“Küçük çocukların Kur’an öğrenmesini niçin bu kadar engellemek
istiyorlar? Hangi akılla Kur’an’ın emir ve yasaklarını uygulamayı ‘irtica’
diye vasıflandırıyorlar? Bazı münafık tıynetliler ne cüretle Kur’an’ın bir
kısım ayetlerini –haşa- çağdışı görebiliyorlar?” şeklinde birbiri ardınca
sorularını sıralayan heyecanlı bir kardeşime; “Kendi ahlâksızlıklarını bu
şekilde örtbas etmek istiyorlar demek ki?” diye cevap verdim. Çünkü
1400 yıldır bir tane olsun ehl-i insaf biri çıkıp da dememiş ki, “Bu Kur’an
ahlâka faydalı bir eser değildir.” Bilakis Müslümanı, Hristiyanı
hep Kur’anın mükemmel bir ahlâk kitabı olduğunda ittifak etmişler. Prens
Bismark, Bernard Shaw, Mister Carlayle, Müsteşrik Sedio, Puşkin,
Marmadüke Pictahall gibi ecnebî filozof, devlet adamı ve müsteşrikleri
dahi Kur’an’ın “akaid ve ahlâkın, insanlara hidayet ve hayatta
muvaffakiyet temin eden esasların mükemmel bir mecellesi” olduğunda
ittifak etmişler.Kur’an’ın kıymetini takdir sadedinde serdedilen ecnebî
sözlerden birkaç misâl verelim şimdi...“Kur'anın telkin ve Hazret-i
Muhammed'in tebliğ ettiği esasattan mükemmel bir ahlâk mecellesi vücud
bulur. Esasat-ı Kur'aniyenin muhtelif memleketlerde insanlığa ettiği iyiliği
ve ettikten sonra da Allah'a takarrüb etmek isteyen insanları Cenab-ı
Hakk'a rabtettiğini inkâr etmek mümkün değildir. Hâlık'ın hukuku ile
mahlukun hukuku, ancak Müslümanlık tarafından mükemmel bir surette
tarif olunmuştur. Bunu yalnız Müslümanlar değil, Hristiyanlar da
Musevîler de itiraf ediyorlar.” (Marmadüke Picktahall) Kur'an, insanlara
hukukullahı tanıtmış, mahlukatın Hâlık'tan ne bekleyeceğini, mahlukatın
Hâlık'la münasebatını en sarih şekilde öğretmiştir. Kur'an ahlâk ve
felsefenin bütün esasatını câmi'dir. Fazilet ve rezilet, hayır ve şer, eşyanın
mahiyet-i hakikiyesi, hülâsa her mevzu Kur'anda ifade olunmuştur.
Hikmet ve felsefenin esası olan adalet ve müsavatı öğreten ve başkalarına
iyilik etmeyi, faziletkâr olmayı talim eden esaslar.. bunların hepsi
Kur'anda vardır. Kur'an, insanı iktisad ve itidale sevkeder, dalaletten
korur, ahlâkî za'fların karanlığından çıkarır, teâlî-i ahlâk nuruna ulaştırır;
insanın kusurlarını, hatalarını i'tilâ ve kemale kalbeyler.” (Müsteşrik Sedio)
KUR’ANLARI KAPATTIK DA NE OLDU?
Yabancıların Kur’an’ın kıymetini böyle takdir etmelerine mukabil, bizdeki
dar kafalıların ecdadının en mukaddes mirasına böyle insafsızca
muamelelerini anlamak mümkün değil. Bir hastanın hastalığına deva
olabilecek en tesirli ilacı bulup da, o ilacı çöpe atması ne ile izah edilebilir?
Kur’an bizim hangi hastalığımıza devâ değildir? Asayiş problemlerine,
ahlaksızlık illetine, yolsuzluk, soygunculuk belâlarına karşı en tesirli ilaçlar
Kur’an’da mevcut değil midir? Yahut soruyu şöyle soralım:
“Kur’an’larımızı kapattık, kadınlarımızı açtık” Kur’an harflerini dahi
evlad-ı vatanın hafızasından sildik, Kur’an kurslarına kilitler vurduk,
hafızlık mekteplerini mühürledik hatta bir kısmımız Kur’an’ı tamamen
hayatımızdan çıkardık; peki dertlerimiz arttı mı azaldı mı? Yeni nesiller
daha mı çok ahlâka, fazilete, insanlığa, ilme, irfana yakınlaştılar?!..
Yıllardan beri pek çok şekilde sorulan ve cevapları da ayan beyan ortada
olan bu soruları, Kur’an tekrardan hüküm fermâ oluncaya kadar ve inatçı
ve ısrarcı zındıka cereyanları teslim-i silah edinceye kadar yüksek sesle
sormaya devam edeceğiz.
Bu arada birkaç soru da size: Bu yaz, Kur’an ile alâkalı neler
öğrendiniz? Kaç kişiye Kur’an öğrettiniz? Eviniz hâlâ harap bir ev mi
yoksa!?..
Ahmet Muhsin Meric
e-mail: [email protected]
istiyorlar? Hangi akılla Kur’an’ın emir ve yasaklarını uygulamayı ‘irtica’
diye vasıflandırıyorlar? Bazı münafık tıynetliler ne cüretle Kur’an’ın bir
kısım ayetlerini –haşa- çağdışı görebiliyorlar?” şeklinde birbiri ardınca
sorularını sıralayan heyecanlı bir kardeşime; “Kendi ahlâksızlıklarını bu
şekilde örtbas etmek istiyorlar demek ki?” diye cevap verdim. Çünkü
1400 yıldır bir tane olsun ehl-i insaf biri çıkıp da dememiş ki, “Bu Kur’an
ahlâka faydalı bir eser değildir.” Bilakis Müslümanı, Hristiyanı
hep Kur’anın mükemmel bir ahlâk kitabı olduğunda ittifak etmişler. Prens
Bismark, Bernard Shaw, Mister Carlayle, Müsteşrik Sedio, Puşkin,
Marmadüke Pictahall gibi ecnebî filozof, devlet adamı ve müsteşrikleri
dahi Kur’an’ın “akaid ve ahlâkın, insanlara hidayet ve hayatta
muvaffakiyet temin eden esasların mükemmel bir mecellesi” olduğunda
ittifak etmişler.Kur’an’ın kıymetini takdir sadedinde serdedilen ecnebî
sözlerden birkaç misâl verelim şimdi...“Kur'anın telkin ve Hazret-i
Muhammed'in tebliğ ettiği esasattan mükemmel bir ahlâk mecellesi vücud
bulur. Esasat-ı Kur'aniyenin muhtelif memleketlerde insanlığa ettiği iyiliği
ve ettikten sonra da Allah'a takarrüb etmek isteyen insanları Cenab-ı
Hakk'a rabtettiğini inkâr etmek mümkün değildir. Hâlık'ın hukuku ile
mahlukun hukuku, ancak Müslümanlık tarafından mükemmel bir surette
tarif olunmuştur. Bunu yalnız Müslümanlar değil, Hristiyanlar da
Musevîler de itiraf ediyorlar.” (Marmadüke Picktahall) Kur'an, insanlara
hukukullahı tanıtmış, mahlukatın Hâlık'tan ne bekleyeceğini, mahlukatın
Hâlık'la münasebatını en sarih şekilde öğretmiştir. Kur'an ahlâk ve
felsefenin bütün esasatını câmi'dir. Fazilet ve rezilet, hayır ve şer, eşyanın
mahiyet-i hakikiyesi, hülâsa her mevzu Kur'anda ifade olunmuştur.
Hikmet ve felsefenin esası olan adalet ve müsavatı öğreten ve başkalarına
iyilik etmeyi, faziletkâr olmayı talim eden esaslar.. bunların hepsi
Kur'anda vardır. Kur'an, insanı iktisad ve itidale sevkeder, dalaletten
korur, ahlâkî za'fların karanlığından çıkarır, teâlî-i ahlâk nuruna ulaştırır;
insanın kusurlarını, hatalarını i'tilâ ve kemale kalbeyler.” (Müsteşrik Sedio)
KUR’ANLARI KAPATTIK DA NE OLDU?
Yabancıların Kur’an’ın kıymetini böyle takdir etmelerine mukabil, bizdeki
dar kafalıların ecdadının en mukaddes mirasına böyle insafsızca
muamelelerini anlamak mümkün değil. Bir hastanın hastalığına deva
olabilecek en tesirli ilacı bulup da, o ilacı çöpe atması ne ile izah edilebilir?
Kur’an bizim hangi hastalığımıza devâ değildir? Asayiş problemlerine,
ahlaksızlık illetine, yolsuzluk, soygunculuk belâlarına karşı en tesirli ilaçlar
Kur’an’da mevcut değil midir? Yahut soruyu şöyle soralım:
“Kur’an’larımızı kapattık, kadınlarımızı açtık” Kur’an harflerini dahi
evlad-ı vatanın hafızasından sildik, Kur’an kurslarına kilitler vurduk,
hafızlık mekteplerini mühürledik hatta bir kısmımız Kur’an’ı tamamen
hayatımızdan çıkardık; peki dertlerimiz arttı mı azaldı mı? Yeni nesiller
daha mı çok ahlâka, fazilete, insanlığa, ilme, irfana yakınlaştılar?!..
Yıllardan beri pek çok şekilde sorulan ve cevapları da ayan beyan ortada
olan bu soruları, Kur’an tekrardan hüküm fermâ oluncaya kadar ve inatçı
ve ısrarcı zındıka cereyanları teslim-i silah edinceye kadar yüksek sesle
sormaya devam edeceğiz.
Bu arada birkaç soru da size: Bu yaz, Kur’an ile alâkalı neler
öğrendiniz? Kaç kişiye Kur’an öğrettiniz? Eviniz hâlâ harap bir ev mi
yoksa!?..
Ahmet Muhsin Meric
e-mail: [email protected]