geleceğin güne yemin olsun.
bir gün aramıza gelirsen belki bir Ebu Bekir bulamayacaksın ama hepimiz sana kıtmirlik yapacağız.
Hani bir gün Hanzala (r.a.) içinde bir endişe duyunca Hz. Ebu Bekir'in (r.a.) yanına gelmiş ve "Hanzala münafık oldu." Çünkü Allah Rasülünün yanındayken hissettiklerimi başka zaman hissedemiyorum. dünyaya dalıyorum demişti. Sonra Hz. Ebu Bekir'de aynı endişeyi duyunca soluğu Senin yanında almışlardı. Sen onlara "bazen öyle, bazen öyle" demiş ve herzaman aynı ruh haletini koruyamayacaklarını söylemiştin.
İşte Ya Rasülallah (s.a.v) ben de senden uzak kaldıkça nifaklara batıyorum. Senden her ayrılışımda şeytana oyuncak oluyorum. Bir de bakıyorum ki insanlıktan alabildiğinca uzaklaşmışım. Senden her ayrılık bir fasit dairenin başlangıcı oluyor benim için. Her günah diğerine gebe. Bir süre böyle devam ediyor. Sonra bir yerlerde adını duyuyorum. Birden içime akıyorsun sanki. "Kendine gel" diyorum kendime. Hiç hakkım olmadığı halde, kirli ruhumla sana ev sahibliği yapamayacak olduğum halde sanki yanımdaymışsın gibi ayaklarımı topluyor, çay içeceksem bir bardak fazla hazırlıyor, yemeğe oturacaksam bir kaşık fazladan tepsiye koyuyor ve senin geleceğini düşlüyorum.
Sonra acaba gelse ne yaparsın diye kendime soruyorum. Hani bir yazı vardı ya peygamber evinize gelse ne yaparsınız diye. Sonra diyorum ki beni bırakta acaba o ne yapardı? Tanıdığım kadarı ile heralde hiç bir günahımı yüzüme çarpmaz, bana yüzünü ekşitmez, zaten günahların erittiği ruhuma bir darbe de o vurmazdı. Belki bana tebessüm eder, içinde de "Allah'ım Seni hakkıyla bilemiyor, bilse böyle yapmazdı. Sen ona hidayet ver." diye dua ederdi. Ama biraz kaliteli bir müslüman olsaydım, her an onunla dolmaya çalışsaydım, ya da kutsiler arasında kendime bir yer bulabilseydim de O'da bana görünseydi heralde biraz yüzünü asar ve "Allah'ın bu kadar nimeti üzerindeyken bu kadar pes payelik nedendir, insanlık seni beklerken bu bedene takılmışlıkda nedir? Ettiğin biatları ne çabuk unuttun. Yoksa geçici dünya nimetlerini bana komşulukla değişiyormusun?" diyebilirdi.Diyebilirdi diyorum çünkü bunlar benim O'nu tanıdığım kadarı ile kafamda tasarladığım kurgular.
Ama bir gerçek var ortada. O bizim her şeyimiz.
Hani olurda bir gün güneş doğmaz. Artık böyle yaşayacaksınız denir. Bir yolunu bulup yaşamaya çalışırız.
Yağmurlar kesilecek dense bir gün bir çaresini ararız.
Analarınızdan, babalarınızdan ve evlatlarınızdan ayrılacaksınız dense bağrımıza taş basar sabrederiz.
Günlerce aç ve susuz kalabiliriz.
Her musibeti hoştur deyip gögüsleriz de yalnız deselerki artık O (sav) aranızda olmayacak, terk etti sizleri...
İşte buna dayanamayız. O elimizden tutmazsa, yollarımızı aydınlatmazsa, sırtımızı sıvazlamazsa bizler Yakup olur fakat sabredemez, Züleyha olur hançerlerimizi kalbimize saplarız. Gönüllerimiz o zaman Sümeyra'ya (ra) alkış tutar, bizler de inlayen bir kütük olmayı arzularız.
Biliyoruz ki Seni herkesin dört gözle aradığı mahşer yerinde Seninle tanışmak mümkün değil. Ancak dünyadayken Seninle tanışıklığı olanları Sen orada tanırsın ve ümmetimdendir deyip havzının başına alırsın.
Allah'a milyonlarca şükürler olsun ki Onu dünyada iken tanıyabildik. Ama acaba O bizleri tanıyormu? Benim şu adreste bir sadık bendem var deyip adımızı anıyormu? Rüyalarımıza uğrayıp bizlere bayramlar yaşatıyormu? Adını her anışımızda burun kemiklerimizi sızlatıyormu? Evet O'nunla tanışmak istiyorsak O'nu çok iyi tanımalıyız. O'nu neler üzer, Neler O'nu mutlu eder bunları öğrenmeli ve O'nu alabildiğince sevindirmeliyiz. Vermeyi istemeseydi istemeyi vermezdi. O halde O'nu deli gibi isteyin. Riyakarca istemelerimiz varsa önce ihlası isteyelim. Öyle isteyelimki diğer isteklerimiz geri planda kalsın. Taki bir gün en içten sesimiz kalp duvarlarımıza çarpınca gönül ellerimizi uzatalım Akabe ufuklarına ve biat edelim EN SEVGİLİYE.
bir gün aramıza gelirsen belki bir Ebu Bekir bulamayacaksın ama hepimiz sana kıtmirlik yapacağız.
Hani bir gün Hanzala (r.a.) içinde bir endişe duyunca Hz. Ebu Bekir'in (r.a.) yanına gelmiş ve "Hanzala münafık oldu." Çünkü Allah Rasülünün yanındayken hissettiklerimi başka zaman hissedemiyorum. dünyaya dalıyorum demişti. Sonra Hz. Ebu Bekir'de aynı endişeyi duyunca soluğu Senin yanında almışlardı. Sen onlara "bazen öyle, bazen öyle" demiş ve herzaman aynı ruh haletini koruyamayacaklarını söylemiştin.
İşte Ya Rasülallah (s.a.v) ben de senden uzak kaldıkça nifaklara batıyorum. Senden her ayrılışımda şeytana oyuncak oluyorum. Bir de bakıyorum ki insanlıktan alabildiğinca uzaklaşmışım. Senden her ayrılık bir fasit dairenin başlangıcı oluyor benim için. Her günah diğerine gebe. Bir süre böyle devam ediyor. Sonra bir yerlerde adını duyuyorum. Birden içime akıyorsun sanki. "Kendine gel" diyorum kendime. Hiç hakkım olmadığı halde, kirli ruhumla sana ev sahibliği yapamayacak olduğum halde sanki yanımdaymışsın gibi ayaklarımı topluyor, çay içeceksem bir bardak fazla hazırlıyor, yemeğe oturacaksam bir kaşık fazladan tepsiye koyuyor ve senin geleceğini düşlüyorum.
Sonra acaba gelse ne yaparsın diye kendime soruyorum. Hani bir yazı vardı ya peygamber evinize gelse ne yaparsınız diye. Sonra diyorum ki beni bırakta acaba o ne yapardı? Tanıdığım kadarı ile heralde hiç bir günahımı yüzüme çarpmaz, bana yüzünü ekşitmez, zaten günahların erittiği ruhuma bir darbe de o vurmazdı. Belki bana tebessüm eder, içinde de "Allah'ım Seni hakkıyla bilemiyor, bilse böyle yapmazdı. Sen ona hidayet ver." diye dua ederdi. Ama biraz kaliteli bir müslüman olsaydım, her an onunla dolmaya çalışsaydım, ya da kutsiler arasında kendime bir yer bulabilseydim de O'da bana görünseydi heralde biraz yüzünü asar ve "Allah'ın bu kadar nimeti üzerindeyken bu kadar pes payelik nedendir, insanlık seni beklerken bu bedene takılmışlıkda nedir? Ettiğin biatları ne çabuk unuttun. Yoksa geçici dünya nimetlerini bana komşulukla değişiyormusun?" diyebilirdi.Diyebilirdi diyorum çünkü bunlar benim O'nu tanıdığım kadarı ile kafamda tasarladığım kurgular.
Ama bir gerçek var ortada. O bizim her şeyimiz.
Hani olurda bir gün güneş doğmaz. Artık böyle yaşayacaksınız denir. Bir yolunu bulup yaşamaya çalışırız.
Yağmurlar kesilecek dense bir gün bir çaresini ararız.
Analarınızdan, babalarınızdan ve evlatlarınızdan ayrılacaksınız dense bağrımıza taş basar sabrederiz.
Günlerce aç ve susuz kalabiliriz.
Her musibeti hoştur deyip gögüsleriz de yalnız deselerki artık O (sav) aranızda olmayacak, terk etti sizleri...
İşte buna dayanamayız. O elimizden tutmazsa, yollarımızı aydınlatmazsa, sırtımızı sıvazlamazsa bizler Yakup olur fakat sabredemez, Züleyha olur hançerlerimizi kalbimize saplarız. Gönüllerimiz o zaman Sümeyra'ya (ra) alkış tutar, bizler de inlayen bir kütük olmayı arzularız.
Biliyoruz ki Seni herkesin dört gözle aradığı mahşer yerinde Seninle tanışmak mümkün değil. Ancak dünyadayken Seninle tanışıklığı olanları Sen orada tanırsın ve ümmetimdendir deyip havzının başına alırsın.
Allah'a milyonlarca şükürler olsun ki Onu dünyada iken tanıyabildik. Ama acaba O bizleri tanıyormu? Benim şu adreste bir sadık bendem var deyip adımızı anıyormu? Rüyalarımıza uğrayıp bizlere bayramlar yaşatıyormu? Adını her anışımızda burun kemiklerimizi sızlatıyormu? Evet O'nunla tanışmak istiyorsak O'nu çok iyi tanımalıyız. O'nu neler üzer, Neler O'nu mutlu eder bunları öğrenmeli ve O'nu alabildiğince sevindirmeliyiz. Vermeyi istemeseydi istemeyi vermezdi. O halde O'nu deli gibi isteyin. Riyakarca istemelerimiz varsa önce ihlası isteyelim. Öyle isteyelimki diğer isteklerimiz geri planda kalsın. Taki bir gün en içten sesimiz kalp duvarlarımıza çarpınca gönül ellerimizi uzatalım Akabe ufuklarına ve biat edelim EN SEVGİLİYE.