..
..
44/DUHAN-10-11-12-13-14:
Fertekıb yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin) yagşân nâs(nâse), hâzâ azâbun elîm(elîmun) rabbenekşif annel azâbe innâ mu’minûn (mu’minûne) ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun) summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun).
Göklerin açık bir dumanla kaplanacağı günü gözetle.
(Öyle bir duman ki

bütün insanları saracak elîm bir azaptır.
Onlar “Rabbimiz” diyecekler. “Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz müminleriz.” Muhakkak ki onlar öğüt almazlar. Onlara, andolsun ki apaçık bir resûl geldi. Sonra ondan yüz çevirdiler ve ona “öğretilmiş deli” dediler.
Ayrıca Allah, Kur’ân’da Al-i İmran Suresi 81. âyetinde yer alan nebîlerden (peygamberlerden) sonra gelecek olan bir Resûl’den bahsediyor.
3/AL-İ İMRAN-81:
Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne).
Hani o zaman ki; Allah, peygamberlerin (nebîlerin) MİSAK’ini (yeminini) almıştı: “Andolsun ki; size Kitap ve hikmet verdim, sizlerden sonra sizinle beraber bulunanı (Allah’ın sizlere verdiği kitapları) tasdik eden Resûl gelince, O'na mutlaka îmân edecek ve O'na mutlaka yardım edeceksiniz. Bunu ikrar ettiniz mi ve bu ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” “İkrar ettik.” dediler. “Öyle ise şahit olun. Ben de sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu.
Al-i İmran–81’de oradaki nebîlere söylenen: “Sizlerden sonra gelecek olan Resûl’e îmân ve yardım etmek” ifadesi yer alıyor. Bu durumda Peygamber Efendimiz (S.A.V) onların arasında bulunduğuna göre, nebîlerden sonra gelecek olan bu Resûl’ün, Peygamber Efendimiz (S.A.V) olması mümkün değildir.
Al-i İmran-81’de Allah nebîlere Kitap ve hikmet verdiğini söylüyor. Bu nebîlerin arasında Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in de bulunduğu, Ahzab Suresinin 7. âyetiyle kesinlik kazanıyor.
33/AHZAB-7:
Ve iz ehaznâ minen nebiyyiyne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzen).
Ve nebîlerden misaklerini almıştık. Senden de almıştık. (Ayrıca) Nuh (A.S)’dan, İbrâhîm (A.S)’dan ve Meryemoğlu İsa’dan da (almıştık). Ve onlardan galiz (ağır, çok kuvvetli) bir misak almıştık.
Al-i İmran–81’de oradaki nebîlere söylenen: “Sizlerden sonra gelecek olan Resûl’e îmân ve yardım etmek” ifadesi yer alıyor. Bu durumda Peygamber Efendimiz (S.A.V) onların arasında bulunduğuna göre, nebîlerden sonra gelecek olan bu Resûl’ün, Peygamber Efendimiz (S.A.V) olması mümkün değildir.
Kur’ân-ı Kerim Furkan Suresinin 27, 28, 29, 30. âyetlerinde de kavminin Kur’ân’ı terkettiğini söyleyen ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra gelecek bir Resûl’den bahsediyor. (Hiç kimse Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanında Kur’ân’ın terkedildiğini iddia edemez.)
25/FURKAN-27-28-29-30:
Ve yevme yeadduz zâlimu alâ yedeyhi yekûlu yâ leytenît tehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen) yâ veyletâ leytenî lem ettehız fulânen halîlâ(halîlen) lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâneş şeytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen).
Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmît tehazû hâzel kur’âne mehcûrâ (mehcûren).
Zalimlerin herbiri iki elini ısırdığı o günde şöyle diyecekler: “Ne olurdu, O resûl ile beraber, sebîli (Allah’a ulaştıran yolu) tutsaydım.” Yazıklar olsun bana, ne olurdu filânı dost edinmeseydim. Andolsun ki; bana Kur’ân gelmişken o, beni zikirden saptırdı. Şeytan, insanı yalnız bırakır. Resûl dedi ki: “Yarab, kavmim Kur’ân’ı terkettiler.”
Bu 3 grup âyet, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra bir Resûl’ün geleceğini kesinlikle ispat ediyor.
Biz işte o Resûl’üz. Mehdi Resûl’üz. Üstelik de Peygamber olması mümkün olmayan Resûl’üz.
Hiçbir zaman Peygamberlik iddiasında bulunmadığımız gibi aşağıda ispat edileceği üzere Allah’ın Bize yazdırdığı “Risalet Nurları” isimli Kitap’ta iki yerde Peygamber olmadığımız kesinlikle ifade buyruluyor.
Bir evvelki bölümde Biz Peygamber olması mümkün olmayan Resûl’üz demiştik.
Biz, neden Peygamber olması mümkün olmayan Resûl’üz?
Çünkü yukarıdaki 3 grup âyette bahsedilen Resûl’ün Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra geleceği kesin.
1- Dünya üzerine Kur’ân’ın terkedildiğini 28 yıldır söyleyen ve ispat eden Resûl sadece, Biziz. Sahâbe Kur’ân’ı terketmediğine ve tam aksine Kur’ân’ın bütününe îmân ettiğine göre bu Resûl’ün Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra geleceği Kur’ân’da kesinleştirilmiştir.
3/Ali İmran-119:
Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).
(Ey mü’minler)! Siz öyle kimselersiniz ki; onlar, sizi sevmedikleri halde siz, onları seversiniz ve siz Kitab’ın bütününe îmân edersiniz. Onlar, sizinle karşılaştıkları zaman: “Îmân ettik.” derler. Ama tenhada, kendi başlarına kaldıkları zaman size olan öfkelerinden (dolayı), parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizden ölün.” Hiç şüphesiz Allah, sinelerde olanı bilir.
2- Kıyâmete yakın devrede yeri ve gökleri fitnenin bir kara duman gibi saracağı günleri gözetlemesi emredilen kişi Peygamber Efendimiz (S.A.V)’dir. Öyleyse bugünkü Resûl’ün O’ndan yüzyıllarca sonra geleceği Duhan-10,11,12,13,14’e göre kesin değil mi? Bu Resûl’e, “ÖĞRETİLMİŞ ve DELİ” denileceği ve bu Resûl’den yüzçevrileceği kesin değil mi? Siz zavallı, nasipsiz kardeşlerimiz, Bize bu kadar seviyesizce ve düşmanca saldırdığınıza göre, diyanet işleri başkanlığı, üniversitelerin büyük kısmı, dîn adına ahkâm kesen Kur’ân mealcilerinin çoğu, hepiniz Bize karşı olduğunuza göre O Resûl’den yüzçevirmiş değil misiniz? Peki, Ceviz Kabuğu rezaletiyle kamuoyunun büyük kısmı, Bizim ÖĞRETİLMİŞ ve DELİ olduğumuza kesin olarak inandırılmadı mı? Öyleyse onlar da O Resûl’den yüzçevirmiş durumdalar.
3- Peygamber Efendimiz (S.A.V) Nebiler’in (Peygamberler’in) Sonuncusu olduğuna göre,
33/Ahzab-40:
Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).
Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah’ın Resûl’ü ve Nebîlerin (Peygamberlerin) Hatemi’dir (Sonuncusu). Allah, herşeyi en iyi bilendir.
… Ve Biz, Son Peygamber’den 14 asır sonra Resûl tayin edildiğimize göre, Biz kesinlikle Peygamber olması mümkün olmayan RESÛL’üz.
Diyorsunuz ki, Biz PEYGAMBERLİK iddia ediyormuşuz. Biz SAHTE PEYGAMBER mişiz. Peygamberliğimizin Kitabı da Allah’ın Bize yazdırmadığını, Bizim yazdığımızı iddia ettiğiniz RİSALET NURLARI Kitabı imiş.
Peki bu Kitap’ta,
“Sen Peygamber değilsin” yazmıyor mu?
Sayfa-5:
“Habercisin, Nebî (Peygamber) değilsin.”
“Peygamberlerin dışında bir kişiye ilk defa Cebrail (A.S) gösterdik.” yazmıyor mu?
Sayfa-37:
“Unutma ki Peygamberler dışında ilk defa bir kul Cebrail ile dünyada karşılaşacak.
Size göre O Kitabı Biz yazdıysak, Biz Peygamber olmadığımızı söylüyoruz. Eğer Kitabı Bize, Allah yazdırdıysa Allah, bizim Peygamber olmadığımızı söylüyor. Yani her iki halde de Peygamber olmadığımız ilân ediliyor.
Öyleyse Bizim Peygamberlik ilân ettiğimizi,
Öyleyse Bizim sahte Peygamber olduğumuzu iddia etmeniz KALLEŞÇE BİR İFTİRA değil mi?
UTANMIYOR MUSUNUZ?
YÜZÜNÜZ KIZARMIYOR MU?
Peki, 3 grup âyette bahsedilen bu Resûl gerçekten, Biz miyiz?
Kur’ân 28 basamakta 7 safha ve 4 teslim içerir.
1- Allah’a ruhu ölmeden evvel ulaştırmayı dilemek (3. basamak)
2- Mürşide ulaşıp tâbî olmak (14. basamak)
3- Ruhu Allah’a ulaştırmak (21. basamak)
4- Vechi (fizik vücudu) Allah’a teslim etmek (25. basamak)
5- Nefsi Allah’a teslim etmek (27. basamak)
6- İrşada ulaşmak (28. basamağın 4. kademesi)
7- İradeyi Allah’a teslim etmek (28. basamağın 5. kademesi)
KUR’ÂN’DAKİ BU 7 SAFHANIN 7’Sİ DE FARZDIR VE BUGÜN TAMAMEN UNUTULMUŞTUR.
SAHÂBE BU 7 SAFHAYI YAŞAYARAK 4 TESLİMİ GERÇEKLEŞTİRMİŞTİR, BUNU DA KİMSE BİLMİYOR.
ALLAH BU HAKİKATLERİ BİZE ÖĞRETMİŞ VE İSLÂM ÂLEMİNİN VE DÜNYANIN, KÂİNATIN EZELÎ DÎNİ OLAN HZ. İBRÂHÎM’İN HANİF DÎNİNDE BİRLEŞTİRİLMESİ GÖREVİNİ BİZE VERMİŞTİR.
VE BÜTÜN BUNLARIN AÇIKLANACAĞI ZAMAN, TAM BU ZAMANDIR (2004 YILI).
VE DE BUNLARIN HEPSİNİ AÇIKLAMIŞ VE İSPAT ETMİŞ DURUMDAYIZ VE BİLGİSAYARLARIN HAFIZASINDA BİR İSPAT BELGESİ OLARAK MUHAFAZA EDİYORUZ.