Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'ani anlama metodu Üzerİne dÜŞÜnceler...

CENGÝZHAN

Üyeliði durduruldu
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
KUR'ANI ANLAMA METODU ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Yüce Allah 600 lü yıllarda Arabistan yarımadasında Mekkede peygamberimiz vasıtasıyla Kur'anı Kerimi tüm dünyaya tebliğ etti..Kur'anı Kerim neden Arabistan yarımadasında vahyedildi. Ben bu konuda şunu düşünüyorum:
Arabistan yarım adası üç kıtanın yani Asya, avrupa ve afrikanın ortasında üç kıtaya yaklaşık aynı mesafede olması ve İslamın buradan üç kıtaya kolaylıkla yayılabileceği nedeniyle olsa gerektir.

Kur'an Mekkede vahyolunduğu zaman , o devirde ve o coğrafyada yaşayan insanların yaşam şartlarını da göz önüne alarak, o devirdeki o insanların yaşamlarına nizam ve intizam getirirken ,onların yaşamlarını kolaylaştırmak, yaşam güçlüklerine daha büyük bir güçle karşı koymayı hedefleyerek gelmiştir.
İslam üzerine eleştiri getirmek isteyen islam dışı mahfillerin iddiaları arasında ,islamın araplar için, arapların yaşamlarını düzelten kurallarla geldiği iddiası vardır.

Ancak tüm insanlık ve tüm zamanlar için gelen bir kitap, temel prensip olarak vahyedildiği bölgeyi ÖRNEK BÖLGE olarak seçer ve öncelikle vahyedildiği bölge insanının sahip olduğu eski sapık inancı düzeltmeyi ve sonra bölge dışına yayılarak tüm dünyayı kaplamayı hedef edinir.Şüphesiz ki bu yayılma ancak kur'anın farklı coğrafyalardaki farklı dillere tercüme edilmesi ile mümkün olabilecektir.

Yani burada düşünmemiz gereken şudur: Arabistan başlangıç noktası olarak ÖRNEK BÖLGE seçilmiştir.Gelen emir ve nasihatlar o bölgeye özel bile olsa, gelen emir ve nasihatların kelime anlamına (Lafzı anlamına) değil ,ne maksat ve gaye ile geldiği, ne yapmak ,ne meydana getirmek istediği düşünüldüğünde gaye ve maksadın EVRENSEL OLDUĞU ,yeryüzündeki tüm coğrafyalara ve yaşam tarzlarına hitap ettiği rahatlıkla saptanabilir.

Kur'anın temeli TEVHİDDİR. Bizler bu akideyi hareket noktası olarak alırsak yani tapılacak olanın sadece tek ve bir olan Allah olduğunu, kur'anın yeryüzündeki tüm toplumların yaşam tarzlarına ait nasihatlar olarak kabul etmeliyiz ve kur'an da belirgin olarak Peygamber zamanındaki topluma gelmiş bulunan emir ve nasihatları diğer coğrafya toplumlarına LAFZİ olarak değil mana ve içerik olarak yorumlama ve uygulama metodunu tatbik etmeliyiz.

Bu konuyu bir misal vererek açıklamak daha iyi olacaktır:

Kur'anda NUR 31 ayetinde kadınlara hitaben ;(gözlerini yere indirsinler) (Göğüslerini örtsünler ) (Gizlemekte oldukları göğüsleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar)demektedir.Bu ayetten şunu anlıyoruz: Peygamber zamanındaki toplumda kadınlar bir erkekle evlenip bakılmak zorunluluğundadırlar. Kadınlar bir erkek bulup evlenebilmek için dışarı çıktıklarında ,erkeklere davetkar bakışlar yapmaya, göğüslerini göstermeye çalışmaya, hatta göğüsleri belli olsun dikkat çeksin diye ayaklarını yere vurmaktadırlar. Ayet bunları yapmayın diyor...Nedeni kadınlar böyle yaptığında erkekler tahrik olup rahatsız oluyor,sonra kadınlara sataşıp onları da rahatsız ediyor...

Biz şimdi bu ayeti LAFZİ olarak tercüme edip bir japon kadınına,bir Rus kadınına veya kanadalı bir kadına...gözlerini,yere indir,göğüslerini iyice ört, ve göğüslerini erkekler farketsin diye ayaklarını yere vurmayacaksın dersek....

Japon kadını kur'anda bir yanlışlık var, ben ayaklarımı yere vurmuyorum ki,bana neden ayaklarını yere vurma diyor der....

Peki bu ayet japon kadınına ne diyor...??

Sokağa çıktığında erkeklere davetkar ve yılışık bakışlarda bulunma..Sokağa çıktığında erkekleri tahrik organlarını ve göğüslerini gösterecek kıyafetler giyme..Sokağa çıktığında erkekleri tahrik edecek edep dışı hareket ve davranışlarda bulunma.Eğer ayeti bu şekilde yorumlarsanız yalnız japon kadınları için değil, yeryüzündeki tüm toplumların kadınlarına nasihat etmiş olursunuz ve kur'an evrensellik boyutuna gelmiş olur.Zaten Kur'anın gerçek anlam ve manası budur.Ku'anın anlatmak istediği ve gayesi de budur.

Ancak burada üzerinde önemle durulması gereken bir nokta var. Kur'anın japon toplumu için yapılması gerekli yorumunu, araplar arapçayı iyi bilir, kur'anı onlar en iyi anlar diyerek arap din adamlarının japon toplumu için yorum yapabileceklerini düşünmeyelim. Arap din adamları arap toplumu için yorum yapabilirler,japon toplumu veya rus toplumu için yorum yapamazlar. Japon toplumu için yorumu ,japon olan müslüman din adamları yapabilir , ve onlar yapmalıdır.

Konunun daha net anlaşımı için bir örnek daha verelim:

Bakara ayeti 185 bir ay oruç tutmamızı, Bakara 187 ise: Sabah siyah ipliğin,beyaz iplikten ayırd edilebildiği zamandan ( güneş doğumu) akşam karanlığına ( güneş batımı) kadar oruç tutun der. Dünyanın orta kuşak ve yakınındaki coğrafi bölgelerinde gün 24 saattır.Ve oruç süresi gün doğumu ve batımı arasındaki süre yaklaşık yarım gün eder.

Ancak dünyanın kuzey iskandinavya gibi kutba yakın bölgelerinde gün doğumu ve batımı,yani gece ve gündüz 6 ay sürmektedir. Biz burada yaşayan insanlardan ramazanda bir ay oruç tutmalarını istersek bu bölgelerde ramazan 30 yıl sürer.Bırakın bir insanın bir ramazan 30 yıl oruç tutmasını, bir gün oruç tutması ise 6 aydır.

Peki bu ayetin bu coğrafi bölgelerdeki yorumu nasıl olacaktır...İnsanlar oruca siyah ipliğin beyaz iplikten farkedildiği zaman mı başlayacaklar oruca ???

Evet bu ve benzer bölgelerde böyle bir durum var. Bu bölgelerde yaşayan insanların farklı bir yaşam sistemi var. Bu bölgelerde yaşayan insanlar bir uyarlama yapmışlar. bir günü 24 saat hesabıyla ikiye ayırmışlar..gündüz dedikleri zaman işe gidişleriyle başlıyor,iş bitişi eve dönüşleri ise gece olarak kabul ediliyor. Bu durumda yapılabilecek şey ayet gündüz yani çalışma saatleri süresince oruç tutmamızı istediğine göre. buralarda da oruç zamanı çalışmaya başlama saaatlerinden ,iş bitimi eve dönüş süresince yani günün yarısı hesabıyla oruç tutmaları gerekeceği, ilgili ayetin bu coğrafi duruma göre yorumlanmasının gerekli ve şart olduğunu bize göstermektedir.

Burada da farklı yaşam tarzına sahip bu toplumlar için gerekli kur'an yorumlarının ve uygulamalarının arap din adamlarınca yapılamıyacağı açıktır.Bu tür coğrafyalarda da gerekli yorumları bölgelerin müslüman yerel din adamlarınca yapılması zarureti vardır.

Bu tesbitlerden sonra geleceğimiz netice Kur'an yorumlarının sabit olmadığı, yeryüzündeki farklı coğrafi bölgeler, farklı yaşam tarzlarına sahip farklı toplumlar ve bu duruma zaman fonksiyonunu da ekleyebiliriz ki farklı zaman dilimleri için uygun kur'an yorumlarının farklı zaman ve mekanlara sahip din alimlerince yapılmasının gerekli olduğudur.Yüce Yaratanın yer yüzündeki tüm toplumlara en uygun ve en güzel islami yorum ve uygulamaları nasip etmesi dilek ve temennisiyle...

SELAM VE DUA İLE..

Not: Sevgili arkadaşlar bunlar benim kişisel görüşlerimdir. Beğenmek..Beğenmemek en tabii hakkınızdır. Yazı her türlü eleştirilerinize açıktır.Eleştiri hakkınız yazı için geçerlidir, yazan için değil...

Saygılarımla....
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Selam Allah'ın selamı olduğu için ve aleykümselam, da; bu yazı tam bir mantık saçması. Kabe'nin merkezinin Mekke olmasına dayandırılan mantıktan tutun da, coğrafi şartlara göre farklılık gösteren yerlerdeki ibadetlerin yorumlanmasına kadar hatta garabet bir mantık ile örtüştürülmesine varıncaya kadar, yani makalenin her cümlesinin verdiği anlama varıncaya kadar her yönden; SAÇMA.

Bu da benim fikrim.
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
sayın Cengizhan,

maalesef yüzyıllardır bazı insanların kendini alim ilan ederek dine yaptıkları ilaveler ve bu insanları ''dinin gerçek açıklayıcıları'' olarak benimsemiş kişiler sayesinde, bu ilaveler günümüzde dinin kendisi gibi kabul edilmekte. böylelikle arap gelenekleri dinselleşiyor ve İslamiyet bir ''arap dini'' haline getirilmeye çalışılıyor. yüzyıllardır süregelen bu dini yıpratma faaliyetlerinin sonuçlarına ne yazık ki günümüzde yoğun olarak rastlamaktayız; pek çok kişi ''gerçek İslam''ın ne olduğunu bilmediği için dinden çıkmış durumda, ve bu artarak devam ediyor. İslamiyet'in hacı-hoca-şeyh-arap dini olmadığını toplum olarak kavrayabildiğimiz gün bu sıkıntılardan kurtulacağız. tabii o güne dek ülkede müslüman kalırsa..

insanların çoğu, Kuran'ın sadece o kendine alim diyen kişiler tarafından anlaşılabileceğini, onlar ne diyorsa doğru olduğunu, hatta söyledikleri şey Kuran ile çelişse dahi ''onlar alim, Allah'ın bize bildirmeyip onlara söylediği şeyler var'' zihniyetine sahip oldukları, kendileri zahmet edip düşünmeye vakit ayırmadıkları ve ne olursa olsun bu kafalarına yerleştirilenleri değiştirmek istemedikleri için bu düşünceleriniz onlar tarafından hoş karşılanmaz, afaroz edilirsiniz, modernizm özentisi ve insanları dinden çıkarmaya çalışan münafığın teki yapıverirler sizi. bu yüzden bu konudaki düşüncelerinizi kendinize saklayın, ki gereksiz tartışmalara girmek zorunda kalmayasınız, derim ben. çünkü söyledikleriniz, bırakın anlaşılmayı üzerinde düşünülmez bile...




 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bahsettikleriniz ile bizi ima ediyorsunuz old_preacher; ama sanırım bu ithamlar ile siz benden de katısınız. :)
Biz, hakaret olmadıkça her türlü konuyu samimi ve edeb dairesinde tartışırız. Bundan hiç gocunmadık, hiç gocunmayacağız ve sabr ile devam edeceğiz inşaallah.

Bu din; hacı, hoca, şeyh, arap, türk,kürt, acem, vb. diğerleri de dahil hepsini kapsar ve hepsinin Dini'dir. Rabbimiz Kur'an da öyle buyuruyor çünkü. Biz sizleri cins cins yarattık diyor, tanışıp anlaşın diye sizleri kabilelere ayırdık buyuruyor. İslam Dini Mekke de başladı diye bu Din sadece arap Dini değildir, Türkler tarafından yaklaşık 700 yıl sancaktarlığında genişledi diye Türk Dini de değildir. Belki; hepsidir diyebiliriz. Hepsi dediğiniz zamanda, yukarıda saydığım bütün cins ve köken unsurlar dahil olur bu tanıma.

Anlamak için düşünürüz, İslam düşünme Dini'dir. Kabul edip etmemek kişinin insiyatifine bırakılmıştır. Tartışmak da, illa karşıdakini fikren mağlub edeceğiz diye de yapılmaz, yanlışı ortaya kim koyarsa diğeri ona fikren uymak zorundadır. İlmi ve ispatlı olduğu sürecede doğru kimden gelirse gelsin, her zaman doğrudur.
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
size değil, genel anlamda söyledim. çünkü bazen arkadaş ortamında konu açılıyor, birisi bir hadis söylüyor ama uydurma olduğu ve gerçek olmadığı besbelli, bunu söylediğimde de hemen ''sen şimdi hadisi inkar mı ediyorsun, sen kimsin ki'' moduna giriyor insanlar. bu yüzden tartıştığım çok insan oldu. ama bu sitede de karşılaştım, ''bunu x şahıs söylüyor, onun söylediği birşeyin gerçek olmaması ihtimali olabilir mi?'' tarzı cümlelerle.

benim amacım öğrenmektir, ben hiçbir zaman birşeyleri bildiğimi iddia etmem tam aksine bilmediğim çok fazla şey vardır, ama din konusunda insanların yazdıkları kitaplara ya da söyledikleri sözlere mesafeli olmayı tercih ederim. çünkü birinin dediği birini tutmayabiliyor, ya da insanlar başka amaçlar için kendini ''alim'' ilan edebiliyor. bu yüzden en iyisi, Allah'ın da buyurduğu gibi ''aklımızı kullanmak''.

özellikle hadislerin çok zararlı olduğunu düşünüyorum. çünkü bakın, müslümanlara nasıl kötülük yapılabilir? birincisi akıllarını çelip dinden çıkartarak, ikincisi de müslüman olmayan insanların müslüman olmasını engelleyerek. bu iki kötülük de hadisle yapılıyor. Kuran ile alakası olmayan ama zamanında dinimize yerleştirilmiş binlerce uydurma hadis ve dine ilave, yarattıkları mantıksal çelişki nedeniyle insanların dinden çıkmasına sebep oluyor. aynı zamanda yüzlerce ateist site, propagandalarını hadislere dayandırarak yapıyor, onların mantıksal çelişkilerinden yararlanarak insanları kendine çekiyor ve çok da başarılı oluyor.

başka şeyler de var elbette mezhepler, tarikatler, cemaatler vs... bugüne dek hiçbirinin de müslümanları birbirine düşürüp birleşmelerini engellemekten başka bir işe yaradığı görülmemiştir, bakınız ortadoğu, bakınız Türkiye...
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sayın CENGİZHAN, hadiseyi sıradan bir şekilde irdelerseniz vardığınız sonuçlar makul görülebilir. Ama anlatmaya çalıştığınız mesele bildiğiniz ve bilmediğiniz herşeyin ilmi, hikmeti ve şifresi. Çok basit açıklamışsınız, sanki inanmayan biri gibi...
 

CENGÝZHAN

Üyeliði durduruldu
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
sayın Cengizhan,

maalesef yüzyıllardır bazı insanların kendini alim ilan ederek dine yaptıkları ilaveler ve bu insanları ''dinin gerçek açıklayıcıları'' olarak benimsemiş kişiler sayesinde, bu ilaveler günümüzde dinin kendisi gibi kabul edilmekte. böylelikle arap gelenekleri dinselleşiyor ve İslamiyet bir ''arap dini'' haline getirilmeye çalışılıyor. yüzyıllardır süregelen bu dini yıpratma faaliyetlerinin sonuçlarına ne yazık ki günümüzde yoğun olarak rastlamaktayız; pek çok kişi ''gerçek İslam''ın ne olduğunu bilmediği için dinden çıkmış durumda, ve bu artarak devam ediyor. İslamiyet'in hacı-hoca-şeyh-arap dini olmadığını toplum olarak kavrayabildiğimiz gün bu sıkıntılardan kurtulacağız. tabii o güne dek ülkede müslüman kalırsa..

insanların çoğu, Kuran'ın sadece o kendine alim diyen kişiler tarafından anlaşılabileceğini, onlar ne diyorsa doğru olduğunu, hatta söyledikleri şey Kuran ile çelişse dahi ''onlar alim, Allah'ın bize bildirmeyip onlara söylediği şeyler var'' zihniyetine sahip oldukları, kendileri zahmet edip düşünmeye vakit ayırmadıkları ve ne olursa olsun bu kafalarına yerleştirilenleri değiştirmek istemedikleri için bu düşünceleriniz onlar tarafından hoş karşılanmaz, afaroz edilirsiniz, modernizm özentisi ve insanları dinden çıkarmaya çalışan münafığın teki yapıverirler sizi. bu yüzden bu konudaki düşüncelerinizi kendinize saklayın, ki gereksiz tartışmalara girmek zorunda kalmayasınız, derim ben. çünkü söyledikleriniz, bırakın anlaşılmayı üzerinde düşünülmez bile...



Saygıdeğer Preacher Kardeş,

Söylediklerinize katılıyorum....

Yazımın çok kişi tarafından anlaşılamıyacağını da biliyorum...

Yazımın dışlanmaya çalışılacağını da...

Uyarılarınız için çok teşekkür ederim....

SELAM KARDEŞ...
 

CENGÝZHAN

Üyeliði durduruldu
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
Selam Allah'ın selamı olduğu için ve aleykümselam, da; bu yazı tam bir mantık saçması. Kabe'nin merkezinin Mekke olmasına dayandırılan mantıktan tutun da, coğrafi şartlara göre farklılık gösteren yerlerdeki ibadetlerin yorumlanmasına kadar hatta garabet bir mantık ile örtüştürülmesine varıncaya kadar, yani makalenin her cümlesinin verdiği anlama varıncaya kadar her yönden; SAÇMA.

Bu da benim fikrim.


Sayın radikal kardeş,

yazım hakkındaki görüşlerize saygı duyarım...

Ancak sizden yazımdaki bir olayı veya bir paragrafı alarak oradaki SAÇMALIĞI belirtmenizi talep ederim...

MESELA:

Bakara ayeti 185: bir ay oruç tutmamızı, Bakara 187 ise: Sabah siyah ipliğin,beyaz iplikten ayırd edilebildiği zamandan ( güneş doğumu) akşam karanlığına ( güneş batımı) kadar oruç tutun der.

Kuzey iskandinavyada, alaskada,Kuzey Sibiryada 6 ay gece ve 6 ay gündüzdür...

Yukarıdaki ayetlere göre benim yazdıklarım SAÇMA ise ..

Lutfen buralarda yaşayan insanların nasıl oruç tutacaklarını açıklar mısınız..??????

SELAM

 

CENGÝZHAN

Üyeliði durduruldu
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
Sayın CENGİZHAN, hadiseyi sıradan bir şekilde irdelerseniz vardığınız sonuçlar makul görülebilir. Ama anlatmaya çalıştığınız mesele bildiğiniz ve bilmediğiniz herşeyin ilmi, hikmeti ve şifresi. Çok basit açıklamışsınız, sanki inanmayan biri gibi...


Sevgili kardeşim,

Ben bazı konulara açıklama veya yorum getirmiyorum...

Eğe yazımı anladıysanız.. Ben yukarıdaki yazıda METOD ' dan bahsediyorum..

ANLAYABİLME METODU ndan bahsediyorum...

Yazıda anlatılan olaylar veya konular METOD' un anlaşılabilmesi için verilmiş ÖRNEKLER' dir..

Sizin bu yazınızdan anladığım kadarıyla:

Önce ANLAMA,ANLAYABİLME NEDİR..? NASIL YAPLIR...KONUSUNDA..

Sonra da ANLAMA METODLARI konusunda yazılar yazmalıydım...

Yazmayı düşüneceğim...

Bilvesile SELAM kardeş....
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
Sayın radikal kardeş,

yazım hakkındaki görüşlerize saygı duyarım...

Ancak sizden yazımdaki bir olayı veya bir paragrafı alarak oradaki SAÇMALIĞI belirtmenizi talep ederim...

MESELA:

Bakara ayeti 185: bir ay oruç tutmamızı, Bakara 187 ise: Sabah siyah ipliğin,beyaz iplikten ayırd edilebildiği zamandan ( güneş doğumu) akşam karanlığına ( güneş batımı) kadar oruç tutun der.

Kuzey iskandinavyada, alaskada,Kuzey Sibiryada 6 ay gece ve 6 ay gündüzdür...

Yukarıdaki ayetlere göre benim yazdıklarım SAÇMA ise ..

Lutfen buralarda yaşayan insanların nasıl oruç tutacaklarını açıklar mısınız..??????

SELAM


Buralarda yaşayan insanlar kendilerine en yakın 24 saatlik normal güneş doğumu ve batımı ile hareket eden yere göre namazlarını kılar ve oruçlarını tutarlar.

Bu konu deccalin gelişiyle alakalı günlerin uzuyacağı, Efendimiz sav.'de o zamanlar namazlarını nasıl kılacaklarını anlattığı Hadis mevzusunda geçer. Müçtehidlerimiz de bu hadisi şerife göre oruçların nasıl tutulacağı konusunu ele almışlardır...
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Geçen günlerde bir kardeşim sormuştu bana, cevap vermiştim o da foruma yazmıştı ama bulamadım. Sizin için bir daha yazmamda mahsuru yok. Bu soruya iki türlü cevap verelim. 1 - Şerii yönünden, 2 - takva yönünden. Hangi tarafından kabul ederseniz, siz o yönünde amel edersiniz.


1 - Şerii yönünden, namazın farz hükmüne girmesi için vaktin girmesi önemlidir. Örneğin, kutuplarda akşamı namazı kılmak için tam kararma anı girmeli ki, sizde namazınızı kılabilesiniz. Ama kutuplarda hava kararmaz, tam olarak kararmaz yani. Türkiye de gördüğünüz akşam ezanının okunduğu vakitdeki gökyüzü aydınlığı ile karanlığı içiçe geçmiş bir halinin görüntüsü kutuplarda gerçekleşmez. Dolayısı ile akşam namazı vakti gerçekleşmez. Bu da demek ki, vakit girmedi, şer'an da vakit girmeden namaz tahakkuk etmemiş olur. Namazı vaktnden önce kılmak gibi bir şeyde sözkonusu olmaz. Yani ikindi ile akşam namazı hacc ve savaş şartları dışında cem (birleştirme) de edilemez. Namazın farz hükmüne girmesi için, önce vaktinin girmesi gerekir. Vakit ne zaman girerse, o zaman namaz kutupda yaşayan insan için farz şartı haline gelir. Orucunuz da aynı düşünce ile geçerlidir. Şeriat hükmü bütün yerde aynı minval üzere geçerlidir.

2 - Bu işin bir de takva yönü vardır. Ben ne olursa olsun kılamak istiyorum diyorsanız, beş vakite uygun namaz kılınabilecek en yakın ülke neresi ise, kutuplara en yakın izlanda veya isviçre olabilir, işte buradaki namaz saatleri ile aranızdaki mesafeyi hesap edip saat farkını da, ayrıca ekleyerek o saatte kılabilirsiniz. Bu oruç içinde geçerlidir. Çünkü sizi biliyorsunuz ki; aslında bulunduğunuz yarım kürede şuan gece vakti. Size en yakın ülkede şuan iftar yapıldı. Aranızdaki saat farkını da üzerine ekleyerek siz de o saat geldiğinde iftar yapabilirsinz. Veya sahur saatlerini aynı şekilde hesaplayabilirsiniz.

Evet, yazınıza saçma dedim. Bir defa nur suresinin 31 ayetini o şekilde meallendiremezsiniz. Sizn belirgin harfler ile üzerine basa basa söylediğiniz anlamlar yok. Kimden okudunuz vöyle bir meali. Yok ayaklarını ökçelerini yere vurmaları şundandır, yok örütülerini bilmem nereye örtmeli vs...Tamamen saçma, anlatım şekli insanların farklı alanlara kaymasına sebep veriyor en başta bu hali ile saçma. Çünkü, ayet önem verilmesi gereken yeri özellikle mana olarak veriyor. Fazla yaşar nuri okuyorsunuz sanırım. Biz, bu ayetleri defalarca meallendirdik, bir zahmet forumu önce bir dolaşın da, ondan sonra eksik gördüğünüz anlatım varsa, kendi yazılarınızı düzeltin.

Uslubunuz gayet yerinde ve düzeyli. Ama, uslubunuz düzgün diye, manası sakat düşüncelere yol açacak yazınızı da kusura bakmayın ama; övemem.

Metodik anlatım veya algılama konusunda emek verip de o konu ile ilgili yorulmanıza gerek yok. Buradaki her insanın algılama yetileri en az sizin kadar emin olun. O nedenle diyorum ki; bu forumda cahil cühela insanlar varsa eğer gibi bi hisse kapılıp da, yazılarınızın anlam ve manasına katkı yapmak için ayrıca emek vermeyin. Old_pracher arkadaşımız belki ihtiyaç hissederse, iki kişi arasında konu paylaşımı yapabilirsiniz.

Bu kadar açıklama sanırım yeterli olmuştur. En başta dediğimi yine tekrarlıyorum, yazınız içerik olarak saçma. Mekke'nin seçilmiş olma mantığı da dahil buna.

Mekke; Hazreti Adem (a.s.)'dan, Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) arasında gelmiş geçmiş peygamberler de dahil (a.v.s.ecmain) daha yaratılmadan önce Kabe'nin yeri belirlenmişti. Daha sonra Cebrail (a.s.) tarafından taşlarla sınırı Adem (a.s.) belirlenerek bizzat gösterildi. İlk Kab'nin (bina) yerinde nişan vardı. Büyükçe bir taş. Şit (a.s.) ile beraber ilk bina haline getirildiyse de sonra yıkıldı. Hz. İdris (a.s.), kendi zamanında harc yerine geçecek kilit sistemini buldu. Temelini biraz daha aşağıda tutarak kalıcı olacak ilk binayı inşaa etti diyebiliriz. Yeryüzün merkezi olmasının zahiri ve manevi çok nedenleri vardır. Bunlar detaydır.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
başka şeyler de var elbette mezhepler, tarikatler, cemaatler vs... bugüne dek hiçbirinin de müslümanları birbirine düşürüp birleşmelerini engellemekten başka bir işe yaradığı görülmemiştir, bakınız ortadoğu, bakınız Türkiye...

Bunlar ayrılık nedenleri değildir. Mezhepler ibadetlerde var olan kolaylıkları sünnet çerçevesinde ele alır. Mezhebinizi yaşarken, eğer isterseniz tarikatı yaşarsınız, ki; zorlaması yoktur. Cemaat konusu ise; farzdır ! Yani Müslümanlar cemaatten ayrılmamaılıdır. Cum'a en başta bu nedenle önemli bir farzdır. Toplanma yani; cem olma günüdür. Ortadoğu örneği mezhep farklılıkları değil, daha çok şeriat farklılıklarından ortaya çıkmıştır. Müslüman arap ülkeleri de bu tanıma dahildir. Sünni bir müslüman ile vahhabi bir müslüman arasında şeri hükümlerde farklılılar vardır. Bakın iyi okuyun, şerii hükümlerde. Sünnetlerde değil.

Siz, cemaat derken, bay fetullah'n cemaatini kasd ettiyseniz, başlarındaki insanlardan ziyade içlerinde yer alan samimi ve mütedeyyin insanların da Dine karşı bir zararı yok, bilakis hüsnü niyet ve büyük gayretleri ile çok faydalı işleri vardır. Ama, sistemleri çok faklı alanlarda yol alıp, bu insanları da kendi menfaatlerine alet ettiği için, kişisel olarak fikri anlamda yakın değilim.
 

CENGÝZHAN

Üyeliði durduruldu
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
Bay radikal,

Benim yaımda anlatmaya çalıştığım konu.....

Kur'anın ve ayetlerin LAFZİ anlamlarından ziyade iç derinlik anlamları önemlidir idi.

Sizin yukarıda anlattıklarınız bu dediklerimi AYNEN TEYİT ETMEKTEDİR....

Aziz Kur'an bir oruç gününü lafzi olarak güneşin doğumumdan batımına kadar demektedir...

Ancak coğrafi nedenlerle, bu tarifin yoruma ihtiyaç gerektirdiği, tarifin derin anlamına ulaştığınızda,tarif anlamının
insanların günün yarısı olan çalışma zamanı olduğu anlaşılmaktadır...

Yazımın anlatmak istediği de bu idi...

SELAM...
 

CENGÝZHAN

Üyeliði durduruldu
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
Yaptığımız açıklama sizi teyit etmiyor, tam tersi anlatım sunuyor. :)

İyi anlaşılamadı galiba ,tekrar edelim:

Başliktaki yazımda;

Kur'an ve ayetlerinin LAFZİ manası yanında önemli olan batini yani içsel manasıdır demiştik.

Ayet LAFIZ olarak , oruç güneş doğumundan batımına kadar tutulur der.

Bu ayetin batıni yani içsel manası güneşin doğumundan batımı yarım gündür.

Görüyoruz ki güneşin 6 ay batmadığı bölgelerde ayetin LAFZİ manasını değil batıni yani içsel manasına
müracaat etme zorunluluğu duyulmaktadır....
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Tam değil, biz farklı bir batından bahsetmeye çalıştığımız için, sizin yazınız zahire dönük yüzünü anlatıyor diye yazınıza itiraz ettim.

Ayrıca, esas önemlisi de o ki; kadınların örtünme hususunda yaptığınız ayetin açıklaması facia şeklinde duruyordu. Yani, sizin anlatımınız ile benim anladığım çok farklı. Ayet çok başka bir noktaya dikkatleri çekerken, siz; kendi ifadeleriniz ile daha da farklı mecralara kayıyorsunuz.

Açıklamanız, ayetin tam türkçe karşılığı bile olamaz, kaldı ki anlam karşılığını yazmış olasınız.

Saçma bulma nedenimin başlıca noktaları son üç mesajımdadır. Bu açıklamalr ile tekrar baktığınızda sanırım bu sefer daha net göreceksiniz.
 

CENGÝZHAN

Üyeliði durduruldu
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
Tam değil, biz farklı bir batından bahsetmeye çalıştığımız için, sizin yazınız zahire dönük yüzünü anlatıyor diye yazınıza itiraz ettim.

Ayrıca, esas önemlisi de o ki; kadınların örtünme hususunda yaptığınız ayetin açıklaması facia şeklinde duruyordu. Yani, sizin anlatımınız ile benim anladığım çok farklı. Ayet çok başka bir noktaya dikkatleri çekerken, siz; kendi ifadeleriniz ile daha da farklı mecralara kayıyorsunuz.

Açıklamanız, ayetin tam türkçe karşılığı bile olamaz, kaldı ki anlam karşılığını yazmış olasınız.

Saçma bulma nedenimin başlıca noktaları son üç mesajımdadır. Bu açıklamalr ile tekrar baktığınızda sanırım bu sefer daha net göreceksiniz.


Kardeş,

Size zahmet olacak ama benim bir facia dediğiniz açıklamama karşı...

Hani KENDİNİZİN anlayışı çok farklı diyorsunuz ya....

Kadınların örtünme ile ilgili bilinen ayeti açıklayabilir misiniz...???

Çok rica ederim...Belki ben de YANLIŞIMI GÖRÜRÜM.........

SELAM..
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Nur suresi 31.ayeti ve ahzap suresi 59.ayeti, örtünme ile ilgili yeterli ayetlerdir. Ama sizin Türkçeye çevirdiğiniz bu hali ile değil. Nur suresi 31. ayeti örtünmeden bahsederken "hımar, humur" (başı örten) anlamında bahsederken, esas ahzap suresi 59.ayeti; örtünme kasdı ile "cilbab" diyerek boydan örten anlamında bir örtüden bahseder.

Mealciniz, görüldüğü üzere konusuna tam vakıf olmadığı için, detayına da girememiş olabilir.

Bazı mealciler bunun "izar" olacağını iddia etmesi de saçmadır, çünkü izar erkeklerin belden aşağısını örtmesi için kullandıkları örtüye denir. Hatta boydan olana da "rıda" denir. Yani bazı mealciler boydan örtülen anlamında kullanılan "celabib veya cilbab" anlamındaki örtüyü, erkeklerin örtüsünü kasd edeceğini söyeyecek kadar aymazlığa gitmişlerdir. Buda arapçaya vakıf olmamalarının göstergesidir.

Ama; sizinki hepten faciadır. Nur suresinde "göğüsler" gibi bir ifade geçmez veya "göğüslerini belli etmek için ökçelerini yere vurmasınlar" diye bir ifade de geçmez. Başörtüsü veya boydan çarşaf gibi anlamlar geçer. Kur'an; müstehcenlik içeren ifadelerden söz etmez. Bu tür ifadeler; tahrif edilmiş ve iniş haline bırakılmayı insanlar tarafından müdahele edilmiş tevrat'ta geçer.

"Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zinet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut, kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!" ( Nur: 31 )

"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." ( Ahzap : 59 )

Meal böyle olur. Sizin yazdığınız gibi değil.
 

CENGÝZHAN

Üyeliði durduruldu
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
zinet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar.



ifadesi başörtülerin göğüslerinin üzerine örtsünler şeklinde çok mealde vardır.Bu ifadeden kadınların göğüslerini göstermekten kaçınmalarının istendiği çok açıktır.

Kardeş,

Bana bu ayetin ne demek istediğini, bu ayetten ne anladığınızı anlatabilir misiniz...??

Bu ayet neden kadınların zinetlerini göstermemelerini,neden başörtülerini yakalarının veya göğüslerinin üstüne kadar örtmelerini istiyor..???

Ve öz olarak nur 31 ayetinin istediği uygulamaların yapılması sonunda varılmak isten gaye nedir..??

SELAM
 

fatihbarut

New member
Katılım
25 Mar 2012
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
örnekler hep tahrik edici organlar üstünden verilir ya, buna bayılırım.
 
Üst Alt