alptraum
New member
- Katılım
- 1 Ocak 2005
- Mesajlar
- 2,908
- Tepkime puanı
- 166
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Konum
- Aþk`dan
- Web sitesi
- www.muhakeme.net
Musa (as) bu dünyada rüyete mazhar olamayıp, Allah'ın dağa tecellisiyle baygın düşerken, Cennette mü’minlerin rüyete mazhar olmalarını nasıl anlamamız gerekiyor?
“Mirac yoluyla beka âlemine girdi.”
Lem’alar
Lem’alarda , “Mirac yoluyla beka âlemine girdi.” buyrulur.
Yani, Peygamber Efendimizin(asm.) rüyete mazhar olması bu dünyada değil, beka âleminde gerçekleşti. Hz. Musa(a.s.) ise bu tecellinin dünyada gerçekleşmesini istemişti.
Bir hadis-i kutside cennet tarif edilirken, “ne gözler görmüş ne kulaklar işitmiş ne de beşerin kalbine hatırana gelmiştir” buyrulur. Bu hadisin bir yönü de şudur:
Bu dünyada insan şu kâinattan daha mükemmel, daha harika olduğu gibi, cennet ehli de cennetten daha mükemmel olacaktır. Zira, cennet onların hizmetine verilmiştir. Cenneti aklımızın almayacağını haber veren bu hadis-i kutsi, bizlere bir mü’minin orada ulaşacağı makamı burada hayal etmemizin de mümkün olmadığı mesajını vermiş oluyor.
Yine Nur Külliyatında bir dua cümlesinde “Bize gösterdiğin nümûnelerin, gölgelerin asıllarını, membalarını göster” buyrulur. Cennet nimetleriyle bu dünya nimetleri arasında, asıl ile gölge arasındaki fark kadar bir derece farkı bulunduğunu ders veren bu cümle, o asıllardan faydalanacak mü’minler için de böyle bir terakkinin söz konusu olduğuna işaret eder. Yani buradaki insan da oradakine göre, varlık mertebesi itibariyle, bir gölge gibidir.
Bu dünyada gölgeler gölgelerle beslenirler; rüyada olduğu gibi. Orada ise asıllar asıllardan istifade edeceklerdir. İşte rüyete nail olacak mü’minler de akıl almaz derecede terakki etmiş asıl insanlardır.
Bir kâmil mü’min cennette bu dereceye çıktığı gibi, oradaki Hz. Musa’nın derecesi de dünyadakinden aynı ölçüde farklılık gösterecektir. Bu dünyada bir mü’min kul ile o büyük peygamber arasındaki makam farkı, orada da aynen muhafaza edilecektir; her ikisi de akıl almaz ölçüde terakki etmekle birlikte.
“Mirac yoluyla beka âlemine girdi.”
Lem’alar
Lem’alarda , “Mirac yoluyla beka âlemine girdi.” buyrulur.
Yani, Peygamber Efendimizin(asm.) rüyete mazhar olması bu dünyada değil, beka âleminde gerçekleşti. Hz. Musa(a.s.) ise bu tecellinin dünyada gerçekleşmesini istemişti.
Bir hadis-i kutside cennet tarif edilirken, “ne gözler görmüş ne kulaklar işitmiş ne de beşerin kalbine hatırana gelmiştir” buyrulur. Bu hadisin bir yönü de şudur:
Bu dünyada insan şu kâinattan daha mükemmel, daha harika olduğu gibi, cennet ehli de cennetten daha mükemmel olacaktır. Zira, cennet onların hizmetine verilmiştir. Cenneti aklımızın almayacağını haber veren bu hadis-i kutsi, bizlere bir mü’minin orada ulaşacağı makamı burada hayal etmemizin de mümkün olmadığı mesajını vermiş oluyor.
Yine Nur Külliyatında bir dua cümlesinde “Bize gösterdiğin nümûnelerin, gölgelerin asıllarını, membalarını göster” buyrulur. Cennet nimetleriyle bu dünya nimetleri arasında, asıl ile gölge arasındaki fark kadar bir derece farkı bulunduğunu ders veren bu cümle, o asıllardan faydalanacak mü’minler için de böyle bir terakkinin söz konusu olduğuna işaret eder. Yani buradaki insan da oradakine göre, varlık mertebesi itibariyle, bir gölge gibidir.
Bu dünyada gölgeler gölgelerle beslenirler; rüyada olduğu gibi. Orada ise asıllar asıllardan istifade edeceklerdir. İşte rüyete nail olacak mü’minler de akıl almaz derecede terakki etmiş asıl insanlardır.
Bir kâmil mü’min cennette bu dereceye çıktığı gibi, oradaki Hz. Musa’nın derecesi de dünyadakinden aynı ölçüde farklılık gösterecektir. Bu dünyada bir mü’min kul ile o büyük peygamber arasındaki makam farkı, orada da aynen muhafaza edilecektir; her ikisi de akıl almaz ölçüde terakki etmekle birlikte.