Lütfen Okuyunuz ....

berfut

New member
>Hani Yunus Emre diyor ya:
>
>
>Ben dervişim diyene, bir ün edesim gelir
>Seğirdüben sesine, varıp yetesim gelir.
>
>
>Ben de kim bu Dünya'da batı kültürü karşısında aşağılık duygusuna
>kapılmayıp
>yerli kalabiliyorsa; koşup yüzlerini öpesim geliyor.:))))
>
>
>Üçüncü Dünyanın, özellikle Türkiye ve Pakistan'ın ve bütün İslam Âleminin
>elitlerinden halkın gördüğü zulmün üç sebebi var:
>
>
>1. En önemlisi, bu elitlerin büyük çoğunluğunun gizli başka din
>taşımaları. Başka milletten oldukları halde, o milletten gözüküp fesatçılık
>yapmaları. Başta "DİN" olmak üzere bütün kültürel kaynaklarını tahrip
>etmeğe
>çalışmaları.
>
>
>2. Yerli elitlerin kendi kültürlerinden kopup, batı karşısında aşağılık
>duygusuna kendilerini teslim etmeleri.
>
>
>3. Dış mihrakların kuyruğuna takılıp, onlara verdikleri hizmet
>karşılığı
>çöplüklerinden bazı şeyler toplamalarına izin verilmesi. Örnek olarak
>Masonluğa girince her hal-ü kârda kapıların bir şekilde kendilerine
>açılacağına inanmaları.
>
>
>Bu üç şıktan herhangisi olursa olsun o insanı kendi halkına ihanete
>zorlamıştır. Bu yerli elitler, batılı benzerleri gibi vatanlarını
>sevememişlerdir. Yazıda çok güzel ifade edildiği gibi; "Pakistan zindabad"
>diye bağırmalarına rağmen kendi halkıyla alay eden bir garip grup ortaya
>çıkmıştır. Soru şu: Hangi Pakistan zindabad ve niye? Halksız bir toprak
>parçasının sizin açınızdan manevi ne değeri olabilir ki? O halde şu manayı
>ifade ediyorsunuz; evet Pakistan Zindabad; çünkü, bizim çöplüğümüz. (Bizde
>de son zamanlarda ortaya çıkan ulusalcı çetelerle ne kadar benzeşiyor değil
>mi?) Bu bakımdan bu yazıda ki tahlilleri önemli buldum ve sizlerle
>paylaşmak
>istedim.
>
>
>IMRAN KHAN
>
>
>Dünyaca ünlü Pakistanlı kriket oyuncusu IMRAN HAN anlatıyor:
>
>"Neden dinimden kopmadım?"
>
>BENİM kuşağım sömürge devirlerinin en canlı olduğu bir zamanda büyüdü.
>Bizden önceki nesiller köleydi ve İngilizlere karşı büyük bir aşağılık
>kompleksine sahiptiler. Benim gittiğim okul, Pakistan'da tüm seçkinlerin
>gittiği okullardan biriydi. Bağımsızlığımızı kazanmamıza rağmen, bu okullar
>kişilik sahibi Pakistanlı yetiştirmektense, birbirinin aynısı insanlar
>yetiştiriyordu.
>
>Ben Shakespeare okudum; iyiydi. Ama Pakistan'ın milli şairi büyük âlim
>Muhammed İkbal'i okumadım. İslam araştırmalarıyla ilgili sınıf ciddiye
>alınmıyordu ve ben okulu bitirdiğim zaman, ülkenin seçkinleri arasında
>görülen birisi olmuştum. Çünkü İngilizce konuşabiliyordum ve Batılı
>kıyafetler giyiyordum.
>
>Okul törenlerinde düzenli bir şekilde "Pakistan Zindabad" (Pakistan Sonsuza
>Dek) diye bağırmama rağmen, kendi kültürümün geri olduğunu, dinimin ise
>güncelliğini yitirmiş olduğunu düşünüyordum. Arkadaş grubumuz içinde eğer
>din hakkında konuşan, dua eden ya da dini hassasiyetinden dolayı sakal
>bırakan birisi olursa, o kişi alaycı bir ifadeyle hemen 'molla' diye
>isimlendirilirdi.
>
>Batı medyasının gücü nedeniyle kahramanlarımız Batılı sinema yıldızları ve
>pop şarkıcılardı. Böyle bir zihin dünyasına sahip olarak Oxford'a gittiğim
>vakit, işler hiç de daha kolay olmadı. Oxford'da sadece İslam değil, tüm
>dinlerin anakronizme, yani yaşadığımız çağ ile uzlaşmaz bir duruma
>düştüğüne
>inanılıyordu.
>
>Bilim, dinin yerini almıştı ve eğer bir şey mantıksal olarak ispat
>edilemezse, o şey yoktu. Tüm doğa üstü, sadece filmlerle sınırlıydı. Yarı
>pişmiş evrim teorisiyle güya insanın yaratılmamış olduğunu, dolayısıyla
>dini
>çürüttüğü düşünülen Darwin gibi filozoflar okunuyordu ve saygı
>görüyorlardı.
>
>
>Dahası, Avrupa tarihi dinle yaşanan korkunç tecrübeyi aksettiriyordu.
>Engizisyon döneminde Hıristiyan din adamları tarafından işlenen dehşetli
>cinayetler, Batı aklında güçlü bir etki bırakmıştı. Batının sekülerizm
>üzerinde neden bu kadar ısrarlı olduğunu anlamak isteyen biri, İspanya'da
>Kordoba gibi yerlere gitmeli ve İspanya Engizisyonu tarafından kullanılan
>işkence aletlerini görmeli. Ayrıca bilim adamlarının din adamları
>tarafından
>kafir suçlamasıyla zulüm görmeleri, Avrupalıları tüm dinlerin gerici
>olduğuna inandırdı.
>
>Bununla birlikte, benim gibi insanları dinden soğutan en büyük faktör, bazı
>Müslümanlarda görülen "seçmeci İslam" tavrıydı. Kısaca, onların yaşamında
>görülen uygulamalar ile va'z ettikleri arasında kapatılamaz bir fark vardı.
>Ayrıca, dinin gerisindeki felsefeyi ve anlamı izah etmek yerine, ibadetler
>üzerine aşırı vurgu vardı. Halbuki insanların entelektüel olarak da ikna
>edilmeye ihtiyaçları vardı. Kur'an'ın sürekli olarak muhakemeye davet
>etmesinin sebebi belki de buydu.
>
>Eğer işim Allah'a değil de çevremdeki insanlara kalmış olsaydı, herhalde
>ateist olurdum. Ateist olmayışımın tek nedeni, annemin çocukluğumdan beri
>üzerimde bıraktığı güçlü dini etkiydi. Elbette hiç imanı olmayan biri de
>değildim, ama anneme olan sevgim de Müslüman olarak kalmamda etkili oldu.
>
>Gene de, seçici bir İslam anlayışına sahiptim. Dinin sadece bana uyan
>kısımlarını kabul ettim. İbadetlerim sadece dini bayramlar ve babamın beni
>camiye götürmek için ısrarcı olduğu Cuma namazlarıyla sınırlıydı. Fakat
>genel olarak, bir Pukka Brown Sahib (İngilizleşmiş Pakistanlı) olmaya doğru
>emin adımlarla ilerliyordum. Ne de olsa, üniversite okuyordum ve hepsinden
>öte, bizim esmer önderlerimizin (Pakistan elitinin) kurban olduğu İngiliz
>aristokrasisine kabul edilmiştim. Şimdi soracaksınız, peki beni Pakistan
>elit kültürüne sırt döndüren neydi ve nasıl yerli değerlerine sahip çıkan
>birisi oldum?
>
>Doğrusunu söylemek gerekirse, akşamdan sabaha olmadı bu. Bir kere, benim
>kuşağımın tevarüs ettiği aşağılık kompleksi, dünyada adı duyulan bir sporcu
>olmaya başladıkça eridi. İkincisi, ben iki kültür arasında kendine has bir
>konumda yaşıyordum. Her iki toplumun da avantajlarını ve dezavantajlarını
>görmeye başladım.
>
>Batı toplumlarında, kurumlar güçlü, Doğu ülkelerinde ise çabuk
>yıkılabiliyor. Bununla birlikte, bizim geçmişte ve halen üstün olduğumuz
>alanlar var. Aile hayatımız gibi mesela. Bunun Batı toplumlarının en büyük
>kaybı olduğunu farkettim. Kendilerini din adamlarının baskısından
>kurtarmaya
>çalışırken, tanrıyı ve dini de hayatlarından çıkarmışlardı.
>
>Her ne kadar bilim pekçok soruya cevap verse de, iki soruya asla cevap
>veremiyordu: Birincisi, varoluşumuzun amacı nedir? İkincisi, öldüğümüz
>zaman
>bize ne olacak? İşte buradan doğan boşluktur ki, materyalist ve zevkçi bir
>kültürün ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ben böyle düşünüyorum. Eğer
>sadece
>bir tek hayat yaşayacak isek, demiri tavında dövmek zorundayız ve bunu
>yapabilmek için insanın paraya ihtiyacı vardır. Onların düşüncesi bu. Böyle
>bir kültürün bir insan bünyesinde psikolojik sorunlara sebep olması
>kaçınılmazdır.
>
>Çünkü beden ve ruhu arasında bir dengesizlik meydana gelecektir. Sonuç
>olarak, maddi ilerlemenin en üst düzeye ulaştığı ABD'de vatandaşlarına
>sayısız hak vermiş olmasına rağmen, nüfusun % 60'ı psikiyatristlerle temas
>halinde yaşıyor. Buna rağmen, modern psikolojide anlaşılmaz bir şekilde
>insan ruhu araştırılmıyor. Yurttaşlarına en fazla refah sağlayan İsveç ve
>İsviçre'de intihar oranlarının en yüksek düzeyde olması şaşırtıcı değil mi?
>Demek ki, insana maddi refah yetmez, fazlasına ihtiyacı vardır.
>
>Ahlâkın kökeni dindedir. Din bir kez rafa kaldırılınca, 70'li yıllardan bu
>yana ahlaksızlık aşamalı olarak arttı. Onun doğrudan etkisi, aile hayatını
>vurmak şeklinde oldu. İngiltere'de, boşanma oranı % 60'lara çıktı, ayrıca %
>35 oranında boşanmış anneler çocuklarıyla tek başlarına yaşıyor. Suç oranı
>hemen hemen tüm Batılı toplumlarda artıyor ama en rahatsız edici gerçek,
>alarm verici boyutlara ulaşan ırkçılığın yükselişi. Bilim insanın eşit
>olmadığını kanıtlamaya çalışırken (Amerikalı zencilerin beyazlardan genetik
>olarak daha az zeki olduğunu gösteren son araştırmalar gibi), insanların
>eşit olduğunu açıklayan sadece dindir.
>
>1991 ile 1997 yılı arasında Avrupa kıtasına yapılan toplam göçün 520 bin
>olduğu tahmin ediliyor ve bu göçmenlerin hemen hepsine de özellikle
>İngiltere, Fransa ve Almanya'da ırkçı motivlerle yönelen saldırılar
>gerçekleşti. Afgan Savaşı sırasında Pakistan'da dört milyon mülteci vardı
>ve
>çok daha fakir olmasına karşılık Pakistan'da hiç de ırkçı bir gerilim
>yaşanmadı.
>
>80'li yıllarda bir dizi olay beni Allah'a yöneltti. Kur'an'da buyrulduğu
>gibi, "Anlayan insanlar için ayetler vardır." Benim için bu ayetlerden
>(işaretlerden) biri, kriketti. Bu oyuna başlayıp zamanla geliştirdiğimde,
>şans diye düşündüğüm şeylerin aslında Allah'ın iradesi olduğunu farketmeye
>başladım. Yıllar ilerledikçe bu husus, iç âlemimde daha berraklaştı. Fakat
>İslami düşüncelerimin asıl gelişmesi, Salman Rüşdi'nin "Şeytan Ayetleri"
>kitabının sonrasına rastlar.
>
>Batı dünyasında yaşamakta olan benim gibi insanlar, Müslümanların kitaba
>gösterdiği tepkiyi takip eden dönemde, İslama karşı gösterilen önyargılar
>karşısında en fazla zor durumda kalan kişilerdir. Darbenin en ağırına biz
>göğüs germek durumunda kalıyoruz. Önümüzde iki seçenek kalıyor: Ya
>savunacağız ya da sıvışacağız. İslam'a yönelik saldırıların haksız olduğunu
>güçlü bir şekilde hissettiğim için dinimi savunmayı tercih ettim. Ancak o
>zaman, bu işi yapabilmek için İslami bilgimin yeterli olmadığını, bu konuda
>yeterince donanımlı olmadığımı farkettim. Bundan ötürü, araştırmaya
>başladım
>ve bu hayatımın en büyük aydınlanma süreciydi. Ali Şeriati, Muhammed Esed,
>İkbal, Gai Eaton okudum. Ve bunlara ilaveten, elbette bir Kuran çalışması
>yaptım.
>
>"Hakikati bulma"nın benim için ne anlama geldiğini kısaca açıklayayım.
>Mü'minler Kur'an okuduklarında daima "İman edenler ve salih amel
>işleyenler"
>ifadesiyle karşılaşırlar. Başka bir deyişle, bir Müslümanın ikili bir
>işlevi
>vardır. biri Allah'a karşı, diğeri insanlara karşı.
>
>Benim için Allah'a inanmanın en büyük sonuçlarından birisi, insanlara karşı
>hissettiğim korkuların tamamen ortadan kalkmasıydı. Kuran, "Hayat ve ölüm,
>itibar ve zillet Allah'ın hüküm dairesindedir." diyerek insanı diğer insana
>esir olmaktan özgürleştirir. Bu münasebetle, hiç kimseye boyun eğmek
>zorunda
>değiliz.
>
>Üstelik, yaşadığımız dünya ebedi olana hazırlık yaptığımız geçici bir yer
>olduğu için kendi üzerime vurduğum prangaları da kırdım attım. Mesela
>yaşlanmak korkusu, (batı dünyasında bu nedenle 'plastik cerrahi' aldı
>başını
>yürüdü) materyalizm, ego, insanlar ne der gibi. Şunu da ekleyeyim ki,
>insanlar nefsi arzularını yok etmek zorunda değiller, ama onlar tarafından
>kontrol edilmek yerine onları kontrol etmeleri gerekiyor.
>
>İslam'ın salih amel uyarısını hayatıma geçirerek daha iyi insan olduğumu
>düşünüyorum. Bencil ve kendisi için yaşayan birisi olmak yerine, Kudretiyle
>Allahın bana lütfettiğinden ihtiyaç duyanlar için kullanmak zorundayım.
>İslamın esaslarını takip ederek bunu yapmaya devam edersem, fanatik birisi
>olup çıkmam. İşte bu yolda yürüyerek, fakir insanlara karşı merhamet
>hissiyle dolu olan hoşgörülü ve verici bir insan oldum. Başarıyı Allah'a
>atfederek, kibir yerine tevazuyu öğrendim.
>
>Ayrıca, kendi insanımıza karşı züppe tavırlı Pakistan seçkini gibi
>davranmak
>yerine, eşitlikçiliğe inanıyorum ve güçlü bir şekilde toplumumuzdaki
>zayıflara yapılan adaletsizliklere karşı öfke doluyum. Kur'an'a göre "zulüm
>cinayetten bile beterdir." Aslında ancak şimdi İslamın hakiki anlamını
>kavrıyorum, eğer Allahın iradesine boyun eğmişsen, bir iç huzuru
>kazanırsın.
>
>
>İmanım sayesinde daha önce var olduğunu hiç bilmediğim ve hayatımda
>potansiyelimi açığa çıkartan içimde bir kuvvet keşfettim. Pakistan'da bizim
>seçmeci bir İslama inandığımızı hissediyorum. Sadece Allah'a iman etme ve
>ibadetleri yerine getirme yeterli değildir. Ayrıca iyi ve ahlaklı insan da
>olunması gerekiyor.
>
>Pakistan'ın yüz yüze geldiği problemlerden biri, iki tepkisel grup arasında
>yaşanan kutuplaşmadır. Bir tarafta, İslama Batılı gözlerle bakan ve onun
>hakkında yetersiz bilgiye sahip olan "Batılılaşmış grup" var. Bunlar
>toplumda İslamı öne çıkaran kişilere güçlü bir şekilde reaksiyon
>gösteriyorlar ve sadece dinin belirli kısımlarının vurgulanmasını
>istiyorlar. Diğer uçta ise, bu Batılı elite karşı tepki veren "Geleneksel
>grup" var. Bunlar da imanın savunucusu olmaya çalışıyorlar, ama bunu
>yaparken bazen hoşgörüsüz olabiliyorlar.
>
>Yapılması gereken şey, iki taraf arasında bir diyalogun başlamasıdır. Bunun
>gerçekleşmesi için İslam'ı güzelce araştırmalı ve öğrenmeliyiz. İnsanların
>Allah'a iman edip Müslümanlığı yaşamaları, bütünüyle kendi tercihleridir.
>Kur'an'ın bize ifade ettiği gibi, "Dinde zorlama yoktur." Fakat toplumun
>bir
>kesimi de, diğer kesimi aşağı görerek problemleri çözemeyeceklerini anlamak
>zorunda. Kendilerini bilgiyle donatmalılar. Kur'an Müslümanları "vasat
>ümmet" olarak tarif ediyor, aşırı uçlar olarak değil. Mübarek
>Peygamberimiz'e (asm) sadece mesajı iletmesi, insanların iman edip
>etmemelerinden dolayı üzülmemesini söylendi. Dolayısıyla İslamda bir
>kimsenin fikirlerini başkasına zorla kabul ettirme yoktur.
>
>Dahası, bize diğer dinlere, ibadet yerlerine ve peygamberlere saygılı
>olmamız öğretildi. Malezya ya da Endonezya'ya hiçbir Müslüman misyoner ya
>da
>ordu gitmedi. Ama bu insanlar kendilerine din olarak İslam'ı seçtiler.
>Çünkü
>onlarla iş yapan Müslüman tüccarlar ilkeli bir kişiliğe ve mükemmel bir
>karaktere sahiplerdi. Şu anda İslam için en kötü reklâm, özellikle dinin
>insanları haklarından mahrum etmek için kullanılmasıdır. Aslında İslam'ın
>esaslarına uyan bir toplum hür düşünceli olmalı. Eğer Pakistan'ın
>Batılılaşmış sınıfı İslamı araştırmaya ve öğrenmeye başlarsa, bu sadece
>toplumun mezhepçilik ve aşırılaşmaya karşı koymasına yardım etmeyecek, aynı
>zamanda terakki odaklı bir din olarak İslam'ın ne olduğunun anlaşılmasını
>da
>sağlayacaktır. Unutmayalım ki, İslam evrensel bir dindir ve bizim
>peygamberimiz (a.s.m.) tüm insanlara gönderilmiş bir rahmet peygamberidir.
>Biz O'na teslim olmaz isek, Allah bizim yerimize başkalarını getirmeye
>elbette kadirdir.
>
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks