Şefaatın devamı
Şefaatın devamı
Gelelim Allahin izin verdikleri ile ilgili ayetlere
Günümüzdeki meal yazarlarının büyük çoğunluğu sünni dinine sahip oldukları için, şefaatle ilgili ayetleri bu inanca göre göre aynen yahudiler gibi çarpıtmışlardır.Malum sünni dininde peygamberlerin, alimlerin,şehitlerin
şefaat etme yetkisi vardır.Bu inancın kaynağıda tabiki hadislerdir.
Sebe 23 Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür. (şaban piriş)
Şimdide aslına sadık olarak ayeti yazalım
Sebe 23 Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasına şefaat fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.
Aradaki korkunç farkı anlayabildiniz mi ? Bakınız bir kaç harf değişikliği ve anlam tamamen şirk dininne göre uyarlanabiliyor. İlkinde Allahın bazi kişilere şefaat yetkisi vereceği anlaşılırken, diğerinde, Allahın izin verdileri kişilerin Allahın şefaatinden yaralanabilecekleri gayet net anlaşılıyor.
Şefaatle ilgili çarpıtılan diğer ayetler
Meryem 87- (O gün) Rahmân (olan Allah)'ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır.(buda elmalıdan )
Doğrusu
Meryem 87 O gün Rahman (olan Allah)'ın nezdinde söz ve izin alandan başkaları şefaata sahip olmayacaktır
Taha 109- O gün, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez. (Elmalı)
Doğrusu
Taha 109 O gün, Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasına şefaat fayda vermez.
Zuhruf 86- Onların Allah'ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir.(Elmalı)
Doğrusu
Zuhruf 86 Allah'tan başkasına yalvaranlar, şefaate sahip olamazlar.(la yemliku)Ancak bilerek hakka şahitlik edenler müstesna
ayette '' la yeşfeu'' ( bakınız bakara 255) şefaat edemezler diye bir ibare yok.Elmalı ne hikmetse?? mülk kökünden gelen yemliku kelimesini şefaat etnek olarak çevirmiş.
Şefaat etmek, ile şafaate sahip olmak tamamen farklı şeyler
Konunun başında belirtiğimi gibi,Allahu Teala hesap gününde, hesaptan sonra bağışlanmayı hak edenler için şefaat (af) izni çıkartacak. İşte bu şefaaat izniniden istifade edecekler, dünya hayatında iken Allahtan başkasına yalvarmayanlar,Allahın kitabına şahitlik edenler (zuhruf 86) Allahı razı edecek sözlerde bulunanlar (taha 109) Allah tealanın şefaat iznine layık olup günahları bağışlanarak cehenneme girmekten kurtulacaklar.
Bakara 255- Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok büyüktür.
Bu ayetteki izin meseleside maalesef çarpıtılarak '' bakın Allahın izni olmadan kimse şefaat edemez'' geçiyor, demekki Allahın izin verdikleri kimseler şefaat edecekler diye insanları saptırıyorlar. Peki ya bir önceki ayeti nereye koyacağız
254- Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir.
bakara 255 teki izin ne anlama gelir
Allah’ın izniyle’ tabiriyle Allah’ın otoritesinin sınırsızlığı ve bütün inisiyatifin Allah’ın elinde olduğu vurgulanmak suretiyle konuya farklı bir uslubla, anlatım tekniğiyle açıklık getirilmektedir
Bu ifade şekli Kuran’ın anlatım tekniklerinden biridir. Bu konuda şu ayet de örnek verilebilir:
Bundan böyle sana Kur'ân'ı okutacağız da unutmayacaksın.
Yalnız ALLAH'IN DİLEDİĞİ BAŞKADIR. Çünkü o açığı da bilir, gizliyi de. (A’la suresi 6-7. ayetler)
Görüldüğü gibi ‘Allah’ın dilediği başka’ ifadesiyle yine Allah’ın mutlak inisiyatif sahibi olduğu vurgulanmaktadır. Yani bir kul unutmamaya ne kadar gayret etse de Allah dilerse unutabilir. Kainatta olup biten herşey Allah’ın onayını aldıktan sonra cereyan etmektedir.
‘Hiçbir yaprak O’nun izni olmaksızın düşmez’ ayetini hatırlayalım.
Demek ki bu ‘Allah’ın diledikleri hariç’ kalıbı Peygamberimizin bazı ayetleri unuttuğu anlamına gelmemektedir. Allah dilerse unutabilirdi. ‘Allah unutmasını dilemiştir’ şeklinde bir beyan mevcut değildir.
Tıpkı bunun gibi ‘Allah’ın izni olmadan kimse şefaat edemez.’ cümlesinden Allah’ın birilerine şefaat için izin vereceği anlamına gelmez. Yani kısaca Allah bu ayette müşriklere meydan okuyarak şu mesajı vermektdir
Siz ey müşrikler; birilerinin Allah katında şefaatçi olacağına inanıyorsunuz.Peki benim iznim olmadan bunlar nasıl şefat edecek
Necm 26 Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah'ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz
Peki bu ayeti nasıl anlamamız gerekir ?
Dikkat edilirse ayette hesap gününe dair hiç bir vurgu yoktur.Allahtan başkasının şefaatinin olmadığını bildiren ayetler de ise sürekli hesap gününe vurgu vardır.Bu vurgu çok önemli bir ayrışımdır. O takdirde meleklerin şefaatinin dünya hayatında olduğunu kuranın bütünlüğünde anlayabilriz.Evet meleklerin şefaati dünya hayatında vardır.
İlgili ayetler
Enfal 9- O vakit siz Rabbinizden yardim diliyordunuz. O da: "Ben iste ardarda bin melekle size yardım ediyorum" diye duanizi kabul buyurmustu.
Enfal 10- Bunu da Allah size sirf bir müjde olsun ve bununla kalbleriniz yatissin diye yapmisti. Yoksa zafer ancak Allah katindandir. Gerçekten Allah mutlak galiptir ve hikmet sahibidir.
Enfal 11- O sirada size, yine katından bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku sardırıyordu, sizi temizlemek, seytanin vesvesesini sizden gidermek, yüreklerinize kuvvet vermek ve ayaklarinizi saglam durdurmak için gökten üzerinize yagmur indiriyordu.
Enfal 12- Iste o anda Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: Ben sizinle beraberim, müminlere sebat verin. Kâfirlerin yüregine korku salacagim, hemen boyunlarinin üstüne vurun, parmaklarına, parmaklarına vurun".
Tevbe 25- Inkâr kabul etmez bir durumdur ki, Allah size birçok yerde yardim etti. Özellikle Huneyn Günü ki, o gün kendi çoklugunuz size güven vermisti de o gün size onun bir faydasi olmamisti. Yeryüzü bütün genisligine ragmen basiniza dar gelmisti. Sonra da bozguna ugrayarak gerisin geri dönüp kaçmaya baslamistiniz.
Tevbe 26- Sonra Allah, Resulünün üzerine ve müminlerin üzerine sekinetini (kalplere huzur veren rahmetini) indirdi ve gözle görmediginiz (melek) orduları indirdi de kendisini tanimayan kâfirleri azaba ugratti. Ve o kâfirlerin cezasi iste budur.
Zaten şefaat kavramı yardım anlamınıda içinde barındırmaktadır.Dolayısıyla dünya hayatında Allahın razı olduğu kimseler için, Allahın izni ile meleklerin şefaati (yardımı) vardır
Sonuç
Ahirette, Allahtan başkasının şefaatine inanalar Allaha ortak koşmaktadırlar.Zira Subhanallahi ve teala
ŞERİKİ YEVMİDDİN değil
MALİKİ YEVMİDDİN dir
İşte namaz ve işte fatiha suresi
Fatiha suresinde okuduğumuz bu ayet herhangşi sıradan bir dua değil, her gün her namazda Allaha verdiğimiz sözdür.Sözünden dönüp birilerinin hesap gününüde şefaat yetkisine inamak ise şüphesiz Allaha ortak koşmaktır
Önce ayetlerin arapçalarına bakalım,
Euzübillahimeneşşeytanirracim,
2:48 Ve hiç kimsenin, hiç kimse adina bir sey ödemeyecegi, hiç kimsenin sefaatinin kabul edilmeyecegi, hiç kimseden bir fidye alinmayacagi ve yardim görülmeyecegi bir günden sakinin.
Ayet "ve" baylacıyla başlamış, bu yüzden önceki ayete de bakmamız gerekiyor.
2:47 Ey Israilogullari, size bagisladigim nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kildigimi hatirlayin.
Hitap görülüyor ki, israiloğullarına.Ama bu hitabın israiloğullarına olması "kişi / kimse / nefis şefaati" nin hiçbir fayda sağlayamayacağı gerçeğini değiştirmez.Burada "kişi / kimse / nefis şefaati" denmesinin sebebi, ayette kullanılan "şefaat" kelimesinin cins isim şeklinde kullanılmasıdır.
6:70 Dinlerini bir oyun ve eglence (konusu) edinenleri ve dünya hayati kendilerini magrur kilanlari birak. Onunla (Kur'an'la) hatirlat ki, bir nefis, kendi kazandiklariyla helake düsmesin; (böylesinin) Allah'tan baska ne bir velisi, ne bir sefaatçisi vardir; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. Iste onlar, kazandiklari nedeniyle helake ugrayanlardir; küfre saptiklarindan dolayi onlar için çilginca kaynar sular ve acikli bir azab vardir.
Burada da görüleceği üzere "şefaat" kelimesi cins isim olarak kullanılmış."kişi / kimse / nefis" şefaatinin hiçbir şeye yaramayacağı tekrar ortaya konmuş.Ayrıca dikkat edilmelidir ki, önceki ayette olduğu gibi burada da, kimsenin şefaatinin fayda sağlamayacağı sayılırken, bu konuda verecekleri fidyenin de alacakları yardmında bir yarar sağlamayacağı belirtilmiş.
6:51 Rablerine (götürülüp) toplanacaklarindan korkanlari onunla (Kur'an'la) uyarip-korkut; onlar için ondan baska ne velileri vardir ne sefaatçileri. Umulur ki korkup-sakinirlar.
Bu ayette Rablerine toplanacaklarından korkanlar için kişi şefaatçilerinin olmadığı belirtilerek, şefaatin yalnız Allah tan olduğu gerçeği / hatırlatması tekrar gözler önüne seriliyor.
2:123 Ve hiç kimsenin hiç kimse adina bir sey ödeyemeyecegi, hiç kimseden fidye alinmayacagi ve hiç kimsenin sefaatinin kabul edilmeyecegi ve yardim görülmeyecegi bir günden sakinin.
Başka söze gerek yok ayet ortada.Burada da kişi / kimse / nefis şefaatinden bahsedilmekte.Bu tip şefaatin kabul edilmeyeceği net ve açık bir şekilde ortaya konmaktadır.
32:4 Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasinda olanlari alti günde yaratti, sonra arsa istiva etti. Sizin O'nun disinda bir yardimciniz ve sefaatçiniz yoktur. Yine de ögüt alip-düsünmeyecek misiniz?
Şimdi de gerçek şefaatin kime ait olduğuna bakalım,
39:43 Yoksa Allah'tan baska sefaat ediciler mi edindiler? De ki: "Ya onlar, hiç bir seye malik degillerse ve akil da erdiremiyorlarsa?"
39:44 De ki: "Sefaatin tümü Allah'indir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."
(şefaatin tümü) ibaresine dikkat edelim.Şefaat kelimesinin önündeki "el-" takısına yani harfi tarife dikkat edelim.Ve gerçek şefaatin tümünün Allah'a ait olduğunu görelim.
Şefaate malik değildirler, El-Rahman'ın indinden ahit almışların dışındakiler.
Dikkat edin burada şefaat etme hakkından falan bahsedilmiyor, sadece şefaate malik yani sahip olmaktan bahsediliyor.Şefaate malik olanlar kimlermiş, El-Rahman'ın indinden ahit almışlar.
20:109 O gün şefaat yarar sağlamaz, ancak Rahmânın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimse müstesnâ.
Dikkat edin başkasının şefaatinden bahsedilmiyor, Allah'ın şefatinin kimlere fayda sağlayacağından bahsediliyor.
34:23 O'nun indinde izinlinin dışında sefaat yarar saglamaz. En sonunda kalplerinden korku giderilince (birbirlerine
"Rabbiniz ne buyurdu?" derler, "Hak olani" derler. O, çok yücedir, çok büyüktür.
Açık ve seçik görüldüğü üzere Allah'ın şefaatinden başkasının şefaati kabul edilmez.Kısaca şefaatin tümü Allah'ındır.
39:44 De ki: "Sefaatin tümü Allah'indir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."