METATRON VE SAMAEL
Dr.Hakkı Açıkalın
Bu iki ismi yanyana görenler ve mevzuyu bilenler ilk bakışta şaşırabilirler zira birincisi büyük bir meleği ifâde ederken diğeri Şeytan’a tekâbül eder. Peki bu iki zıd kavramı yanyana getirmekten murad nedir? Burada, Yahudi ve daha sonra da Hristiyan ilâhiyatında Melek bahsinin ele alınış biçimlerini anlamaya çalışmak ve paradoksları ortaya koymaktır.
Metatron;
Yahudi esoterizminde (Kabbalizm) “Metatron” isimli meleğe özel bir önem atfedilir. Esoterik Anjeloloji’de (Melekbilim), Krallarının (önderlerinin, ilâhlarının) önünde (yanında) duran, O’nun tahtını muhafaza etmekle görevli bir grup büyük Melekten (Archanges-Arhangelos) bahsedilir. [Arhangelos kelimesi Yunanca olup Batı dillerine Archanges-Büyü Melekler olarak geçmiştir. Yunanca; Arhi: Başlangıç, temel ilke, ilk, eski, temel anlamına-Angelos ise “Melek” mânâsına gelmektedir. İslâm’da Âlun, Âliyun veya İlliyun gibi isimlerle karşılanan Arhangelos. İbrânîcesi ise Elyomin’dir. Kelimenin aslı ise Ârâmîce Alyum veya Elyun kelimesi, Yunanca’daki “İlios”-Güneş kelimesinin de bu kelimelerle irtibâtı olduğu savı var]. Bu melekler, “Suret’in prensleri veya Suret’in ilkeleri” olarak da adlandırılırlar. Buradaki “Suret”ten kasıt, “Allah’ın Vechi” olup, bu melekler “Allah’ın Vechini” muhafaza etmekle görevlidirler. Muhafazadan kasıt da, Vechullah’ı perdelemek, gizlemek, gölgelemektir.
Metatron ismi, Babil Talmud’unda 3 yerde geçer; Hagigah 15 a bölümünde, Elisha b. Avuyah’ın, Metatron’u oturur vaziyette gördüğü ve “belki de iki ayrı kudret mevcuttur” dediği yazılıdır ki, problem de buradan kaynaklanmaktadır. Daha sonra Hristiyan anjelolojisine de sirâyet eden bu tartışma, Metatron’un, ‘imtiyazlı bir Melek’mi yani kendisine ‘oturma izni verilmiş’ yegâne Melek mi (diğer bütün meleklerin ayakta durduğu ve Allah’ın tahtını öylece beklediği kabul edilir) yoksa ‘alternatif-ikinci’ bir ‘İlâh’ mı? olduğu konusunu gündeme getirmiştir. Bazı Talmud uzmanlarına göre, Metatron ‘oturma iznine haiz tek Melek’tir, bunun sebebi de O’nun ‘Göğün Kâtibi’ [Le Scribe Céleste, Gramateus ton Uranon] olması ve İzraël’in iyi fiillerini kaydetmesidir.
Sanhedrin 38 b bölümünde ise, Eski Ahid’in Exodus (Çıkış) bölümünün 23. Bâb, 21. Âyet’iyle ilgili bir tartışma vardır. Mezkur bölümde, “O’nun karşısında sakının [O’nunla çatışmayın] ve O’nun sözünü dinleyin, O’na karşı koymayın; çünkü suçunuzu bağışlamayacaktır; çünkü benim ismim O’ndadır” denmektedir. Sanhedrin bölümünde, bu âyetten yola çıkılarak, Metatron’un “Efendi’nin [Allah’ın] Meleği” gibi bir statüsü olmak gerektir mantığı hâkimdir. Bazı başka müfessirler ise, âyette zikredilen ‘O’nun aslında ‘Metatron’ olduğu iddiasını öne sürerler. Hâl böyle olunca, ortaya ‘ikinci bir ilâh’ fikri çıkmaktadır. Heretikler (Yahudi-Hristiyan din sapkınları olarak kabul edilen müfessirler), buradan yola çıkarak şu soruyu sorarlar: Exodus (Çıkış) bölümünün 24. Bâb, 1. Âyet’inde neden, “Ve Musa’ya dedi ki,… Rabb’e doğru çıkınız-yükseliniz” denmektedir de, “Bana doğru çıkın-yükselin” denmemektedir. Yahudi-Hristiyan ilâhiyatçılar bu soruya net bir cevab verememektedirler. Dolayısıyla âyetin kime atıfta bulunduğu netleştirilememektedir. Çok sayıda müfessir, âyetin Metatron’a referans teşkil ettiğini ve onun isminin, ‘Efendisi’nin ismi gibi (aynı) olduğunu söylerler. Eğer böyle tefsir edilirse, Metatron, ikinci-alternatif bir İlâh olarak ortaya çıkar ki, bu bir ‘düalizm’i (İkicilik) beraberinde getirir. Heretikler’in çoğu da bu konuya değinerek, ‘Monoteizm’in (Tekilâhlılığın) boşa düştüğünü ileri sürerler. Bir başka te’vil de şudur: “O’na karşı olma, O’nunla çatışma” âyetinden anlaşılması gerekenin, “O’nun için beni değiştirme” olduğudur. Bu çok riskli bir te’vil zira burada Metatron’la Allah arasında sanki bir çatışma varmış mânâsı çıkar ki, bunda ‘Düalizm’ muhakkak olur.
Bu tartışmaların sonunda, bazı Talmudçular, “Metatron küçük Yahveh’dir-Yehova’dır” diyerek, onu ‘Küçük İlâh’ ilân etmişlerdir. Yani ortada iki tane Yehova vardır ve bu durum, bu muharref dinleri monoteistlik seviyesinden de indirir ve çok ilâhlı hâle getirir.
Metatron, Melek Jahoel’e bağlamaktadır ki, bu Melek, Hz. İbrahim’in Kıyâmeti’nde zikredilmektedir. Buna göre, Allah’ın ‘Tetragram’ (Totrossiah) ismi Metatron’da tecelli eder. [Tetragram kelimesi Yunanca olup, Tetra: Dörtlü, dört adet ve Grama: Harf kelimelrinin yanyana gelmesinden oluşur. Yani 4 harfli, 4 harf anlamına gelir. Yahudi esoterizminde Allah’ın isimlerinden birinin Tetragram olmasının nedeni, İbrânîce Yahveh-Yehova kelimesini oluşturan 4 harftir: Yod-Heh-Wov-Heh yani Y-H-W-H. Daha sonra göreceğimiz üzere, Metatron kelimesi de Yunanca’dır]. Jahoel adlı büyük meleğe taalluk eden bütün bu sıfatların müteâkiben Metatron’a geçtiği kabul edilir ki, burada ortaya Melekler’in birbirlerinin vârisleri olduğu gibi çarpık bir tez daha ortaya çıkmaktadır. Jahoel’in ismi “Efendisi’nin-Allah’ın” ismi gibidir ve Yahweh’in bütün harflerini içerir: Y-H-W-L. Bu bağlamda, Jahoel’in diğer tüm muadil varlıkların (Melekler) üzerinde bir kudrete sahib olduğu düşünülür. (Bu Yahudi tarzı tefsir âdeta bir hastalıktır ve illâ ki, Allah’a bir alternatif, bir yedek ilâh, sanki onun gölgesi olan bir rezerv ilâh ihdas etme eğilimindedir. Hattâ o kadar ileri gider ki, İlâhı’nı yeryüzüne indirip insanlarla güreştirmekten geri durmaz). Görüldüğü gibi, Jahoel’e de “Küçük İlâh” veya “Küçük Efendi” sıfatı verilmektedir. Bu inanışın kökleri Kıptî ve Mandeen kaynaklarında mevcut. Mandeen inanışında “Yorba” veya “Yorbah”, “Büyük Efendi”yi temsil eder.
Yine Metatron, Rabb’la yürüyen ve insanlıktan melekliğe terfî ederek Arş’a yükselen bir varlık olarak da ele alınır. Daha sonraları, insanların fiillerini kaydeden kâtip rolünü üstlenmiş ve tekâmülü bu şekilde tezâhür etmiştir. Bu rolünün yanısıra, Gök Mahkemesi’nde yargılanan İzraël’in müdâfasını da üstlenmiştir.
Ezekiel peygamberin vizyonları (görümleri) kitabında da Metatron’dan bahsedilmektedir. Merkavah (Vasıta-Burak) kültünde de, onun Arş Mâbedi’nde “Büyük Rahip” gürevini aldığı ve Mikail isimli büyük meleğin vazifesine de ortak olduğu ifâde edilir. Yine, kendine ait bir kürsü (tabernaculum) sahibi olduğu ve Na’ar (erişkinlerin hizmetkârı, erişkinleri eğiten) olduğu da belirtilir.
Şi’ur Qomah (Beden’in ölçüsü, Taht’ın üzerindeki gölge) kitabında, Metatron isminin, 6 ve 7 harfli olarak 2 biçimde yazıldığı belirtilir: Birincisi; 6 harfli, Mem-Tes-Tes-Reş-Wov-Nun, ikincisi ise; 7 harfli, Mem-Yod-Tes-Tes-Reş-Wov-Nun biçiminde olup 7 harfle yazılan Metatron’un Kabbala’nın 10. Ilkesi olan Şekhinah’a tekâbül ettiği buna karşılık 6 harfle yazılan Metatron’un Henoch’a tekâbül ettiği belirtilir. Henoch’un kudreti, Şekhinah’a göre daha azdır.
Metatron kelimesi Yunanca’dır. Meta: Öte, sonra ve Thrônos: Taht kelimelerinin birleşmesinden oluşmuş olup, “Taht ile, tahtla beraber” anlamına gelir. Buradaki tahttan kasıt, Allah’ın tahtıdır.
Dikkat edilirse, Metatron, Tetragram, Pentagram, Heksagram, Arhangelos gibi birçok Yunanca kavramın, Yahudi-Hristiyan ilâhiyatını donatmış olması ve bunlara Kıptî kaynak ve kavramlarının eklenmesi [Kıptî alfabesi, Yunan alfabesinin hemen hemen aynısıdır] ve birçok Kıptî-Yunan sembolünün Yahudi-Hristiyan mistisizminde yer bulması, bu iki muharref dinin kaynaklarında eski Mısır-eski Yunan ve Mandeen dinlerinin bulunduğuna bir işâret teşkil etmektedir. Haç sembolünün de, Eski Yunan, Eski Mısır ve Hint mistisizminin sembolleri olduğu da bilinmektedir ve Eski Mısır haçı ilâhe İsis’i sembolize etmektedir. Metatron’a Tetragram isminin yüklenmesinin sebebi ise, Taht’ın başmuhafızı olarak, 4 bir yanını, Yahweh’in 4 harfiyle kuşatmış olmasındandır. Şimdi bir başka varlığa geçelim.
Samael;
Samael, Judaizm’de Şeytan’ın temel ismidir. Kavram, ilk olarak Henoch’un Kitabı’nda (yahudi versiyonu), Melekler’in Düşüşü bölümünde geçer. Burada, düşen meleklerden kasıt, “Allah’la çatışan melekler”dir. Kitabın yunanca versiyonunda kavram, ‘Samani’ ve ‘Semiel’ olarak geçer. Kilise babası İren’e göre, ‘Ofistler’ (Yılancılar [Ofis: Eski Yunanca yılan mânâsına. Trabzon’un Of ilçesinin ismi de buradan gelir. Modern yunanca’ya ‘Fidi’ olarak geçmiştir]) ‘Yılan’a iki isim vermektedirler: Mikail ve Samael. Bizanslı Syncellius ise, ‘Samiel’ ismini kullanır. Kelimenin orijini İbrânîce “Sâmî”dir (Sameh-Mem-Yod) ve kavram “Âmâ” mânâsını yüklenir. (Kör Şeytan misâline dikkat). Baruh’a göre, melek Samuel, Âdem’in cennetten kovuluşuna neden olan ‘üzüm’ün (şarabın) tohumunu atmış, bu nedenle lânetlenmiş ve bilâhare ‘Satan’ (Şeytan) hâline gelmiştir. Yine Samael’in, Âdem’e ‘yılan’ kılığında göründüğü de aynı kaynakta belirtilir. Yine Beliar (Belial) ismi de Samael’le aynı anlamda kullanılır. Sibilya kâhinleri arasında ise, “Hüküm Melekleri” arasında zikredilir. Merkavah ordularının dışındaki (karşısındaki) varlıklar arasında kabul edilir. Muhtelif eserlerde, Samuel “Âmâ İlâh” olarak ele alınır ve, “Melânet’in Kuvvetleri”nin en önemli efendilerinden biri olarak kabul edilen Jaldabaoth’la özdeşleştirilir. Bu yaklaşımlar genelde, terkipçi (senkretist-sinkritikos) bir yahudi tarikatı olarak kabul edilen “Ofistler”e (Yılancılar, Yılan hayranları) aittirler. Süleyman’ın Ahdi’nde (Testamentum Salomonis), Samael, ‘Cinler’in Lideri’ olarak zikredilir. Mandeen kaynaklarında ise, “Simyael, Körlüğün mes’ul cini” olarak ifâde edilir. Rabinik gelenekte, “Mısır’dan Çıkış’ta Mikail ve Samael, Şekhinah’ın önünde duruyorlardı” biçiminde bir ifâde vardır. Hama ben Hanina’nın yazılarında, Yakub’un melekle yaptığı kavga sırasında, Eşav’ın muhafızı konumundadır. Exodus 14-25’te Samael olumlu bir rol üstlenir ve Kızıldeniz yarılması esnasında Fira’vn ordusunun arabalarının tekerleklerini geriye doğru hareket ettirir. Yahudi ebcedinde (gematria), Samael, ‘Afan’ kelimesinin sayısal eşdeğeridir. Afan, tekerlek anlamına gelmektedir. Döteronom Rabba kitabında Samael’den, “Fenâ Samael, bütün kötü cinlerin lideri” diye bahsedilir. Henoch kitabının yahudi versiyonunda, “Bütün Gök krallıklarından daha büyük” bir krallığa sahib olduğu belirtilir. Düşüşünden evvel, 12 kanatı olduğu ve Hayyot’lardan (göklerin aziz varlıkları olarak tanımlanırlar) ve Şerafimler’den daha üstün olduğu söylenir. Yine Samael, bütün milletlerden sorumlu olduğu hâlde sâdece İzraël üzerinde, ‘Büyük Özür’ günü hariç hiçbir tahakkümü yoktur. Onunla, İzraël’in muhafızı olduğu iddia edilen Mikail arasında sürekli bir çatışma hüküm sürer ve bu çatışma ancak Zaman’ın bitiminde neticelenecektir. O ânda Samael demirlere çakılacaktır. İbranî astrolojisinde Samael, Mars’tan sorumludur. Bu yaklaşımın arkasında, Harran’da yaşayan Sâbiyyun’un fikri vardır. Sâbiyyun, Mars’a, Mara Samia (Kör Kavs, Kör Yay) diyorlardı. Sefer Razi’el kitabında da “Salı” gününün (Mardi) sorumlusudur. Yakub ha-Kohen isimli İspanyol kabbaliste göre, Samael’in ismi Sar Suma’dır (Kör Melek). Isaac Luria ise onu Sameh Mem (SM) diye adlandırır.
Buhârî’nin Ebu Hüreyre (RA) hazretlerinden rivâyet ettiği uzunca bir Hadîsi Şerif’in bir bölümü şöyle: “… Cehennemde Sâdan dikenlerine benzer çengeller vardır; Sâdan çengellerini gördünüz mü? ‘Evet’ dediler. ‘Onlar bu Sâdan dikenlerine benzerler. Fakat onların ne kadar büyük olduklarını Allah’tan başka kimse bilemez…”
Samael demirlere çakılacak veya demirlere asılacak. Sâdan çengelleri. Sâdan-Satan-Şeytan…
Tilki Günlüğü, Cild 4, sahife 521
Sâm: Ölüm. Yeraltındaki altın damarı. Gökkuşağı. Ateş. Sersemlik hatalığı. Hz. Nuh’un oğullarından birinin ismi… Sa’m: Soymak… Sam’â: Küçük kulaklı kadın. Kuvvetlenip olgunlaşan ot… Samâm: Belâ. Zahmet, meşakkat… Samem: Sağırlık… Samîm: İç, asıl, öz… Sâmân: Servet. Zenginlik. Rahat. Dinçlik. Düzen, tertib. Bir kimsenin varı-yoğu, serveti… Sâmin: Sekizinci… Sâmin: Semiz, yağlı, besili… Samiîn: Dinleyiciler. İcraatla alâkadar olmayıp dinleyici olanlar… Samha: Kolaylık. Asânlık, Suhulet.
Sâmm(e): Zehirleyen. Ağulu. Sam yeli denen öldürücü rüzgâr… Samm: Sağır olmak. Şişenin ağzını tıkamak… Samm: Katı, sağlam ve sert madde. Vurmak… Sammâ: Sesi çıkmayan, sessiz. Sağır ve dilsiz. Katı ve som kaya… Sammâ: Katı taş. Sağlam ve sert yer. Belâ. Zahmet, meşakkat… Sâmme: Zehirli hayvan… Samsam: Keskin olmak, keskin kılıç… Samsame: Cemaat, topluluk, bölük… Semsem: Tilki. Bir yerin adı.
Sâm, ölüm, belâ, Beliar-Belial, zehirli, zehirleyen, öldürücü rüzgâr, zehirli hayvan, sağır ve dilsiz, Âmâ, Âmâ ilâh, Kör, Kör Şeytan…
Sameh: “S”: Samael veya Semiel. Sâmî kelimesinden, Âmâ mânâsına, Şeytan, Kör Şeytan, Âmâ İlâh, hakikate âmâ kalan. Yahudi ebcedindeki değeri 60. Samael’in ebced değeri, 130.
Mem: “M”: Metatron. Taht muhafızı, muallim Melek. Melâik-i Mukarreb’den biri. Ebced değeri, 308.
Karh: Hasta olmak, yaralama, bedendeki yara, su olmayan yerde kuyu kazmak. Kaf-re-ha: 100-200-8: 308
Hark: Yakmak, yanmak, yangın: Ha-re-kaf: 8-200-100: 308
Hırk: Törpülemek, kızgınlıktan dolayı diş gıcırdatmak, bir şeyi dürtmek: Ha-re-kaf: 8-200-100: 308.
Gölgeler: Kef-vav-lâm-kef-elif-lâm-elif-re: 20-6-30-20-1-30-1-200: 308
Arvasî: Elif-re-vav-elif-sad-ye: 1-200-6-1-90-10: 308
Sâm: Yeraltındaki altın damarı. Gökkuşağı. Ateş. Hz. Nuh’un oğullarından birinin ismi… Samîm: İç, asıl, öz… Sâmân: Servet. Zenginlik. Rahat. Dinçlik. Düzen, tertib. Bir kimsenin varı-yoğu, serveti… Sâmin: Sekizinci… Samiîn: Dinleyiciler. Samm: Katı, sağlam ve sert madde. Vurmak. Katı ve som kaya… Sammâ: Katı taş. Sağlam ve sert yer. Zahmet, meşakkat… Samsam: Keskin olmak, keskin kılıç… Samsame: Cemaat, topluluk, bölük… Semsem: Tilki.
Salih Mirzâbeyoğlu: Altın damarı, gökkuşağı, Ateş, iç, asıl, öz, servet, zenginlik, dinçlik, düzen, tertib, varımız-yoğumuz, sağlam, sert, som kaya, katı taş, zahmet, keskin, keskin kılıç, cemaat, Tilki.
İbrîz: Hâlis altın, saf altın. Yah. Ebced’inde: Yod-Beis-Reş-yod-zayn: 10-2-200-10-7: 229.
Meşhed: Bir kimsenin şehid düştüğü yer, insanların cemaat olarak hazır olacakları yer, İran’da bir şehir. Yah. Ebced’inde: Mem-Şin-Heh-Daled: 40-300-5-4: 349.
Mehdî: Mem-Heh-Daled-Yod: 40-5-4-10: 59.
Mahya: Hayat, canlılık: Mem-Hes-Yod-Alef: 40-8-10-1: 59.
Haym: Hayat. Hes-Alef-Yod-Mem: 8-1-10-40: 59.
Yahudi ebcedinde: Mem-Yod-Reş-Zayn-Beis-Yod-Wov-Gimel-Lamed-Wov.
Salih: Sameh-Lamed-Yod-Heh: 60-30-10-5: 105
Âdil: Ayin-Alef-Daled-Lamed: 70-1-4-30: 105
Âdil Salih: Ùnlü bir sürrealist ressam, Trabzonlu.
Sehm: Ok, hisse, nasib, kısım, hazine geliri, korku, dehşet, hazz, yay, kavs: Sameh-Heh-Mem: 60-5-40: 105
Semâd: Gül: Sameh-Mem-Alef-Daled: 60-40-1-4: 105.
Mirzâbeyoğlu: Mem-Yod-Reş-Zayn-Beis-Yod-Wov-Gimel-Lamed-Wov.
40-10-200-7-2-10-6-3-30-6: 314
Meshur: Büyülenmiş, sihirlenmiş, büyülü gibi tutkun. Mem-Sameh-Hes-Wov-Reş: 40-60-8-6-200: 314.
Büyülü gibi tutkun Mirzâbeyoğlu.
Salih Mirzabeyoglu: 419.
İzzet: Yod-Zayn-Zayn-Tof: 10-7-7-400: 424. Salih İzzet Mirzâbeyoğlu: 843.
TR-FORUM
Dr.Hakkı Açıkalın
Bu iki ismi yanyana görenler ve mevzuyu bilenler ilk bakışta şaşırabilirler zira birincisi büyük bir meleği ifâde ederken diğeri Şeytan’a tekâbül eder. Peki bu iki zıd kavramı yanyana getirmekten murad nedir? Burada, Yahudi ve daha sonra da Hristiyan ilâhiyatında Melek bahsinin ele alınış biçimlerini anlamaya çalışmak ve paradoksları ortaya koymaktır.
Metatron;
Yahudi esoterizminde (Kabbalizm) “Metatron” isimli meleğe özel bir önem atfedilir. Esoterik Anjeloloji’de (Melekbilim), Krallarının (önderlerinin, ilâhlarının) önünde (yanında) duran, O’nun tahtını muhafaza etmekle görevli bir grup büyük Melekten (Archanges-Arhangelos) bahsedilir. [Arhangelos kelimesi Yunanca olup Batı dillerine Archanges-Büyü Melekler olarak geçmiştir. Yunanca; Arhi: Başlangıç, temel ilke, ilk, eski, temel anlamına-Angelos ise “Melek” mânâsına gelmektedir. İslâm’da Âlun, Âliyun veya İlliyun gibi isimlerle karşılanan Arhangelos. İbrânîcesi ise Elyomin’dir. Kelimenin aslı ise Ârâmîce Alyum veya Elyun kelimesi, Yunanca’daki “İlios”-Güneş kelimesinin de bu kelimelerle irtibâtı olduğu savı var]. Bu melekler, “Suret’in prensleri veya Suret’in ilkeleri” olarak da adlandırılırlar. Buradaki “Suret”ten kasıt, “Allah’ın Vechi” olup, bu melekler “Allah’ın Vechini” muhafaza etmekle görevlidirler. Muhafazadan kasıt da, Vechullah’ı perdelemek, gizlemek, gölgelemektir.
Metatron ismi, Babil Talmud’unda 3 yerde geçer; Hagigah 15 a bölümünde, Elisha b. Avuyah’ın, Metatron’u oturur vaziyette gördüğü ve “belki de iki ayrı kudret mevcuttur” dediği yazılıdır ki, problem de buradan kaynaklanmaktadır. Daha sonra Hristiyan anjelolojisine de sirâyet eden bu tartışma, Metatron’un, ‘imtiyazlı bir Melek’mi yani kendisine ‘oturma izni verilmiş’ yegâne Melek mi (diğer bütün meleklerin ayakta durduğu ve Allah’ın tahtını öylece beklediği kabul edilir) yoksa ‘alternatif-ikinci’ bir ‘İlâh’ mı? olduğu konusunu gündeme getirmiştir. Bazı Talmud uzmanlarına göre, Metatron ‘oturma iznine haiz tek Melek’tir, bunun sebebi de O’nun ‘Göğün Kâtibi’ [Le Scribe Céleste, Gramateus ton Uranon] olması ve İzraël’in iyi fiillerini kaydetmesidir.
Sanhedrin 38 b bölümünde ise, Eski Ahid’in Exodus (Çıkış) bölümünün 23. Bâb, 21. Âyet’iyle ilgili bir tartışma vardır. Mezkur bölümde, “O’nun karşısında sakının [O’nunla çatışmayın] ve O’nun sözünü dinleyin, O’na karşı koymayın; çünkü suçunuzu bağışlamayacaktır; çünkü benim ismim O’ndadır” denmektedir. Sanhedrin bölümünde, bu âyetten yola çıkılarak, Metatron’un “Efendi’nin [Allah’ın] Meleği” gibi bir statüsü olmak gerektir mantığı hâkimdir. Bazı başka müfessirler ise, âyette zikredilen ‘O’nun aslında ‘Metatron’ olduğu iddiasını öne sürerler. Hâl böyle olunca, ortaya ‘ikinci bir ilâh’ fikri çıkmaktadır. Heretikler (Yahudi-Hristiyan din sapkınları olarak kabul edilen müfessirler), buradan yola çıkarak şu soruyu sorarlar: Exodus (Çıkış) bölümünün 24. Bâb, 1. Âyet’inde neden, “Ve Musa’ya dedi ki,… Rabb’e doğru çıkınız-yükseliniz” denmektedir de, “Bana doğru çıkın-yükselin” denmemektedir. Yahudi-Hristiyan ilâhiyatçılar bu soruya net bir cevab verememektedirler. Dolayısıyla âyetin kime atıfta bulunduğu netleştirilememektedir. Çok sayıda müfessir, âyetin Metatron’a referans teşkil ettiğini ve onun isminin, ‘Efendisi’nin ismi gibi (aynı) olduğunu söylerler. Eğer böyle tefsir edilirse, Metatron, ikinci-alternatif bir İlâh olarak ortaya çıkar ki, bu bir ‘düalizm’i (İkicilik) beraberinde getirir. Heretikler’in çoğu da bu konuya değinerek, ‘Monoteizm’in (Tekilâhlılığın) boşa düştüğünü ileri sürerler. Bir başka te’vil de şudur: “O’na karşı olma, O’nunla çatışma” âyetinden anlaşılması gerekenin, “O’nun için beni değiştirme” olduğudur. Bu çok riskli bir te’vil zira burada Metatron’la Allah arasında sanki bir çatışma varmış mânâsı çıkar ki, bunda ‘Düalizm’ muhakkak olur.
Bu tartışmaların sonunda, bazı Talmudçular, “Metatron küçük Yahveh’dir-Yehova’dır” diyerek, onu ‘Küçük İlâh’ ilân etmişlerdir. Yani ortada iki tane Yehova vardır ve bu durum, bu muharref dinleri monoteistlik seviyesinden de indirir ve çok ilâhlı hâle getirir.
Metatron, Melek Jahoel’e bağlamaktadır ki, bu Melek, Hz. İbrahim’in Kıyâmeti’nde zikredilmektedir. Buna göre, Allah’ın ‘Tetragram’ (Totrossiah) ismi Metatron’da tecelli eder. [Tetragram kelimesi Yunanca olup, Tetra: Dörtlü, dört adet ve Grama: Harf kelimelrinin yanyana gelmesinden oluşur. Yani 4 harfli, 4 harf anlamına gelir. Yahudi esoterizminde Allah’ın isimlerinden birinin Tetragram olmasının nedeni, İbrânîce Yahveh-Yehova kelimesini oluşturan 4 harftir: Yod-Heh-Wov-Heh yani Y-H-W-H. Daha sonra göreceğimiz üzere, Metatron kelimesi de Yunanca’dır]. Jahoel adlı büyük meleğe taalluk eden bütün bu sıfatların müteâkiben Metatron’a geçtiği kabul edilir ki, burada ortaya Melekler’in birbirlerinin vârisleri olduğu gibi çarpık bir tez daha ortaya çıkmaktadır. Jahoel’in ismi “Efendisi’nin-Allah’ın” ismi gibidir ve Yahweh’in bütün harflerini içerir: Y-H-W-L. Bu bağlamda, Jahoel’in diğer tüm muadil varlıkların (Melekler) üzerinde bir kudrete sahib olduğu düşünülür. (Bu Yahudi tarzı tefsir âdeta bir hastalıktır ve illâ ki, Allah’a bir alternatif, bir yedek ilâh, sanki onun gölgesi olan bir rezerv ilâh ihdas etme eğilimindedir. Hattâ o kadar ileri gider ki, İlâhı’nı yeryüzüne indirip insanlarla güreştirmekten geri durmaz). Görüldüğü gibi, Jahoel’e de “Küçük İlâh” veya “Küçük Efendi” sıfatı verilmektedir. Bu inanışın kökleri Kıptî ve Mandeen kaynaklarında mevcut. Mandeen inanışında “Yorba” veya “Yorbah”, “Büyük Efendi”yi temsil eder.
Yine Metatron, Rabb’la yürüyen ve insanlıktan melekliğe terfî ederek Arş’a yükselen bir varlık olarak da ele alınır. Daha sonraları, insanların fiillerini kaydeden kâtip rolünü üstlenmiş ve tekâmülü bu şekilde tezâhür etmiştir. Bu rolünün yanısıra, Gök Mahkemesi’nde yargılanan İzraël’in müdâfasını da üstlenmiştir.
Ezekiel peygamberin vizyonları (görümleri) kitabında da Metatron’dan bahsedilmektedir. Merkavah (Vasıta-Burak) kültünde de, onun Arş Mâbedi’nde “Büyük Rahip” gürevini aldığı ve Mikail isimli büyük meleğin vazifesine de ortak olduğu ifâde edilir. Yine, kendine ait bir kürsü (tabernaculum) sahibi olduğu ve Na’ar (erişkinlerin hizmetkârı, erişkinleri eğiten) olduğu da belirtilir.
Şi’ur Qomah (Beden’in ölçüsü, Taht’ın üzerindeki gölge) kitabında, Metatron isminin, 6 ve 7 harfli olarak 2 biçimde yazıldığı belirtilir: Birincisi; 6 harfli, Mem-Tes-Tes-Reş-Wov-Nun, ikincisi ise; 7 harfli, Mem-Yod-Tes-Tes-Reş-Wov-Nun biçiminde olup 7 harfle yazılan Metatron’un Kabbala’nın 10. Ilkesi olan Şekhinah’a tekâbül ettiği buna karşılık 6 harfle yazılan Metatron’un Henoch’a tekâbül ettiği belirtilir. Henoch’un kudreti, Şekhinah’a göre daha azdır.
Metatron kelimesi Yunanca’dır. Meta: Öte, sonra ve Thrônos: Taht kelimelerinin birleşmesinden oluşmuş olup, “Taht ile, tahtla beraber” anlamına gelir. Buradaki tahttan kasıt, Allah’ın tahtıdır.
Dikkat edilirse, Metatron, Tetragram, Pentagram, Heksagram, Arhangelos gibi birçok Yunanca kavramın, Yahudi-Hristiyan ilâhiyatını donatmış olması ve bunlara Kıptî kaynak ve kavramlarının eklenmesi [Kıptî alfabesi, Yunan alfabesinin hemen hemen aynısıdır] ve birçok Kıptî-Yunan sembolünün Yahudi-Hristiyan mistisizminde yer bulması, bu iki muharref dinin kaynaklarında eski Mısır-eski Yunan ve Mandeen dinlerinin bulunduğuna bir işâret teşkil etmektedir. Haç sembolünün de, Eski Yunan, Eski Mısır ve Hint mistisizminin sembolleri olduğu da bilinmektedir ve Eski Mısır haçı ilâhe İsis’i sembolize etmektedir. Metatron’a Tetragram isminin yüklenmesinin sebebi ise, Taht’ın başmuhafızı olarak, 4 bir yanını, Yahweh’in 4 harfiyle kuşatmış olmasındandır. Şimdi bir başka varlığa geçelim.
Samael;
Samael, Judaizm’de Şeytan’ın temel ismidir. Kavram, ilk olarak Henoch’un Kitabı’nda (yahudi versiyonu), Melekler’in Düşüşü bölümünde geçer. Burada, düşen meleklerden kasıt, “Allah’la çatışan melekler”dir. Kitabın yunanca versiyonunda kavram, ‘Samani’ ve ‘Semiel’ olarak geçer. Kilise babası İren’e göre, ‘Ofistler’ (Yılancılar [Ofis: Eski Yunanca yılan mânâsına. Trabzon’un Of ilçesinin ismi de buradan gelir. Modern yunanca’ya ‘Fidi’ olarak geçmiştir]) ‘Yılan’a iki isim vermektedirler: Mikail ve Samael. Bizanslı Syncellius ise, ‘Samiel’ ismini kullanır. Kelimenin orijini İbrânîce “Sâmî”dir (Sameh-Mem-Yod) ve kavram “Âmâ” mânâsını yüklenir. (Kör Şeytan misâline dikkat). Baruh’a göre, melek Samuel, Âdem’in cennetten kovuluşuna neden olan ‘üzüm’ün (şarabın) tohumunu atmış, bu nedenle lânetlenmiş ve bilâhare ‘Satan’ (Şeytan) hâline gelmiştir. Yine Samael’in, Âdem’e ‘yılan’ kılığında göründüğü de aynı kaynakta belirtilir. Yine Beliar (Belial) ismi de Samael’le aynı anlamda kullanılır. Sibilya kâhinleri arasında ise, “Hüküm Melekleri” arasında zikredilir. Merkavah ordularının dışındaki (karşısındaki) varlıklar arasında kabul edilir. Muhtelif eserlerde, Samuel “Âmâ İlâh” olarak ele alınır ve, “Melânet’in Kuvvetleri”nin en önemli efendilerinden biri olarak kabul edilen Jaldabaoth’la özdeşleştirilir. Bu yaklaşımlar genelde, terkipçi (senkretist-sinkritikos) bir yahudi tarikatı olarak kabul edilen “Ofistler”e (Yılancılar, Yılan hayranları) aittirler. Süleyman’ın Ahdi’nde (Testamentum Salomonis), Samael, ‘Cinler’in Lideri’ olarak zikredilir. Mandeen kaynaklarında ise, “Simyael, Körlüğün mes’ul cini” olarak ifâde edilir. Rabinik gelenekte, “Mısır’dan Çıkış’ta Mikail ve Samael, Şekhinah’ın önünde duruyorlardı” biçiminde bir ifâde vardır. Hama ben Hanina’nın yazılarında, Yakub’un melekle yaptığı kavga sırasında, Eşav’ın muhafızı konumundadır. Exodus 14-25’te Samael olumlu bir rol üstlenir ve Kızıldeniz yarılması esnasında Fira’vn ordusunun arabalarının tekerleklerini geriye doğru hareket ettirir. Yahudi ebcedinde (gematria), Samael, ‘Afan’ kelimesinin sayısal eşdeğeridir. Afan, tekerlek anlamına gelmektedir. Döteronom Rabba kitabında Samael’den, “Fenâ Samael, bütün kötü cinlerin lideri” diye bahsedilir. Henoch kitabının yahudi versiyonunda, “Bütün Gök krallıklarından daha büyük” bir krallığa sahib olduğu belirtilir. Düşüşünden evvel, 12 kanatı olduğu ve Hayyot’lardan (göklerin aziz varlıkları olarak tanımlanırlar) ve Şerafimler’den daha üstün olduğu söylenir. Yine Samael, bütün milletlerden sorumlu olduğu hâlde sâdece İzraël üzerinde, ‘Büyük Özür’ günü hariç hiçbir tahakkümü yoktur. Onunla, İzraël’in muhafızı olduğu iddia edilen Mikail arasında sürekli bir çatışma hüküm sürer ve bu çatışma ancak Zaman’ın bitiminde neticelenecektir. O ânda Samael demirlere çakılacaktır. İbranî astrolojisinde Samael, Mars’tan sorumludur. Bu yaklaşımın arkasında, Harran’da yaşayan Sâbiyyun’un fikri vardır. Sâbiyyun, Mars’a, Mara Samia (Kör Kavs, Kör Yay) diyorlardı. Sefer Razi’el kitabında da “Salı” gününün (Mardi) sorumlusudur. Yakub ha-Kohen isimli İspanyol kabbaliste göre, Samael’in ismi Sar Suma’dır (Kör Melek). Isaac Luria ise onu Sameh Mem (SM) diye adlandırır.
Buhârî’nin Ebu Hüreyre (RA) hazretlerinden rivâyet ettiği uzunca bir Hadîsi Şerif’in bir bölümü şöyle: “… Cehennemde Sâdan dikenlerine benzer çengeller vardır; Sâdan çengellerini gördünüz mü? ‘Evet’ dediler. ‘Onlar bu Sâdan dikenlerine benzerler. Fakat onların ne kadar büyük olduklarını Allah’tan başka kimse bilemez…”
Samael demirlere çakılacak veya demirlere asılacak. Sâdan çengelleri. Sâdan-Satan-Şeytan…
Tilki Günlüğü, Cild 4, sahife 521
Sâm: Ölüm. Yeraltındaki altın damarı. Gökkuşağı. Ateş. Sersemlik hatalığı. Hz. Nuh’un oğullarından birinin ismi… Sa’m: Soymak… Sam’â: Küçük kulaklı kadın. Kuvvetlenip olgunlaşan ot… Samâm: Belâ. Zahmet, meşakkat… Samem: Sağırlık… Samîm: İç, asıl, öz… Sâmân: Servet. Zenginlik. Rahat. Dinçlik. Düzen, tertib. Bir kimsenin varı-yoğu, serveti… Sâmin: Sekizinci… Sâmin: Semiz, yağlı, besili… Samiîn: Dinleyiciler. İcraatla alâkadar olmayıp dinleyici olanlar… Samha: Kolaylık. Asânlık, Suhulet.
Sâmm(e): Zehirleyen. Ağulu. Sam yeli denen öldürücü rüzgâr… Samm: Sağır olmak. Şişenin ağzını tıkamak… Samm: Katı, sağlam ve sert madde. Vurmak… Sammâ: Sesi çıkmayan, sessiz. Sağır ve dilsiz. Katı ve som kaya… Sammâ: Katı taş. Sağlam ve sert yer. Belâ. Zahmet, meşakkat… Sâmme: Zehirli hayvan… Samsam: Keskin olmak, keskin kılıç… Samsame: Cemaat, topluluk, bölük… Semsem: Tilki. Bir yerin adı.
Sâm, ölüm, belâ, Beliar-Belial, zehirli, zehirleyen, öldürücü rüzgâr, zehirli hayvan, sağır ve dilsiz, Âmâ, Âmâ ilâh, Kör, Kör Şeytan…
Sameh: “S”: Samael veya Semiel. Sâmî kelimesinden, Âmâ mânâsına, Şeytan, Kör Şeytan, Âmâ İlâh, hakikate âmâ kalan. Yahudi ebcedindeki değeri 60. Samael’in ebced değeri, 130.
Mem: “M”: Metatron. Taht muhafızı, muallim Melek. Melâik-i Mukarreb’den biri. Ebced değeri, 308.
Karh: Hasta olmak, yaralama, bedendeki yara, su olmayan yerde kuyu kazmak. Kaf-re-ha: 100-200-8: 308
Hark: Yakmak, yanmak, yangın: Ha-re-kaf: 8-200-100: 308
Hırk: Törpülemek, kızgınlıktan dolayı diş gıcırdatmak, bir şeyi dürtmek: Ha-re-kaf: 8-200-100: 308.
Gölgeler: Kef-vav-lâm-kef-elif-lâm-elif-re: 20-6-30-20-1-30-1-200: 308
Arvasî: Elif-re-vav-elif-sad-ye: 1-200-6-1-90-10: 308
Sâm: Yeraltındaki altın damarı. Gökkuşağı. Ateş. Hz. Nuh’un oğullarından birinin ismi… Samîm: İç, asıl, öz… Sâmân: Servet. Zenginlik. Rahat. Dinçlik. Düzen, tertib. Bir kimsenin varı-yoğu, serveti… Sâmin: Sekizinci… Samiîn: Dinleyiciler. Samm: Katı, sağlam ve sert madde. Vurmak. Katı ve som kaya… Sammâ: Katı taş. Sağlam ve sert yer. Zahmet, meşakkat… Samsam: Keskin olmak, keskin kılıç… Samsame: Cemaat, topluluk, bölük… Semsem: Tilki.
Salih Mirzâbeyoğlu: Altın damarı, gökkuşağı, Ateş, iç, asıl, öz, servet, zenginlik, dinçlik, düzen, tertib, varımız-yoğumuz, sağlam, sert, som kaya, katı taş, zahmet, keskin, keskin kılıç, cemaat, Tilki.
İbrîz: Hâlis altın, saf altın. Yah. Ebced’inde: Yod-Beis-Reş-yod-zayn: 10-2-200-10-7: 229.
Meşhed: Bir kimsenin şehid düştüğü yer, insanların cemaat olarak hazır olacakları yer, İran’da bir şehir. Yah. Ebced’inde: Mem-Şin-Heh-Daled: 40-300-5-4: 349.
Mehdî: Mem-Heh-Daled-Yod: 40-5-4-10: 59.
Mahya: Hayat, canlılık: Mem-Hes-Yod-Alef: 40-8-10-1: 59.
Haym: Hayat. Hes-Alef-Yod-Mem: 8-1-10-40: 59.
Yahudi ebcedinde: Mem-Yod-Reş-Zayn-Beis-Yod-Wov-Gimel-Lamed-Wov.
Salih: Sameh-Lamed-Yod-Heh: 60-30-10-5: 105
Âdil: Ayin-Alef-Daled-Lamed: 70-1-4-30: 105
Âdil Salih: Ùnlü bir sürrealist ressam, Trabzonlu.
Sehm: Ok, hisse, nasib, kısım, hazine geliri, korku, dehşet, hazz, yay, kavs: Sameh-Heh-Mem: 60-5-40: 105
Semâd: Gül: Sameh-Mem-Alef-Daled: 60-40-1-4: 105.
Mirzâbeyoğlu: Mem-Yod-Reş-Zayn-Beis-Yod-Wov-Gimel-Lamed-Wov.
40-10-200-7-2-10-6-3-30-6: 314
Meshur: Büyülenmiş, sihirlenmiş, büyülü gibi tutkun. Mem-Sameh-Hes-Wov-Reş: 40-60-8-6-200: 314.
Büyülü gibi tutkun Mirzâbeyoğlu.
Salih Mirzabeyoglu: 419.
İzzet: Yod-Zayn-Zayn-Tof: 10-7-7-400: 424. Salih İzzet Mirzâbeyoğlu: 843.
TR-FORUM