Ebû Ya'la ve İbn-i Ebi'd-Dünya (r.anhüma)'nın rivâyetlerine göre Allah Resûlü (s.a.s):
"Nasıl olacak hâliniz? O gün kadınların baş kaldırdığı, sereserpe, açılıp saçılarak sokağa döküldüğü, kötülüklerin her tarafta yayıldığı ve hakkı ifadenin terkedildiği gün?"
Sahabe bu sözler karşısında dehşete düştü; zira akılları böyle bir şeyi kabul edemiyordu. Onlar, tek bir mü'min dahi kalsa, bir cemiyette bu kabil kötülüklerin yaygınlaşmayacağına inanıyorlardı. Bu yüzden sözlerin tesiri, üzerlerinde bir şaşkınlık meydana getirmişti. Bundan dolayı da hemen sormuşlardı:
"Bunlar olacak mı ki ya Resûlallah?"
Bunu hem şaşkınlık içinde hem de istifsâr mahiyetinde soruyorlardı.
Ve Allah Resûlü (s.a.s):
"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, daha şiddetlisi de olacak" buyurunca, etrafa bir garip hava çökmüş ve bakışlar bulanmıştı. Nihâyet dehşet içinde:
"Bundan daha şiddetlisi nedir ya Resûlallah?" diyebilmişlerdi.
Bunun üzerine İnsanlığın İftihar Tablosu:
"Bütün kötülükleri iyi ve bütün iyilikleri kötü gördüğünüz gün hâliniz nice olacak bir bilseniz!" buyurdular. Biz hadisin bu bölümünden, günümüzdeki umumî duruma işaret etmesi yönüyle bir kesit alalım:
Evet hadîs-i şerif, bir gün her şey tersine dönüp değerlerin altüst olacağına iyiler kötü, kötüler iyi görüleceğine, zinanın tervic edileceğine, terör-anarşi revaç bulacağına, îman ve Kur’ân'ın aşağılanacağına, Allah'a inananlar hor ve hakir görüleceğine, birçok kötülük bizzat devletler tarafından kanunlarla korunmaya alınacağına, dine ait hakikatler gericilik addedileceğine işaret etmektedir. İşte değerlerin altüst olması budur. Çağın insanı bunu on misliyle yaşadı ve zannediyorum daha bir süre de yaşayacak. Evet tebliğe ait vazife yapılmayınca izzet, şeref ve haysiyetin yerini zillet ve hakaretin alacağı muhakkaktır.
Fıtrat kanunları çiğnenirse, bunların neticelerine de katlanmak gerekir! Bu hep böyle olmuştur, akl-ı selim sahibi kimselerin başka şey beklemeleri de düşünülemez. Bu yüzden, bunları vicdanına sığdıramayan sahabe tekrar hayretle sorar:
– Bu da olacak mı ya Resûlallah? Yani iyilikler menedilip, kötülükler emredilecek mi?
– Daha şiddetlisi bile olacak!
– Bundan daha şiddetlisi de nedir, Ey Allah'ın Resûlü?
– Münkerât karşısında susup ve bizzat onu teşvik ettiğiniz gün vay halinize!
Yani, çoluk-çocuğunuzu akıntıya saldığınız, onları başıboş bıraktığınız, hatta onlara halinizle, dilinizle, davranışlarınızla kötülüğü emrettiğiniz zaman.. daha da kötüsü neslinize Allah'ı unutturduğunuz ve Peygamber'i gönüllerden sildiğiniz gün hâliniz içler acısı demektir. Artık sahabede hayret ve şaşkınlık son haddine varmış, dizlerde derman kalmamış, göğüsler daralıp, nefesler tıkanmaya başlamıştı ki, dermansız, bitkin ve titrek bir sesle:
– Bu da mı olacak ya Resûlallah?
– Evet. Hatta ondan da şiddetlisi olacaktır.
Ve tam bu esnada Allah Resûlü (s.a.s), Allah'a (c.c) kasem ederek O'ndan şu sözü nakletti: "Celalime yemin olsun ki bu duruma gelmiş bir cemiyetin içine çağlayanlar gibi fitneleri salıvereceğim..."[3] İşte Allah Resûlü (s.a.s), bu önemli mükellefiyetin idrak edilmediği takdirde, bunun istikbalde ümmete nelere mâl olacağını, mucizâne bir şekilde dile getiriyordu ki, aslında biz de böyle bir mükellefiyet altında bulunmaktayız. Kalbimizin en hassas yerinde, üç asırdır devam edegelen bir vebâlin ağrı ve sızısı var. Şüphesiz bu ağrı ve sızılarımızı dindirecek olan tek çare de, nebilere ait bu vazifenin hep birlikte ümmetçe idrak edilmesi ve yapılmasıdır.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Buhari, Bedü'l-Halk, 7; Müslim, Cihad ve Siyer, 111.
[2] Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat, 629.
[3] Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 7/280,281
"Nasıl olacak hâliniz? O gün kadınların baş kaldırdığı, sereserpe, açılıp saçılarak sokağa döküldüğü, kötülüklerin her tarafta yayıldığı ve hakkı ifadenin terkedildiği gün?"
Sahabe bu sözler karşısında dehşete düştü; zira akılları böyle bir şeyi kabul edemiyordu. Onlar, tek bir mü'min dahi kalsa, bir cemiyette bu kabil kötülüklerin yaygınlaşmayacağına inanıyorlardı. Bu yüzden sözlerin tesiri, üzerlerinde bir şaşkınlık meydana getirmişti. Bundan dolayı da hemen sormuşlardı:
"Bunlar olacak mı ki ya Resûlallah?"
Bunu hem şaşkınlık içinde hem de istifsâr mahiyetinde soruyorlardı.
Ve Allah Resûlü (s.a.s):
"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, daha şiddetlisi de olacak" buyurunca, etrafa bir garip hava çökmüş ve bakışlar bulanmıştı. Nihâyet dehşet içinde:
"Bundan daha şiddetlisi nedir ya Resûlallah?" diyebilmişlerdi.
Bunun üzerine İnsanlığın İftihar Tablosu:
"Bütün kötülükleri iyi ve bütün iyilikleri kötü gördüğünüz gün hâliniz nice olacak bir bilseniz!" buyurdular. Biz hadisin bu bölümünden, günümüzdeki umumî duruma işaret etmesi yönüyle bir kesit alalım:
Evet hadîs-i şerif, bir gün her şey tersine dönüp değerlerin altüst olacağına iyiler kötü, kötüler iyi görüleceğine, zinanın tervic edileceğine, terör-anarşi revaç bulacağına, îman ve Kur’ân'ın aşağılanacağına, Allah'a inananlar hor ve hakir görüleceğine, birçok kötülük bizzat devletler tarafından kanunlarla korunmaya alınacağına, dine ait hakikatler gericilik addedileceğine işaret etmektedir. İşte değerlerin altüst olması budur. Çağın insanı bunu on misliyle yaşadı ve zannediyorum daha bir süre de yaşayacak. Evet tebliğe ait vazife yapılmayınca izzet, şeref ve haysiyetin yerini zillet ve hakaretin alacağı muhakkaktır.
Fıtrat kanunları çiğnenirse, bunların neticelerine de katlanmak gerekir! Bu hep böyle olmuştur, akl-ı selim sahibi kimselerin başka şey beklemeleri de düşünülemez. Bu yüzden, bunları vicdanına sığdıramayan sahabe tekrar hayretle sorar:
– Bu da olacak mı ya Resûlallah? Yani iyilikler menedilip, kötülükler emredilecek mi?
– Daha şiddetlisi bile olacak!
– Bundan daha şiddetlisi de nedir, Ey Allah'ın Resûlü?
– Münkerât karşısında susup ve bizzat onu teşvik ettiğiniz gün vay halinize!
Yani, çoluk-çocuğunuzu akıntıya saldığınız, onları başıboş bıraktığınız, hatta onlara halinizle, dilinizle, davranışlarınızla kötülüğü emrettiğiniz zaman.. daha da kötüsü neslinize Allah'ı unutturduğunuz ve Peygamber'i gönüllerden sildiğiniz gün hâliniz içler acısı demektir. Artık sahabede hayret ve şaşkınlık son haddine varmış, dizlerde derman kalmamış, göğüsler daralıp, nefesler tıkanmaya başlamıştı ki, dermansız, bitkin ve titrek bir sesle:
– Bu da mı olacak ya Resûlallah?
– Evet. Hatta ondan da şiddetlisi olacaktır.
Ve tam bu esnada Allah Resûlü (s.a.s), Allah'a (c.c) kasem ederek O'ndan şu sözü nakletti: "Celalime yemin olsun ki bu duruma gelmiş bir cemiyetin içine çağlayanlar gibi fitneleri salıvereceğim..."[3] İşte Allah Resûlü (s.a.s), bu önemli mükellefiyetin idrak edilmediği takdirde, bunun istikbalde ümmete nelere mâl olacağını, mucizâne bir şekilde dile getiriyordu ki, aslında biz de böyle bir mükellefiyet altında bulunmaktayız. Kalbimizin en hassas yerinde, üç asırdır devam edegelen bir vebâlin ağrı ve sızısı var. Şüphesiz bu ağrı ve sızılarımızı dindirecek olan tek çare de, nebilere ait bu vazifenin hep birlikte ümmetçe idrak edilmesi ve yapılmasıdır.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Buhari, Bedü'l-Halk, 7; Müslim, Cihad ve Siyer, 111.
[2] Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat, 629.
[3] Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 7/280,281