1. Resûlullah'ın (s) sözlerinde hiçbir asıl ve esasla ilişiği kurulamayan, bazı zaaf ve sapmalarla doğrudan uydurulmuş hadisler: Dünyanın ömrü hakkında ve Türkler aleyhine uydurulan hadisler gibi.
2. Resûlullah'ın (s) sözlerinde doğru ve makul bir özü bulunmasına ve gaybî ihbar niteliği taşımamasına rağmen birtakım ilâve ve çıkarmalarla rötuşlara uğrayarak gaybî ihbar niteliğine büründürülmüş hadisler.
Bu tür rivayetlerin makul bir özü, ancak birçok kaynaktan çeşitli varyantlarının tahlili ve mukayesesiyle elde edilebilir. Bu varyantları ararken, rivayetleri aynı kaynaktan aktaran musannıflardan ziyade, birbirinden bağımsız eser vermiş musannıfları gözönüne almak daha mantıklı görünmektedir. Mamafih, bazan, tekrarları bol olan eserlerde de (Sahih-i Buharî ve Musned-i Ahmed gibi) bu sonuç kolayca elde edilebil*mektedir.
Gaybî haber niteliğinde görünen rivayetlerin büyük bir kısmı, bizce, bu özelliği taşımaktadır.
3- İlgili bulunduğu olayın şahidi durumundaki bir kimsenin sözü iken Resûlullah'a (s) ref edilerek (yükseltilerek, izafe edilerek) gaybî ihbar niteliği kazandırılmış hadisler. Burada, sözün aslı doğru ve sahibi de dürüst bir kimse olsa bile, rötuşlanarak Resûlullah'a izafe edilmiş (ref edilmiş) şekli ile hadis, 'uydurma' niteliğini kazanmış olmaktadır.
4- Hz. Peygamber'in (s), hayatında vukubulan bazı ahvâl*den, Allah tarafından (Kur'an-dışı bir yolla) haberdar edildiğine dair rivayetlerin yanısıra, aynı ahvâlden, bizzat Resûlullah'ın (s), beşerî yollarla haberdar olduğu şeklindeki rivayetlere de rast*lamaktayız.
Hz. Peygamber'in (s), hangi yolla bu ahvâlden bilgi salibi olduğuna muttali olamayan birtakım samimî insanların, onun bu istihbaratını, kestirme ve pratik bir çözümle 'Kuran-dışı ilahî ihbar'a hamletmiş olmaları uzak bir ihtimal değildir (Bu husus aşağıda örneklendirilecektir.)
4. ÖRNEKLER
Biraz önce açıkladığımız dört özelliği ayrı ayrı örnekler üzerinde gösterelim.
• Örnek: l
Dünyanın ömrünün 7000 yıl olduğu, Hz. Peygamberin altıncı 'bin'in sonlarında gönderildiği; Mehdi ve Deccalin zuhur tarihleriyle kıyametin kopuş tarihinin hesaplanmasına esas alınan bütün rivayetler uydurmadır.
Yaşadığı dönemde bütün bu ihbarlara inanan ve onları "El-Keşf min mucâvezeti hâzihi'l-umnıeti'l-elf' isimli risalesinde derleyen İmam-ı Suyutî (911) günümüzde yaşamış olsaydı, herhalde bu risalesini yazdığından ötürü hayli hayıflanırdı. Çünkü zaman, İmam Suyutî'nin verdiği bütün ihbarları yalanlamıştır.
Nitekim 13. hicrî asırda yaşayan müfessir Âlûsi(1217-1270), A'raf: 187 âyetinin tefsiri münasebetiyle, Suyutî'nin adı geçen risalesini tanıttıktan sonra şöyle devam eder: 'Eğer içinde bulunduğumuz yüzyılın sonuna kadar mehdî zuhur etmezse onun (Suyutî'nin) dayandığı bütün deliller yıkılır.. .'"(Menâr tefsiri, ilgili âyetin yorumunda, naklen).
Evet Âlûsî'nin içinde yaşadığı 13. yüzyıl çıkalı bir yüzyıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ yaşyoruz ve hâlâ hesap yapanlarımız, hâlâ tarifine uygun bir mehdî bekle*yenlerimiz var.
2. Resûlullah'ın (s) sözlerinde doğru ve makul bir özü bulunmasına ve gaybî ihbar niteliği taşımamasına rağmen birtakım ilâve ve çıkarmalarla rötuşlara uğrayarak gaybî ihbar niteliğine büründürülmüş hadisler.
Bu tür rivayetlerin makul bir özü, ancak birçok kaynaktan çeşitli varyantlarının tahlili ve mukayesesiyle elde edilebilir. Bu varyantları ararken, rivayetleri aynı kaynaktan aktaran musannıflardan ziyade, birbirinden bağımsız eser vermiş musannıfları gözönüne almak daha mantıklı görünmektedir. Mamafih, bazan, tekrarları bol olan eserlerde de (Sahih-i Buharî ve Musned-i Ahmed gibi) bu sonuç kolayca elde edilebil*mektedir.
Gaybî haber niteliğinde görünen rivayetlerin büyük bir kısmı, bizce, bu özelliği taşımaktadır.
3- İlgili bulunduğu olayın şahidi durumundaki bir kimsenin sözü iken Resûlullah'a (s) ref edilerek (yükseltilerek, izafe edilerek) gaybî ihbar niteliği kazandırılmış hadisler. Burada, sözün aslı doğru ve sahibi de dürüst bir kimse olsa bile, rötuşlanarak Resûlullah'a izafe edilmiş (ref edilmiş) şekli ile hadis, 'uydurma' niteliğini kazanmış olmaktadır.
4- Hz. Peygamber'in (s), hayatında vukubulan bazı ahvâl*den, Allah tarafından (Kur'an-dışı bir yolla) haberdar edildiğine dair rivayetlerin yanısıra, aynı ahvâlden, bizzat Resûlullah'ın (s), beşerî yollarla haberdar olduğu şeklindeki rivayetlere de rast*lamaktayız.
Hz. Peygamber'in (s), hangi yolla bu ahvâlden bilgi salibi olduğuna muttali olamayan birtakım samimî insanların, onun bu istihbaratını, kestirme ve pratik bir çözümle 'Kuran-dışı ilahî ihbar'a hamletmiş olmaları uzak bir ihtimal değildir (Bu husus aşağıda örneklendirilecektir.)
4. ÖRNEKLER
Biraz önce açıkladığımız dört özelliği ayrı ayrı örnekler üzerinde gösterelim.
• Örnek: l
Dünyanın ömrünün 7000 yıl olduğu, Hz. Peygamberin altıncı 'bin'in sonlarında gönderildiği; Mehdi ve Deccalin zuhur tarihleriyle kıyametin kopuş tarihinin hesaplanmasına esas alınan bütün rivayetler uydurmadır.
Yaşadığı dönemde bütün bu ihbarlara inanan ve onları "El-Keşf min mucâvezeti hâzihi'l-umnıeti'l-elf' isimli risalesinde derleyen İmam-ı Suyutî (911) günümüzde yaşamış olsaydı, herhalde bu risalesini yazdığından ötürü hayli hayıflanırdı. Çünkü zaman, İmam Suyutî'nin verdiği bütün ihbarları yalanlamıştır.
Nitekim 13. hicrî asırda yaşayan müfessir Âlûsi(1217-1270), A'raf: 187 âyetinin tefsiri münasebetiyle, Suyutî'nin adı geçen risalesini tanıttıktan sonra şöyle devam eder: 'Eğer içinde bulunduğumuz yüzyılın sonuna kadar mehdî zuhur etmezse onun (Suyutî'nin) dayandığı bütün deliller yıkılır.. .'"(Menâr tefsiri, ilgili âyetin yorumunda, naklen).
Evet Âlûsî'nin içinde yaşadığı 13. yüzyıl çıkalı bir yüzyıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ yaşyoruz ve hâlâ hesap yapanlarımız, hâlâ tarifine uygun bir mehdî bekle*yenlerimiz var.