BeyazKelebek
New member
Her namaz bir vakit planlaması olunca, Kur’ân-ı Kerîm’de namazdan bahseden bütün âyetler, aynı zamanda vakit şuur ve disiplini vermeyi gâye edinen âyetler olarak görülebilir. Nitekim, “Muhakkak namaz, mü’minler üzerine vakitleri belli bir farzdır” [4:103] âyeti, namazın günlük, vakitli ve planlı bir ibâdet olduğuna işâret eder. Bu âyetin tefsirinde âlimler, namazın birbirini takip eden vakitlerde farz kılınmış bir ibadet olduğunu ve böylece Allah Teâla’ya olan tesbihatın periyodik olarak günün her vaktinde devam etmesinin temin edilmiş olduğunu beyan etmişlerdir.[1]
Efendimiz (sav)’in hayatında namaz vakitleri, yatma, kalkma, eve çekilme, istirahat, çalışma, sosyal aktiviteler, ziyaret, sohbet gibi günlük olarak yapmak mecbûriyetinde olduğumuz birtakım işlerin vakitlerini planlamaktadır. Müslümanın vakit disiplininde namazın önemi, işlerini sabah ile öğle, öğleyle ikindi, ikindi ile akşam, akşam ile yatsı zaman dilimlerine bağlayarak planlamasında yatar. “Şayet işlerimi günün şu parçaları içinde yapmazsam hayatımda bütün bu vakitler ölü geçmiş demektir” diye düşünen kişi, bu vakitleri hebâ etmeyecektir. Çünkü vakit, görece/itibârî bir şeydir; onun hakikî vücûdu yoktur. Vakite değer, bereket, hayâtiyet ve canlılık kazandıran şey, yukarıda da ifade edildiği üzere o zaman zarfı içinde yapılan işlerdir; yani onun mazrûfudur. Dolu dolu yaşanan zamanın her ânı, başkalarının yüzlerce senesine bedel olur. Binâenaleyh vakte hakikî vücut ve kıymet kazandırma, onu değerlendirme ve insanların o vakit içinde yapacakları işlerle doğru orantılıdır.
Diğer taraftan bizim yirmi dört saatlik bir sermayemiz var. Bu yirmi dört saati, bizim son günümüz olabilir düşüncesi ile ele alıp, onu namaza göre programlayarak her parçası içine bir şeyler aktarmaya çalışırsak, o gerçek değerine ulaşır. Buna göre günlük vaktimizi,
- öğle namazı öncesi vaktimiz,
- öğle namazı sonrası vaktimiz,
- ikindi namazı sonrası vaktimiz,
- akşam namazı sonrası vaktimiz,
- yatsı namazı sonrası vaktimiz,
- sabah namazı öncesi ve sonrası vaktimiz diye ayırırsak, namazla bölünen, namazla nûrâniyet, rûhâniyet ve kıymet kazanan vakit planlaması yapmış oluruz. Böylece bu zaman parçaları arasında İslâm’a hizmet adına yeni yeni işler planlayıp ona göre yapılacak her şeyi yaparız. Hatta yaptıklarımızla iktifâ etmeyerek, vaktin bereketiyle “Daha yok mu?” diyerek başka işlere koşmanın hesabını bile yapabiliriz. Beş vakit namaz bu yönüyle, her daim Allah Teâla ile birlikte olmayı temin edecektir. Böylece kul için adeta günlük muhâsebe zamanı (terâzisi) olacaktır. Tıpkı cuma namazının haftalık terazi, ramazan orucunun senelik terazi, zekâtın zengin olanlar için yine senelik tezkiye ve muhâsebe vakti, haccın da ömürde bir kez belirli zamanlarda yapılan genel bir muhâsebe zamanı olması gibi. Şu halde vakitle kayıtlı bütün bu ibâdetlerde mü’min, vaktin ehemmiyetini en güzel surette idrâk edecektir.
Bir çok değerimizin altüst olduğu günümüz dünyasında, maalesef vakit anlayışımızın da altüst olduğu bir gerçektir. Bunun neticesi olarak vakitlerimiz tekdüze hale gelip homojenleşmiş, günün hatta senenin bütün zamanlarını eşdeğer duruma getirmiştir. Oysa dinimiz ve kültürümüzde namaz ve ibâdetlerle bölünen sabahın, öğlenin, ikindinin, akşamın ve gecenin ayrı bir kokusu, rengi, ahengi ve sırrı vardır. Bu zaman dilimlerinin kendine has bir ibadet, tefekkür, zikir, iş, uyku gibi bölümleri vardır. Şu halde zamanımızı namaz ve diğer ibadetlere göre tanzim edebilmek bizleri, dolu dolu, verimli, bereketli ve huzurlu yaşamanın hazzına erdirecektir.
Efendimiz (sav)’in hayatında namaz vakitleri, yatma, kalkma, eve çekilme, istirahat, çalışma, sosyal aktiviteler, ziyaret, sohbet gibi günlük olarak yapmak mecbûriyetinde olduğumuz birtakım işlerin vakitlerini planlamaktadır. Müslümanın vakit disiplininde namazın önemi, işlerini sabah ile öğle, öğleyle ikindi, ikindi ile akşam, akşam ile yatsı zaman dilimlerine bağlayarak planlamasında yatar. “Şayet işlerimi günün şu parçaları içinde yapmazsam hayatımda bütün bu vakitler ölü geçmiş demektir” diye düşünen kişi, bu vakitleri hebâ etmeyecektir. Çünkü vakit, görece/itibârî bir şeydir; onun hakikî vücûdu yoktur. Vakite değer, bereket, hayâtiyet ve canlılık kazandıran şey, yukarıda da ifade edildiği üzere o zaman zarfı içinde yapılan işlerdir; yani onun mazrûfudur. Dolu dolu yaşanan zamanın her ânı, başkalarının yüzlerce senesine bedel olur. Binâenaleyh vakte hakikî vücut ve kıymet kazandırma, onu değerlendirme ve insanların o vakit içinde yapacakları işlerle doğru orantılıdır.
Diğer taraftan bizim yirmi dört saatlik bir sermayemiz var. Bu yirmi dört saati, bizim son günümüz olabilir düşüncesi ile ele alıp, onu namaza göre programlayarak her parçası içine bir şeyler aktarmaya çalışırsak, o gerçek değerine ulaşır. Buna göre günlük vaktimizi,
- öğle namazı öncesi vaktimiz,
- öğle namazı sonrası vaktimiz,
- ikindi namazı sonrası vaktimiz,
- akşam namazı sonrası vaktimiz,
- yatsı namazı sonrası vaktimiz,
- sabah namazı öncesi ve sonrası vaktimiz diye ayırırsak, namazla bölünen, namazla nûrâniyet, rûhâniyet ve kıymet kazanan vakit planlaması yapmış oluruz. Böylece bu zaman parçaları arasında İslâm’a hizmet adına yeni yeni işler planlayıp ona göre yapılacak her şeyi yaparız. Hatta yaptıklarımızla iktifâ etmeyerek, vaktin bereketiyle “Daha yok mu?” diyerek başka işlere koşmanın hesabını bile yapabiliriz. Beş vakit namaz bu yönüyle, her daim Allah Teâla ile birlikte olmayı temin edecektir. Böylece kul için adeta günlük muhâsebe zamanı (terâzisi) olacaktır. Tıpkı cuma namazının haftalık terazi, ramazan orucunun senelik terazi, zekâtın zengin olanlar için yine senelik tezkiye ve muhâsebe vakti, haccın da ömürde bir kez belirli zamanlarda yapılan genel bir muhâsebe zamanı olması gibi. Şu halde vakitle kayıtlı bütün bu ibâdetlerde mü’min, vaktin ehemmiyetini en güzel surette idrâk edecektir.
Bir çok değerimizin altüst olduğu günümüz dünyasında, maalesef vakit anlayışımızın da altüst olduğu bir gerçektir. Bunun neticesi olarak vakitlerimiz tekdüze hale gelip homojenleşmiş, günün hatta senenin bütün zamanlarını eşdeğer duruma getirmiştir. Oysa dinimiz ve kültürümüzde namaz ve ibâdetlerle bölünen sabahın, öğlenin, ikindinin, akşamın ve gecenin ayrı bir kokusu, rengi, ahengi ve sırrı vardır. Bu zaman dilimlerinin kendine has bir ibadet, tefekkür, zikir, iş, uyku gibi bölümleri vardır. Şu halde zamanımızı namaz ve diğer ibadetlere göre tanzim edebilmek bizleri, dolu dolu, verimli, bereketli ve huzurlu yaşamanın hazzına erdirecektir.