"İhtiyarın birisi Mevlana Hazretlerinin huzuruna geldi. Dövünüyor, kendini paralıyor, göğsünün düğmelerini çözmüş , kendine yumruklar atıyordu. Ağlayarak Mevlana’nın eteğine tutundu ve :- Yedi yaşında bir çocukcağızım vardı. Onu kaçırdılar. Kaç gündür baş açık, ayak yalın aramaktan dermansız düştüm. Onu bulamadım, dedi.
Mevlana adamı ikaz etti:
- Tuhaf şey! Bütün varlıklar Allah’ı yitirmişler. Onu hiç aramıyor, onun için istekte bulunmuyorlar. Ne göğüslerini, ne de başlarını dövüyorlar. Senin gibi bir ihtiyar, çocuk hasreti ile kendini harap ediyor, neden Allah’ı aramıyor, ondan yardım dilemiyorsun ki , kaybolmuş Yusuf’unu Yakup gibi bulasın?
İhtiyar göğsünü kapadı, haline tövbe etti. Bu sırada kaybolan çocuğunun bulunduğunu haber verdiler.
***
Evladı da , torunu da veren Allah’tır. Evlattan, torundan çok öte sevilen ve aranan da ALLAH (C.C) olmalıdır.
Mevlana adamı ikaz etti:
- Tuhaf şey! Bütün varlıklar Allah’ı yitirmişler. Onu hiç aramıyor, onun için istekte bulunmuyorlar. Ne göğüslerini, ne de başlarını dövüyorlar. Senin gibi bir ihtiyar, çocuk hasreti ile kendini harap ediyor, neden Allah’ı aramıyor, ondan yardım dilemiyorsun ki , kaybolmuş Yusuf’unu Yakup gibi bulasın?
İhtiyar göğsünü kapadı, haline tövbe etti. Bu sırada kaybolan çocuğunun bulunduğunu haber verdiler.
***
Evladı da , torunu da veren Allah’tır. Evlattan, torundan çok öte sevilen ve aranan da ALLAH (C.C) olmalıdır.