Ramazanda Haydi Kızlar Okula Hutbesi!(Nuray Canan Bezirgan)

Ayse78

New member
Müslümanlar olarak bir mübarek Ramazan ayını daha idrak ediyoruz. Her ne kadar ortak paydamız Müslüman olmaksa da bulunduğumuz coğrafyalar, dillerimiz, renklerimiz gibi mübarek günleri idrak edişimiz ve anlamlandırmamız da birbirimizinkinden oldukça farklı.

Bizde Ramazan; istisnalar kaide dışı tutulacak olursa, kimileri için elinde Kuran-ı Kerim mukabeleden mukabeleye koşarak vahyi yüzünden okuyup mesajını anlama ve içselleştirme gibi bir kaygı taşımaksızın Ramazan ayı sonuna kadar hatim indirmekken, kimileri için vakit namazı üzerlerine farz kılınsa da tercihlerini yılda bir ay teravih namazından yana kullanıp teravih üstü cami ve türbe ziyaretinden ibaret. Kimileri içinse, kuş sütü eksik donattıkları sofralarla iftar davetleri vererek şanına yakışır bir iş yapmanın keyfini yaşayarak, “koca adam”lıklarını dosta düşmana bir kez daha hatırlatmak için bir fırsat…

Bana en samimi ve masum geleni ise anneciğine sıcacık bir pide götürmek için fırının önünde sıranın kendisine gelmesini sabırla bekleyen çocuklarla yine o çocuklar gibi tertemiz yürekleriyle yeryüzünde yardıma muhtaç kardeşlerimize el uzatmamıza vesile olan yardım kuruluşlarının çabaları.

Bir de Ramazan fırsatçıları var tabi. Onlardan bahsetmeden geçmek olmaz.

Her güzel şeyi anlamından kopararak halka başkalaşmış bir biçimde verme gayretinde olan malum medya içinse manevi tahribat için iyi bir fırsat ayı Ramazan.

Yılın 365 gün 24 saati Allah yokmuş ve Kuran hükümleri inmemiş gibi hoyratça davranıp azan, azdıran, ahlaksızlığı ve çirkinlikleri yaymak için adeta birbirleriyle yarışarak her türlü sapkınlığı bilinçsiz halkın evine taşıyan TV kanallarına da Ramazan gelmiş, nasıl mı?
Part time Müslümanlığa soyunanların hazırlayıp sundukları programlarda dansöze, hırsıza, arsıza ilahiler, kasideler okutup “Allah Allah” diye nara atarak… Daha önceleri programında dansöz oynatan –ki Ramazan’dan sonra bunu yine yapacak- herifin biri dünyaca ünlü hafız Sümeyye Eddeb’i konuk edip Kuran okutarak…

Bir başka programdaysa, başörtüsünü alışkanlık olduğu için taktığını aslında Kuran’da böyle bir hükmün olmadığını iddia edip, şimdilik başörtülü kâfir bir hanıma; Müslümanlar ve İslam ahkâmını alaya alır tavrından dolayı bir koltuk verilerek…

Yine aynı programda Kuran-ı Kerimden ayeti kerimeler okutturularak helalleri haramları anlatmaya gayret eden bir ilahiyat profesörüne inat yanı başında oturan Nurhan Damcıoğlu’nu sahneye davet edip tango yaptırılarak…

Bu bir bardak süte bir damla dahi olsa necaset düşmesinin, sütün o pislikten ziyade olduğu halde içilebilir ve temiz hükmünden çıkması gibi bir durum. Sapla saman karışmış, verilmek istenen mesaj şu: “Biz canımız ister Allah kitap der, gözyaşı dökeriz, canımız isterse de Allah’ın en adi ve çirkin olarak nitelendirdiği günahlardan saydığı zinayı zanilerle beraber alenen teşvik ederiz. Tango da yaptırırız, el de çırparız, aynı sahnede Kuran da okuturuz”…
İşte kendi ateşini kendi elleriyle dünyadayken hazır edenler bunlar.
Bukalemun gibi renkten renge girmeyin. Dürüst olun da halkında kafasını karıştırmayın. Ama bunu söylesek de kim duyacak? O iklimde, mevsimde ne revaçtaysa tezgâhta da o satılır. Bunlar tezgâhlarında bir de alıcı bulamasalar keşke, kalakalsalar ortalarda öylece. Belki akılları başlarına gelir. Çünkü suç sadece satanda da; alanın yani talep edenin hiç mi günahı yok, demezler mi?
Bir de Ramazan gelse de, bayram olsa da;
Gözü yaşlı, yüreği yaralı kardeşlerimiz var. Yeryüzünün en büyük açıkhava hapishanesi Filistin’de Gazze’deki mülteci kamplarında bir parça ekmek ve bir bardak suyla sahur yapıp, oruca niyetlenen müminler…

Amerika’nın sorgusuz sualsiz her bir diyardan toplayıp Guantanamo’daki işkence kamplarındaki suçunu kendi bile bilmeyen masum Müslümanlar

Ve Çeçenistan’da Ruslara ve Rus yanlısı hükümete karşı direnen mücahitler ve onları yürekleri daim duada bekleyen özgürlüğe susamış mazlum yakınları…

İşgal altındaki Irak, Afganistan ve Patani, kısacası yeryüzünün her bir köşesinde incitilmiş müminlerle, bizim ülkemizdekilerin yaşadıkları Ramazan ve bayram arasında dağlar kadar fark var.

Biz gülüyoruz! Onlar ağlıyor! Yani bilmem anlatabildim mi? Bir tuhaflık, bir vurdumduymazlık, bir yozlaşma, taşlaşma, çöreklenmiş ki yüreklerimize. Önce kendimizi sonra da onları yok saymayı öğretmişler bizlere…

Tabi mümin olduğu için acı çeken, inancından dolayı bütün dünyası burnundan gelen insanlar sadece bu coğrafya dışındakiler değil. Biz, kendi acılarımıza bile kulak tıkar olmuşuz. Nasıl mı?

Bir yakınım anlatıyor. Geçtiğimiz Cuma, Peygamber makamından imamların halka okuması istenilen hutbenin konusu: “Kız Çocuklarınızı Okula Gönderin”, ”Haydi Kızlar Okula” kampanyasını destekleyelimmiş. Bu yüzden dinimizin ilk emri “OKU” dur ve dinimiz kız çocuklarına önem vermiştir, diye devam etmiş kendisine verilen görevin ifasına bir imam.

Yakınım dayanamamış ve patlamış sonunda: “Haberiniz yok mu bu ülkede başörtüsü yasağı var” diye... Ne ilginç değil mi? Sistem bizim çocuklarımızı eğitme talebinde ama bizim isteğimizin tam zıddı bir şekilde.

Her sabah törenlerle başlayan derslerin 4/2 sini belli konular üzerine harcayarak ve hepsinden kötüsü kritik etmeyi değil, koşulsuz kabullenmeyi, sevmeyi, itaati, dogmatik bir biçimde aşılayarak…

Ve bizler, Tevhid-i Tedrisat kanunuyla alternatif eğitim hakkı da gasp edilmiş bir topluluk olarak köşeye sıkıştırılmışız. Ayrıca bu realiteleri farkındalık oranımız da çok düşük maalesef. Alışmış, uyuşmuş, kanıksar olmuşuz her şeyi. Dolayısıyla olmamız gerektiği gibi bir hal üzere değil, resmi kalıplara göre şekillenir olmuşuz…

Bu arada üniversiteler, ilk ve ortaöğretim kurumları yeni eğitim öğretim yılına başladı.

Acaba üniversitede farz olan başörtüsü – tesettür, ilk ve orta öğretim çağındaki çocuklarımız üzerine farz değil mi? Kaçımızın canı acıyor ve bir şeyler yapıyoruz bu dayatmalara karşı. Elden ne gelir ki demek kolay. Zor olan, akıntıya karşı kürek çekmek ve Ondan gelene, Onun razı olduğu şekilde mukabele etmektir. Allah, kendisinden sakınarak rızası doğrultusunda bir hayat inşa etme çabası içerisinde olanlara bir çıkış yolu açandır. Tabii biz sabırla MÜCADELE edersek.
Sadece Rabbimizin emirlerine amade, düzenin tüm baskı ve dayatmalarından azade günlerin gelmesi dileğiyle…
selamhaber.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks