muhammedordusu
New member
Kur'an öyle bir kitaptır ki kendisinde hiçbir şüphe yoktur. Ahirette zarar verecek şeylerden korunanlar, yani takva sahipleri için yol gösterici ve hidayet kaynağıdır.
Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir, bilendir. (En'am-115)
Kur'an vahiydir, yani yüce Rabbimizin pak sözleridir. Bu sözlerin doğruluğu, hükmettiğinde adaleti yerine getireceği konusunda hiçbir şüphe yoktur. Kur'an, İslam dininin temelidir. İslam dininin tüm problemleri ona havale edilir. Yani Kur'an ilkeler manzumesidir.
Bu derece kesin ve şüphelerden uzak olan Kuran mutlaka esas alınmalıdır. İşte Allah Resulü'nün sünneti de Kur'an'ın ışığında ve onun Rabbani rehberliği çerçevesinde anlaşılmalıdır. Eğer bu anlamda sünnet değerlendirilirse, hem tahrifattan, hem istismardan, hem de yanlış te'villerden uzak tutulur ve anlaşılması kolaylaşır. Onun için sünneti Kur'an'dan tamamen bağımsız düşünmemek gerekir. Çünkü sünnet, Kur'an'ın yorumu, açıklanması ve hayata dönüştürülmesinin diğer adıdır. Bir başka deyişle sünnet, yürüyen, yaşayan Kur'an'dır.
Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik. O size âyetlerimizi okuyor, sizi temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor. Size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor. (Bakara151)
Ayeti kerimede geçen hikmet kavramının da sünnetle yakın ilgisi vardır. Direk sünnet olarak alınmasa bile, hikmetin Kur'ani bir anlayış veya Kur'anın temel ilkeleri olduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Öyle ise sünnetin Kur'an ile çelişmesi asla mümkün değildir. Kur'an ve sünnetin ruhu, amacı ve hedefi aynıdır.
Hz. Aişe (r.a.)'nin şu güzel sözü Kur'an sünnetin ayrılmaz iki parça olduğunu açıkça bildirmektedir. Allah Rasulü'nün ahlakını soranlara,; "Onun ahlakı Kur'an idi." diyordu. Bu söz hem Allah Rasulü'nün sözleri, fiilleri ve tasviplerinin Kur'an'a dayandığını, hem de, "Hiç şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin." ayetinin içerisinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Hz. Aişe (r.a.)'nın bu veciz sözü Kur'an ile sünnetin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu ve sünnetin ağırlıklı olarak Kur'an'ın hayata dönüştürülmesi olduğunu beyan etmektedir.
O halde sünnet ortaya konulurken, Kur'an'dan bağımsız ele alınması asla doğru değildir. Sünnet tamamen Kur'an'dan bağımsız olarak ele alınırsa bir takım sıkıntıların ortaya çıkacağı muhakkaktır. Onun için sünnetin tanımını yaptığımızda "vahiy ışığında" kaydını koyduk. Ancak bu ifademiz, Allah Rasulü'nün vahiy dışında hiçbir şey ortaya koyamayacağı anlamına gelmez. Vahiy ışığı derken vahye ters düşmeyecek gayri metluv vahiy ve onun içtihadları da söz konusudur. Çünkü vahyin de ifade ettiği gibi, "O, heva ve hevesinden (iş olsun diye) konuşmaz. Onun her söylediği (kendisine bildirilen) vahiydir.
Beşir İSLAMOĞLU
Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir, bilendir. (En'am-115)
Kur'an vahiydir, yani yüce Rabbimizin pak sözleridir. Bu sözlerin doğruluğu, hükmettiğinde adaleti yerine getireceği konusunda hiçbir şüphe yoktur. Kur'an, İslam dininin temelidir. İslam dininin tüm problemleri ona havale edilir. Yani Kur'an ilkeler manzumesidir.
Bu derece kesin ve şüphelerden uzak olan Kuran mutlaka esas alınmalıdır. İşte Allah Resulü'nün sünneti de Kur'an'ın ışığında ve onun Rabbani rehberliği çerçevesinde anlaşılmalıdır. Eğer bu anlamda sünnet değerlendirilirse, hem tahrifattan, hem istismardan, hem de yanlış te'villerden uzak tutulur ve anlaşılması kolaylaşır. Onun için sünneti Kur'an'dan tamamen bağımsız düşünmemek gerekir. Çünkü sünnet, Kur'an'ın yorumu, açıklanması ve hayata dönüştürülmesinin diğer adıdır. Bir başka deyişle sünnet, yürüyen, yaşayan Kur'an'dır.
Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik. O size âyetlerimizi okuyor, sizi temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor. Size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor. (Bakara151)
Ayeti kerimede geçen hikmet kavramının da sünnetle yakın ilgisi vardır. Direk sünnet olarak alınmasa bile, hikmetin Kur'ani bir anlayış veya Kur'anın temel ilkeleri olduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Öyle ise sünnetin Kur'an ile çelişmesi asla mümkün değildir. Kur'an ve sünnetin ruhu, amacı ve hedefi aynıdır.
Hz. Aişe (r.a.)'nin şu güzel sözü Kur'an sünnetin ayrılmaz iki parça olduğunu açıkça bildirmektedir. Allah Rasulü'nün ahlakını soranlara,; "Onun ahlakı Kur'an idi." diyordu. Bu söz hem Allah Rasulü'nün sözleri, fiilleri ve tasviplerinin Kur'an'a dayandığını, hem de, "Hiç şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin." ayetinin içerisinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Hz. Aişe (r.a.)'nın bu veciz sözü Kur'an ile sünnetin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu ve sünnetin ağırlıklı olarak Kur'an'ın hayata dönüştürülmesi olduğunu beyan etmektedir.
O halde sünnet ortaya konulurken, Kur'an'dan bağımsız ele alınması asla doğru değildir. Sünnet tamamen Kur'an'dan bağımsız olarak ele alınırsa bir takım sıkıntıların ortaya çıkacağı muhakkaktır. Onun için sünnetin tanımını yaptığımızda "vahiy ışığında" kaydını koyduk. Ancak bu ifademiz, Allah Rasulü'nün vahiy dışında hiçbir şey ortaya koyamayacağı anlamına gelmez. Vahiy ışığı derken vahye ters düşmeyecek gayri metluv vahiy ve onun içtihadları da söz konusudur. Çünkü vahyin de ifade ettiği gibi, "O, heva ve hevesinden (iş olsun diye) konuşmaz. Onun her söylediği (kendisine bildirilen) vahiydir.
Beşir İSLAMOĞLU