yıldız demiş ki :İnkarlarından vazgeçmek yerine ölmeyi tercih ediyorlar. İnkar daha sevimli geliyor.
onlar cehenneme girdiğinde inkardan vazgeçiyor ve allaha iman ediyorlar
"Onlar cehenneme girdiğinde inkardan vazgeçiyor ve Allah'a (cc) iman ediyorlar" demişsin ya işte, bunun anlamı Varolan Zat (cc) gayb olmaktan çıkmıştır. Dolayısı ile artık inkarlarında ısrar etmiyorlar, fakat bununla beraber imanları da kabul olmuyor. Ama; Allah (cc) onlara bir müddet sonra yönelip de
"nedir bu bağrışlarınız ne istiyorsunuz" diye yöneldiği vakit onlar bizzat İlahi Zat (cc)'ın muhatabı olmakla şerefleniyor. Rahman'ı Rahim'e (cc) o an öyle bir iştiyak ve muhabbetle aşk içerisine giriyorlarki; O (cc)'nunla bir an dahi muhatap olmanın verdiği nimetin bir daha kendilerine verilmeyecek olması hasebi ile yaşadıkları elem hiç geliyor kendilerine. Yani Allah'a (cc) duydukları muhabbet onları öyle bir çevreliyor ve öyle bir hasret ve nedamet alevi ile sarıyorki içinde bulundukları azabın ateşi kendilerini rahatsız edemiyor.
"Bundan böyle bir daha benimle muhatap olmayın" İlahi buyruğundan sonra duyulan acı ve elem ise bu azabın üstüne çıkıyor. Bunun nedeni Alamlerin Rabbi (cc)'nin hem Cemali'ni ve hemde bizatihi (keyfiyeti kendinde saklı) sesini duyuyorlar. Bir daha da bunu duyamayacaklarını biliyorlar.Bu nedenle duydukları bu azap içinde bulundukları azabın üstüne çıkıyor.
Kendinde bir örnek muhakkak yaşamışsındır, çok zor ve sıkıntılı bir durumdayken yıkıcı bir haberle karşılaştıysan eğer, o an içinde bulunduğun zor durum bir an için hükmünü kaybeder. Mesela finallerde çaktığını notlarından gördüğün anda bir senenin muhasebesini yaparken, o an çalan cep telefonunda annenin veya babanın veya çocuğunun öldüğünü haber verseler o anda seni hangi sıkıntı daha çok sarar ve hangi sıkıntı senin açından hükmünü kaybeder. Öyle ya okulu geçememen önemli "keşke çalışsaydım şuan yaptığım hamallığı artık bir ömür yaparak geçimimi bu şekilde devam ettireceğim" diye sıkıntılı günlerin hesabını yaparken birden dönüyorsun "beni doğuran insan canım dediğim annem (yada) babam yok veya yaşam kaynağım bebeğim bundan sonra yok" demenle bir olmaz üzüntü bakımından. Bir acı diğerini bastırırsa işte bu ikilem doğar. "Keşke toprak olsaydık" ayeti celilesi işte bu üzüntülerinden dolayı orada tahakkuk edecek olabilir. AllahuAlem, Muhyidddin-i Arabi (k.s.) bu hale işaret etmeye çalışmış olabilir.
Ama dersenki "O'ndan sadr olan küfr içerikli sözlerden ben yola çıkarak bu yargıya vardım" dersen, işte o zaman sana deriz ki; senin bahsettiğin hal makamıdır ve onun keyfiyeti yalnız yaşayana mahsus bir durumdur. O hal ki; yaşamayana haramdır, bilmeyene küfrdür. O havas'ül havas halidir ve ehlince malumdur. Aksi takdirde Beyazıd-i Bestami (k.s.) de aynı hüküm dairesinde olmalı değilmidir. Öyle ya sekr ve vecd halinde bizzat "Sübhanım!Şan'ım ne Yüce" demiştir.
Yinede her zaman için, herşeyin en doğrusunu Allah (cc) bilir.