Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ölümün Ardindan

abdullah oðlu

New member
Katılım
11 Ağu 2006
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
“ Atomlar aleminden , zerreler aleminden derler toplar bir hamur yapar , yoğurur bir şekil verir, tam kıvamına getirir , en mükemmel şekilde güzelleştirir , insan eder. Sonra gül gibi soldurur , pörsütür , tekrar Kudret ayağının altına alır, ezer ve tekrar yok eder. O böyle ölüden diriyi , diriden ölüyü çıkarır. “
Güneşin henüz doğmasına yakın vakitlerdeki , kapalı perdelere dıştan parça, parça kızıllık vuruyordu. Sabahın sakinliğinde âniden sokakta başlayan gürültüler dikkatimi çekerek pencereye yürüdüm.Perdeyi açtığımda gördüğüm manzara karşısında birden beynimde bir kontak kapanmış ve hafıza bantları dönmeye başlamış gibi bir halet oldu. Pencerenin önünde dikilip kalmış , dışarıdaki telaşlı gidip gelme ve bir eve girip çıkmalara anlamsız , donuk bakışlarla bakıyordum. Ne olduğunu hemen anlamıştım, fakat onlar beni hiç ilgilendirmiyordu. Hayalim çoktan yıllar öncesine uçup gitmişti.
İnsan çocukluğunu ekseriyetle perdeli bir sis bulutu içinde hatırlar. Fakat ben çocukluğumu hatırlamış olmaktan ziyade , zihnimde çok derin bir iz bırakmış olan o hatıradan bulanık bir halet hissediyordum.
Serin, alaca karanlık, müthiş , inanılmaz o sabah... Sanki o gün hayatımın film şeridinden kesilip çıkarılacak hafızama tespit edilmiş soğuk bir karesi...
Çok severdim onu enerji ve hayat doluydu.Hep güler başımı okşayarak nasılsın diye sorardı her seferinde.O dehşetli günün akşamı onu son defa gördüğümü kimse bilemeyeceği gibi bende ölümün ne olduğunu anlayacak yaşta değildim. Kimsenin, kendimin bile bir gün öleceğimi idrak edemezdim. Belki de bu hadise üzerinde düşünme ihtiyacını hissetmemiştim henüz.
O gece sabaha karşı birden uyanmış , karanlık olduğunu görerek tekrar yatmıştım.İçime giren bir hüzünle bir müddet gözlerimi karanlığa dikip uyuyamamıştım .
Sonra... bugünkü gibi sabahın sessizliğini feryatlar bozmuştu. Diğerlerinin açık bıraktığı kapıdan şaşkın, şaşkın dışarıya çıktım. Hafif serin bir rüzgar tüyleri diken, diken ediyordu. Ufukta yavaş ,yavaş ağartı yayılırken ağır, ağır hüzünlü bir sela sesi dalga, dalga yankılanıyordu.
Sağa sola koşuşanlara manasız gözlerle bakıyor, duyduklarıma hiç inanamıyordum. Her şey bitip o götürülüp gidince ve içimde koskoca bir boşluk kalınca ne olduğunu biraz idrak etmiştim. Beyaz örtünün altında yatan oydu. Çünkü ondan başka herkes oradaydı. Zihnime yavaş, yavaş bir düşünce kama gibi saplanıyordu.
 
Üst Alt