Ölümü öldürde Gel

dua demeti

New member
Ölümü Öldür de Gel...
Ömer Sevinçgül


EVET, ZOR... Kabul ediyorum... Kim dedi ki, kolay diye... Bana “Sözler” kitabındaki bir örnek öyküyü hatırlattın... Sana kısaca anlatmalıyım...

Bir asker hayal et... Savaş meydanında... İki yanında iki derin yara var... Arkasında büyük bir aslan... Pençesini kaldırmış, her an vurabilir... Önünde bir idam sehpası, sevdiklerini asıp öldürüyorlar... Biliyor, sıra kendisine de gelecek... Bir yandan da yolculuk etmek zorunda, uzun bir yola gidiyor ister istemez... O çaresiz adam, korku içinde beklerken bir nurani adam geliyor... Diyor:

“Ümidini kesme... Sana iki tılsım öğreteceğim, güzelce kullanırsan arkandaki aslan senin emrinde bir at olur, biner gidersin... O idam sehpası da hoş bir salıncağa döner... Biner, keyif edersin... Bir de, sana iki ilaç vereceğim... Kullanırsan yaraların güzel kokulu güllere döner... Sana bir de bilet... Onunla, bir yıllık yolu bir günde gidersin, tıpkı uçar gibi... İnanmıyorsan bir dene, anlarsın...” Asker, bir parça denedi... Hak verdi o hayırlı adama...

Sonra sol tarafından başka biri çıkageldi... Şeytan gibi aldatıcı, sinsi, ayyaş bir adam... Yanında içkiler, süslü suretler, çekici görüntüler, ayartıcı fanteziler... Ona dedi:

“Arkadaş! Bizimle gel... Yiyelim, içelim, şu hoş şarkıları dinleyelim, çılgınca dans edelim... Gülelim, eğlenelim, kam alalım dünyadan...”

Baktı, askerin dudakları kıpırdıyor...

“Ne okuyorsun?” dedi.

“Bir tılsım” dedi asker.

“Bırak şu anlaşılmaz işi, keyfimizi bozmayalım...”

“Elindeki ne?”

“Bir ilaç.”

“At gitsin... Neyin var... Eğlenme zamanıdır...”

“Elindeki kâğıt ne?”

“Bir bilet... Yolculuk sırasında yayan ve aç kalmamak için...”

“Yırt gitsin! Şu güzel günde yolculuk nemize gerek!”

Buna benzer aldatıcı sözlerle onu kandırmaya çalıştı... O da ona aldanıp gidecekti ki, sağ tarafından gök gürültüsü gibi bir ses geldi:

“Sakın aldanma! O aldatan sersem herife de ki: Önce arkamdaki aslanı öldür... Önümdeki idam sehpasını kaldır... Bana acı veren yaralarımı tedavi et... Zorunlu yolculuğumu bitir... O zaman de, gel keyif sürelim... Yoksa sus! Ben, o Hızır gibi hayırlı adamı dinlemek istiyorum...”


Nasıl, güzel mi öykü... Bizim hayatımız aslında... O asker sensin... Yani insan... Aslan ise, eceldir... Her an gelebilir... İdam sehpası ise, ayrılıktır, ölümdür... Geceler gündüzleri izlerken sevdiklerin de gider bir bir... Sıra sana da gelecek... İki yara ise, sendeki acizlik ve fakirlik... Elin ermez, gücün yetmez... Neyin varsa emanet, senin hiçbir şeyin yok... Verilmiş, alınacak... İstersin, ama yaratamazsın... Yolculuk ise, ruhlar âleminde başlar... Dünyadan, çocukluktan, ihtiyarlıktan geçer... Sonra kabir, berzah, haşir, sırat, ahiret... Zamanı durduramazsın... Gitmek zorundasın...

İki tılsım ise, Allah’a iman, ahirete iman... İmanı olana ölüm güzel gelir... İnsanı cennete götüren, sevdiklerine kavuşturan bir binek olur... Ölümün hakikatini bilenler ölümü sevmişler, daha ölüm gelmeden ölmek istemişler... Zamanın geçmesi olgun mümini korkutmaz... Yalnız ayrılık görmez o... Sinema makinesi gibi dönen dünya yeni manzaralar gösterir ona... Güzellikler tazelenir... Keyif veren sahneler birbirini izler... Gidenler yok olmadılar, bilir... Yerine gelen var... Çünkü yapan, yaratan bakidir, kalımlıdır, yine yaratır...

Öbür ilaç ise... Biri, sabır ile Allaha tevekkül etmek... Elinden geleni yaptıktan sonra sonsuz merhamet sahibine güvenmek, dayanmak... Tıpkı annesine koşan bir bebek gibi, Allahın rahmet kucağına sığınmak... İkinci ilaç, verilen nimetlere şükürdür... Çalışmasının sonucuna kanaat ederek Allahtan istemek... Yalnız ona minnet duymak... Allaha karşı kendini sonsuz fakir hissetmek...

Kaldı bilet... O bilet ise, başta namazdır... Sonra öbür buyruklar... Bir de, büyük günahlardan uzak durmak... Kuran’ın dediklerini yapmak ebediyete giden yolda bize lazım... Işıktır, azıktır, binektir onlar...

Şimdi düşün! Beş vakit namazı kılmak pek kolay... Yedi günahı terk etmek gayet hafif... Ya sonuçları... Neticesi, meyvesi, faydası... Sana sonsuza kadar lazım...


Birileri seni günaha davet ederse, de onlara: “Benim sonsuza uzanan arzularım var, sen tatmin edebilir misin? Manevi yaralarıma deva bulabilir misin? Ölümü öldürebilir misin? Kabir kapısını kapatabilir misin? Uzun bir yola gitmek zorundayım, durdurabilir misin? Elinde bir çare varsa, söyle... Yoksa sus! Bak, Kuran kâinatı okuyor... Ben, onu dinlemek, o nur ile nurlanmak, bu dünyada huzur bulmak, öbür dünyada kurtuluşa ermek istiyorum...”


zafer dergisinden alıntı
 
Ölümü öldürebilirmisin‏

Ölümü öldürebilirmisin‏

ölümü öldürebilirmisin‏
ÖLÜM... EVET, ZOR... Kabul ediyorum... Kim dedi ki, kolay diye... Bana'SÖZLER' kitabındaki bir örnek öyküyü hatırlattın... Sana kısacaanlatmalıyım... Bir asker hayal et... Savaş meydanında... İki yanında iki derin yaravar... Arkasında büyük bir aslan... Pençesini kaldırmış, her anvurabilir... Önünde bir idam sehpası, sevdiklerini asıpöldürüyorlar... Biliyor, sıra kendisine de gelecek... Bir yandan dayolculuk etmek zorunda, uzun bir yola gidiyor ister istemez... Oçaresiz adam, korku içinde beklerken bir nurani adam geliyor...Diyor: 'Ümidini kesme... Sana iki tılsım öğreteceğim, güzelce kullanırsanarkandakiaslan senin emrinde bir at olur, biner gidersin... O idamsehpası da hoş bir salıncağa döner... Biner, keyif edersin... Bir de,sana iki ilaç vereceğim... Kullanırsan yaraların güzel kokulu gülleredöner... Sana bir de bilet... Onunla, bir yıllık yolu bir gündegidersin, tıpkı uçar gibi... İnanmıyorsan bir dene, anlarsın...' Asker, bir parça denedi... Hak verdi o hayırlı adama... Sonra sol tarafından başka biri çıkageldi... Şeytan gibi aldatıcı,sinsi,ayyaş bir adam... Yanında içkiler, süslü suretler, çekici görüntüler,ayartıcı fanteziler... Ona dedi: "Arkadaş! Bizimle gel... Yiyelim, içelim, şu hoş şarkılarıdinleyelim,çılgınca dans edelim... Gülelim, eğlenelim, kam alalım dünyadan..." Baktı, askerin dudakları kıpırdıyor... "Ne okuyorsun?" dedi. "Bir tılsım" dedi asker. "Bırak şu anlaşılmaz işi, keyfimizi bozmayalım..." "Ha! Elindeki ne?" "Bir ilaç." "At şunları... Neyin var... Eğlence zamanıdır şimdi..." "Ha! Elindeki kâğıt ne?" "Bir bilet... Yolculuk sırasında yayan ve aç kalmamak için..." "Yırt gitsin!.. Şu güzel günde yolculuk nemize gerek!" Buna benzer aldatıcı sözlerle onu kandırmaya çalıştı... O da onaaldanıp gidecekti ki, sağ tarafından gök gürültüsü gibi bir sesgeldi: "Sakın aldanma! O aldatan sersem herife de ki: Önce arkamdaki aslanı öldür... Önümdeki idam sehpasını kaldır... Banaacı veren yaralarımı tedavi et... Zorunlu yolculuğumu bitir... O zamande, gel keyif sürelim... Yoksa sus! Ben, o Hızır gibi hayırlı adamıdinlemek istiyorum..." Nasıl, güzel mi öykü... Bizim hayatımız aslında... O asker sensin...Yani insan... Aslan ise, eceldir... Her an gelebilir... İdam sehpasıise, ayrılıktır, ölümdür... Geceler gündüzleri izlerken sevdiklerin degider bir bir... Sıra sana da gelecek... İki yara ise, sendeki acizlikve fakirlik... Elin ermez, gücün yetmez... Neyin varsa emanet, seninhiçbir şeyin yok... Verilmiş, alınacak... İstersin, amayaratamazsın... Yolculuk ise, ruhlar âleminde başlar... Dünyadan,çocukluktan, ihtiyarlıktan geçer... Sonra kabir, berzah, haşir, sırat,ahiret... Zamanı durduramazsın... Gitmek zorundasın... İki tılsım ise, Allah'a iman, ahirete iman... İmanı olana ölüm güzel gelir... İnsanı cennete götüren, sevdiklerinekavuşturan bir binek olur... Ölümün hakikatini bilenler ölümüsevmişler, daha ölüm gelmeden ölmek istemişler... Zamanın geçmesiolgun mümini korkutmaz... Yalnız ayrılık görmez o... Sinema makinesigibi dönen dünya yeni manzaralar gösterir ona... Güzelliklertazelenir... Keyif veren sahneler birbirini izler... Gidenler yokolmadılar, bilir... Yerine gelen var... Çünkü yapan, yaratan bakidir,kalımlıdır, yine yaratır... Öbür ilaç ise... Biri, sabır ile Allaha tevekkül etmek... Elindengeleni yaptıktan sonra sonsuz merhamet sahibine güvenmek, dayanmak...Tıpkı annesine koşan bir bebek gibi, Allahın rahmet kucağınasığınmak... İkinci ilaç, verilen nimetlere şükürdür... Çalışmasının sonucunakanaat ederek Allahtan istemek... Yalnız ona minnet duymak... Allahakarşı kendini sonsuz fakir hissetmek... Kaldı bilet... O bilet ise, başta namazdır... Sonra öbür buyruklar...Bir de, büyük günahlardan uzak durmak... Kuran'ın dediklerini yapmakebediyete giden yolda bize lazım... Işıktır, azıktır, binektironlar... Şimdi düşün! Beş vakit namazı kılmak pek kolay... Yedi günahı terketmek gayet hafif... Ya sonuçları... Neticesi, meyvesi, faydası...Sana sonsuza kadar lazım... Birileri seni günaha davet ederse, onlara de: "Benim sonsuza uzanan arzularım var, sen tatmin edebilir misin?.. Manevi yaralarıma deva bulabilir misin?.. ÖLÜMÜ ÖLDÜREBİLİR MİSİN?.. Kabir kapısını kapatabilir misin?.. Uzun bir yola gitmek zorundayım, durdurabilir misin?.. Elinde bir çare varsa, söyle...Yoksa sus! Bak; KUR'AN, KÂİNATIOKUYOR... Ben, onu dinlemek, o nur ile nurlanmak, bu dünyada huzurbulmak, öbür dünyada kurtuluşa ermek istiyorum..." - HİÇ KİMSE ÖLMEK İÇİN GENÇ DEĞİLDİR!!!
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks