Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ölünce hesap hemen başlıyor mu?

Asya

New member
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,020
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ýstanbul
benim merak ettiğim bir şey var.insanlar ölünce hesabı hemen başlıyor mu?yoksa kıyamete kadar bekletiliyor mu?
tvdeki büyük buluşma adlı dizide ölen insanların hesabı hemen başlatılıyor.
 
T

teslimolan

Guest
benim merak ettiğim bir şey var.insanlar ölünce hesabı hemen başlıyor mu?yoksa kıyamete kadar bekletiliyor mu?
tvdeki büyük buluşma adlı dizide ölen insanların hesabı hemen başlatılıyor.

Senaryo da hesap ölmeden de baslar yeterki senarist istesin :)
 

Asya

New member
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,020
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ýstanbul
yaaaaa çok komiiiik.burda ben ciddi bir konuya değiniyorum.siz kendinizi esprilimi zannediyorsunuz?
 
T

teslimolan

Guest
yaaaaa çok komiiiik.burda ben ciddi bir konuya değiniyorum.siz kendinizi esprilimi zannediyorsunuz?

Zannetmiyorum öyleyim :) Bilene sorun :D

Ancak bu yaziyi espri olarak yazmadim ciddi olarak yazdim. Senarist isterse ölmeden de acilir cünkü adi üstünde tele vision.
 
Þ

þehadet

Guest
Uykuyla hislerimiz bu dünya ile ilgilerini keser kesmez rüya aleminde ayrı şeyler gördüğümüz, farklı konuşmalar dinlediğimiz ,.., gibi, ölümle bedenden ayrılan ruhumuz, kabir alemi dediğimiz bir yeni alemle tanışır. Ölüm anında Azrail aleyhisselamı gören insan bu yeni alemde sorgu melekleriyle karşılaşılır. Müminin güzel amelleri sevgili birer arkadaş gibi onunla bu yeni hayatta birlikte olurlar.

Kabir hayatı dünya hayatıyla ahiret arasında bir köprüdür. Bu yüzden bu hayata berzah hayatı da denilir. Bu alem her insan için farklı bir şekilde kendini gösterir. Şehitler bu hayatı öldüklerini bilmez bir halde geçirirken, ilim tahsili üzere ölenler bu alemde de ilme devam ederler. İnançsızlar için ise bu alem cehennem azabının ilk numunelerinin tattırıldığı bir azap ülkesidir.

Ölüm, ruhun bedenden ayrılmasıdır. Yaşadığımız âlemden kabir âlemine yolculuktur. Ruh, Azrail Aleyhisselam vasıtasıyla "berzah alemi"ne götürülür. Bu alemde göreceğimiz ilk melek Azraildir. O, en kıymetli cevherimiz olan ruhumuzu gönül rahatlığıyla teslim edebileceğimiz güvenilir bir emanetçidir.Ölüm anında, ruh, beden hapsinden kurtulur; fakat bütün bütün çıplak kalmaz. Çünkü, "misali bir cesetle" başka bir tabirle "latif bir gılaf" ile kuşatılmıştır.

Dünyada kaldığı sürece bedene bağlı olan ruh, ölüm sebebiyle bir derece serbest kalır. Bedendeyken görmek için göze, işitmek için kulağa, düşünmek için beyne muhtaçken, artık bu aletlerin varlığına gerek duymadan görür, işitir, düşünür ve bilir. Rüyada olduğu gibi…..Berzah, "geçit" demektir ve berzah alemi, dünya ile ahiret arasında bulunan bir "bekleme salonu"dur. Ruhlar, orada kıyameti ve dirilişi beklerler. "münker ve nekir taifesinden" olan sorgu melekleriyle karşılaşma, ilk mahkeme, ilk ceza ve ilk mükafat burada gerçekleşir.

Berzah, başka bir tabirle kabir hayatı, hadisin ifadesiyle, "ya cennet bahçelerinden bir bahçe" veya "cehennem çukurlarından bir çukurdur."Ancak, burada azabın veya lezzetin muhatabı, cisimden mahrum kalan ruhtur. Kabir hayatından sonra, "mahşer"de, yeniden yaratılan bedenine döner, dünyada yaptıkları için o "büyük mahkeme"de hesap verir. Sonrası, ebedi cennet veya cehennemdir. Bu menzillerde lezzet de elem de hem cisimle hem de ruhla tadılır; dünyada olduğu gibi.

Kabir hayatını yeniden diriliş takip edecektir. Ruh zaten ölmediğinden diriliş beden için söz konusudur. Ba’s (diriliş) ile ruhlar yeni bedenlerine kavuşurlar ve hesaba çekilmek üzere mahşer meydanına çıkarlar. Orada vakfe denilen bir süre kalındıktan sonra mizan safhasına geçilir. İman ile ölen ve bu mizanda sevapları günahlarından ağır gelenler ebedi saadet menzili olan cennete sevk edilirler. Küfür üzere ölenler Allah’ın azap diyarı alan cehenneme giderler. Günahları sevaplarından daha ağır gelen müminler de bu günahlarının temizlenmesi o dehşetli cehennem azabını tadarlar. Daha sonra onlar da cennete ulaşırlar.
 

Asya

New member
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,020
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ýstanbul
o program ciddi bir parogram.Hazırlanırken Hayrettin Karman hocadan yardım alınıyormuş.jenerikte adı geçiyor.
(bu sözler teslimolanadır.)
ayrıca benim sizin komik olup olmadığınızı sorabilecek kimseyi tanımıyorum.çünkü sizi de tanımıyorum.
ama böyle ciddi konulara espri yakışmıyor.bana da normal hayatta espritüel derler ama her zaman her yerde de espri yapılmaz ki.
ve son olarak ben bu soruyu büyük buluşma dizisinden etkilenerek sormuyorum.zaten merak ettiğim bir konuydu.
 

Asya

New member
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,020
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ýstanbul
Uykuyla hislerimiz bu dünya ile ilgilerini keser kesmez rüya aleminde ayrı şeyler gördüğümüz, farklı konuşmalar dinlediğimiz ,.., gibi, ölümle bedenden ayrılan ruhumuz, kabir alemi dediğimiz bir yeni alemle tanışır. Ölüm anında Azrail aleyhisselamı gören insan bu yeni alemde sorgu melekleriyle karşılaşılır. Müminin güzel amelleri sevgili birer arkadaş gibi onunla bu yeni hayatta birlikte olurlar.

Kabir hayatı dünya hayatıyla ahiret arasında bir köprüdür. Bu yüzden bu hayata berzah hayatı da denilir. Bu alem her insan için farklı bir şekilde kendini gösterir. Şehitler bu hayatı öldüklerini bilmez bir halde geçirirken, ilim tahsili üzere ölenler bu alemde de ilme devam ederler. İnançsızlar için ise bu alem cehennem azabının ilk numunelerinin tattırıldığı bir azap ülkesidir.

Ölüm, ruhun bedenden ayrılmasıdır. Yaşadığımız âlemden kabir âlemine yolculuktur. Ruh, Azrail Aleyhisselam vasıtasıyla "berzah alemi"ne götürülür. Bu alemde göreceğimiz ilk melek Azraildir. O, en kıymetli cevherimiz olan ruhumuzu gönül rahatlığıyla teslim edebileceğimiz güvenilir bir emanetçidir.Ölüm anında, ruh, beden hapsinden kurtulur; fakat bütün bütün çıplak kalmaz. Çünkü, "misali bir cesetle" başka bir tabirle "latif bir gılaf" ile kuşatılmıştır.

Dünyada kaldığı sürece bedene bağlı olan ruh, ölüm sebebiyle bir derece serbest kalır. Bedendeyken görmek için göze, işitmek için kulağa, düşünmek için beyne muhtaçken, artık bu aletlerin varlığına gerek duymadan görür, işitir, düşünür ve bilir. Rüyada olduğu gibi…..Berzah, "geçit" demektir ve berzah alemi, dünya ile ahiret arasında bulunan bir "bekleme salonu"dur. Ruhlar, orada kıyameti ve dirilişi beklerler. "münker ve nekir taifesinden" olan sorgu melekleriyle karşılaşma, ilk mahkeme, ilk ceza ve ilk mükafat burada gerçekleşir.

Berzah, başka bir tabirle kabir hayatı, hadisin ifadesiyle, "ya cennet bahçelerinden bir bahçe" veya "cehennem çukurlarından bir çukurdur."Ancak, burada azabın veya lezzetin muhatabı, cisimden mahrum kalan ruhtur. Kabir hayatından sonra, "mahşer"de, yeniden yaratılan bedenine döner, dünyada yaptıkları için o "büyük mahkeme"de hesap verir. Sonrası, ebedi cennet veya cehennemdir. Bu menzillerde lezzet de elem de hem cisimle hem de ruhla tadılır; dünyada olduğu gibi.

Kabir hayatını yeniden diriliş takip edecektir. Ruh zaten ölmediğinden diriliş beden için söz konusudur. Ba’s (diriliş) ile ruhlar yeni bedenlerine kavuşurlar ve hesaba çekilmek üzere mahşer meydanına çıkarlar. Orada vakfe denilen bir süre kalındıktan sonra mizan safhasına geçilir. İman ile ölen ve bu mizanda sevapları günahlarından ağır gelenler ebedi saadet menzili olan cennete sevk edilirler. Küfür üzere ölenler Allah’ın azap diyarı alan cehenneme giderler. Günahları sevaplarından daha ağır gelen müminler de bu günahlarının temizlenmesi o dehşetli cehennem azabını tadarlar. Daha sonra onlar da cennete ulaşırlar.

teşekkür ederim çok açıklayıcı olmuş.
 
T

teslimolan

Guest
o program ciddi bir parogram.Hazırlanırken Hayrettin Karman hocadan yardım alınıyormuş.jenerikte adı geçiyor.
(bu sözler teslimolanadır.)
ayrıca benim sizin komik olup olmadığınızı sorabilecek kimseyi tanımıyorum.çünkü sizi de tanımıyorum.
ama böyle ciddi konulara espri yakışmıyor.bana da normal hayatta espritüel derler ama her zaman her yerde de espri yapılmaz ki.
ve son olarak ben bu soruyu büyük buluşma dizisinden etkilenerek sormuyorum.zaten merak ettiğim bir konuydu.


Size herzaman söylüyorum herseye inanmayin sorgulamadan diye. Kuran da Allah ne demisse odur gerisi insanlarin eklemesi senaristin yazmasidir.
 
T

teslimolan

Guest
Masallah cok aciklayici olmus cehenneme giden bir daha cikamaz dendigi halde cehenneme gidip ordan cikip cennete gidiliyormus yeni bir sey daha ögrendim :)
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Ebedi cehennem ebedi cennet. Baksana insan onu bile degistirmis önce cehenneme yolluyo sonra paklaninca cennete gönderiyo :) Korkulur bu insandan.

Evet korkulur! Doğru yazmış şehadet hanım ve doğru olanı söylüyor çünkü..! Ayetleri; ayet ile tevil edip anlamaya çalış, devam et...
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
benim merak ettiğim bir şey var.insanlar ölünce hesabı hemen başlıyor mu?yoksa kıyamete kadar bekletiliyor mu?
tvdeki büyük buluşma adlı dizide ölen insanların hesabı hemen başlatılıyor.

Merhaba,

Ölüm ve sonrası insanoğlunun daima ilgi alanına girmiştir. İnsan, bu alan ile ilgili bilgi elde etmeye çalışmıştır. Ancak gayb olarak tanımlanan bu alan ile ilgili bilgi elde etmek mümkün değildir. Ta ki bu gayb alanının mutlak bilgisine sahip olan Allah (azze ve celle) bildirene kadar. Yüce yaratıcımız gayb alanı ile ilgili bilgisinden gerektiği zaman seçtiği elçilerine bildirmiştir. Kur'an ise bu bilginin son halkasını teşkil etmektedir.

Kur'an'da ölümün hemen ardından hesabın başladığına dair bir bilgi yoktur. Hesap, yeniden dirilişin ardından başlayacaktır ve hesabın sonucuna göre insanlar yaptıklarının karşılığını alacaklardır.

Selamlar!
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
benim merak ettiğim bir şey var.insanlar ölünce hesabı hemen başlıyor mu?yoksa kıyamete kadar bekletiliyor mu?
tvdeki büyük buluşma adlı dizide ölen insanların hesabı hemen başlatılıyor.


Selam,Iste insanlari böyle uyutuyorlar hemen hesab ama unutmayalimki hesabi ancak Allah görecek..Allaha emanet ol.
 

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
1- Ölüm ve Kabir

İnsanın ölümüyle bedenden ayrılan ruh, âhiret âleminin başlangıcı olan kabir hayatını yaşar. Kabirde Münker ve Nekir adında iki melek insana birtakım önemli sorular sorarlar.
Bu soruların başlıcaları: “Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin kim? Kitabın ne?” dir.

Dünyadayken imân edip iyi işler yapanlar, bu sorulara doğru cevaplar verirler. İmânı tam olmayanlar ise bu sorulara doğru cevap veremezler. Sevgili Peygamberimiz, kabirde insanların farklı durumunu şöyle belirtmektedir: “Mezar, her insan için dünyadaki durumuna göre ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.” (Keşfu’l Hafâ, c.2, s.90)

2- Kıyamet

Kıyametin kopma zamanı gelince İsrafil adlı melek sûr adı verilen bir âlete üfleyecek. Böylece bütün kâinat alt üst olup, bütün canlılar ölecek. İsrafil’in ikinci kez sûra üflemesiyle yepyeni bir dünya kurulacak ve bütün ölüler dirilecek.

3- Diriliş

Allah’u Tealâ ölüleri diriltecek. Bütün semavî dinlerde bu inanç vardır. Bu, âhiret inancının temelini oluşturur. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’in pek çok âyetinde öldükten sonra dirilişi açıkça belirtir. Pek çok örnekle bu gerçeği ispat eder.
4- Haşir ve Mahşer

Haşir, Allah’ın dirilişten sonra kullarını bir araya toplamasıdır. Toplanılan bu yere Mahşer adı verilir. Mahşerde melekler, cinler ve insanlar dirildikten sonra herkes burada toplanacaktır. O anda inkarcı kâfirler de, toprak olarak yok olup gitmeyi temenni edecek ve “Keşke toprak olaydım!” (Nebe Sûresi, 40) diye iç çekecektir. O dehşetli günde 7 sınıf insan Arş’ın gölgesinde gölgelendirecektir.

1. Adaletli devlet başkanı ve yönetici,

2. Allah’a kulluk ederek büyüyen genç,

3. Kalbi cami ve mescitlere bağlı kimse,

4. Allah için birbirini seven bu uğurda bir araya gelip, bu sevgi ile ayrılan iki kişi,

5. Makam ve itibar sahibi bir kadının beraber olma çağrısını “Ben Allah’tan korkarım” cevabı ile reddeden kişi,

6. Sağ elinin verdiği sadakayı sol eli duymayacak şekilde gizli yardımda bulunan kişi,

7. Tenha yerde Allah’ı anarak gözleri dolu dolu olan kişi. (Buhari, Ezan 36).

5- Kişi sevdiğiyle haşredilecek

Mahşere herkes, dünyada kime inanmış ve kimin peşinden gitmişle onunla birlikte gelir. O gün gerçek önderin mübarek Peygamber Efendilerimiz (as) olduğu gün gibi ortaya çıkacaktır. (O gün zalim kimse ellerini ısırıp: ‘Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim. Andolsun ki beni, bana gelen Kur’an’dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıveriyor.’ der.) (Furkan S. 13-14)

6- Hesap, Suâl, Mizan

İnsanların dünyada yaptıkları her şey, bir sayfa içinde kendilerine verilecek. Büyük bir mahkeme kurulacak, insanlar yargılanacak. Ömrünü hangi yolda tükettiği, bildiğiyle neler yaptığı, malını nasıl kazanıp nereye harcadığı, vücudunu hangi yolla yıprattığı sorulacak. Bu mahkemede, hiçbir şeyi inkâr etmek mümkün değildir. Çünkü, insanın eli, ayağı, gözü, kulağı, hatta günah işlediği yerler dile gelecek, yaptıklarına tanıklık edecekler. Amellerin tartıldığı teraziye “Mizan” adı verilmiştir.
7- Kevser Havuzu

Ahirette her Peygamberin bir havuzu olacak. Bu havuzdan kendisi ve ümmetinden Allah’ın diledikleri içecektir. O gün Efendimiz’in de (sas) bir havuzu bulunacak ve havuzunun başına gelen ümmetinin sayısı bütün Peygamberlerinkinden fazla olacaktır.

8- Efendimiz’in (sas), şefaatine layık olmalıyız

Şefaat ancak Allah’ın izniyle olabilir ve çok geniş kapsamlıdır. Kâfir, müşrik ve münafıklar hariç günahkâr da olsa bütün Müslümanlar için söz konusudur.

Sevgili Peygamberimiz’in yapacağı şefaat beş maddede toplanabilir:

1. Peygamberimiz’in en büyük şefaati, mahşer yerinde büyük bir sıkıntı içinde hesaba çekilmeyi bekleyen bütün insanlara şefaatidir. Bu şefaat sayesinde Allah mahlukatı bir an evvel hesaba başlayacaktır.

2. Mü’minlerden büyük bir topluluğun sorgusuz sualsiz cennete girmesi için yapacağı şefaat.

3. Cehenneme girmeyi hak ettikleri halde oraya girmemeleri için bazı günahkârlar hakkında yapacağı şefaat.

4. Cehenneme giren bazı günahkâr mü’minlerin oradan çıkması için edeceği şefaat.

5. Cennetliklerin derecelerinin yükselmesi için edeceği şefaat.

9- Sırat kıldan incedir

Bundan sonra, cehennemin üzerinde, nasıl olduğunu Allah’tan başka kimsenin tam olarak bilemediği bir köprü kurulacak. İnsanlar iyiliklerine göre farklı biçimlerde “Sırat” denilen bu köprüden geçecekler. Bazıları şimşek hızıyla geçip cennete girecekler. Kötü insanlar, Sırat’ı geçemeyecek ve cehenneme düşecekler
 

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
Kabir azabı vardır ve haktır. Buna delalet eden ayetler olduğu gibi tevatür derecesine varan hadis-i şerifler de vardır. (İbrahim Süresi, 27; Taha Suresi, 24;Mü'min Suresi, 46)

. Kabir hayatı ve kabir azabı sözü ile, cesedin defnedildiği yer ve bu yerde gördüğü azab kasdedilmez. Bundan maksat, ölümden sonra mahşerde tekrar dirilişe kadar geçecek zaman içindeki mutlu bir hayat veya azaptır. Her ölü, ister bir kabre defnedilsin, ister denizlerin derinliklerinde kaybolup gitsin, isterse hayvanlar tarafından parçalanıp yenilsin, mut'aka ya nimetler içinde olacak veya azab görecektir. Kafirler ve asî olan bazı mü'minler azab görecekler; salih mü'minler ise Allah Teala'nın dilediği şekilde nimet içinde bulunacaklardır. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler. Allah'ın lutuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar." (Al-i imran, 169) ayeti ile Nuh kavmi hakkındaki: "Onlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular..." (Nuh Suresi, 25) anlamındaki ayetler birer delil teşkil etmektedir. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de; "Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur" diye buyurmuşlardır.

Kabir azabı hem ruha, hem de cesede her ikisine beraber yapılacaktır. Çünkü ölen insanın ruhunun, kabirdeki cesediyle ilişkili olacağı sahih hadîslerde belirtilmektedir. Nitekim insanın uyku halinde gördüğü güzel veya korkunç rüyalar bunu açıklamaktadır. İnsan korkulu rüya görünce elem; İyi rüya görünce de zevk duyuyor. Halbuki bu acı veya tatlı rüyayı görenlerin yanında bulunanlar, onların ne acılarına ve ne de zevklerine muttali olabiliyorlar. İşte bunun gibi ölüler de kabirlerinde ya büyük bir neşe ve zevk içindedirler, ya da çeşit çeşit azaplara maruz kalıyorlar. Fakat biz onların bu hallerine muttali olamıyoruz.
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
SU NE KADAR YAZIKKI INSANOGLU ZAMANIN AHIRETTEDE OLACAGINI DÜSÜNEREK YANILGIYA DÜSER ORADA 24 SAAT KAVRAMI YOKTUR VE OLAMAZ SAYET OLSA IDI YÜZYILLAR ÖNCE ÖLEN INSANLARIN AVANTAJLARINI VE DEZAVANTAJLARINI DÜSÜNSENIZE O ZAMAN ADALET OLABILIRMI

her bir tabaka alem-i arzdan alem-iberzaha,alem-i misale,alem-i ahirete kadar birer alemin damı hükmündedirler

her akıl bilir ki, kalem kendi için yazmadığı, göz kendi yolunu görmediği, ağaç kendisine meyve hazırlamadığı, ayak kendi işine koşmadığı gibi, bu insan da kendi için olamaz. O da bir gaye için yaratılmıştır ve bir yere yolcudur.burasi ise önce berzahdir........

hani risale-i nurlarda su cümle gecer ya onla bitirelim:“Akl-ı beşer anlamaz, melek olmayan bilemez.” bunun icin belkide ölmemiz gerecek bunun icin
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Ölen kimseyi mezarında sorguya çeken ve gerektiğinde onu cezalandıran iki Melek. Bunların, Münker ve Nekir diye isimlendirilmeleri, her ikisinin de aşinası olmadığımız garip bir sûrette olmalarındandır. Nitekim Arapça'da bir kimsenin, bilmediği veya tanımadığı bir şeyi bilmediğini ifade etmek için, "nekirtü'ş-şey'e" der.

Ehl-i Sünnet'e göre, Münker ve Nekir, ölen kişiye Rabbini, dinini ve peygamberini sorarlar. Mü'min kişi bu sorulara cevap verir, ama kâfir veremez. Bu husustaki hadisler pek çoktur. Söz konusu iki melek ölünün kabrine gelir, Allah ölüyü diriltir ve melekler sorularını yöneltirler (Pezdevî, "Ehl-i Sünnet Akâidi" Çev., Şerafettin Gölcük, İstanbul 1980, 237).

Ebu Hüreyre'den; Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Ölü defnedildiğinde, ona gök gözlü simsiyah iki melek gelir. Bunlardan birine Münker diğerine de Nekir denir. Ölüye: "Bu adam (Rasûlüllah) hakkında ne diyorsun?" diye sorarlar. O da hayatta iken söylemekte olduğu; "O, Allah'ın kulu ve Resûlüdür. Allah'tan başka Allah olmadığına, Muhammed(s.a.s.)in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ederim"sözlerini söyler. Melekler; "Biz de bunu söylediğini biliyorduk zaten" derler. Sonra kabri yetmiş çarpı yetmiş zira' kadar genişletilir ve aydınlatılır. Sonra ona "Yat!" denir. "Aileme dönüp onlara haber versem mi?" diye sorar. Onlar da; "Akrabalarından en çok sevdiği kimseden başkası kendisini uyandırmayan, güveğinin uyuması gibi uyu!" derler. Böylece, yatlığı yerden, Cenab-ı Allah onu tekrar diriltinceye kadar uyur.

Eğer münafık ise, "İnsanların söylediklerini duyup aynısını söylerdim, bilmiyorum" der. Melekler de, "Böyle söylediğini zaten biliyorduk" derler. Sonra arza: "Onu sıkıştır" denir. Arz onu sıkıştırır da kaburga kemikleri birbirine geçer. Allah onu yattığı bu yerden tekrar diriltinceye kadar kendisine azap edilir." (Tirmizi, Cenâiz, 70)

Akâid kitaplarının hemen hemen tümünde, Münker-Nekir'den, bunların kabirde ölüye yönelttikleri sorulardan bahsedilir. Kur'ân-ı Kerîm'de bu iki meleğin adından söz edilmediği gibi kabirde ölünün sorguya çekileceğine dair açık bir ifadeye de rastlanmaz. Ancak bazı âyetlerin buna işaret ettiği, hattâ bazılarının tamamen kabir suali ile ilgili olduğu Ehl-i Sünnet alimlerince kabul edilmiştir. Ömer Nesefi'nin "Akaid"inde: "Münker ve Nekir'in suali Kitap ve Sünnetle sabittir" denmektedir.

"Allah, îman edenleri dünyada da âhirette de değişmeyen sağlam söz üzerinde sabit kılar. Zâlimleri ise saptırır. Allah dilediğini yapar" (İbrahim, 14/27) âyetinde geçen âhiret hayatından maksat kabir; "sabit söz''den maksat da "Kelime-i Şehadet''tir denmiştir. İbn Mâce, Sünen'inde şöyle demektedir:

"Allah, iman edenleri sabit bir söz ile metanetli kılar" âyeti, kabir azabı (sorgusu) hakkında indi. Ölüye kabirde; "Senin Rabbin kim?" diye sorulur. O da; "Rabbim Allah'tır, Peygamberim Muhammed (s.a.s.)'dir" diye cevap verir. İşte mü'min ölünün böyle cevabı; "Allah iman edenleri sâbit söz ile dünya hayatında ve ahirette metanetli kılar" meâlindeki âyetin ifadesidir (İbn Mace, Zühd, 32; Ayrıca bk. Buhari, Tefsîr, Sûre, 14).

Bu hadis, kütübü sittenin hepsinde rivayet edilmiştir. Bazı rivayetlerde kabirde ölüye sorulan sorular; "Rabbin kimdir, dinin nedir, peygamberin kimdir?" diye üçe çıkarılmıştır.

"Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün; Fir'avn'ın adamlarını azabın en ağırına sokun, denir" (el-Mü'min, 40/46) âyetinin de kabir suali ve kabir azabı ile ilgili olduğu tefsir kitaplarında belirtilmiştir (İbn Kesîr, "Tefsîrü'l-Kur'âni'l-Azîm", 40/46. âyetin tefsîri).

Münker ve Nekir'in kabirdeki sorularıyla ilgili pek çok hadis varid olmuştur. Bu ahad haberler, lafızları itibariyle tevâtür derecesine ulaşmamışlarsa da, bu konudaki hadislerin çokluğu, konuyu manevî mütevâtir derecesine yükseltir (Haşiyetü'l-Kesteli alâ Şerhi'l-Akâid, İstanbul 1973, 133, 134).

Bu hadislerin bir kısmında ölünün sorguya çekileceğinden söz edilmekte, ancak herhangi bir melekten bahsedilmemektedir:

"Ölü mezara konulur. Salih kişi kabrinde endişesiz ve korkusuz oturtulur. Sonra ona; "Hangi dinde idin?"diye sorulur. O; "Ben İslâm dininde idim" diye cevap verir. Sonra ona; "Şu adam (Rasûlüllah, s.a.s.) kimdir?" diye sorulur. O da; "Muhammed (s.a.s.), Allah'ın Rasûlüdür. O, bize Allah katından apaçık âyetler getirdi; biz de O'nu doğruladık" diye cevap verir. Daha sonra bu ölüye; "Sen Allah'ı gördün mü? diye sorulur. O da "Hiçbir kimse Allah'ı görmeye lâyık değildir" diye cevap verir. Bu soru ve cevaplardan sonra onun için ateş tarafına bir pencere açılır. Ölü ona bakarak ateş alevlerinin birbirini kırıp yenmeye çalıştığını görür. Sonra ona; "Allah'ın seni koruduğu ateşe bak" denir. Daha sonra onun için Cennet tarafına bir pencere açılır. O da bu defa Cennetin süsüne ve nimetlerine bakar. Kendisine; "İşte bu yer senin makamındır" denildikten sonra; "Sen samimi iman üzerinde idin, bu sağlam iman üzerinde öldün ve inşallah iman üzerinde dirileceksin" denir" (İbn Mace, Zühd, 32).


Görüldüğü gibi yukardaki hadiste herhangi bir melekten söz edilmemekte, mücerred olarak kabir suali zikredilmektedir. Başka bir hadiste ise ölüyü sorguya çekecek olanın bir melek olduğu belirtilmekte ancak isminden bahsedilmemektedir:

"Bu ümmet kabirlerinde imtihan edilecek. İnsan defnedilip arkadaşları ondan ayrılınca, elinde topuzla bir melek gelerek onu oturtur ve; "Bu adam (Rasûlüllah hakkında ne dersin "? diye sorar. Kişi mü'min ise; "Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.s.)'in, Allah'ın kulu ve Rasûlü olduğuna şehadet ederim" diye cevap verir. Melek de ona; "Doğru söyledin" der..." (Ahmed İbn Hanbel, Müsned, III, 3, 40).

Ehl-i Sünnet'e göre Münker ve Nekir'in kabirde ölüyü sorguya çekmeleri haktır. Kabrin sıkması ve azabı haktır. Bu bütün kâfirler ve asi bazı mü'minler için olan bir şeydir (İmam Azam, "Fıkh-ı Ekber", trc. H. Basrî Çantay, Ankara 1985, s. 14).
Ancak Mutezile buna muhalefet etmiştir. Kabirdeki sual ve azap, ruhun cesede iade edilmesiyle mümkündür. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, ölüyü defnettikten sonra; " Kardeşiniz için Allah'tan mağfiret dileyiniz, çünkü o, şu anda sorguya çekilmektedir" buyurmuşlardır (Ebu Davud, Cenâiz. 67; es-Sâbûnî, "el-Bidâye Fi Usûli'd-Dîn ", Nşr. B. Topaloğlu, Dımaşk 1979 s. 97).
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Berra b. Azib (r.a) şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber ile beraber ensardan bir kişinin cenazesine gittik. Hz. Peygamber onun kabrinin üzerine, başını önüne eğerek oturdu. Sonra şöyle buyurdu: 'Yârab! Kabir azabından sana sığınıyorum' Bu sözünü üç defa söyledikten sonra şöyle buyurdu:

Mü'min bir kimse, ahiret yolunda olduğunda Allah Teâlâ, bir grup melek gönderir. O meleklerin yüzü geniştir. Onların beraberinde o mü'minin güzel kokusu ve kefeni vardır, melekler oturup beklerler. Ne zaman mü'minin ruhu çıkarsa yer ile gök arasında ve gökte bulunan her melek onun üzerine namaz kılar (veya dua eder)ler. Onun için göklerin kapıları açılır. O kapılardan o mü'minin ruhunun geçmesini istemeyen hiçbir kapı olmaz. Ruh yükseltilip götürülünce şöyle denir: 'Ey rab! Falan kulun (geldi)'.

Buna karşılık Allah Teâlâ şöyle buyurur: 'Onu geri götürün! Ona hazırladığım nimetleri gösterin. Çünkü ben ona şöyle va'detmiştim: Sizi ondan (topraktan) yarattık yine oraya döndürürüz ve sizi bir kez daha ondan çıkarırız. (Tâhâ/55)

Sonra ona güzel yüzlü, güzel kokulu ve güzel elbiseli biri gelir ve o ölüye der ki: 'Rabbinin rahmetiyle ve içinde ebedî nimet bulunan cennetle müjdelen!' Mü'min ona 'Sen de onunla müjdelen! Allah sana mükâfat versin! Sen kimsin?' der. Gelen der ki: 'Ben senin sâlih amelinim. Allah'a yemin olsun, ben seni Allah'ın taatine acele eder, Allah'a karşı günahtan sakınır buldum. Bu bakımdan Allah sana hayrı mükafat verdi'. Sonra bir tellâl şöyle bağırır: 'Ona cennet sergilerinden serin. Ona cennete açılan bir kapı açin'. Ona cennet sergilerinden serilir, ona cennete açılan bir kapı açılır ve o şöyle der: 'Yârab! Kıyameti acelece kopar ki aile efradıma ve malıma kavuşayım'. Kâfire, dünyadan ayrılırken katı, şedîd, beraberlerinde ateşten yapılmış elbiseler, katrandan mamul iç gömlekler olduğu halde bir kısım melekler gelirler. Onun etrafını sararlar. Onun canı bedeninden çıkınca yer ile gök arasında ve gökte bulunan her melek ona lanet eder. Göklerin kapıları kilitlenir. O kapılardan hiçbiri onun ruhunun kendisinden geçmesini istemez. Onun ruhu götürülünce geriye atılır ve denilir ki: 'Ey rabbim! Bu senin falan kulundur. Hiçbir gök ve yer onu kabul etmedi'.

Bunun üzerine Allah Teâlâ şöyle buyurur: 'Ona geri götürün. Ona hazırladığım şerri gösterin; zira ben ona va'detmiştim:
Sizi topraktan yarattık yine oraya döndürürüz ve sizi bir kez daha ondan çıkarırız.
(Tâhâ/55)

Muhakkak ki o ölü, kendisini defnedenler geri dönüp giderken ayak seslerini işitir. Ona denir ki: 'Ey kişi! Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? Dinin nedir?' O 'Bilmiyorum! der. Ona denilir ki: 'Zaten sen bilmemişsin. Sonra ona çirkin yüzlü, pis kokulu, çirkin elbiseli biri gelir der ki: 'Allah'ın öfkesiyle elem verici ve daimî olan bir azabla müjdelen!' Buna karşılık o 'Allah Teâlâ seni şer ile müjdelesin! Sen kimsin?' O da der ki: 'Ben senin çirkin amelinim. Allah'a yemin ederim. Sen Allah'a isyan etmede aceleci ve ibadet etmede tembel idin. Bu bakımdan Allah Teâlâ sana şerri ceza olarak verdi'. Bunun üzerine kişi ameline der ki: 'Allah Teâlâ şerri sana da ceza olarak verdi (versin)'. Sonra o kimseye sağır, kör, dilsiz, beraberinde demirden bir tokmak olan biri musallat kılınır ki bütün cinler ve insanlar o kimsenin elindeki tokmağı kaldırmaya çalışsalar, buna güleri yetmez. Eğer o kimse o tokmakla bir dağa vursa, o dağ tuzbuz olur. Sonra o kimseye ruh geri gönderilir. Gelen kişi o tokmakla onun iki gözünün arasına bir darbe vurur ki cinler ve insanlar hariç yeryüzünde bulunan herşey o darbenin sesini işitir.

Sonra bir tellâl şöyle çağırır: 'Bunun için ateşten iki levha serin. Cehenneme açılan bir kapı acın!' Böylece ona ateşten yapılan iki levha serilir, cehenneme açılan iki kapı açılır. [Ebû Dâvûd, Hâkim]

Muhammed b. Ali (b. Hüseyin) şöyle demiştir: 'Her ölene, öldüğü anda iyi amelleriyle kötü amelleri gösterilir. O kimse iyiliklerine gözünü dikip bakar, kötülüklerine gözünü kapatır'.


Ebû Hüreyre Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Mü'min sekerata girdiğinde melekler ona içinde misk ve reyhan kırıntıları olan bir ipekli getirirler. Kılın yağdan çekildiği gibi onun ruhu cesedden çekilir ve onun ruhuna denilir ki: 'Ey itminana kavuşan nefis! Rabbinin hükmüne razı ve rabbin de senden razı olduğu halde rabbine dön!'
Ruhu çıktığında o misk ile reyhanın üzerine konur. İpekliye sarılır ve ruhu İlliyyine gönderilir.

Kâfir, sekerata düştüğünde, melekler ona içinde ateş közü bulunan siyah paçavra getirirler. Onun ruhu şiddetli bir çekişle çekilir ve denilir ki: 'Ey habis nefis! Sana kızıldığı halde Allah'ın azabına doğru çık!' Onun ruhu çıktığında o köz üzerine konur. Paçavraya sarılır ve Siccîne götürülür.[ Nesâî, İbn Hibban, (değişik ibarelerle); Bezzar, (Musannifin ibaresiyle)]

Muhammed b. Ka'b el-Kurezî [Medinelidir. Sonra Küfe'ye göç etmiştir. H. 40'da doğmuştur] şu ayeti okurdu:
Nihayet onlardan birine ölüm geldiğinde 'Rabbim beni (dünyaya) geri çevir ki terk ettiğim dünyada sâlih bir amelde bulunayım' der. (Mü'minûn/99-100)

Allah şöyle der:- Ne istiyorsun? Dönüp de mal mı toplayacaksın, ağaç mı dikeceksin, ev mi yapacaksın, kanallar mı açacaksın?- Hayır! Terkettiğimin yerine sâlih bir amel işlemek istiyorum. Bunun üzerine Cebbar olan Allah Teâlâ şöyle der:Hayır! Bu onun söylediği (olmayacak) bir laftır! (Mü'minûn/100)


Ebû Hüreyre Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:

Mü'min bir kimse kabrinde iken yemyeşil bir bahçenin içindedir. Onun kabri yetmiş zirâ genişler ve aynı zamanda nûrlanır. Hatta dolunay gibi olur.

Hz. Peygamber 'Onun için de dar bir geçim vardır' (Tâhâ/124) ayetinin ne hakkında nazil olduğunu biliyor musunuz?' diye sorunca, ashâb 'Allah ve Rasûlü daha. iyi bilir' dediler.

Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle dedi:
Kâfir bir kimsenin kabrindeki azabı şudur: Onun üzerine 99 Tinnîn musallat kılınır. Tinnin'in ne olduğunu bilirmisiniz? Tinnîn yılan demektir. Bu yılanların her birinin yedi tane başı vardır. Kâfiri sokarlar ve insanların haşre gönderildikleri güne kadar zehirlerini akıtırlar. [İbn Hibban, İbn Ebi Dünya, Hâkim-i Tirmizî, Nevadir'ıd-Usûl]

Yılanların bu özel sayılarına hayret etmemek gerekir; zira yılanlar ve akreplerin sayıları insanoğlundaki kötü huyların sayısıncadır. O kötü huylar da kibir, riya, hased, hile, buğz ve diğer çirkin sıfatlardır; zira bu çirkin sıfatların belirli kökleri vardır. Sonra o köklerden belirli dallar çıkar. Sonra o dallar da kısımlara bölünür. O sıfatlar zâtı itibariyle helâk edicidirler. O sıfatlar akrep ve yılanlara dönüşür. Bu bakımdan onlardan kuvvetlisi, tinninin (yedi başlı yılanın) ısırdığı gibi ısırır. Zayıfı akrebin ısırdığı gibi ısırır. Bu ikisinin arasında olanlar da yılanın eziyet vermesi gibi eziyet verir.

Kalp ve basiret sahipleri, basiret nuruyla, bu helâk edicileri ve dal budak salmalarını müşahede ederler. Ancak sayılarının ne kadar olduğuna peygamberlik nuruyla vâkıf olunur. Bu bakımdan bu gibi hadîslerin sahih zahirleri ve gizli sırlar vardır. Fakat bu gibi hadîsler basiret sahipleri yanında açıktırlar. Bu bakımdan bu hadîslerin hakikatlerinin kendisine keşfolunmadığı kimsenin bunların zahirlerini inkâr etmesi uygun değildir. Aksine iman derecelerinin en azı tasdik edip teslim olmaktır.
 
Üst Alt