seyfullah putkýran
New member
- Katılım
- 30 Eyl 2005
- Mesajlar
- 5,807
- Tepkime puanı
- 205
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
- Konum
- Ruhlar Aleminden
- Web sitesi
- www.tevhidyolu.net
ONA, "EL-EMÎN" DERLERDİ
Peygamber Efendimiz, henüz “Gençlik çağı”nda,
Çok takdîr edilirdi insanlar arasında.
Onun yumuşaklığı, güzel huy ve ahlâkı,
Hayrân bırakıyordu kendine cümle halkı.
Şaşılacak derece “Doğru söz”lülüğünden,
“El-emîn” lakâbıyla meşhûr oldu o günden.
O zaman Arablarda, her kötülük, şer vardı,
Koyu bir câhiliyyet devri yaşıyorlardı.
İçki, kumar ve faiz, vardı her kötü ahlâk,
Putlara taparlardı en kötüsü olarak.
O, bu fenâlıklardan, hep uzak duruyordu,
Özellikle putlara hiç yakın olmuyordu.
Kendi koyunlarını, Ciyâd dağı yanında,
Güderdi hep çocukluk ve gençlik yıllarında.
Hem te'mîn ediyordu bu yolla geçimini,
Hem de uzak tutardı onlardan kendisini.
Tam “Yirmi” yaşlarında bulunduğu zamanda,
“Âsâyiş” diye bir şey yoktu Arabistanda.
Yâni zulüm ve fesat, her yeri kaplamıştı,
Can ve mal emniyyeti, mâlesef kalmamıştı.
Mekkenin yerli halkı, yolculara çok defâ,
Yaparlardı her türlü zulüm, ezâ ve cefâ.
Ticâret veyâhut da Beytullahı ziyâret,
İçin gelenlere de yaparlardı eziyyet.
Türlü haksızlıklara uğrayanlar da ancak,
Merci' bulamıyordu hakkını arayacak.
Bu sırada Yemen’den, ticâret maksadıyle,
Biri geldi Mekke’ye, çok mal ve eşyasıyle.
“Âs bin Vâil” adında biri zor kullanarak,
Gasp etti mallarını, zulüm ile alarak.
O dahî bu haksızlık ve zulüm karşısında,
Çıkıp feryâd eyledi “Ebû Kubeys” dağında.
Bu vak’ayla iyice karışmıştı ortalık,
Bu, bardağı taşıran “Son damla” oldu artık.
Hâşim oğullarıyle diğer kabîlelerin,
İleri gelenleri toplanıp etti yemîn.
Şöyle ki, “Bundan sonra, hiçbir insana artık,
Aslâ yapılmıyacak bir zulüm ve haksızlık.
En ufak haksızlığa uğrarsa biri eğer,
Hakkı alınacaktır” diye karâr verdiler.
Her türlü haksızlığı önlemek gâyesiyle,
“Adâlet Cem’iyyeti” kuruldu böylelikle.
Böyle bir cem’iyyetin kurulmasında o gün,
Te'sîri çok olmuştu genç yaşta “O Resûl'ün.
Mekkede te'sîs olan bu cem’iyyetle artık,
Önlendi tamâmiyle bu "Zulüm" ve "Haksızlık".
Önceki o âsâyiş, tekrâr kurulmuştu tâm,
Hem dahî uzun müddet te'sîri etti devâm.
Peygamberlikten sonra, bir gün buyurdular ki:
(O günkü sözleşmede bulunmuştum ben dahî.
Öyle bir cem’iyyette bulunup hizmet etmek,
Bana, yüklü servetten sevimlidir daha pek.
Öyle bir sözleşmeğe çağrılsam şimdi şâyet,
Elbette, seve seve eder idim icâbet.)
Peygamber Efendimiz, henüz “Gençlik çağı”nda,
Çok takdîr edilirdi insanlar arasında.
Onun yumuşaklığı, güzel huy ve ahlâkı,
Hayrân bırakıyordu kendine cümle halkı.
Şaşılacak derece “Doğru söz”lülüğünden,
“El-emîn” lakâbıyla meşhûr oldu o günden.
O zaman Arablarda, her kötülük, şer vardı,
Koyu bir câhiliyyet devri yaşıyorlardı.
İçki, kumar ve faiz, vardı her kötü ahlâk,
Putlara taparlardı en kötüsü olarak.
O, bu fenâlıklardan, hep uzak duruyordu,
Özellikle putlara hiç yakın olmuyordu.
Kendi koyunlarını, Ciyâd dağı yanında,
Güderdi hep çocukluk ve gençlik yıllarında.
Hem te'mîn ediyordu bu yolla geçimini,
Hem de uzak tutardı onlardan kendisini.
Tam “Yirmi” yaşlarında bulunduğu zamanda,
“Âsâyiş” diye bir şey yoktu Arabistanda.
Yâni zulüm ve fesat, her yeri kaplamıştı,
Can ve mal emniyyeti, mâlesef kalmamıştı.
Mekkenin yerli halkı, yolculara çok defâ,
Yaparlardı her türlü zulüm, ezâ ve cefâ.
Ticâret veyâhut da Beytullahı ziyâret,
İçin gelenlere de yaparlardı eziyyet.
Türlü haksızlıklara uğrayanlar da ancak,
Merci' bulamıyordu hakkını arayacak.
Bu sırada Yemen’den, ticâret maksadıyle,
Biri geldi Mekke’ye, çok mal ve eşyasıyle.
“Âs bin Vâil” adında biri zor kullanarak,
Gasp etti mallarını, zulüm ile alarak.
O dahî bu haksızlık ve zulüm karşısında,
Çıkıp feryâd eyledi “Ebû Kubeys” dağında.
Bu vak’ayla iyice karışmıştı ortalık,
Bu, bardağı taşıran “Son damla” oldu artık.
Hâşim oğullarıyle diğer kabîlelerin,
İleri gelenleri toplanıp etti yemîn.
Şöyle ki, “Bundan sonra, hiçbir insana artık,
Aslâ yapılmıyacak bir zulüm ve haksızlık.
En ufak haksızlığa uğrarsa biri eğer,
Hakkı alınacaktır” diye karâr verdiler.
Her türlü haksızlığı önlemek gâyesiyle,
“Adâlet Cem’iyyeti” kuruldu böylelikle.
Böyle bir cem’iyyetin kurulmasında o gün,
Te'sîri çok olmuştu genç yaşta “O Resûl'ün.
Mekkede te'sîs olan bu cem’iyyetle artık,
Önlendi tamâmiyle bu "Zulüm" ve "Haksızlık".
Önceki o âsâyiş, tekrâr kurulmuştu tâm,
Hem dahî uzun müddet te'sîri etti devâm.
Peygamberlikten sonra, bir gün buyurdular ki:
(O günkü sözleşmede bulunmuştum ben dahî.
Öyle bir cem’iyyette bulunup hizmet etmek,
Bana, yüklü servetten sevimlidir daha pek.
Öyle bir sözleşmeğe çağrılsam şimdi şâyet,
Elbette, seve seve eder idim icâbet.)