seyfullah putkýran
New member
- Katılım
- 30 Eyl 2005
- Mesajlar
- 5,807
- Tepkime puanı
- 205
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
- Konum
- Ruhlar Aleminden
- Web sitesi
- www.tevhidyolu.net
KUL HAKKI ÇETİNDİR
Abdullah-i Şemdini, Anadolu'da yetişen büyük velîlerden. Kendilerine Silsile-i aliyye adı verilen büyük âlim ve velîler silsilesinin otuzuncusudur. Bu diyârda Nakşibendî, Müceddidî, Hâlidî kolunun önde gelen temsilcisidir. İsmi Abdullah'tır. Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin onuncu torunu ve Seyyid Tâha-i Hakkârî'nin amcasıdır. Lakâbı, Sirâcüddîn ve Menba-ul-Hilm'dir. Doğum târihi bilinmemektedir. Şemdinli civârında dünyâya gelmiş, 1813 (H.1228) senesinde Şemdinli'nin Nehrî kasabasında vefât etmiştir. Kabri orada olup, ziyâret edilmekte ve bereketleri hâsıl olmaktadır.
Huzur-u ilahide toplanmak, çok büyük nimettir. Huzur-u ilahi, namazdır. (Kelam-ı kibar)
Kul hakkı çetindir
Abdullah-ı Şemdini, hal ehli bir veli zat.
Her gün, talebesine ediyordu nasihat.
O bir gün buyurdu ki: (Bu Allah adamları.
Küfürden, hidayete çıkarır insanları.
Bu zatlar, bir insanı kabul ederse şayet.
Rabbin de kabulüne olur bu bir işaret.)
Bir gün ona sordu ki talebesinden biri:
(Pek fazla seviyoruz efendim biz sizleri.
Ama birbirimizi böyle sevemiyoruz.
Nedir bunun hikmeti, çok merak ediyoruz?)
Buyurdu ki: (Evladım, iki cins günah vardır.
Birisi, Allah ile kullar arasındadır.
İkinci tür günahlar, kulların birbiriyle,
Münasebetlerinden olurlar tamamiyle.
Birinci tür günahı, olsa da büyük, ufak,
Ya ceza verir, yahut, affeder cenab-ı Hak.
Yani Hak teâlânın bileceği bir iştir.
Çünkü bunlar, sırf Onun hakkıyle ilgilidir.
Kullar arasındaki günahlara gelince,
Bunlarda, kulların da hakkı vardır bir nice.
Bu türlü günahlarda, adalet olacaktır.
Alacaklı, borçludan hakkını alacaktır.
Lakin geçmez orada, dünyadaki paralar.
Verilir sevap, ecir, yüklenilir günahlar.
O gün, Sırat köprüsü üstünden geçerken halk,
Yedi yerde, suale çekilirler muhakkak.
Namaz, oruç, hac, zekat, gusül ve kul hakları.
Bunlar, ehl-i mahşere sorulur ayrı ayrı.
Bir dank kul hakkı için, yetmiş yıllık namazın,
Ecri, karşı tarafa verilir varsa yarın.
Yoksa, alacaklının günahları alınır.
Buna yükletilerek, Cehenneme atılır.
İşte, bu (kul hakkı)ndan korkarsa insan eğer,
Biriyle münakaşa ederken, kalbi titrer.
Kimseye, zerre kadar zarar vermez o insan.
Çünkü o, kul hakkından korkar da işte ondan.
Kul hakkı da, sadece olmaz sövüp saymakla.
Hatta doğar kul hakkı birazcık yan bakmakla.
Kalp kırmak, dinimizde çok büyük bir günahtır.
Kâbe’yi, yetmiş defa yıkmaktan da fenadır.
Kul hakkına, böylece inanırsa bir insan,
Sevilir elbette ki her kişi tarafından.
Âlimler buyurur ki: (Evlenecek bir kimse,
Zevcesinin hakkını gözetemeyecekse,
Evlenmesin! Çünkü o, kul hakkına girerek,
Yarın mahşer yerinde, sıkıntıya girer pek.)
Ve yine buyurdu ki: (Kadın, esir değildir.
En çok görüşmemiz de, evde hanım iledir.
Her gün evden çıkarken, hanım ile muhakkak,
Helallaşmalıdır ki, iyidir böyle yapmak.)
Abdullah-i Şemdini, Anadolu'da yetişen büyük velîlerden. Kendilerine Silsile-i aliyye adı verilen büyük âlim ve velîler silsilesinin otuzuncusudur. Bu diyârda Nakşibendî, Müceddidî, Hâlidî kolunun önde gelen temsilcisidir. İsmi Abdullah'tır. Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin onuncu torunu ve Seyyid Tâha-i Hakkârî'nin amcasıdır. Lakâbı, Sirâcüddîn ve Menba-ul-Hilm'dir. Doğum târihi bilinmemektedir. Şemdinli civârında dünyâya gelmiş, 1813 (H.1228) senesinde Şemdinli'nin Nehrî kasabasında vefât etmiştir. Kabri orada olup, ziyâret edilmekte ve bereketleri hâsıl olmaktadır.
Huzur-u ilahide toplanmak, çok büyük nimettir. Huzur-u ilahi, namazdır. (Kelam-ı kibar)
Kul hakkı çetindir
Abdullah-ı Şemdini, hal ehli bir veli zat.
Her gün, talebesine ediyordu nasihat.
O bir gün buyurdu ki: (Bu Allah adamları.
Küfürden, hidayete çıkarır insanları.
Bu zatlar, bir insanı kabul ederse şayet.
Rabbin de kabulüne olur bu bir işaret.)
Bir gün ona sordu ki talebesinden biri:
(Pek fazla seviyoruz efendim biz sizleri.
Ama birbirimizi böyle sevemiyoruz.
Nedir bunun hikmeti, çok merak ediyoruz?)
Buyurdu ki: (Evladım, iki cins günah vardır.
Birisi, Allah ile kullar arasındadır.
İkinci tür günahlar, kulların birbiriyle,
Münasebetlerinden olurlar tamamiyle.
Birinci tür günahı, olsa da büyük, ufak,
Ya ceza verir, yahut, affeder cenab-ı Hak.
Yani Hak teâlânın bileceği bir iştir.
Çünkü bunlar, sırf Onun hakkıyle ilgilidir.
Kullar arasındaki günahlara gelince,
Bunlarda, kulların da hakkı vardır bir nice.
Bu türlü günahlarda, adalet olacaktır.
Alacaklı, borçludan hakkını alacaktır.
Lakin geçmez orada, dünyadaki paralar.
Verilir sevap, ecir, yüklenilir günahlar.
O gün, Sırat köprüsü üstünden geçerken halk,
Yedi yerde, suale çekilirler muhakkak.
Namaz, oruç, hac, zekat, gusül ve kul hakları.
Bunlar, ehl-i mahşere sorulur ayrı ayrı.
Bir dank kul hakkı için, yetmiş yıllık namazın,
Ecri, karşı tarafa verilir varsa yarın.
Yoksa, alacaklının günahları alınır.
Buna yükletilerek, Cehenneme atılır.
İşte, bu (kul hakkı)ndan korkarsa insan eğer,
Biriyle münakaşa ederken, kalbi titrer.
Kimseye, zerre kadar zarar vermez o insan.
Çünkü o, kul hakkından korkar da işte ondan.
Kul hakkı da, sadece olmaz sövüp saymakla.
Hatta doğar kul hakkı birazcık yan bakmakla.
Kalp kırmak, dinimizde çok büyük bir günahtır.
Kâbe’yi, yetmiş defa yıkmaktan da fenadır.
Kul hakkına, böylece inanırsa bir insan,
Sevilir elbette ki her kişi tarafından.
Âlimler buyurur ki: (Evlenecek bir kimse,
Zevcesinin hakkını gözetemeyecekse,
Evlenmesin! Çünkü o, kul hakkına girerek,
Yarın mahşer yerinde, sıkıntıya girer pek.)
Ve yine buyurdu ki: (Kadın, esir değildir.
En çok görüşmemiz de, evde hanım iledir.
Her gün evden çıkarken, hanım ile muhakkak,
Helallaşmalıdır ki, iyidir böyle yapmak.)