Acep ne etmeli…ne etmeli de bu aşık’ı Maşuk’una kavuşturmalı…Medet Yarab! dedim sevgiliye, diz kırdım önünde, el açtım yalvardım. Ben yokum sen varsın, aşık da sensin maşuk da… Lakin yüreğimdeki ateşinden başka bir şey yok gördüğüm… ne elini tutabilirim, ne gözüne bakabilirim… yanmış gönlüm azametine, rahmetine, aşkına, sevgine… Ne etmeli Yarab, bu uslanmaz gönlümü maşukuna kavuşturmalı… Seni diler her daim, seni söyler… gözleri eserlerinde seni görür, kulakları senin adını duyar sadece, senden başka bir şey yoktur masivada, her şey seni anlatır, seni söyler…
Ahhh bu gönlüm…sevgiliden ayrı kalalı inler ney misali…yanar cehennemlerin cehenneminde, çölün suya hasretliği misali, hasret elinden içeceği bir damla suya…
Ahhh bu gönlüm…duyaydı feryadına verilecek cevabı, azabı diner miydi bir nebze acep, azalırmıydı yüreğinin içindeki cehennemlerin cehenneminin ateşi…
Belki de; Ya kulum derdi bana, ya kulum dinle beni !
Seni sevdim de yarattım…bana dön diye uzaklara bıraktım…bana olan sevgin azap mı verir oldu sana? Şikayette misin?
Ey Rabbim şikayet değil asla, lakin gönlüm yanmada, hasretin dayanılmaz oldu, vuslat için sabır kalmadı, dünyadan el çektim sana yöneldim, kavuşmak, rahmetine sarılmak için daha nice yanacağım bu aşk ateşinde?
Ya kulum; sevgili de sevgi de ayrı iken kıymetlidir, aşk yürekleri uzakta iken yakar, sen ancak zorlukda anarsın beni, zorluklar ise bana ulaştırır seni…
Ben aşkından, yüreğinden, ihlâsından emin olmadıkça, sen de emin olamazsın sevdandan. Ben sana yar olmadıkça, sen yanmazsın hasretinden… Sabretmedikçe varamazsın vuslata, benim için sevmedikçe yarattıklarımı, asla rahmetine ulaşamazsın.
Masivadan ayırmak değil maksadım, masivayı benim rızam için sevmelisin, madem her şeyi benim yarattığımı biliyorsun da, neden sevgimden yarattıklarımdan kendini uzak tutuyorsun…
Ya kulum; beni bende değil, beni yarattıklarımda bul, bak o zaman cehennem ateşi daha da tutuşur yüreğinde, ama bu ateş acı değil huzur verir sana…
Senin gönül huzurun ve rahatın için, hiçbir şeyi esirgemedim. Her şeyi yüzü suyun hürmetine yarattım ve yarattıklarımı da emrine verdim… Seni yine bana aşk ile dön diye uzağa attım ama aynı zamanda da sana en yakın yine ben oldum. Gecenin, gündüzünün, dünyanın ahretinin, varlığının yokluğunun içinde oldum. Tüm zamanlarını değil, yalnızca beş vaktini ayır da bana gel dedim…
Sana sabrı, sana hoşgörüyü, sana şükrü öğrettim ki bunlar benim en çok sevdiklerimdi… Zor olan hiçbir şeyi istemedim, mucize göster ise hiç demedim… sana ruhumdan üfledim ki hiç yalnız kalma diye…
Kulum dinle beni, sadece aşk olmaz… benim rızam için fakir doyurmadıkça, benim sevdamı kazanmak için öksüz yetim bakmadıkça, kısaca sırf benim için nefes almadıkça ben senin aşkından emin olmam…
Ama inan bana…
Senden razı olursam birkere, birdaha asla bırakmam…
Ahhh benim deli gönlüm ahh… Sevgiliye kavuşmak derken, rızayı unuttum…Yare kavuşmak, dikenler içerisinden çekip alınan pamuk yumağı gibiymiş…
Acep ne etmeli, nasıl etmeli…bu aşk için, maşuk hakkı için..ne etmeli de kendimi unutup başkaları için yaşamalı?
Ahhh bu gönlüm…sevgiliden ayrı kalalı inler ney misali…yanar cehennemlerin cehenneminde, çölün suya hasretliği misali, hasret elinden içeceği bir damla suya…
Ahhh bu gönlüm…duyaydı feryadına verilecek cevabı, azabı diner miydi bir nebze acep, azalırmıydı yüreğinin içindeki cehennemlerin cehenneminin ateşi…
Belki de; Ya kulum derdi bana, ya kulum dinle beni !
Seni sevdim de yarattım…bana dön diye uzaklara bıraktım…bana olan sevgin azap mı verir oldu sana? Şikayette misin?
Ey Rabbim şikayet değil asla, lakin gönlüm yanmada, hasretin dayanılmaz oldu, vuslat için sabır kalmadı, dünyadan el çektim sana yöneldim, kavuşmak, rahmetine sarılmak için daha nice yanacağım bu aşk ateşinde?
Ya kulum; sevgili de sevgi de ayrı iken kıymetlidir, aşk yürekleri uzakta iken yakar, sen ancak zorlukda anarsın beni, zorluklar ise bana ulaştırır seni…
Ben aşkından, yüreğinden, ihlâsından emin olmadıkça, sen de emin olamazsın sevdandan. Ben sana yar olmadıkça, sen yanmazsın hasretinden… Sabretmedikçe varamazsın vuslata, benim için sevmedikçe yarattıklarımı, asla rahmetine ulaşamazsın.
Masivadan ayırmak değil maksadım, masivayı benim rızam için sevmelisin, madem her şeyi benim yarattığımı biliyorsun da, neden sevgimden yarattıklarımdan kendini uzak tutuyorsun…
Ya kulum; beni bende değil, beni yarattıklarımda bul, bak o zaman cehennem ateşi daha da tutuşur yüreğinde, ama bu ateş acı değil huzur verir sana…
Senin gönül huzurun ve rahatın için, hiçbir şeyi esirgemedim. Her şeyi yüzü suyun hürmetine yarattım ve yarattıklarımı da emrine verdim… Seni yine bana aşk ile dön diye uzağa attım ama aynı zamanda da sana en yakın yine ben oldum. Gecenin, gündüzünün, dünyanın ahretinin, varlığının yokluğunun içinde oldum. Tüm zamanlarını değil, yalnızca beş vaktini ayır da bana gel dedim…
Sana sabrı, sana hoşgörüyü, sana şükrü öğrettim ki bunlar benim en çok sevdiklerimdi… Zor olan hiçbir şeyi istemedim, mucize göster ise hiç demedim… sana ruhumdan üfledim ki hiç yalnız kalma diye…
Kulum dinle beni, sadece aşk olmaz… benim rızam için fakir doyurmadıkça, benim sevdamı kazanmak için öksüz yetim bakmadıkça, kısaca sırf benim için nefes almadıkça ben senin aşkından emin olmam…
Ama inan bana…
Senden razı olursam birkere, birdaha asla bırakmam…
Ahhh benim deli gönlüm ahh… Sevgiliye kavuşmak derken, rızayı unuttum…Yare kavuşmak, dikenler içerisinden çekip alınan pamuk yumağı gibiymiş…
Acep ne etmeli, nasıl etmeli…bu aşk için, maşuk hakkı için..ne etmeli de kendimi unutup başkaları için yaşamalı?