Kaba Yalan!

radikal

New member
Malum, anayasal bir düzenleme ile yüseköğretimde yıllardır süre gelen ve kangren halini alan "türban" konusu, geçen günlerde meclisten geçerek, Sayın Cumhurbaşkanı'nın onayı ile de resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.

İşin buraya kadar olan bölümü; okullarda bize bugüne kadar öğretilen Yasama ve Yürütme Organı olarak bilinen TBMM'nin çatısı altında gerçekleşti. Çıkan karar, ne bir kanun hükmünde kararname, ne de teamüllere uygun hazırlanan müfredat değişikliği: BİR ÜLKENİN VAR OLMASINA DAYANAK TEŞKİL EDEN BİR ANAYASA MADDESİ.

YÖK gibi, hala varlığının nedenleri tartışılan kurumun başında bulunan zat-ı muhteremde bir açıklama ile bugüne kadar YÖK içinde alınan kararın, yürürlüğe giren anayasa maddesi ile hükmünü kaybettiği ve başı örtülü hanım kızların eğitim ve öğrenim hakkına devam edebileceği yönündeki açıklamasından sonra, kız öğrenciler bugün okullarına gittiler. Gittiler ama, Anayasa maddesinde yer alan hükümlerin üniversitelere henüz gelmediği açıkça belli oldu.

Üstelik; günlerdir yazılan çizilen ve dile getirilen onca kanun ve madde yorumlarına rağmen, T.B.M.M.'nin T.C. Anayasası'na aldığı bir maddesi, YÖK'ün kendisine meşruiyet oluşturmak için hazırladığı "TÜZÜK" içerisinde yer verdiği 17. maddesine takıldı. Rektörler bugün senatolarını toplayarak konuyu kendi aralarında tartışacaklar. Konu "Anayasa mı büyüktür" yoksa "Tüzük'te var olan 17. madde mi?" konusu. TBMM yalan mı söylüyor, bizimle kafamı buluyor ? şeklinde çeşitlemeler içeren, geyik muhabbetlerine çaylar eşliğinde devam edilen güncel ve espri odaklı çeşitlemeler ile tartışılacak. Matematik derslerine giren öğretim üyelerine, matematiksel terimde yer alan "17.Madde<ANAYASA'yı" kuramının öğrencilere pratiksel anlatım sunumlarını dinleyecekler. İkna odalarının klimalı ve huzur verici mavi tonlardaki renklerin hakimiyetinde hazırlanmasının gerekliliği üzerine Freud'un makalelerinden örneklemeler sunacaklar.

Emekliliğini evinde geçiren, kentsel yaşamdan tecrit bir hayat süren; Yargıtayda görev yapmış, laiklik kanatları ile uçan, ama hala konacağı yeri bulmada, yarasadan daha da kör olan emekli bir savcının; YÖK Başkanının verdiği "Türban Üniversitelerde bu madde ile serbesttir" hitabına, sallandığı koltuktan "höykürerek; kaba bir yalan!" diyen vatandaşımızın sözlerine dayanak oluşturmak için arşivleri karıştıracaklar. Arşivlerde, karşılarına çıkan ve kuruluş Anayasası'nda olmadığı halde 1937 yılında zamanın tek partili hükümeti tarafından Anayasa'ya eklenen "laiklik" ilkesinin, bu madde ile yırtıldığı ve dikiş tutmayacağı ifade edilerek, "ülke elden gidiyor" sloganlarının son versiyonları üzerinde tartışılacak.

Sonuç bildirgesinde; YÖK tarafından hazırlanan ve kabul edilen 17. Maddenin, Anayasa'ya yeni giren türban yasasını her halukarda döveceği, inanmayan varsa eğer buna kalkıştığı takdirde çok net olarak yakından göreceği, laik ve üniter bir hukuk devletinde her önüne gelenin yasa çıkaramayacağı, çıkarsa dahi YÖK'ün izni olmadan yürürlüğe giremeyeceği, girse dahi pratik yaşama dahil edilmeyip karar olarak yazılı bir şekilde sadece sayfalarda kalacağı yer alacaktır. Bu konunun çok da fazla kaşınmasının, şuan Irak'ta meşru müdafaa hakkını kullanan askeriyenin canını sıkacağı satır aralarına serpiştirilecek.

Bakanlar Kurulumuz ve Başbakanımız da gözyaşları içerisinde Mehmet Akif üstadın şehitlerimize yazdığı şiirleri okuyacak, böylece yaşayıp gideceğiz.

Başörtülü kızlarımız mı ? Canım, şimdi sırası mı?

Zaten fener kendi evinde, üstelik cimbomun da yenildiği haftada bursa'dan 2 tane yedi, canımız burnumuzda!
 
Gördünüz mü ? Nasıl çıktı ortaya kaba yalan! Bu tip insanların meşrebi zaten bu! Tek partili döneme olan nostaljik özleminin Türkiye'ye yansıyan aynalarıdır. "Milli şef" hasretlerinin son demleri!

Aba altından gösterilen sopanın da ne menem bir şey olduğuda görüldü bu vesile ile. Hükümetin borazancısı değilim, iyi bir hareketi olursa elbette alkışlarız, bize uymayan bir konuda da elbette en sert biz eleştiririz. Ama, haksizlık kimden gelirse gelsin ve kime karşı olursa olsun elbette her zaman karşısında olmamız gerekir. Türbanın serbestlik kazanması için gerekli olan anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra uygulanan yöntem sadece despotizm'dir! Hazımsızlığın son halkasıdır! Bükemediğin bileği öpmektense, o bileğin bağlı olduğu kafayı koparmak için yapılan saldırının adıdır bu! Kime karşı ? Halka karşı! Halka rağmen, halkın ekseri çoğunluğuna rağmen bir dik duruşun adıdır bu! Laiklik ile Türbanın bitmeyen derby karşılaşması. Trübünlerdeki nasıl olsa seyirci! Taca atılan topu dahi alkışlamayı koymuş kafasına her iki cenahın seyircileri. Tuhaf mı ? Bence; evet!

Tuhaflığın birinci nedeni; aynı cenahtan olduğunu zann ettiğiniz topluluk, zoru görünce çok çabuk yan toplara çıkıyor. İktidar olduğunu zanneden hikümet de bunu bildiği halde her topa çıkıyor!

Hakem; zaten maç başında yazı turayı atarken her iki tarafı tura olan parayı havaya atıyor. Senin için yazı gelme olasılığı bütün matematik kurallarında zaten sıfır! Sonra kalkıp da hakemin yanlı olduğunu söylemek, sadece havanda su dövmekten öte gitmeyen bir harekettir.

Altyapıdan gelmişsin, A kadroya dahil olmadan bir sürü tecrübe kazanmışsın, Avrupa deneyimin var, kendi sahanda oynuyorsun, trübün desteğinin % 70 olduğunu iddia ediyorsun, o zaman tam saha pres yapacaksın! Nefes dahi aldırmayacaksın! Bütün buna rağmen attığın goller hakem tarafından halen iptal ediyorsa; o zaman sine-i trübün diyeceksin! Eşit şartlarda olmayan hiç bir müsabaka; müsabaka değildir! gerçeğini cümle seyredenlere göstereceksin. Rakibini ofsayta düşüreceksin ve ifşaa edeceksin. Eğer samimiyseniz, korkmayacaksın!

Bir tek canım var; o da Rabbül Alemin tarafından kabz edilecek! Daha ötesi yok! deme cesaretini duymadığınız sürece, her söyleminiz boş bir iddiadan öte geçmeyecektir maalesef!

Nutuk'ta okumuştum. Gazi Mustafa Kemal bir yerde şöyle söylüyor, hatırlayabildiğim kadarı ile; “Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi üstün görmeyeceksin; hiç kimseyi aldatmayacaksın; ülke için idealin neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes sana karşı çıkacak, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacak, önüne sonsuz engeller yığacaklar, fakat sen bunlara dayanıklı olacaksın.
Kendini büyük değil, küçük, bir hiç sayarak, kimseden yardım görmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Bütün bunlardan sonra da sana ‘büyük’ derlerse, bunu söyleyenlere sadece gülüp geçeceksin.”


Eğer samimiyseniz, gülebilecek bir yüreğiniz de varsa, gülmek için ne bekliyorsunuz ? Hiç kimsenin size hak vermesini beklemeyin. Çünkü bu zamanda hak verilmez; alınır!

Bekara karı boşamak kolay diyeceksiniz bu yazdıklarıma; boşuyorum o halde!
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks