Ülkücü gençler kitap fuarını basmış.
Liderleri oluğu anlaşılan bir delikanlı kitap satan görevliye parmağını sallayrak tehdit savuruyor: "Sen nasıl İncil satarsın?
Burası Müslüman bir ülke değil mi?"
Ve geri plandan ülkücü gençler slogan atıyorlar: "Türkiye Türktür, Türk kalacak!"
Ve bütün bunları televizyon kameraları önünde yaptıklarına göre çok doğru, haklı ve yerinde bir iş yaptıklarına da sonuna kadar inanmış olmalılar.
Şimdi bu olayın neresinden tutarsınız?
Hâlâ titreşimleri süren Danimarka'daki karikatür bunalımı bitmemişken İncil satıcılarını tehdit etmek ne anlama gelir? 'Sen benim pegamberime saygı göstermelisin, ama ben senin kutsal kitabına saygı göstermek zorunda değilim' anlamı taşımaz mı? Şimdi de dindar Hıristiyanlar bize karşı gösteri yapsa yeri değil midir?
İkincisi, kitap satışını tehditlerle engellemek, geçen yüzyılın en utanç verici siyasal eylemleri arasında yer almadı mı? Hâlâ mı?
Üçüncüsü, engellenmek istenen İncil, Müslümanların da kutsal saydığı bir din kitabıdır.
Bu şekilde kaba kuvvetle engellenmek istenmesi, Müslümanlıkla da çelişmez mi?
Dördüncüsü, 'İncil okuyan dinden çıkar, Hıristiyan olur' diye korkmakla Kuranı Kerim'in etkinliği sorgulanmış olmuyor mu? Bir kişi Müslümansa, neden İncil okudum diye durup dururken dinini değiştirsin ki? Kendi inancından bu kadar emin olmayan bir toplum muyuz?
İncil'i yasaklayan bu anlayışa göre, imam-hatip okullarını ve ilâhiyat fakültelerini de kapatmak gerekmez mi? (Bu okullarda dinler tarihi, din felsefesi, din sosyolojisi.. gibi derslerin okutulduğunu varsayarak bunu söylüyorum.)
Ve nihayet biz değil miyiz, her zaman 'hoşgörülü olmakla' övünen? Nerede kaldı hoşgörümüz?
Bu anlayışa göre dini konularda araştırma yapan, kitap okuyan, kitap yazan herkesin cezalandırılması gerekecektir. Büyük İslam düşünürleri de İncil, Tevrat gibi kitaplar okudukları için eleştiriden kurtulamayacaktır.
Bu zihniyet, bir ucu ortaçağa, bir ucu köylülüğe dayanan, geçen yüzyılın totaliter yönetim anlayışlarında boy gösteren demokrasi karşıtı bir tutumu yansıtıyor.
Kitap sergisini basıp ortalığa dehşet saçan bu gençlerin vatanlarını sevdiklerine kuşku yok. Ama vatanlarını yanlış bir biçimde sevdiklerini düşünüyorum. Kitap yasaklayarak, düşüceye sınır koyarak, okuyan insanları terörize ederek daha gelişmiş, güçlü, ileri ve müreffeh bir Türkiye yaratamazsınız. Olsa olsa bağımlı, ilkel, geri ve zayıf bir ülke yaratabilirsiniz.
Zira çağımız bilgi, yaratıcılık ve teknoloji çağıdır. İncil gibi insanlık tarihinin en çok okunan ve en etkili olan kitaplarından birini yasaklamakla, kendinizi Hıristiyan Batı dünyasının kültürel temellerini anlamaktan mahrum etmiş olursunuz.
Birkaç yıl önce ülkücü gençliğin imajını değiştirmek için çalışmalar yapılmıştı. 'Beyaz çorap giymeyin, kafa tokuşturmayın...' türü öneriler yapılmıştı.
Bu önerileri ne kadar yerine getirdiler, bilemem.
Ama geçen günkü gibi kitap sergisi basmaya ve kitap satanları tehdide devam ederlerse, ne imajları değişebilir ne de kendileri bir milim değişmiş demektir.
türker alkan
Liderleri oluğu anlaşılan bir delikanlı kitap satan görevliye parmağını sallayrak tehdit savuruyor: "Sen nasıl İncil satarsın?
Burası Müslüman bir ülke değil mi?"
Ve geri plandan ülkücü gençler slogan atıyorlar: "Türkiye Türktür, Türk kalacak!"
Ve bütün bunları televizyon kameraları önünde yaptıklarına göre çok doğru, haklı ve yerinde bir iş yaptıklarına da sonuna kadar inanmış olmalılar.
Şimdi bu olayın neresinden tutarsınız?
Hâlâ titreşimleri süren Danimarka'daki karikatür bunalımı bitmemişken İncil satıcılarını tehdit etmek ne anlama gelir? 'Sen benim pegamberime saygı göstermelisin, ama ben senin kutsal kitabına saygı göstermek zorunda değilim' anlamı taşımaz mı? Şimdi de dindar Hıristiyanlar bize karşı gösteri yapsa yeri değil midir?
İkincisi, kitap satışını tehditlerle engellemek, geçen yüzyılın en utanç verici siyasal eylemleri arasında yer almadı mı? Hâlâ mı?
Üçüncüsü, engellenmek istenen İncil, Müslümanların da kutsal saydığı bir din kitabıdır.
Bu şekilde kaba kuvvetle engellenmek istenmesi, Müslümanlıkla da çelişmez mi?
Dördüncüsü, 'İncil okuyan dinden çıkar, Hıristiyan olur' diye korkmakla Kuranı Kerim'in etkinliği sorgulanmış olmuyor mu? Bir kişi Müslümansa, neden İncil okudum diye durup dururken dinini değiştirsin ki? Kendi inancından bu kadar emin olmayan bir toplum muyuz?
İncil'i yasaklayan bu anlayışa göre, imam-hatip okullarını ve ilâhiyat fakültelerini de kapatmak gerekmez mi? (Bu okullarda dinler tarihi, din felsefesi, din sosyolojisi.. gibi derslerin okutulduğunu varsayarak bunu söylüyorum.)
Ve nihayet biz değil miyiz, her zaman 'hoşgörülü olmakla' övünen? Nerede kaldı hoşgörümüz?
Bu anlayışa göre dini konularda araştırma yapan, kitap okuyan, kitap yazan herkesin cezalandırılması gerekecektir. Büyük İslam düşünürleri de İncil, Tevrat gibi kitaplar okudukları için eleştiriden kurtulamayacaktır.
Bu zihniyet, bir ucu ortaçağa, bir ucu köylülüğe dayanan, geçen yüzyılın totaliter yönetim anlayışlarında boy gösteren demokrasi karşıtı bir tutumu yansıtıyor.
Kitap sergisini basıp ortalığa dehşet saçan bu gençlerin vatanlarını sevdiklerine kuşku yok. Ama vatanlarını yanlış bir biçimde sevdiklerini düşünüyorum. Kitap yasaklayarak, düşüceye sınır koyarak, okuyan insanları terörize ederek daha gelişmiş, güçlü, ileri ve müreffeh bir Türkiye yaratamazsınız. Olsa olsa bağımlı, ilkel, geri ve zayıf bir ülke yaratabilirsiniz.
Zira çağımız bilgi, yaratıcılık ve teknoloji çağıdır. İncil gibi insanlık tarihinin en çok okunan ve en etkili olan kitaplarından birini yasaklamakla, kendinizi Hıristiyan Batı dünyasının kültürel temellerini anlamaktan mahrum etmiş olursunuz.
Birkaç yıl önce ülkücü gençliğin imajını değiştirmek için çalışmalar yapılmıştı. 'Beyaz çorap giymeyin, kafa tokuşturmayın...' türü öneriler yapılmıştı.
Bu önerileri ne kadar yerine getirdiler, bilemem.
Ama geçen günkü gibi kitap sergisi basmaya ve kitap satanları tehdide devam ederlerse, ne imajları değişebilir ne de kendileri bir milim değişmiş demektir.
türker alkan