alem-i ervah
New member
- Katılım
- 20 Ocak 2006
- Mesajlar
- 463
- Tepkime puanı
- 4
- Puanları
- 0
"Vaktiyle Kalenderîyye yoluna mensup bir derviş, nefsle
mücahede makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan
sonraki makam Kalenderîlik makamıdır. Yani her türlü süsten,
gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir.
Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü
görünür süslerden arınması gereklidir... Saç, sakal, bıyık, kaş…
ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu
berberde alır.
- Vur usturayi berber efendi, der.
Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş aynada kendini
takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber
tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı
bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider,
başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:
- Kalk bakalim kabak, kalk da tirasimizi olalim, diye kükrer.
Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek.
Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden.
Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz. Kabadayı
koltuğa oturur, berber traşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş
esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
“Kabak asagi, kabak yukari…”
Nihayet traş biter, kabadayı dükkandan çıkar.
Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at
arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla
yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için
yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir.
Kabadayı oracığa yığılır, kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.
Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar,
gayri ihtiyari sorar:
- Biraz agir olmadi mi dervis efendi?
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
-Vallahi gücenmedim ona. Hakkimi da helal etmistim.
Gel gör ki kabagin bir sahibi var. O gücenmis olmali!..
****iktibas****
mücahede makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan
sonraki makam Kalenderîlik makamıdır. Yani her türlü süsten,
gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir.
Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü
görünür süslerden arınması gereklidir... Saç, sakal, bıyık, kaş…
ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu
berberde alır.
- Vur usturayi berber efendi, der.
Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş aynada kendini
takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber
tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı
bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider,
başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:
- Kalk bakalim kabak, kalk da tirasimizi olalim, diye kükrer.
Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek.
Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden.
Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz. Kabadayı
koltuğa oturur, berber traşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş
esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
“Kabak asagi, kabak yukari…”
Nihayet traş biter, kabadayı dükkandan çıkar.
Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at
arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla
yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için
yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir.
Kabadayı oracığa yığılır, kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.
Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar,
gayri ihtiyari sorar:
- Biraz agir olmadi mi dervis efendi?
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
-Vallahi gücenmedim ona. Hakkimi da helal etmistim.
Gel gör ki kabagin bir sahibi var. O gücenmis olmali!..
****iktibas****