Mantık Karşısında Tevazu
Salih Necef Abadi anlatıyor:
1971 yazıydı. Dr.Şeriati’nin Hüseyniye-i İrşad’da verdiği konferansa katılmıştım. Konferansın bitiminde onun bilgin babası Üstad Taki Şeriati’nin evine gittim. Dr.Şeriati de bizimle birlikte gelmişti. Dr.Şeriati ile bir araya gelmekten son derece mutlu olmuştum.
Dr.Şeriati’ye;
-Ben sizin İmam Hüseyin’le ilgili anlattığınız bazı şeyleri sizinle konuşmak üzere not ettim. Dedim.
O:
-Bu notları dinlemek isterim. Dedi.
Notlarımı aktarmaya başladım. Her bir konuyla ilgili açıklamada bulunuyordum. Bu esnada Dr.Şeriati ve babası yan yana oturmuşlar, benim söylediklerimi dinliyorlardı. Şu nokta çok ilginçti; Dr.Şeriati konuşmam süresince bir cümleme dahi itiraz etmiyor, şurada yanlışın var demiyordu. Sadece benim sözlerime kulak veriyor, böyle bir ortamın varlığından memnun olduğunu belli ediyordu. Sohbetimiz bittiğinde sabah ezanı vakti yanaşmıştı. Doktor evine gitmek üzereydi. Bana bir seccade getirdi ve;
-Siz sabah namazınızı kılınız ve istirahat ediniz.Hoşça kalın.
Dedi ve evden çıkarken;
-Benim sizden bir ricam olacak... Ele aldığımız konuların daha bir olgunlaşması için benim yazılarımı ve konferanslarımı eleştirmeye devam ediniz. Dedi.
Ben de;
-Elimden geldiğince bunu yerine getireceğim. Dedim.
Dr.Şeriati teşekkür etti ve bizden ayrıldı. Daha sonra onu bir daha göremedim. Onun vefat ettiği haberini aldığımda çok üzülmüştüm.
Benim, Dr.Şeriati’de var olan, dikkatimi çeken özelliği; onun bilgi dostu olması ve mantıki deliller karşısında tevazu ve alçak gönüllülükle boyun eğişiydi. O “bilmenin ve hakikatı bulmanın” aşığı idi. Ben onun sözlerini eleştirirken rahatsız olması bir yana hatta mutlu oluyordu.
Şaban Ali Lamui’, Hikayethay-i ez Zindigiy-i Doktor Şeriati, Kalem yay. Tahran, H. Ş. 1377./ M.1998.
S.322
Çölde Ayağa Kalktı
Muhammet Ahmed-i Dr. Ali Şeriati için şöyle diyor:
“O kevir (çöl)’de ayağa kalktı ve bir çöl insanı gibi yaşadı. Çöldeki ağaçlar kadar susuzdu, buna rağmen o yıkılmadı. Fikri temellerini Kur’an’ın ayetleri üzerine inşa etti. Hz.Ali ile nasıl yaşanması gerektiğini, Hz.Hüseyin ile nasıl ölüneceğini, Hz.Ebu Zer ile nasıl feryat edileceğini kendine şiar edindi ve sözleri tarih boyunca süre gelen mustaz’afların dert ve feryatlarıydı.
Şaban Ali Lamui’, Hikayethay-i ez Zindigiy-i Doktor Şeriati, Kalem yay. Tahran, H. Ş. 1377./ M.1998, c.1, s.218
Kültürel Bir Gerilla
Dr.Rıza Reistusi anlatıyor:
O, üstü kapalı kültürel bir gerillaydı. Ateşli konuşmalarıyla, Şah’lık rejiminin ideolojik meşruluğunu, geniş bir çerçevede ele alarak, aydın bir yorum ve araştırmacı bir şiveyle soru altında bırakıyordu.
O; şehadet, cihat, imamet gibi kavramları gün yüzüne çıkardı ve yorumladı. İslam’ın inkılapçı çehrelerinden; Ebuzer’i, Selman’ı, Ammar’ı ve Bilal’ı bizlere tanıttı. Şia’nın rehberiyet anlayışını, Ali’yi, Hüseyin’i, Fatıma’yı, İmam Seccad’ı, Zeynep’i... derinlemesine incelemek suretiyle, İslam’ın inkılapçı hattını, olağan üstü bir güzellikle, gençlerimizin önüne serdi.
Dr.Şeriati’nin sloganı şuydu:
“Şehit olanlar Hüseyin’ce bir iş yaptılar. Kalanlar ise Zeynep’çe bir iş yapmalıdırlar. Bu ikisinin dışında kalanlar Yezit’tirler.”
Bu slogan o günlerde tüm gençliğin sloganı olmuştu.
Şaban Ali Lamui’, Hikayethay-i ez Zindigiy-i Doktor Şeriati, Kalem yay. Tahran, H. Ş. 1377./ M.1998, s.315
Salih Necef Abadi anlatıyor:
1971 yazıydı. Dr.Şeriati’nin Hüseyniye-i İrşad’da verdiği konferansa katılmıştım. Konferansın bitiminde onun bilgin babası Üstad Taki Şeriati’nin evine gittim. Dr.Şeriati de bizimle birlikte gelmişti. Dr.Şeriati ile bir araya gelmekten son derece mutlu olmuştum.
Dr.Şeriati’ye;
-Ben sizin İmam Hüseyin’le ilgili anlattığınız bazı şeyleri sizinle konuşmak üzere not ettim. Dedim.
O:
-Bu notları dinlemek isterim. Dedi.
Notlarımı aktarmaya başladım. Her bir konuyla ilgili açıklamada bulunuyordum. Bu esnada Dr.Şeriati ve babası yan yana oturmuşlar, benim söylediklerimi dinliyorlardı. Şu nokta çok ilginçti; Dr.Şeriati konuşmam süresince bir cümleme dahi itiraz etmiyor, şurada yanlışın var demiyordu. Sadece benim sözlerime kulak veriyor, böyle bir ortamın varlığından memnun olduğunu belli ediyordu. Sohbetimiz bittiğinde sabah ezanı vakti yanaşmıştı. Doktor evine gitmek üzereydi. Bana bir seccade getirdi ve;
-Siz sabah namazınızı kılınız ve istirahat ediniz.Hoşça kalın.
Dedi ve evden çıkarken;
-Benim sizden bir ricam olacak... Ele aldığımız konuların daha bir olgunlaşması için benim yazılarımı ve konferanslarımı eleştirmeye devam ediniz. Dedi.
Ben de;
-Elimden geldiğince bunu yerine getireceğim. Dedim.
Dr.Şeriati teşekkür etti ve bizden ayrıldı. Daha sonra onu bir daha göremedim. Onun vefat ettiği haberini aldığımda çok üzülmüştüm.
Benim, Dr.Şeriati’de var olan, dikkatimi çeken özelliği; onun bilgi dostu olması ve mantıki deliller karşısında tevazu ve alçak gönüllülükle boyun eğişiydi. O “bilmenin ve hakikatı bulmanın” aşığı idi. Ben onun sözlerini eleştirirken rahatsız olması bir yana hatta mutlu oluyordu.
Şaban Ali Lamui’, Hikayethay-i ez Zindigiy-i Doktor Şeriati, Kalem yay. Tahran, H. Ş. 1377./ M.1998.
S.322
Çölde Ayağa Kalktı
Muhammet Ahmed-i Dr. Ali Şeriati için şöyle diyor:
“O kevir (çöl)’de ayağa kalktı ve bir çöl insanı gibi yaşadı. Çöldeki ağaçlar kadar susuzdu, buna rağmen o yıkılmadı. Fikri temellerini Kur’an’ın ayetleri üzerine inşa etti. Hz.Ali ile nasıl yaşanması gerektiğini, Hz.Hüseyin ile nasıl ölüneceğini, Hz.Ebu Zer ile nasıl feryat edileceğini kendine şiar edindi ve sözleri tarih boyunca süre gelen mustaz’afların dert ve feryatlarıydı.
Şaban Ali Lamui’, Hikayethay-i ez Zindigiy-i Doktor Şeriati, Kalem yay. Tahran, H. Ş. 1377./ M.1998, c.1, s.218
Kültürel Bir Gerilla
Dr.Rıza Reistusi anlatıyor:
O, üstü kapalı kültürel bir gerillaydı. Ateşli konuşmalarıyla, Şah’lık rejiminin ideolojik meşruluğunu, geniş bir çerçevede ele alarak, aydın bir yorum ve araştırmacı bir şiveyle soru altında bırakıyordu.
O; şehadet, cihat, imamet gibi kavramları gün yüzüne çıkardı ve yorumladı. İslam’ın inkılapçı çehrelerinden; Ebuzer’i, Selman’ı, Ammar’ı ve Bilal’ı bizlere tanıttı. Şia’nın rehberiyet anlayışını, Ali’yi, Hüseyin’i, Fatıma’yı, İmam Seccad’ı, Zeynep’i... derinlemesine incelemek suretiyle, İslam’ın inkılapçı hattını, olağan üstü bir güzellikle, gençlerimizin önüne serdi.
Dr.Şeriati’nin sloganı şuydu:
“Şehit olanlar Hüseyin’ce bir iş yaptılar. Kalanlar ise Zeynep’çe bir iş yapmalıdırlar. Bu ikisinin dışında kalanlar Yezit’tirler.”
Bu slogan o günlerde tüm gençliğin sloganı olmuştu.
Şaban Ali Lamui’, Hikayethay-i ez Zindigiy-i Doktor Şeriati, Kalem yay. Tahran, H. Ş. 1377./ M.1998, s.315