Âşıkların sana CAN armağanı getirseler bile.
Başın için hepside Kirmana kimyon getirmiş olurlar.
Kirmana kimyon getirmişsin ne değeri var?.
Ne yüz ağartır?,kaç para eder?.
Bugün orası öyle Yüce bir Saraydır ki, Niyazsızdır,hiç kimseden birşey beklemez.
Benim meclisime yol bulan kimsede görülecek ilk etki, başkalarının sohbetinden soğuması, hoşlanmamasıdır. Hatta yalnız soğumakla da kalmaz, belki onlarla konuşamaz; onların sohbetine katılamaz.
Ay dün gece yastığının üstüne düşmüştü
Kıskançlığımdan elimi, ayağımı yere vurarak çırpınmaya başladım.
Ay kimdir ki, seninle bir yerde otursun?
Bir Güneş doğdu, bütün âlemi nur kapladı. Ayın, Güneşin sözü mü olur?
Bu halkın O Ay, Güneş karanlığında bundan hiç haberi yok.
Başkaları ile içki derneğine, bağ sefasına gitsem bile
Hiç kimsenin sevgisini gönlümde saklayamam.
Evet güneşten ayrı düşen insan, Güneş yerine karşısında mum yakar.
Kendi kendime dedim ki: O gecedir, Güneş battı diyor.
Ben görüyorum ki, Güneş batmadı, Güneş yerinde duruyor.
Sultan o kişidir ki, Sultan olduğunu bilir
Bir gün bir kapıcı sordu: «Sen kimsin?» «Bu biraz zor soru,hele bir düşüneyim,
kıçına zahmet ver, bir otur da kim olduğumu sana anlatayım,»
dedim.
«Bundan önce büyük bir zat gelmiş geçmişti. Adı Âdem idi,
işte ben onun oğullarmdanım.>>.
Her kimi, güzel huylu, güzel yüzlü görürsen; açık sözlü, geniş gönüllü ise,
herkese hayır dua ederse öyle bir insanın konuşmasından insana gönül
hoşluğu gelir. Bu âlemin sıkıntılarını, darlıklarım sana unutturur; için öylesine açılır ki, küfür bile etse gülersin, dışından göz yaşı dökersin ama içinden yüz bin neşe duyar,kahkahalarla gülersin.
Kelâm yani söz, Tanrı sıfatlarındandır. Çünkü Tanrı, Kelâm sıfatı ile görünür, kendi zatını gizler ki, söz halka erişsin de perde arkasında kalmasın. Yoksa perdede olan Zat sözünü halka nasıl duyurabilir? Bu onun elindedir, dilerse bu perdeyi önüne çeker, dilerse arkasına atar, onları perdeye sokmaz, derler. Perdelediği şeylerin de örtüsünü kaldırmaz.
O kadın öğretmen çocuklara Arap alfabesini öğretirken, «Elif iki üstün, elif iki esre,»diye bir ezgi tutturuyor, el çırpıyordu. Bana bir hal geldi, raks etmeye başladım.
Dedim ki: Benim üstümde hiç bir şeyim yok ama, elifin iki üstünü var
Benim kış gününde postum bile yok!
Siz benimle yoldaşlık yapamayacaksanız o başka. Ben teklifsiz, pervasız bir adamım; . Şimdi benimle yaşamak zordur.
Bu gönül asla yalan söylemedi.
Gönül hoştur; biraz güzellik gönül için güvendir.
Erkek kişiye asla,ruh sahibi, yahut akıllı demezler.Ancak, gönül sahibi, derler.
Benim yârim benim gibi olaydı, hiç gam çeker miydim?
Hele çok uyanık ve akıllı olsaydı benim için bir şahlık vedevlet sayılırdı. Hatta yüz bin yara ve mızrak darbesi alsaydımbile, yine gam yemezdim, acı duymazdım.
Şiir:
Bahar mevsiminde yârin gül yanağından uzak düştüm,
Bana hayat neye yarar, yeşilliklerden bana ne?
Talib'in, sevgiliyi ve doğru yolu arayanın son arzusu nedir?
Matlup yani sevgili. O halde sevgilinin son arzusu nedir?
Talip, yani âşık
Asıl erlik, başkalarının gönlünü hoş etmektir.
Yalnız nefsini düşünende ne erlik olabilir?
Er odur ki, sayesinde kölesinin gönlü hoş olur.
Başkalarının gamını çekmek Tanrı işidir.
Zahire neme lâzım, kitabı nideyim ben,
Yârın dudağı varken, şarabı nideyim ben.
İ
blis bir bahane, Adem nişanedir, iblis, karanlık, Adem ışıktır.
İblis alçak, Adem yüksektir.
Sözü ilim yolu ile söylerler, sırları da işaret yolu ile anlatırlar
Şiir:
Üstadın aşktır senin, oraya erişince
O sana hal diliyle anlatır ince, ince.
Biz o kimselerdeniz ki, zindanı kendimize bostan yaparız.
Bizim zindanımız bostan olunca ya bostanımız nasıl olur?
Bir seyret de gör
Şiir:
Ey Leylâ'nın vefalı soydaşları,
Allah sizin sayınızı artırsın!
Leylâ gibilerdir ki, aşka susayanlara karşı cömertçe canlarını bağışlarlar
Söz eri olan bir insanın içinde dalgalanan nice sözler, nükteler vardır. Ancak onu dinleyecek yetenekte kimse bulamazsa neye yarar?
Beyit:
Biz sana kulluğumuzu gösterdik, ne çare ki,
Senin çirkin huyun köle satın almasını bilmedi!
Şiir:
Ben hep senin köyünde kemik topluyorum ki,
Oraya hiç bir köpek ayak basmasın diye.
Şiir:
Ay yükseldi, biz alçaklaştık
Bizim nazenin kullarımızdan biri, uygunsuz bir toplum içinde
tutsak düşmüştür diye beni gönderdiler; ona bir ziyan erişirse
yazık olur, dediler. Eğer iki dost, birbirinin yanında
yahut karşı karşıya oturmuş konuşuyorlarsa o muhabbetin
tadı ile, onları uzaktan
seyretmenin tadı bir olur mu? Ama o uzaklık, eğer sende gönül
sefası var da arada
engel olmuyorsa, onun zevkine göre yakınlık zevki nerede kalır?
Bir kimse ki, uzaktan
huzurda olursa, yakında nasıl olur?
Tanrı erlerinin raksı lâtif ve hafiftir. Su üstünde yaprak gibi yürürler.
İçerde dağ gibi, yüz bin dağ gibi ağır, dışarıda saman çöpü gibidirler.
Sen de bu ayıklık makamında mest olup kalma!
Ey seher yeli! Bir semtten haberin var mı?
Bir ay yüzlünün yanağından ne haber getirdin?
Çalıp çağırdığın, hay huy ettiğin günler var mı?
Ey rüzgâr! Daha yavaş es, çünkü güzel kokuyorsun!
Mert odur ki, herkesi kendi başına yeterli bir hale getirir.
Onun olgunluğu bundan anlaşılır. O zaman büyük adam olur.
Aşık olacaksan bir güzel ara!
Tam bir âşık değilsen o güzelden daha başka bir güzel bul!
örtü altına gizlenmiş ne güzeller vardır.
Mısra:
Nefsine ziyan verenin kime faydası olur?
Artık gel! Bizim işlerimiz var, ne kaçamak yapıp duruyorsun?
Ayağına bir köstek mi vurmalı ki kaçmayasın!
Köstek kabul etmiyorsan, canımı, gönlümü ayaklarının altına sereyim.
Yine faydası yok, bırakıyorum. Tene de yol yok
Şiir:
Dostların ayrılığından ah çekmek, yarın vedalaşmasından figan yaraşır.
Bu iki mutsuzluğa uğramaktansa, ölüm bin kat
daha hoştur.
Şiir:
İncir satanlar için en güzel şey nedir bilir misin?
İncir satmaktır, incir satmak kardeşim!
****
Cennet yetmez, Atası İbrahimin yolunu takip etmesi tembih edilen, Alemlere Rahmet olarak gönderilen, Habibin, Resulün yoldaşlarına.
O halde Müjde, Hakk için ateşe atılmayı göze alanlaradır...vesselam
Başın için hepside Kirmana kimyon getirmiş olurlar.
Kirmana kimyon getirmişsin ne değeri var?.
Ne yüz ağartır?,kaç para eder?.
Bugün orası öyle Yüce bir Saraydır ki, Niyazsızdır,hiç kimseden birşey beklemez.
Benim meclisime yol bulan kimsede görülecek ilk etki, başkalarının sohbetinden soğuması, hoşlanmamasıdır. Hatta yalnız soğumakla da kalmaz, belki onlarla konuşamaz; onların sohbetine katılamaz.
Ay dün gece yastığının üstüne düşmüştü
Kıskançlığımdan elimi, ayağımı yere vurarak çırpınmaya başladım.
Ay kimdir ki, seninle bir yerde otursun?
Bir Güneş doğdu, bütün âlemi nur kapladı. Ayın, Güneşin sözü mü olur?
Bu halkın O Ay, Güneş karanlığında bundan hiç haberi yok.
Başkaları ile içki derneğine, bağ sefasına gitsem bile
Hiç kimsenin sevgisini gönlümde saklayamam.
Evet güneşten ayrı düşen insan, Güneş yerine karşısında mum yakar.
Kendi kendime dedim ki: O gecedir, Güneş battı diyor.
Ben görüyorum ki, Güneş batmadı, Güneş yerinde duruyor.
Sultan o kişidir ki, Sultan olduğunu bilir
Bir gün bir kapıcı sordu: «Sen kimsin?» «Bu biraz zor soru,hele bir düşüneyim,
kıçına zahmet ver, bir otur da kim olduğumu sana anlatayım,»
dedim.
«Bundan önce büyük bir zat gelmiş geçmişti. Adı Âdem idi,
işte ben onun oğullarmdanım.>>.
Her kimi, güzel huylu, güzel yüzlü görürsen; açık sözlü, geniş gönüllü ise,
herkese hayır dua ederse öyle bir insanın konuşmasından insana gönül
hoşluğu gelir. Bu âlemin sıkıntılarını, darlıklarım sana unutturur; için öylesine açılır ki, küfür bile etse gülersin, dışından göz yaşı dökersin ama içinden yüz bin neşe duyar,kahkahalarla gülersin.
Kelâm yani söz, Tanrı sıfatlarındandır. Çünkü Tanrı, Kelâm sıfatı ile görünür, kendi zatını gizler ki, söz halka erişsin de perde arkasında kalmasın. Yoksa perdede olan Zat sözünü halka nasıl duyurabilir? Bu onun elindedir, dilerse bu perdeyi önüne çeker, dilerse arkasına atar, onları perdeye sokmaz, derler. Perdelediği şeylerin de örtüsünü kaldırmaz.
O kadın öğretmen çocuklara Arap alfabesini öğretirken, «Elif iki üstün, elif iki esre,»diye bir ezgi tutturuyor, el çırpıyordu. Bana bir hal geldi, raks etmeye başladım.
Dedim ki: Benim üstümde hiç bir şeyim yok ama, elifin iki üstünü var
Benim kış gününde postum bile yok!
Siz benimle yoldaşlık yapamayacaksanız o başka. Ben teklifsiz, pervasız bir adamım; . Şimdi benimle yaşamak zordur.
Bu gönül asla yalan söylemedi.
Gönül hoştur; biraz güzellik gönül için güvendir.
Erkek kişiye asla,ruh sahibi, yahut akıllı demezler.Ancak, gönül sahibi, derler.
Benim yârim benim gibi olaydı, hiç gam çeker miydim?
Hele çok uyanık ve akıllı olsaydı benim için bir şahlık vedevlet sayılırdı. Hatta yüz bin yara ve mızrak darbesi alsaydımbile, yine gam yemezdim, acı duymazdım.
Şiir:
Bahar mevsiminde yârin gül yanağından uzak düştüm,
Bana hayat neye yarar, yeşilliklerden bana ne?
Talib'in, sevgiliyi ve doğru yolu arayanın son arzusu nedir?
Matlup yani sevgili. O halde sevgilinin son arzusu nedir?
Talip, yani âşık
Asıl erlik, başkalarının gönlünü hoş etmektir.
Yalnız nefsini düşünende ne erlik olabilir?
Er odur ki, sayesinde kölesinin gönlü hoş olur.
Başkalarının gamını çekmek Tanrı işidir.
Zahire neme lâzım, kitabı nideyim ben,
Yârın dudağı varken, şarabı nideyim ben.
İ
blis bir bahane, Adem nişanedir, iblis, karanlık, Adem ışıktır.
İblis alçak, Adem yüksektir.
Sözü ilim yolu ile söylerler, sırları da işaret yolu ile anlatırlar
Şiir:
Üstadın aşktır senin, oraya erişince
O sana hal diliyle anlatır ince, ince.
Biz o kimselerdeniz ki, zindanı kendimize bostan yaparız.
Bizim zindanımız bostan olunca ya bostanımız nasıl olur?
Bir seyret de gör
Şiir:
Ey Leylâ'nın vefalı soydaşları,
Allah sizin sayınızı artırsın!
Leylâ gibilerdir ki, aşka susayanlara karşı cömertçe canlarını bağışlarlar
Söz eri olan bir insanın içinde dalgalanan nice sözler, nükteler vardır. Ancak onu dinleyecek yetenekte kimse bulamazsa neye yarar?
Beyit:
Biz sana kulluğumuzu gösterdik, ne çare ki,
Senin çirkin huyun köle satın almasını bilmedi!
Şiir:
Ben hep senin köyünde kemik topluyorum ki,
Oraya hiç bir köpek ayak basmasın diye.
Şiir:
Ay yükseldi, biz alçaklaştık
Bizim nazenin kullarımızdan biri, uygunsuz bir toplum içinde
tutsak düşmüştür diye beni gönderdiler; ona bir ziyan erişirse
yazık olur, dediler. Eğer iki dost, birbirinin yanında
yahut karşı karşıya oturmuş konuşuyorlarsa o muhabbetin
tadı ile, onları uzaktan
seyretmenin tadı bir olur mu? Ama o uzaklık, eğer sende gönül
sefası var da arada
engel olmuyorsa, onun zevkine göre yakınlık zevki nerede kalır?
Bir kimse ki, uzaktan
huzurda olursa, yakında nasıl olur?
Tanrı erlerinin raksı lâtif ve hafiftir. Su üstünde yaprak gibi yürürler.
İçerde dağ gibi, yüz bin dağ gibi ağır, dışarıda saman çöpü gibidirler.
Sen de bu ayıklık makamında mest olup kalma!
Ey seher yeli! Bir semtten haberin var mı?
Bir ay yüzlünün yanağından ne haber getirdin?
Çalıp çağırdığın, hay huy ettiğin günler var mı?
Ey rüzgâr! Daha yavaş es, çünkü güzel kokuyorsun!
Mert odur ki, herkesi kendi başına yeterli bir hale getirir.
Onun olgunluğu bundan anlaşılır. O zaman büyük adam olur.
Aşık olacaksan bir güzel ara!
Tam bir âşık değilsen o güzelden daha başka bir güzel bul!
örtü altına gizlenmiş ne güzeller vardır.
Mısra:
Nefsine ziyan verenin kime faydası olur?
Artık gel! Bizim işlerimiz var, ne kaçamak yapıp duruyorsun?
Ayağına bir köstek mi vurmalı ki kaçmayasın!
Köstek kabul etmiyorsan, canımı, gönlümü ayaklarının altına sereyim.
Yine faydası yok, bırakıyorum. Tene de yol yok
Şiir:
Dostların ayrılığından ah çekmek, yarın vedalaşmasından figan yaraşır.
Bu iki mutsuzluğa uğramaktansa, ölüm bin kat
daha hoştur.
Şiir:
İncir satanlar için en güzel şey nedir bilir misin?
İncir satmaktır, incir satmak kardeşim!
****
Cennet yetmez, Atası İbrahimin yolunu takip etmesi tembih edilen, Alemlere Rahmet olarak gönderilen, Habibin, Resulün yoldaşlarına.
O halde Müjde, Hakk için ateşe atılmayı göze alanlaradır...vesselam