İmâm-ı Rabbani Ahmed Farûkî Serhendi (kuddise sirruh) hazretlerinin REDD-İ REVÂFID RİSÂLESİ'nin özetini şaheser bir vesika olarak aşağıya çıkarıyoruz:
Allahü teâlâya sevdiği ve beğendiği gibi hamd olsun. Bütün insanların en üstünü Muhammed aleyhisselâma, onun yüksek şanına yakışacak dualar ve selâmlar olsun. Doğru yolda giden dört halifesine, hepsi temiz olan ehli beytine ve sevdiği bütün eshâbına yüksek derecelerine uygun selâmlar olsun.
Her var olana, lâzım olan her şeyi gönderen, ondan başka sahip ve mâlik olmayan Allah'ın merhametine çok muhtaç, Ehl-i Sünnet âlimlerinin hizmetçisi, zavallı bu kul Abdulehad oğlu Ahmed Farûkî, bugünlerde şiî âlimlerinin azgınlarından birinin yazdığı bir risale gördüm. Bunu Mâverâünnehir âlimlerine cevap olarak yazmıştı. O âlimler, azgın şiîlerin kâfir olduğunu, öldürülüp mallarını almanın caiz olduğunu yazmışlardı. Risaleyi okuyunca ancak ahmakların inanacağı sözlerle üç halifeye kâfir dediklerini, Âişe-i Sıddîka'yı kötülediklerini gördüm. Bu fakir, o bozuk yazılara akla ve ilme dayanarak cevap vermiş, onların yanılıp doğru yoldan ayrıldıklarına herkesi inandırmışsam da müslümanlık gayretim ve hadîs-i şerifteki;
«Fitneler, bid'atlar meydana çıkıp Esbabıma dil uzatıldığı zaman, doğruyu bilen bildiğini herkese bildirsin. Eğer bildirmezse, Allahü teâlânın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Allahü teâlâ böyle bir âlimin farzlarını ve diğer ibâdetlerini kabul etmez.»
Emri, bu konuşmalarımı kâfi göstermedi. Ciğerlerimin yanmasına su serpemedim. İçimin sızlamasını durduramadım. Onların kötü maksatları yazılmadıkça, beklediğim faidenin hâsıl olmayacağını âcizane düşündüm. Allahü teâlâya sığınarak, onun yardımına güvenerek bu risaleyi yazmağa başladım.
Bugün rafızîler kendilerine «Alevi» diyorlar. Alevi kelimesi üç yerde kullanılmıştır:
1 — Hazreti Ali'nin her kuşaktan torunlarına denirdi. Sonraları Hazret-i Hasen'in çocuklarına «şerif», Hazreti Hüseyin'in çocuklarına «Seyyid» denildi.
2 — Hazret-i Ali'yi sevip onun yolunun Muhammed aleyhisselâmın yolu olduğu için bu yolda gidenlere «Alevî» demek lâzımdır. Bu yol Ehl-i Sünnetin yolu olduğuna göre asıl Alevî, Ehl-i Sünnettir, yani sünnîdir.
3 — Bugün şiîlerin en azgın fırkaları kendilerine «Alevî» diyorlar. Yani bu güzel ismi kendilerine maske yapıyorlar.
Şiîler şöyle diyor:
«Peygamber aleyhisselâın âhirete teşrif ettikten sonra müslümanların reisi İmâm-ı Ali'dir. Her asırda reislik onun çocuklarının hakkıdır. Bunlardan başka hiç kimse, hiç bir zaman müslümanlara imam olamaz.»
Şiilerin başlıcası yirmi fırkadır. Meşhur olan birkaçını (oniki fırkayı) bildirelim. İnanışlarını ve maksatlarını açıklayalım. Böylece doğru ile yanlış, hak ile bâtıl ayırdedilsin.
İlk defa (Yahudi) İbni Sebe tarafından çıkarılan şiî fırkalarından birkaçı şunlardır:
1 — KAMİLİYYE : Bunlar, Eshâb-ı Kirama kâfir der ve tenasuha inanırlar.
2 — BENANİYYE : İnsan şeklindeki ilâhımız zamanla helak oldu, yalnız yüzü kaldı, ruhu da Ali'dedir, derler.
3 — CENAHİYYE : Bunlar, ruhun tenasüh yolu ile ceset değiştirdiğine inanırlar. Öldükten sonra dirilmeğe inanmazlar. Şarap ve zina gibi birçok harama helâl derler.
4 — MANSURİYYE : Bunlar, Cennet sevmemiz icap eden imam demektir. Cehennem de düşmanlık etmemiz icap eden kimselerdir. Meselâ Ebu Bekr ve Ömer bunlardandır, derler.
5 — HATTABİYYE : Bunlar, İmamlar Peygamberdir, hattâ Allah'ın oğullarıdır. Cafer Sâdık ilâhtır, derler.
6 — GURABİYYE : Bunlar, Muhammed aleyhisselâm, karganın kargaya benzemesinden daha çok Hazret-i Ali'ye benziyordu. Allah Kur'an-ı kerîm'i Ali'ye götürmesi için emir vermişti, Cebrail yanılarak Muhammed aleyhisselâma götürdü diyerek Cebrail aleyhisselâma lanet ediyorlar.
7 — ZEMMİYYE: Ali ilâhtır, Muhammed aleyhisselâmı peygamber yapmıştı, diyorlar.
8 — YUNUSİYYE : Bunlar, melekler Allahı Arş üzerine çıkardı, Allah Arş üzerinde oturuyor, diyorlar.
9 — MÜFEVVİDA : Allah dünyayı yaratıp bütün işleri Muhammed aleyhisselâma bıraktı, diyorlar. Bir kısmı da bütün dünya işlerini Ali'ye bıraktı, Ali dilediğini yaratıyor, diyorlar.
10 — İSMAİLİYYE : Bunlar haram yoktur, her şey helâldir derler. Allah ne vardır ne yoktur, ne kadirdir, ne âcizdir, derler.
......... Hasan Sabbah ile, İsmailiyye devletini kurunca kendine zamanın imamı deyip pek çok zulüm ve işkence yaptı, Ehl-i sünnet âlimlerini sokaklarda şehit ettirdi. Bunlara göre her zaman imam bulunmak lâzımdır.
11 — ZEYDİYYE : Bu fırka üç kısımdır. Carudiyye: Bunlar, halifelik Ali'nin hakkı idi, Eshâb onun hakkını vermedikleri için kâfir oldular, diyorlar. Süleymaniyye: Bunlar, Osman, Talha, Zübeyr ve Âişe hazretleri için kâfir diyorlar. Tebiriyye: Bunlar Süleymaniyye gibidir, yalnız Hazret-i Osmanı kötülemezler.
12 — İMAMİYYE : (Bunlara İran'da Caferiyye deniyor.) Bunlar, Hazret-i Ali'nin halife olması açıkça emrolunmuştu, sahabe bu emri yerine getirmediği için kâfir oldu diyorlar. Halifeliğin İmâm-ı Cafer Sâdık'a kadar babadan oğula geçtiği muhakkaktır, diyorlar.
Şiî fırkalarının Ehl-i beyti ve on iki imamı sevdiklerini söylemeleri büyük bir cahillik ve gülünç bir iddia olduğu aşikârdır.
Allahü teâlâya sevdiği ve beğendiği gibi hamd olsun. Bütün insanların en üstünü Muhammed aleyhisselâma, onun yüksek şanına yakışacak dualar ve selâmlar olsun. Doğru yolda giden dört halifesine, hepsi temiz olan ehli beytine ve sevdiği bütün eshâbına yüksek derecelerine uygun selâmlar olsun.
Her var olana, lâzım olan her şeyi gönderen, ondan başka sahip ve mâlik olmayan Allah'ın merhametine çok muhtaç, Ehl-i Sünnet âlimlerinin hizmetçisi, zavallı bu kul Abdulehad oğlu Ahmed Farûkî, bugünlerde şiî âlimlerinin azgınlarından birinin yazdığı bir risale gördüm. Bunu Mâverâünnehir âlimlerine cevap olarak yazmıştı. O âlimler, azgın şiîlerin kâfir olduğunu, öldürülüp mallarını almanın caiz olduğunu yazmışlardı. Risaleyi okuyunca ancak ahmakların inanacağı sözlerle üç halifeye kâfir dediklerini, Âişe-i Sıddîka'yı kötülediklerini gördüm. Bu fakir, o bozuk yazılara akla ve ilme dayanarak cevap vermiş, onların yanılıp doğru yoldan ayrıldıklarına herkesi inandırmışsam da müslümanlık gayretim ve hadîs-i şerifteki;
«Fitneler, bid'atlar meydana çıkıp Esbabıma dil uzatıldığı zaman, doğruyu bilen bildiğini herkese bildirsin. Eğer bildirmezse, Allahü teâlânın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Allahü teâlâ böyle bir âlimin farzlarını ve diğer ibâdetlerini kabul etmez.»
Emri, bu konuşmalarımı kâfi göstermedi. Ciğerlerimin yanmasına su serpemedim. İçimin sızlamasını durduramadım. Onların kötü maksatları yazılmadıkça, beklediğim faidenin hâsıl olmayacağını âcizane düşündüm. Allahü teâlâya sığınarak, onun yardımına güvenerek bu risaleyi yazmağa başladım.
Bugün rafızîler kendilerine «Alevi» diyorlar. Alevi kelimesi üç yerde kullanılmıştır:
1 — Hazreti Ali'nin her kuşaktan torunlarına denirdi. Sonraları Hazret-i Hasen'in çocuklarına «şerif», Hazreti Hüseyin'in çocuklarına «Seyyid» denildi.
2 — Hazret-i Ali'yi sevip onun yolunun Muhammed aleyhisselâmın yolu olduğu için bu yolda gidenlere «Alevî» demek lâzımdır. Bu yol Ehl-i Sünnetin yolu olduğuna göre asıl Alevî, Ehl-i Sünnettir, yani sünnîdir.
3 — Bugün şiîlerin en azgın fırkaları kendilerine «Alevî» diyorlar. Yani bu güzel ismi kendilerine maske yapıyorlar.
Şiîler şöyle diyor:
«Peygamber aleyhisselâın âhirete teşrif ettikten sonra müslümanların reisi İmâm-ı Ali'dir. Her asırda reislik onun çocuklarının hakkıdır. Bunlardan başka hiç kimse, hiç bir zaman müslümanlara imam olamaz.»
Şiilerin başlıcası yirmi fırkadır. Meşhur olan birkaçını (oniki fırkayı) bildirelim. İnanışlarını ve maksatlarını açıklayalım. Böylece doğru ile yanlış, hak ile bâtıl ayırdedilsin.
İlk defa (Yahudi) İbni Sebe tarafından çıkarılan şiî fırkalarından birkaçı şunlardır:
1 — KAMİLİYYE : Bunlar, Eshâb-ı Kirama kâfir der ve tenasuha inanırlar.
2 — BENANİYYE : İnsan şeklindeki ilâhımız zamanla helak oldu, yalnız yüzü kaldı, ruhu da Ali'dedir, derler.
3 — CENAHİYYE : Bunlar, ruhun tenasüh yolu ile ceset değiştirdiğine inanırlar. Öldükten sonra dirilmeğe inanmazlar. Şarap ve zina gibi birçok harama helâl derler.
4 — MANSURİYYE : Bunlar, Cennet sevmemiz icap eden imam demektir. Cehennem de düşmanlık etmemiz icap eden kimselerdir. Meselâ Ebu Bekr ve Ömer bunlardandır, derler.
5 — HATTABİYYE : Bunlar, İmamlar Peygamberdir, hattâ Allah'ın oğullarıdır. Cafer Sâdık ilâhtır, derler.
6 — GURABİYYE : Bunlar, Muhammed aleyhisselâm, karganın kargaya benzemesinden daha çok Hazret-i Ali'ye benziyordu. Allah Kur'an-ı kerîm'i Ali'ye götürmesi için emir vermişti, Cebrail yanılarak Muhammed aleyhisselâma götürdü diyerek Cebrail aleyhisselâma lanet ediyorlar.
7 — ZEMMİYYE: Ali ilâhtır, Muhammed aleyhisselâmı peygamber yapmıştı, diyorlar.
8 — YUNUSİYYE : Bunlar, melekler Allahı Arş üzerine çıkardı, Allah Arş üzerinde oturuyor, diyorlar.
9 — MÜFEVVİDA : Allah dünyayı yaratıp bütün işleri Muhammed aleyhisselâma bıraktı, diyorlar. Bir kısmı da bütün dünya işlerini Ali'ye bıraktı, Ali dilediğini yaratıyor, diyorlar.
10 — İSMAİLİYYE : Bunlar haram yoktur, her şey helâldir derler. Allah ne vardır ne yoktur, ne kadirdir, ne âcizdir, derler.
......... Hasan Sabbah ile, İsmailiyye devletini kurunca kendine zamanın imamı deyip pek çok zulüm ve işkence yaptı, Ehl-i sünnet âlimlerini sokaklarda şehit ettirdi. Bunlara göre her zaman imam bulunmak lâzımdır.
11 — ZEYDİYYE : Bu fırka üç kısımdır. Carudiyye: Bunlar, halifelik Ali'nin hakkı idi, Eshâb onun hakkını vermedikleri için kâfir oldular, diyorlar. Süleymaniyye: Bunlar, Osman, Talha, Zübeyr ve Âişe hazretleri için kâfir diyorlar. Tebiriyye: Bunlar Süleymaniyye gibidir, yalnız Hazret-i Osmanı kötülemezler.
12 — İMAMİYYE : (Bunlara İran'da Caferiyye deniyor.) Bunlar, Hazret-i Ali'nin halife olması açıkça emrolunmuştu, sahabe bu emri yerine getirmediği için kâfir oldu diyorlar. Halifeliğin İmâm-ı Cafer Sâdık'a kadar babadan oğula geçtiği muhakkaktır, diyorlar.
Şiî fırkalarının Ehl-i beyti ve on iki imamı sevdiklerini söylemeleri büyük bir cahillik ve gülünç bir iddia olduğu aşikârdır.