sonosmanlý
New member
- Katılım
- 7 Şub 2006
- Mesajlar
- 54
- Tepkime puanı
- 2
- Puanları
- 0
ÖZGULUK;
BİR AŞKMI? BAŞA BELAMI?
Kongo afrikanın ortasında az gelişmiş bir ülke.
Önemli madenlere sahip. En önemli madeni ise elmas.
Kongonun tarihi dünya üzerindeki sömürge sisteminin bir özeti gibi adeta.1960 lı yılların başında özgürlüğünü kazandı. Daha önce Belçika sömürgesi idi. Sosyal hayatı bildik Afrika geleneklerinden ibaret olan,eğitim seviyesi oldukça düşük Kongo halkı,sömürgeye 1950 li yıllarının sonunda direnmeye başladı. Bu direnmenin önünde yer alan isim Partice Emeri Lumumba idi.
Lumumbanın hayat hikayesi çok ilginç. Dünya görüşleride ilginç. Komünistmidir demokratmıdır hala tartışılmaya devam ediyor.
“Belçika Kongo'sunun Kasavi bölgesinde doğdu. Bir misyoner okulunda eğitim gördü ve Leopoldville (Kinşasa) ve Stanleyville'de (Kisangani) rahip ve gazeteci olarak çalıştı. 1955'de Lumumba bir sendikanın başkanı seçildi ve Belçika Liberal Partisi'ne katıldı. 1957 yılında zimmete para geçirme iddiasıyla tutuklandı ve bir yıl hapis yattı. Tahliye olduktan sonra 1958'de Kongo Ulusal Hareketi'ni kurdu. 1959'da Belçika, Kongo'ya beş yıl içinde bağımsızlığının verilmesini içeren bir planı açıkladı ve Aralık ayında yapılan yerel seçimlerde Kongo Ulusal Hareketi Lumumba'nın tutuklu olmasına rağmen büyük bir çoğunluk kazandı. Belçika'da 1960 yılında toplanan bir konferans Kongo'ya bağımsızlığın planlandan önce, Mayıs'ta yapılacak seçimleri takiben Haziran 1960'da verilmesini kararlaştırdı. Lumumba ve Kongo Ulusal Hareketi 23 Haziran 1960'da ilk hükümeti kurdu. Lumumba başbakan ve Joseph Kasavubu Devlet Başkanı oldu.
Lumumba'nın hükümet dönemi, Katanga bölgesinin Belçika'nın desteğini alan Moise Tshombe'nin önderliğinde Haziran 1960'da bağımsızlığını ilan etmesinden kaynaklanan siyasal çatışmalarla belirlendi. Birleşmiş Milletler birliklerin gelmesine rağmen karışıklıklar sürdü ve Lumumba Sovyetler birliğinden destek istedi. Eylül'de Lumumba Devlet Başkanı Kasavubu tarafından yasallığı şüpheli şekilde görevinden el çektirildi. 14 Eylül'de Albay Joseph Mobutu (daha sonra Mobutu Sese Seko adını aldı) önderliğindeki ve Kasavubu tarafından desteklenen bir askeri cunta yönetimi ele geçirdi. Lumumba 1 Aralık 1960'da Mobutu'ya bağlı birlikler tarafından tutuklandı. Yakalandığı Port Francqui'den Leopoldville'e kadar elleri kelepçeli olarak getirildi. Birleşmiş Milletler genel sekreteri General Dag Hammarskjold Kasavubu'yu, Lumumba'ya hukuk çerçevesinde muamele etmeye davet eden bir çağrı yayınladı. SSCB Hammarskjold'u ve Batılı hükümetleri Lumumba'nın tutuklanmasının sorumluları olarak kınadı ve derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.
BM Güvenlik Konseyi, BM'i, Lumumba'nın derhal serbest bırakılmasını ve Kongo hükümetinin başı olarak görevinin derhal iade edilmesini, Mobutu'ya bağlı güçlerin silahsızlandırılmasını ve Belçika'lıların zaman kaybetmeden Kongo'yu terketmesini sağlamaya çağıran SSCB'nin taleplerini değerlendirmek üzere 7 Aralık'ta bir toplantı yapmaya çağırdı. Sovyet Delegesi Valerian Zorin ABD'nin taleplerini reddeti ve Güvenlik Konseyi Başkanlığı'ndan istifa ederek görüşmeleri terketti. Kongo'daki operasyonlarıyla ilgili Sovyet suçlamalarına yanıt veren General Dag Hammarskjöld, BM güçleri çekilseydi "her şeyin harap olacağından korktuğunu" söyledi.
Lumumba'nın kendisini yakalayanlar tarafından işkenceye uğradığını bildiren bir BM raporunun ortaya çıkmasından (9 Aralık) sonra taraftarlarından bazıları Lumumba 48 saat içinde serbest bırakılmazsa ülkedeki tüm Belçikalıları tutuklayacakları ve "bazılarının başını kesmeye başlaycakları" tehdidinde bulundular.
BM karşıtı sesler Yugoslavya, Birleşik Arap Emirlikleri, Seylan, Endonezya, Fas ve Gine'nin Kongo BM misyonunda bulunan askerlerini çekeceklerini duyurmasıyla daha da güçlendi. Yine de Sovyetler'in Lumumba yanlısı 14 Aralık tarihli karar tasarısı 8'e karşı 2 oyla reddedildi. Aynı gün General Hammarskjold'un emrine Kongo meselesinin üstesinden gelmesi için daha çok askeri güç veren karar tasarısı Sovyetler Birliği tarafından veto edildi.
Lumumba 17 Ocak 1961'de Leopoldville yakınındaki Thysville'deki askeri hapishaneden Katanga bölgesindeki Jatodville'deki "daha güvenli" bir hapishaneye sevkedildi. Lumumba ve onunla birlikte hapsedilmiş olan arkadaşları Maurice Mpolo ve Joseph Okito'nun ayrılıkçı Katanga bölgesindeki hapishaneye aktarıldıklarından beri bölgesel polis tarafından feci şekilde işkenceye uğradığı bildiriliyordu.
İki ay sonra, Lumumba iki arkadaşıyla birlikte infaz edildi. (Belçika tarafından hazırlanan rapora göre infazlar muhtemelen 17 Ocak 1961 saat 9:40'la 9:43 arasında gerçekleşti.)
Şubat 2002'de Belçika hükümeti "Lumumba'nın öldürülmesine giden olaylarda inkar edilemez bir sorumluluk payına sahip olduğunu" kabul eden bir açıklama yayımladı.
Temmuz 2002'de ABD hükümeti CIA'in, Lumumba karşıtlarına para ve politik destek yardımında bulunarak ve Mobutu'ya silah ve askeri eğitim sağlayarak Lumumba'nın öldürülmesinde rol oynadığını ortaya çıkaran belgeleri açıkladı.(bkz.wikipedia)
Ölümünden uzun yıllar sonra nasıl bir tezgaha getirildiği ortaya çıkan lumumba, onulmaz bir inatçıydı. Halkı için bir felaket olduğunu iddia edenelr bile onun Kongo için gelmiş geçmiş en büyük özgürlük savaşçısı olduğu gerçeğini inkar edemediler.
Emperyalizim işte böyle bi şeydi. Birlikte yol aldığı , özgürlük ateşini ilk yakan arkadaşlarından mobuto tarafından ihanete uğradı,ve bu ihanetin en can alıcı yerinde Amerikalılar vardı, batının hırsızlıkta, sömürüde, kural tanımadığı gerçeği vardı. Hiile onların en büyük silahlarıydı.
Lumumba öldüğünde hiç mal varlığı çıkmadı. Lumumba, siyasetin kıvrımlı yollarında nasıl yol alması gerektiğini kavradığı zaman iş işten geçmişti.
“Saygınlık olmayan yerde özgürlük yoktur. Adalet olmayan yerde saygınlık yoktur. Bağımsızlık olmayan yerde ise tek bir özgür kişi yoktur.
Hiçbir barbarlık, hiçbir acı ve hiçbir işkence, beni merhamet dilemeye zorlamadı. Başım dik olarak, sarsılmamış bir inanç ve ülkemin kaderine dair derin bir güvenle ölmeyi, kutsal ilkelerimizin küçümsenmesini izleyerek yaşamaya tercih ederim” diyen lumumba idamından sonrada tehlikeli olduğu kabul edildiğinden, arkadaşları ile birlikte cesedi yakılarak yok edildi.
Vahşeti bilim yok edemiyor. İnsan olmanın verdiği değerliliği teslim edemeyen İslam dışındaki tüm ideolojiler,bilimi insanı yok etmek için kullanmaktan öteye geçemediler ve bu zilleti yaşamktan çekinmediler.
Kendi varlıklarını başkalarının yoklukları üzerine kuran medeniyetler,tarihin en kara en lekeli işlerine imza attılar. Haçlı seferleri,Filistin,Irak,Kongo,vs.vs. bakın altındaki imzaya, insanı doğumdan itibaren lekeli kabul eden hastalıklı inançlar,ve maddi hırslardır.
Dünyanın tek süper gücü kabul edilen Amerika, korku imparatorluğunun tepesinden aşağıya inemedi. Amerikanın kuruluşunu anlatan bir filmde newyorklu bir gangster, “kendini bu kadar güçlü kılan sebebin korku olduğunu” söylüyordu, şimdi dünya konjonktüründe bu gangsterin gücünün amerikan yönetim tarzının genlerine işlediği anlaşılıyor.
Hiroşimanın külleri daha soğumamışken size kongoyu anlatmamın gerekçesi neydi?
İnsan olmanın değerlerini teslim eden yegane sebebin İslam olduğunu, Allah korkusu olduğunu anlatmak için bu kadar yazıyı karaladım. Osmanlıyı anlayabilmenize katkıda bulunmak için bunları yazdım. Sahi bi düşünsenize, hiroşimaya o bombayı atan zavallı, “bir canlıyı öldüren alemi öldürmüş gibidir” düsturuna sahip olsaydı o bombayı oraya atabilirmiydi? Patrice lumumbayı dünyalık endişelerinden ötürü öldüren ve öldükten sonra cesedini varillerde cayır cayır yakan zavallılar bu düstüra sahip olsalardı bunu nasıl yapabilirlerdi?
İnsan değerlerinden ötürü hayvandan farklıdır. Düşünsenize tek derdi para ve kadın olan insanların , vahşi hayvanlar kadar bile değer olabilir mi?
Konuyu ülkemize getirmek istemezdim ama maalesef gerçekler acı bile olsa kabul edilmek zorundadır.
Dünya tarihinin vahşet sayfalarında hep aynı taktiklerle yol alındı.
Önce düşünmeyi yasakladılar,sonra düşündüğünüzü açıklamamayı öğrettiler,böldüler parçaladılar,küçük lokmalara dönüştüğünüzde sizi yediler.
Ülkemizde bu kadar çok partinin olma sebebi bu kadar çok fikrin olduğu içinmi sanıyorsunuz?
Sizce birbirinden farklı düşünmeyen, ama makyajla değiştirilen yüzler neden bu kadar fazla ve neden ülkede bi şeyler iyiye gitmeye başladığında ortaya çıkıyorlar dersiniz.
Lumumba nın cesedi yakıldı.
Adnan menderes idam edildi.
Erbakan idamın köşesinden döndü.
Özal muhtemelen öldürüldü.
Erdoğan ın ne olacağı belli değil, ama bi boşluk olsa muhtemelen oda yakılacak.
Tevhidin ne kadar önemli olduğun anlatabilmenin başka kaç yolu var bilmiyorum.
seyfullah putkıran'a not: dün akşam sana kızmıştım çok. o yüzden üyeliğimi iptal et dedim. fakat sana bütün öfkeli çıkışlarıma rağmen sağduyunu ve saygını kaybetmediğinden ve bana yaptığın davete değer verdiğimden, evvelce yayınlanan bir makalemi buradan yeniden yazdım. eğer bu yazımda silinirse ne sana ne diğer arkadaşlarına hakkımı helal etmeyeceğim. saygılarımla. ahmet selim can.
BİR AŞKMI? BAŞA BELAMI?
Kongo afrikanın ortasında az gelişmiş bir ülke.
Önemli madenlere sahip. En önemli madeni ise elmas.
Kongonun tarihi dünya üzerindeki sömürge sisteminin bir özeti gibi adeta.1960 lı yılların başında özgürlüğünü kazandı. Daha önce Belçika sömürgesi idi. Sosyal hayatı bildik Afrika geleneklerinden ibaret olan,eğitim seviyesi oldukça düşük Kongo halkı,sömürgeye 1950 li yıllarının sonunda direnmeye başladı. Bu direnmenin önünde yer alan isim Partice Emeri Lumumba idi.
Lumumbanın hayat hikayesi çok ilginç. Dünya görüşleride ilginç. Komünistmidir demokratmıdır hala tartışılmaya devam ediyor.
“Belçika Kongo'sunun Kasavi bölgesinde doğdu. Bir misyoner okulunda eğitim gördü ve Leopoldville (Kinşasa) ve Stanleyville'de (Kisangani) rahip ve gazeteci olarak çalıştı. 1955'de Lumumba bir sendikanın başkanı seçildi ve Belçika Liberal Partisi'ne katıldı. 1957 yılında zimmete para geçirme iddiasıyla tutuklandı ve bir yıl hapis yattı. Tahliye olduktan sonra 1958'de Kongo Ulusal Hareketi'ni kurdu. 1959'da Belçika, Kongo'ya beş yıl içinde bağımsızlığının verilmesini içeren bir planı açıkladı ve Aralık ayında yapılan yerel seçimlerde Kongo Ulusal Hareketi Lumumba'nın tutuklu olmasına rağmen büyük bir çoğunluk kazandı. Belçika'da 1960 yılında toplanan bir konferans Kongo'ya bağımsızlığın planlandan önce, Mayıs'ta yapılacak seçimleri takiben Haziran 1960'da verilmesini kararlaştırdı. Lumumba ve Kongo Ulusal Hareketi 23 Haziran 1960'da ilk hükümeti kurdu. Lumumba başbakan ve Joseph Kasavubu Devlet Başkanı oldu.
Lumumba'nın hükümet dönemi, Katanga bölgesinin Belçika'nın desteğini alan Moise Tshombe'nin önderliğinde Haziran 1960'da bağımsızlığını ilan etmesinden kaynaklanan siyasal çatışmalarla belirlendi. Birleşmiş Milletler birliklerin gelmesine rağmen karışıklıklar sürdü ve Lumumba Sovyetler birliğinden destek istedi. Eylül'de Lumumba Devlet Başkanı Kasavubu tarafından yasallığı şüpheli şekilde görevinden el çektirildi. 14 Eylül'de Albay Joseph Mobutu (daha sonra Mobutu Sese Seko adını aldı) önderliğindeki ve Kasavubu tarafından desteklenen bir askeri cunta yönetimi ele geçirdi. Lumumba 1 Aralık 1960'da Mobutu'ya bağlı birlikler tarafından tutuklandı. Yakalandığı Port Francqui'den Leopoldville'e kadar elleri kelepçeli olarak getirildi. Birleşmiş Milletler genel sekreteri General Dag Hammarskjold Kasavubu'yu, Lumumba'ya hukuk çerçevesinde muamele etmeye davet eden bir çağrı yayınladı. SSCB Hammarskjold'u ve Batılı hükümetleri Lumumba'nın tutuklanmasının sorumluları olarak kınadı ve derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.
BM Güvenlik Konseyi, BM'i, Lumumba'nın derhal serbest bırakılmasını ve Kongo hükümetinin başı olarak görevinin derhal iade edilmesini, Mobutu'ya bağlı güçlerin silahsızlandırılmasını ve Belçika'lıların zaman kaybetmeden Kongo'yu terketmesini sağlamaya çağıran SSCB'nin taleplerini değerlendirmek üzere 7 Aralık'ta bir toplantı yapmaya çağırdı. Sovyet Delegesi Valerian Zorin ABD'nin taleplerini reddeti ve Güvenlik Konseyi Başkanlığı'ndan istifa ederek görüşmeleri terketti. Kongo'daki operasyonlarıyla ilgili Sovyet suçlamalarına yanıt veren General Dag Hammarskjöld, BM güçleri çekilseydi "her şeyin harap olacağından korktuğunu" söyledi.
Lumumba'nın kendisini yakalayanlar tarafından işkenceye uğradığını bildiren bir BM raporunun ortaya çıkmasından (9 Aralık) sonra taraftarlarından bazıları Lumumba 48 saat içinde serbest bırakılmazsa ülkedeki tüm Belçikalıları tutuklayacakları ve "bazılarının başını kesmeye başlaycakları" tehdidinde bulundular.
BM karşıtı sesler Yugoslavya, Birleşik Arap Emirlikleri, Seylan, Endonezya, Fas ve Gine'nin Kongo BM misyonunda bulunan askerlerini çekeceklerini duyurmasıyla daha da güçlendi. Yine de Sovyetler'in Lumumba yanlısı 14 Aralık tarihli karar tasarısı 8'e karşı 2 oyla reddedildi. Aynı gün General Hammarskjold'un emrine Kongo meselesinin üstesinden gelmesi için daha çok askeri güç veren karar tasarısı Sovyetler Birliği tarafından veto edildi.
Lumumba 17 Ocak 1961'de Leopoldville yakınındaki Thysville'deki askeri hapishaneden Katanga bölgesindeki Jatodville'deki "daha güvenli" bir hapishaneye sevkedildi. Lumumba ve onunla birlikte hapsedilmiş olan arkadaşları Maurice Mpolo ve Joseph Okito'nun ayrılıkçı Katanga bölgesindeki hapishaneye aktarıldıklarından beri bölgesel polis tarafından feci şekilde işkenceye uğradığı bildiriliyordu.
İki ay sonra, Lumumba iki arkadaşıyla birlikte infaz edildi. (Belçika tarafından hazırlanan rapora göre infazlar muhtemelen 17 Ocak 1961 saat 9:40'la 9:43 arasında gerçekleşti.)
Şubat 2002'de Belçika hükümeti "Lumumba'nın öldürülmesine giden olaylarda inkar edilemez bir sorumluluk payına sahip olduğunu" kabul eden bir açıklama yayımladı.
Temmuz 2002'de ABD hükümeti CIA'in, Lumumba karşıtlarına para ve politik destek yardımında bulunarak ve Mobutu'ya silah ve askeri eğitim sağlayarak Lumumba'nın öldürülmesinde rol oynadığını ortaya çıkaran belgeleri açıkladı.(bkz.wikipedia)
Ölümünden uzun yıllar sonra nasıl bir tezgaha getirildiği ortaya çıkan lumumba, onulmaz bir inatçıydı. Halkı için bir felaket olduğunu iddia edenelr bile onun Kongo için gelmiş geçmiş en büyük özgürlük savaşçısı olduğu gerçeğini inkar edemediler.
Emperyalizim işte böyle bi şeydi. Birlikte yol aldığı , özgürlük ateşini ilk yakan arkadaşlarından mobuto tarafından ihanete uğradı,ve bu ihanetin en can alıcı yerinde Amerikalılar vardı, batının hırsızlıkta, sömürüde, kural tanımadığı gerçeği vardı. Hiile onların en büyük silahlarıydı.
Lumumba öldüğünde hiç mal varlığı çıkmadı. Lumumba, siyasetin kıvrımlı yollarında nasıl yol alması gerektiğini kavradığı zaman iş işten geçmişti.
“Saygınlık olmayan yerde özgürlük yoktur. Adalet olmayan yerde saygınlık yoktur. Bağımsızlık olmayan yerde ise tek bir özgür kişi yoktur.
Hiçbir barbarlık, hiçbir acı ve hiçbir işkence, beni merhamet dilemeye zorlamadı. Başım dik olarak, sarsılmamış bir inanç ve ülkemin kaderine dair derin bir güvenle ölmeyi, kutsal ilkelerimizin küçümsenmesini izleyerek yaşamaya tercih ederim” diyen lumumba idamından sonrada tehlikeli olduğu kabul edildiğinden, arkadaşları ile birlikte cesedi yakılarak yok edildi.
Vahşeti bilim yok edemiyor. İnsan olmanın verdiği değerliliği teslim edemeyen İslam dışındaki tüm ideolojiler,bilimi insanı yok etmek için kullanmaktan öteye geçemediler ve bu zilleti yaşamktan çekinmediler.
Kendi varlıklarını başkalarının yoklukları üzerine kuran medeniyetler,tarihin en kara en lekeli işlerine imza attılar. Haçlı seferleri,Filistin,Irak,Kongo,vs.vs. bakın altındaki imzaya, insanı doğumdan itibaren lekeli kabul eden hastalıklı inançlar,ve maddi hırslardır.
Dünyanın tek süper gücü kabul edilen Amerika, korku imparatorluğunun tepesinden aşağıya inemedi. Amerikanın kuruluşunu anlatan bir filmde newyorklu bir gangster, “kendini bu kadar güçlü kılan sebebin korku olduğunu” söylüyordu, şimdi dünya konjonktüründe bu gangsterin gücünün amerikan yönetim tarzının genlerine işlediği anlaşılıyor.
Hiroşimanın külleri daha soğumamışken size kongoyu anlatmamın gerekçesi neydi?
İnsan olmanın değerlerini teslim eden yegane sebebin İslam olduğunu, Allah korkusu olduğunu anlatmak için bu kadar yazıyı karaladım. Osmanlıyı anlayabilmenize katkıda bulunmak için bunları yazdım. Sahi bi düşünsenize, hiroşimaya o bombayı atan zavallı, “bir canlıyı öldüren alemi öldürmüş gibidir” düsturuna sahip olsaydı o bombayı oraya atabilirmiydi? Patrice lumumbayı dünyalık endişelerinden ötürü öldüren ve öldükten sonra cesedini varillerde cayır cayır yakan zavallılar bu düstüra sahip olsalardı bunu nasıl yapabilirlerdi?
İnsan değerlerinden ötürü hayvandan farklıdır. Düşünsenize tek derdi para ve kadın olan insanların , vahşi hayvanlar kadar bile değer olabilir mi?
Konuyu ülkemize getirmek istemezdim ama maalesef gerçekler acı bile olsa kabul edilmek zorundadır.
Dünya tarihinin vahşet sayfalarında hep aynı taktiklerle yol alındı.
Önce düşünmeyi yasakladılar,sonra düşündüğünüzü açıklamamayı öğrettiler,böldüler parçaladılar,küçük lokmalara dönüştüğünüzde sizi yediler.
Ülkemizde bu kadar çok partinin olma sebebi bu kadar çok fikrin olduğu içinmi sanıyorsunuz?
Sizce birbirinden farklı düşünmeyen, ama makyajla değiştirilen yüzler neden bu kadar fazla ve neden ülkede bi şeyler iyiye gitmeye başladığında ortaya çıkıyorlar dersiniz.
Lumumba nın cesedi yakıldı.
Adnan menderes idam edildi.
Erbakan idamın köşesinden döndü.
Özal muhtemelen öldürüldü.
Erdoğan ın ne olacağı belli değil, ama bi boşluk olsa muhtemelen oda yakılacak.
Tevhidin ne kadar önemli olduğun anlatabilmenin başka kaç yolu var bilmiyorum.
seyfullah putkıran'a not: dün akşam sana kızmıştım çok. o yüzden üyeliğimi iptal et dedim. fakat sana bütün öfkeli çıkışlarıma rağmen sağduyunu ve saygını kaybetmediğinden ve bana yaptığın davete değer verdiğimden, evvelce yayınlanan bir makalemi buradan yeniden yazdım. eğer bu yazımda silinirse ne sana ne diğer arkadaşlarına hakkımı helal etmeyeceğim. saygılarımla. ahmet selim can.