün hutbede iken “Ya Sariye! Dağa, dağa!” diye bağırmasıdır. Sariye, Hz. Ömer’in komutanıdır. O esnada İran’da Mecusilere karşı savaşmaktadır. Hz. Ömer’in sesini duyar. Ordunun sırtını dağa yaslar ve galip gelirler.
Allah’ın veli kulları her devirde olmuşlardır ve kıyamete kadar da olmaya devam edeceklerdir. “Veli, görüldüğünde Allah hatıra gelen kimsedir.” Böyle insanlar, “Dikkat edin! Allah’ın evliyası için ne bir korku vardır. Ne de onlar üzülürler” (Yunus 62) ayetinin mazharıdırlar.
İç alemleri çalkantılardan uzaktır. Huzur ve itminana ermişlerdir. İç âlemlerindeki nuraniyet, dışlarına da aksetmiştir. Onları görmek, insana huzur verir, mukaddes şeyleri hatırlatır. Veliler rahmetin celbine, belaların def’ine vesiledirler. Birer manevi cazibe alanına sahiptirler.
İlk insan Hz. Âdem, aynı zamanda ilk peygamberdir. “Her ümmet için bir resul vardır” (Yunus. 47) ayetinin belirttiği gibi, her kavme peygamber gönderilmiştir. Hz. Muhammed (a.s.m.), son peygamberdir (Ahzab, 40). Risaleti bütün insanlığa şümullüdür.
Her peygamberin kulluk yönü, şahsi ibadetleri onu velayet yönüdür; İlahi emir ve yasakları insanlara tebliğ etme ciheti ise risalet yönünü ifade eder.
Risalet, Peygamberimizle noktalanmıştır. Fakat velayet devam etmektedir. Risalet ve velayet, birbirine karışmayan iki deniz gibidir. Hiçbir veli nebi mertebesine ulaşamaz.
Velayet, risaletin bir delilidir. Risaletin tebliğ ettiği iman hakikatlarını velayet bir nevi kalbî müşahede ve ruhanî zevk ile aynelyakîn derecesinde görür, tasdîk eder. Risalete mucize verilmiştir, velayete de kerâmet. Keramet, Allah’ın veli kullarında meydana gelen harikulade hallerdir. Mesela, gönüllerden geçeni bilmek, tayy-ı mekan gibi... Kerâmetin izharı uygun görülmemiştir.
Velayet için illa keramet şart değildir. Bütün evliyalardan daha üst mertebede yer alan sahabilerde fazla görülmemiş olması bunu isbat eder. Asr ı saadeti anlatan kitaplarda zikredilen kerametlerin sayısı, üç-beş tanedir. Bunlardan en meşhuru, Hz. Ömer’in hilafeti döneminde Medine’de bir gün hutbede iken “Ya Sariye! Dağa, dağa!” diye bağırmasıdır. Sariye, Hz. Ömer’in komutanıdır. O esnada İran’da Mecusilere karşı savaşmaktadır. Hz. Ömer’in sesini duyar. Ordunun sırtını dağa yaslar ve galip gelirler.
Allah’ın veli kulları her devirde olmuşlardır ve kıyamete kadar da olmaya devam edeceklerdir. “Veli, görüldüğünde Allah hatıra gelen kimsedir.” Böyle insanlar, “Dikkat edin! Allah’ın evliyası için ne bir korku vardır. Ne de onlar üzülürler” (Yunus 62) ayetinin mazharıdırlar.
İç alemleri çalkantılardan uzaktır. Huzur ve itminana ermişlerdir. İç âlemlerindeki nuraniyet, dışlarına da aksetmiştir. Onları görmek, insana huzur verir, mukaddes şeyleri hatırlatır. Veliler rahmetin celbine, belaların def’ine vesiledirler. Birer manevi cazibe alanına sahiptirler.