Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kutsi Nefeslerle Yakınlık Anahtarları...

Mahfuz

New member
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
158
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Ýstanbul
Bayburt’ta İrşadi baba ,Ağlar baba hazretleri varmış.Allah rahmet etsin, şefaatlerine nail etsin.Allah dostlarından,büyüklerden imişler.Bir yere gitmiş mübarek, bir köye misafir gitmiş,sohbet için,tebliğ için.Camiye gidiyorlar vakit namazlarına. Bakıyorlar ki hoca efendi, namazı kıldıran pek ebcette hesabı olmayan biri. Dostlar iş başında görsün. Sarığı cübbeyi benim gibi başına giyip öne geçiyor. Ama orayla bir işi yok yani. Düşünmüş mübarek ki; ben bunu nasıl ikaz edeyim. Buna bir şey söyleyeyim, anlatayım. Bir vakit gelirken sırtına bir küfe almış. Bir sepet, içine de elma, armut,salatalık gibi malzemeler koymuş.Namaza gelmişler,sünneti kılacaklar. Bu mübarek secdeye eğildiğinde sepetin içindekiler dökülüyor. Onları topluyor, sepete koyuyor, kalkıyor devam ediyor. Hoca efendi bakmış demiş: yahu bu zata ermiş diyorlar, nasıl ermişlik bu böyle.Namazda döküyor,topluyor, nasıl namaz bu böyle. Demiş ki;
-Efendi Baba bu namaz olmadı.

-Niye hocam demiş ne var benim namazımda.
-Yahu sen ancak elmaları,armutları döktün ,topladın. Böyle namaz olur mu’’.
-Demiş, gözünü seveyim, ben bunları döküp toplarken hiç camiden çıktım mı?
-Demiş ki yok.
-Baba sen hiç buraya gelmedin demiş.
-Yahu sen hiç camiye gelmedin seninki oluyor da benimki niye olmuyor.Nasıl olacak bu iş demiş.
Sen dışarıdan camiye gelmemişsin daha.Yani aklın, kalbin,ruhun oralarda.Ben sana bir ders vereyim diye böyle yaptım,ikaz edeyim diye böyle yaptım.Hoca anlamış pabuç pahalı.Evet camiye gelsek de acaba Allah’ın huzurunda mıyız.Huzurda olsak farklı olur tabi.Hazreti Ömer(ra) ezanı duyunca bayılırmış.Düşer düşer bayılırmış.Ömer gibi bir celadet timsali, Ömer gibi bir adalet timsali.Peygamberliğe namzet.Benden sonra peygamber olsa Ömer olurdu buyuruyor Efendimiz.Böyle bir insan ezan-ı Muhammedi’yi işittiğinde düşüyor bayılıyor.Diyorlar ki ya emir el mü-minin ne düşünüyorsunuz ezan okunurken. Ne oluyor size; Beni çağırıyor buyurmuş. Ne hesap vereceğim, huzuruna gideceğim, ne diyeceğim ne bu halin derse. Ömer bunun cevabını bulamıyor. Sen buldun mu, bulabilir misin. Huzuruna çıkınca ben ne diyeceğimin cevabını Ömer bulamıyor. Hiç düşündün mü acaba. Ben namazda kimin huzurundayım, kimle beraberim namazda. Meşgale o kadar çok ki. Bilemiyoruz. O meşgaleleri düzeltene kadar namaz bitiveriyor. Kimin huzurunda olduğumuzu anlayamıyoruz.
 

Mahfuz

New member
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
158
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Ýstanbul
Bir hafız varmış, hafız-ı Kur’an. Gecede iki rekat teheccüd kılıyor, her gece Kur’an-ı kerimi hatmediyor. Kuvvetli, seri hafız. Kurra bir hafız.Kur’an-ı iki rekat namazda hatmediyor.Tabi insanın imreneceği bir amel. Büyüklerimizden biri ile karşılaşmış, gönül ehli, Allah dostu bir insanla karşılaşıyor. Diyor ki işte şu tespihi, şu zikri yapsan.O da diyor ki ben her gece iki rekat namaz kılıyorum onda Kur’an-ı hatmediyorum. Bundan büyük bir zikir olur mu ? Sen bana ne vereceksin diyor. Peki kardaşım diyor bu gece namaz kılarken şöyle düşün; Hz. Ebubekir (ra) imam, sen de onun arkasında cemaatsin, öyle oku.Onu düşünerek onunla cemaat olarak öyle kıl, bakalım ne kadar Kur’an okuyacaksın.Hafız Efendi gidiyor, Hz.Ebubekir’i hayaline alıyor, gönlüne alıyor, onu imam kılıyor kendine, onun arkasında namaza duruyor.Kur’anın üçte birini okuyabiliyor.Kalbi daha dayanmıyor, yanacak gibi oluyor. Kur’an-ı hatmeden kalbi yanacak gibi oluyor, dayanmıyor.Kur’anın feyzi o zaman gelmeye başlıyor.Yani aynayı, Hz.Ebubekir’in(ra) karşısına tutuyor, ondan ona yansıyor, tahammül edemiyor.Geliyor diyor ki; üçte birini ancak okuyabildim.Ben hatmediyordum üçte birini ancak okuyabildim.O adam diyor ki; bugün de sen kainatın Efendisini düşün. Onun arkasına cemaat ol. Alemlerin Efendisine bir cemaat ol bakalım ne okuyacaksın. Gidiyor, Cenab-ı Peygamber Eendimize yöneliyor, onu hayaline, gönlüne alıyor, Geliyor diyor ki; Kevser süresini ancak okuyabildim, tahammül edemedim.Öyle bir nur, öyle bir aşk, öyle bir muhabbet beni istila etti ki, öyle bir huşu istila etti ki, diyor.Peki bugün de git Cenab-ı Hak’kın seni gördüğünü düşünerek, onun sana nazar ettiğini, onun sana baktığını hissederek namaz kıl, onu düşün. İyya kena’budu derken kalbi yanıyor.Yalnız sana ibadet ederim derken o düşünceyle ayakta yanıyor.O gecenin teheccüdünden ertesi gün ikindiye kadar ayakta, duvara yaslanmış, duruyor.Gelip bakıyorlar ona, görüyorlar öyle duruyor, anlamıyorlar. Çağırıyorlar mübareği , diyorlar ki gel bak bu hafız ne olmuş. Geliyor bakıyor diyor ki; İnna lillah ve inna ileyhi raciun olmuş. Fatihayı bile bitiremiyor.Huşu! Kur’an-ı hatmediyordu.
 

Mahfuz

New member
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
158
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Ýstanbul
Her türlü itaat, yakaza ve iffetin kaynağı ise Allah’tan razı olmaktır. Her türlü güzel hal, Allah’tan razı olmak. Hadisi şerifte de “Allah’tan korkmaktır.” (Resul hikmeti…..) Hikmetlerin başı Allah’tan korkmak, Allah’a sığınmak, Allah’a güvenmek. Korkan sakınır, korkan kaçınır arkadaşlar. Cenab-ı Hak kendisinden hakkıyla korkmayı bize nasip etsin. Korkmak için de tanımak lazım. İnsan tanımadığı bir varlıktan korkamaz. Tanımadığı bir varlığı sevemez. Onu iyi tanımak lazım. Nasıl tanıyabilirim? Onu kendi kitabından. “Sen seni methettiğin gibisin” buyuruyor ya Hz. Sıddıkul Azam (ra) ‘’la uhsisena en aleyk ‘’ buyurmuşlar. Ben seni yüceltemem, sena edemem, seni methedemem, sen kendini methettiğin gibi, sena ettiğin gibisin. Kendinden bahsettiğin gibisin**. Evet, öyleyse onun kitabına müracaat edeceğiz. Kitabından onu tanıyacağız.Onun enbiyasından tanıyacağız. Cenab-ı Peygamber (as)’ın sünneti seniyyesine, ahlâkı hamidesine, halıkı ruhiyesine bakıp, Cenab-ı hakkı tanımaya çalışacağız.
Başka şekilde onu bilemeyiz. Kahve müftülerinden, gazete köşelerinden Allahı tanıyamayız. Evet, bu işe ciddi zaman ayırmalıyız. Varlık gayemiz bu. Li ya’budune emri şerifini ayeti kerimedeki, müfessirler, li ya’rufun diye tefsir buyurmuşlar. Onu bilmek için yaratıldık.

insanların ve cinlerin varlık sebebi, ona ibadettir, onu bilmektir. Bilmeden ibadet olmaz. Marifetine ermektir, muhabbetini elde etmektir. Evet, nefsinden razı olmayan bir cahil ile arkadaşlık yapman, nefsinden müşteki,nefsinden uzak duran, nefsi ile başı hoş olmayan bir cahil ile arkadaşlık yapman, nefsinden razı olan bir alim ile arkadaşlık yapmandan daha hayırlı olur. Nefsinden razı olan bir alim, ilmini nefsinin arzusuna göre yorumlar, sana yanlışta örnek olur, yanlış yolu gösterebilir. Bugün insanlık bu tehlikeyle karşı karşıya. Evet, meselenin hakikatleri çok değişmiş. Kitaba, sünnete baktığında farklı, ortada yaşanan, dönen fetvalara baktığında meseleler çok farklı farklı.Nefsinden razı olan alimin ilmi nerede, nefsinden razı olmayan bir avamın avameti nerede. Bunların mukayeseleri mümkün değildir. Evet, o avam nefsinden razı olmamakla bildiklerini, doğru bildiklerini, ihlas ile tatbik ederse, Mevla onu bilmediklerine varis kılar. Ona hayırlı kapılar açar. Nefsiyle hareket eden bir alim, nefsini terk etmezse ilmin bereketiyle bereketlenemez, kibir gözünü kör eder, gözünü perdeler. Varlık gözünü perdeler. Hırsa tamaha kapılır. Bediüzzaman (r h) 29. mektupta bunu çok güzel ifade ediyor, izah ediyor. Muhlis bir avamın, samimi bir sufinin, durumu ile, kalbi harekete gelmemiş, marifet ve muhabbet nurlarıyla nurlanmamış, bir mütefennin ve muhakkik bir alimin durumunu çok açık ve seçik bir şekilde orada beyan buyurmuşlar. Mektubatın, 29. mektubun 9. nüktesine bakabiliriz.
 

Mahfuz

New member
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
158
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Ýstanbul
Evet, basiretin ışığı, onun sana yakınlığını, Kalp gözü, onun varlığı sebebiyle senin yokluğunu, basiretin gerçeği ise sana sadece onun varlığını gösterir. Ne senin varlığını, ne de senin yokluğunu, bütün işin onunla olur. Bu, bir kemal mertebesidir. Müntehaya ermiş insanların halidir. Müktedi olanlar için, meselenin başında olanlar için güç bir şeydir. Feraset, basiret tedarik etmek, mahviyete erişmek, kendini bütün bütün silebilmek, bu, uğraş gerektiren, efendim mücadele gerektiren bir yol. Sufiler buna seyr-i sulük, seyr-i ilallah demişler. Allah’a giden bir yolculuktur bu. Onun usulleri farklıdır. Ehlinden anca ahsedilir. Böyle kitaptan, umuma tarifle anlaşılamaz. (el halu, yağrifu bil kal.) buyurulmuş. Hal, hale ait olan şeyler, sözle ifade edilemez, anlaşılamaz.Ancak öyle bir yola bütün benliğiyle giren, samimi olan , teslimiyeti, elde eden insana bu tecelliler açılır. Onun için bu mübarek sözün üstünde durmayacağım.
Evet, bir hadis-i şerif zikretmişler, keşful hafadan. “Allah vardı, amentü billah, onunla beraber hiçbir şey yoktu, o varken hiçbir şey yoktu, şimdi de önce olduğu gibidir. Yani şimdi varlık gibi görünen şeylerin hepsi mecazdır, hepsi fanidir, hepsi yok olacaktır.

buyuruyor Cenab-ı hak. Her şey fanidir.

Ancak onun zatı, onun cemali ba kemali baki olan odur. Öyleyse sen bidayetle nihayeti birleştir. Birleştir rahat et. Evvelde olmadığı gibi, şimdi de bu alemi mecaz kabul et, yürüyen bir bulut gibi kabul et, çekilecek. Güneşe doğru sen yürü, gölgeyi takip etme. O zaman bunların derdinden kurtulursun. Hak ile huzura erersin. Sen hakka itaat ettiğin için, hak da sana bunları mûti kılar, eşyayı sana, emrine musahhar kılar.
 

gül21

New member
Katılım
17 Tem 2006
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Mahfuz' Alıntı:
Bu yazıları DİKKATLE okumanızı tavsiye ederim...


selamün aleyküm.okuyoruz efendim.ALLAH razı olsun hepsindende çıkarılacak o kadar çok ders varki?
 

Mahfuz

New member
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
158
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Ýstanbul
gül21' Alıntı:
selamün aleyküm.okuyoruz efendim.ALLAH razı olsun hepsindende çıkarılacak o kadar çok ders varki?

Allah öğrendiklerimiz ile amel edebilmeyi nasib eylesin...
 
Üst Alt