Istanbul Niçin önemli?

cemalsarikaya

New member
İstanbul (Konstantiniyye) fethedilecektir. o­nu fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan ve o­nun ordusu ne güzel ordudur." ( Buharî, Târihü’s-Sağîr, no:139)

Bu hadis-i şerif Resul-u Ekrem’in(asm) istikbalden ihbar ettiği mühim hadiselerden birisidir.
0023.jpg
‘İstanbul muhakkak fethedilecektir’ demiş O mübarek Nebi. Sadece haber vermekle kalmamış, fetheden komutanı şefkat ve merhamet kanatları altına alıp, ‘O ne güzel bir komutandır’ diye tebşir etmiş. Komutanla birlikte o­nu fethedecek orduyu da alem-i İslam nazarında en yüksek bir mevkiye koyup ‘onun ordusu ne güzel ordudur’ diye bütün ümmetini heyecan, şevk ve gayrete getirmiştir.

Büyük bir müjde ihtiva eden bu hadis-i şerifin benzer gaybi haberlerden farklı bir yönü ve farklı bir muhtevası vardır. Zira bu hadis ile bir hedef tayini yapılmış. Öyle bir hedef ortaya konmuş, öyle bir müjde verilmiş ki, bir çok komutan ve ordu bu müjdeye nail olmak için üstün bir çaba ve gayret göstermişler. İstanbul’u almak en öncelikli hedefleri olmuş.
İstanbul’un alınması için ilk sefer daha sahabe-i kiram devrinde yapılmış. Emevi Devletinin kurucusu Hz.Muaviye İstanbul’u almak için ilk teşebbüse geçenlerden. Hz.Muaviye bir donanma teşkil ederek Bizans başkentini kuşatmış, uzun bir kuşatma sonucunda geri çekilmiş. Fakat bu kuşatmada Peygamberimizin(asm) sancağı manen İstanbul’a dikilmiş oldu. Yani bu sefere katılan Eyyub-el Ensari Hazretleri bu kuşatma esnasında(671) şehit oldu ve surların çok yakın bir yerine defnedildi. Hz. Eyyub çoğu kez Peygamberimizin(asm) sancaktarlığını yapmıştır.
İşte daha sahabe devrinde başlayan İstanbul fethetme çabaları 1453 yılına dek çeşitli devrilerde devam etmiştir. İstanbul’u almak her İslam ordusunun öncelikli hedefleri arasında olmuştur. Hadiste ifade edilen müjdeye nail olmak için çok büyük gayretler gösterilmiştir.
Peki Peygamberimizin(asm) böyle net bir hedef göstermesinin hikmeti nedir? Bu hadis ile sadece bir yerin veya bir şehrin İslam beldesi içine katılması mı hedeflenmiştir? Yoksa başka bir maksat mı vardır?
Evet, Resul-u Ekrem’in(asm) çok sırlar ihtiva eden bu hadis-i şeriflerinden bir hikmeti İstanbul’un alınması ile ümmetinin dünya hakimiyetini arzu etmesidir. O Mübarek Nebi(asm) Cenab-ı Hakkın izniyle görmüştür ki, İstanbul gibi bir şehrin ümmeti eline geçmesiyle İslam Ümmeti dünya hakimiyetini elde edecektir.
Bu konudaki delilleri nazarlara sunmadan önce İstanbul niçin önemli o­na bir bakalım. İstanbul nasıl bir şehirdir?
İstanbul fiziki olarak çok mühim bir konuma sahiptir.Büyük yer altı zenginliklere sahip, büyük bir nüfus kütlesinin yaşadığı Asya ile sanayi ve teknolojinin üretim merkezlerine sahip yine büyük bir nüfus kütlesinin yaşadığı Avrupa arasında bir köprüdür. Aynı zamanda insanlığın yeryüzüne yayılış merkezi ve bu gün enerji üssü olan Ortadoğu’nun komşusudur. Boğazları ile kuzey güney arasında hayati öneme sahip bir geçiş noktasıdır. Başka hiçbir sebep olmasa bile İstanbul’un bu fiziki konumuna sahip olan bir devlet dünya hakimiyetini tesis edebilir. Bu pekala mümkün.
Dünya hakimiyeti konusunda iki önemli teori var. Birisi çevreden hareket ederek merkezi ele geçirip dünya hakimiyeti kurmak. Diğeri ise merkezden hareket ederek çevreye doğru yayılıp dünya hakimiyetini elde etmek. Merkez ise İstanbul’dur.
Delil mi istersiniz?
0023.jpg
İşte Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu bu sözlerimize bir delildir. Önce Roma Devleti İstanbul’u elinde tutmuş. Üç kıtaya yayılarak dünya hakimiyetini tesis etmiş. Dört yüz yıla yakın bir süre sonunda bu sefer Bizans Devleti İstanbul’a hakim olmuş. Bizans da bin yılı aşkın bir süre İstanbul’a sahip olmuş, bu süre içinde de dünya hakimiyetini tesis etmeyi başarmış. 1453 yılında şehir Osmanlı tarafından fethedilmiş. Bu fetih sonrasında ise beş yüz yıla yakın bir süre de Osmanlı dünya hakimi olmuş.

Öte yandan başarısız olmuş iki teşebbüs daha var. Birisi Rusya, diğeri İngiltere. İngiltere 1800’lü yılların başından itibaren elde ettiği sanayi gücü ile dünya hakimiyetine kalkışmıştı. Bir ölçüde de başarılı oldu. Üzerinde güneş batmayan ülke olarak anılmaya başlamıştı. Fakat İstanbul’u elinde tutamadığı için dünya hakimiyetini de kuramadı. İstanbul’u elinde tutamadı diyoruz, çünkü Birinci Dünya Savaşı sonunda İngiltere İstanbul’u işgal etti. İşgal nedenleri arasında en önemli sebep dünya hakimiyeti isteğidir. Bundan şüpheniz olmasın. Ancak kısa bir süre sonra İstanbul’u terk etmek zorunda kaldı. Zaten bu zoraki terkin ardından elindeki bir çok toprağı da terk etmek zorunda kaldı. Bu gün küçük bir adaya razı oldu.
Bir diğer başarısız örnek de Rusya’dır.
0023-2.jpg
Yirminci yüz yılın başında hem fikri cephede, hem de fiziki cephede dünya hakimiyetine yönelen Rusya, bütün dünyayı sarsmaya başladı. Rusya’nın en büyük hedefi ise Türkiye üzerinden sıcak denizlere inmekti. Sıcak denizlere inmek için de İstanbul’u ve boğazları elinde tutmak gerekiyordu. Rusya uzun süre bu istek ve arzu içinde olmuştur. İstanbul’u ele geçiremediği için de dünya hakimiyetine muvaffak olamadı, Rusya. Ardından da 1990 sonrası çöküp gitmiştir. Bu iki devletin çevre kuşatması yaparak dünya hakimiyetini elde etme çabası başarısızlıkla neticelenmiştir. Çünkü bu ülkeler İstanbul’u elinde tutamamışlardır.

Gariptir bu günlerde Amerika aynı yolu denemektedir.
11 Eylül sonrası Büyük Ortadoğu Projesi ile Amerika dünya hakimiyetini gerçekleştirme projesini devreye koymuştur. Günümüzde Ortadoğu’yu bir ölçüde kontrol etmeye çalışmaktadır. Şayet ABD’nin niyeti dünya hakimiyeti ise, ki öyle gözüküyor, nihai hedef İstanbul’dur. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Belki şu an için bu ütopya gibi gözükse de, İstanbul’u elinde tutmayan bir devletin dünya hakimiyetini kurmayacağını en iyi ABD bilir. ABD ilerleyen zaman içinde Ortadoğu’da kesin bir başarı elde ederse, sonunda İstanbul’a yönelecektir. Nasıl yönelecektir, bilmiyoruz. Yani siyasi mi, askeri mi? Ama muhakkak ki İstanbul’a yönelecektir.
İşte İstanbul böyle önemli bir şehirdir.
Dünyanın tam merkezidir. Doğu batı, kuzey güney geçiş noktasıdır.
İslam dünyası bir vücut ise kalbi Mekke aklı ise İstanbul’dur. Beş yüz yıldır bir çok devletin iştahını kabartsa da bu güzel şehir bu gün her şeye rağmen İslam ümmeti elindedir. Kıyamete kadar da inşallah İslam olarak kalacaktır. Çünkü İstanbul Peygamberimizin manevi vatanıdır. Kutsal Emanetler İstanbul’dadır.
Bu nedenle İstanbul’u elinde tutan Türkiye, ümit ediyoruz ki, yeniden bir dünya liderliğini yaşayacaktır. ‘Mehdi İstanbul’u ikinci kez fetheder, Mehdi dünya hakimiyetini kurar’ mealindeki hadisler bu hakikate işaret ediyor. Yeter ki bizler gereğini yerine getirelim.
Halil Akgünler
hakgunler@saidnursi.de
 
''İstanbul (Konstantiniyye) fethedilecektir. o*nu fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan ve o*nun ordusu ne güzel ordudur." ( Buharî, Târihü’s-Sağîr, no:139)''

İstanbul fethedildi tekrar işgal edilmiş durumda..Yeni bir fethe ihtiyacı var...Birçok İSLAM şehri gibi fetihler gerekiyor....
 
İstanbulun Fethi hadisi uzun bir hadistir...
Buhari varyantını ilk defa görüyorum...
Eğer, bu kadar değilse, metnin içinden cımbızlanmış...
Peki, metnin devamı nerede?

HAYKIRIYORUM, ROMA'DA FETHOLUNACAKTIR...ALLAH RASULÜ MÜJDELEMİŞTİR...

(Dip Not: Hadis eleştirilmiş bir hadistir...)
 
Istanbul’un Fethi ile ilgili hadisler
Istanbul’un fethiyle ilgili meshur olmus hadisin disinda kaynaklarda fetihle ilgili bir çok hadis daha bulunmaktadir ki, bunlarda da Istanbul’un fethi haber verilmektedir. Bu rivayetlerden baska diger bazi rivayetlerde Istanbul’a Islam ordularinin tekbir ve tesbihlerle girecegi ve pek çok ganimet elde edecekleri de haber verilmektedir. Hatta Abdullah b. Amr’dan gelen bir rivayette de, “Kostantinyye’yi ismi benim ismim olan bir adam fethedecektir” denilerek Istanbul’u fethedecek kimsenin isminin Muhammed olacaginin haber verilmesi, haberin yer aldigi kaynak pek saglam kabul edilmese de ilginç bir rastlantidir. Zira bu kaynak fetihten alti asir önce kaleme alinmistir. Ebû Nuaym el-Mervezi’nin el- Fiten adli bu eserinde daha ilginç olan bir sey de, kiyamet âlametlerinin sayildigi bir rivayette pek çok sey siralandiktan sonra Istanbul’da bir ates ve kibritin çikacagi, bunlarin dumaninin gökyüzünde kalacaginin haber verilmis olmasidir. Sanki bir anlamda daha sonra icad edilen toplardan bahsedilmektedir. Ancak bütün bu rivayetler içersinde gerek sihhat, gerek meshur olma ve gerekse sonuç bakimindan asagida metnini ve anlamini verdigimiz rivayet öne çikmaktadir ki, fetih hadisi olarak söhret bulan hadisin orijinal metni ve anlami su sekildedir:

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي شَيْبَةَ وَسَمِعْتُهُ أَنَا مِنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي شَيْبَةَ قَالَ ثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ قَالَ حَدَّثَنِي الْوَلِيدُ بْنُ الْمُغِيرَةِ الْمَعَافِرِيُّ قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بِشْرٍ الْخَثْعَمِيُّ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ
قَالَ فَدَعَانِي مَسْلَمَةُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ فَسَأَلَنِي فَحَدَّثْتُهُ فَغَزَا الْقُسْطَنْطِينِيَّةَ

Muhammed b. Ebî Seybe, Zeyd b. el-Hubâb’dan, o, Velid b. Mugire el-Meâfirî’den isitmis, Velid b. Mugîre Abdullah b. Bisr el-Has’amî’den o da babasindan isittigine göre Nebi (a.s.) söyle buyurmustur:
“Istanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.”
Abdullah b. Bisr der ki: Mesleme b. Abdülmelik (ö. 120/738) beni çagirdi ve bu hadisi sordu. Ben de ona bu sekilde naklettim. Bunun üzerine o, ayni sene Kostantiniyye’yi fethetmek üzere sefere çikti.

Istanbul’un Fethi ile Ilgili Hadisin Kaynaklari ve Sihhat Durumu
Hadis kritigi bakimindan özellikle sehirlerin ve sahislarin faziletlerine dair rivayetler genel olarak uydurma hadis alanlaridir. Yani bu sahalarda pek çok hadis uydurulmus ve yayilmistir. Dolayisiyla bu tür haberlere temkinle yanasmak ve arastirma yapmak gerekmektedir. Biz bu nedenle önce hadisin yer aldigi kaynaklari sonra da hadisi rivayet eden ravilerin durumunu ele almak istiyoruz.



a. Hadisin Yer Aldigi Kaynaklar
Bilindigi gibi hadis kaynaklarinin temelini Kütüb-i Sitte adini verdigimiz alti hadis kitabi olusturmaktadir ki bunlar, Buhârî (ö. 256/870) ve Müslim’in (ö. 261/875) Sahihleri, Ebû Dâvûd (ö. 275/888), Tirmizî (ö. 279/892), Nesâî (ö. 303/915) ve Ibn Mâce’nin (ö.273/886) Sünenlerinden olusmaktadir. Daha sonraki dönemlerde ise, yine ilk devir hadis kitaplarindan olan ve muteber kabul edilen eserlerden Dârimî’nin (ö. 255/869) Sünen’i, Imam Mâlik’in (ö. 179/795) Muvatta’i ve Ahmed b. Hanbel’in (ö. 241/855) Müsned’i bu sayilan alti kitaba ilave edilerek dokuza çikarilmis ve dokuz kitap anlaminda Kütüb-i Tis’a adiyla anilir olmustur. Hadislerin tamami olmasa da çok büyük bir kisminin sözkonusu bu dokuz kitapta yer aldigi, bunlarin disinda farkli olabilecek çok az hadis bulunabilecegi ifade edilmistir ki, kanaatimizce bu iddia tutarlidir. Süphesiz bu eserlerden önce de telif edilmis hadis sayfalari ya da kitaplari olmustur. Ancak onlar gerek hacimleri itibariyle gerekse sihhat itibariyle bu sayilanlarin gölgesinde kalmistir. Kaldi ki, bu sayilan eserler kendilerinden önce yazilan yüzlerce hadis dokümanindan istifade edilerek telif edilmislerdir.
Konumuz olan fetih hadisi, Sahihayn adini verdigimiz en güvenilir iki hadis kaynagi olarak bilinen Buhârî ve Müslim’in Sahîh’lerinde yer almamaktadir. Ancak Buhârî ve Müslim’in sartlarini haiz oldugu halde onlarin kitaplarina almadiklari hadisleri derlemek maksadiyla el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn adli eserini kaleme alan Hakim en- Neysabûrî (ö. 405/1014) fetih hadisini, Buhâri ve Müslim’in sartlarina uygun sahîh bir hadis oldugunu belirterek bilinen sekliyle sözkonusu kitabina kaydetmistir. Tespitlerimize göre Istanbul’un fethiyle ilgili meshur rivayetin geçtigi en eski yazili kaynaklardan biri Ahmed b. Hanbel’in Müsned adli eseridir. Buhârî ise, sözkonusu hadisi, Sahih’ine almamakla beraber et-Târihu’l-Kebîr ve et-Târihu’s-Sagîr adli diger iki eserinde rivayet etmistir.
Diger yandan metin olarak meshur olan rivayetle sened ve metin bakimindan ayni olmasa da Kütüb-i Sitte’ye dahil eserlerden Ibn Mâce’nin, Ebû Dâvud’un ve Tirmizî’nin Sünen’lerinde Istanbul’un fetholunacagina dair hadislerin yer aldigi görülmektedir. Yine söz konusu Sünen’lerdeki rivayetlere benzer rivayetler onlardan daha önce yasamis olan Ebû Bekir Muhammed b. Ebî Seybe’nin (ö. 235/849) Musannef’ adli eserinde bulunmaktadir. Ayrica sahih hadisleri derlemek amaciyla yazilmis hadis kitaplarindan biri olan Ibn Hibbân el-Büstî’nin (ö. 354/965) es-Sahih adli eserinde de benzer bir rivayet yer almaktadir. Süleyman b. Ahmed et-Taberânî’nin (ö. 360/971) el-Mu’cemu’l-Kebîr adli eserinde de Istanbul’un fethedilecegine dair haberlere rastlanilmaktadir.
Yukarida zikredilen eserlerden baska Istanbul’un fethedilecegini bildiren rivayetleri, ilk dönem kaynaklardan sayilabilecek eserler arasinda Nuaym b. Hammad el-Mervezî’nin (ö. 228/843) el-Fiten adli eserinde, Ebü’l-Hüseyn Abdü’l-Bakî b. Kânî’nin (ö. 351/962) Mu’cemu’s-Sahabe’sinde, Ebu’l-Hasan ed-Dârekutnî’nin (ö. 385/995) el-Ilel adli eserinde, Yusuf b. Abdullah b. Muhammed b. Abdilberr el-Kurtubî’nin (ö. 463/1071) el-Istiâb fî Marifeti’l-ashab adli eserinde de görmek mümkündür.
Daha sonraki dönmelere ait eserler arasinda Ebû Sücâ ed-Deylemî’nin (ö. 509/1115) el-Firdevs, Sadrüddîn Ebü’l-Meâlî Muhammed b. Ibrahim el-Münâvî’nin (ö. 803/1401) Feyzü’l-Kadîr adli kitabinda Istanbul’un fethini bildiren rivayetler bulunmaktadir. Daha geç dönemlerde yazilmis eserleri ise öncekilerden yapilan nakillerden ibaret olacagi için zikretmeye gerek yoktur.
 
İstanbulun Fethi hadisi uzun bir hadistir...
Buhari varyantını ilk defa görüyorum...
Eğer, bu kadar değilse, metnin içinden cımbızlanmış...
Peki, metnin devamı nerede?

HAYKIRIYORUM, ROMA'DA FETHOLUNACAKTIR...ALLAH RASULÜ MÜJDELEMİŞTİR...

(Dip Not: Hadis eleştirilmiş bir hadistir...)
Gerçektenmi bunu ilk kez duydum bu Romayı fethetme olayını?O müjdeyi iletebilirmisiniz burada?
 
Konuyla ilgili rivayetlere bakıldığında İstanbul’dan ayrı olarak Roma’nın da fethedileceği söylenebilir.



Deylemî'nin Müsnedül-Firdevs'inde geçtiğine göre Peygamber SAS Efendimiz Hazretleri, şöyle buyurmuş:



Lâ tekumüs-sâah, hattâ yeftehallàhu alel-mü'minînel-kostantîniyyetir-rûmiyyete bit-tesbîhi vet-tekbîr. (1)



Peygamber Efendimiz, İstanbul'un fethini müjdelediği gibi, bir şeyi daha müjdeliyor bize:



“Allah-u Teàlâ Hazretleri mü'min kullarına Tesbihle, tekbirle; Sübhànallàh diyerek, Allàhu ekber diyerek, el-Kostantîniyyetir-Rûmiyye'yi açmadıkça, fethini nasib etmedikçe kıyamet kopmaz.”



Bu rivayette el-Kostantîniyyetir-Rûmiyye diye geçiyor, Roma Kostantîniyyesi, yâni Roma şehri demek. Araplar bu şehri anlatmak istedikleri zaman, el-Kostantîniyye el-Kübrâ veya er-Rûmiyye el-Kübrâ derlerdi; İstanbul için de er-Rûmiyye es-Suğrâ derlerdi. Yâni küçük Roma, büyük Roma; küçük Kostantîniyye, büyük Kostantîniyye tabirleri Arapların arasında kullanılmış.



Buna göre Kıyamet kopmadan Roma ve benzeri büyük şehirlerin Müslüman olacağı söylenebilir.



İstabul'un fethi hadis-i şerifinde oranın savaşla alınacağını da Peygamber Efendimiz belirtmiş. Bu ikisi arasındaki fark, çok açık olarak ifadelerden ortaya çıkıyor. Orda:



"--Kostantîniyye mutlaka fetholunacaktır; onu fetheden komutan ne mübarek bir komutandır, o ordu ne mübarek bir ordudur." buyruluyordu. İstanbul'un fethi hakkında bilgi almak için tıklayınız.



Yâni bir orduyla, bir komutanla, bir savaşla, mutlaka İstanbul'un fetholunacağını belirtmiş ve fetholundu. Bir de burada Kontantîniyyetir-Rûmiyye, yâni Roma'nın da fetholunacağı bildiriliyor.



Ancak bunun savaşla değil Tesbih ve Tekbir olacağı anlatılıyor. Sübhànallàh, Cenâb-ı Hakk'ı kâfirlerin, müşriklerin, yanlış, bozuk inanç sahiplerinin düşündükleri her çeşit yanlış sıfattan pâk ve münezzeh olduğunu söylemeye derler. “Yâ Rabbi, bu zalimlerin, bu müşriklerin, bu putperestlerin, bu zavallıların söylediğinden sen çok pâksın, çok yücesin! Bunların bu söyledikleri ile senin hiç ilişkin yok... Onlar seni hakkıyla bilemiyorlar, çok cahiller, çok gàfiller. Sen münezzehsin, pâksın; her sıfatın en güzeldir." mânâsına geliyor.



Yâni bir zaman gelecek ki, yanlış inanç sahipleri, dağlara tapanlar, birtakım yıldızlara, gök cisimlerine, güneşlere, aya tapanlar; bir takım hayvanlara, bir takım insanlara tapanlar, bu işin yanlış olduğunu anlayacaklar.



Sonunda Cenâb-ı Hakk'ın münezzehliği, sıfatlarının yüceliği anlaşılacak, varlığı, birliği anlaşılacak demektir.



Diğeri Allahu ekber; yâni Allah hiçbir varlıkla mukayese edilemeyecek kadar yüce, büyük, azamet sahibi, kudret sahibi, ululuk sahibidir. Bunu anlayacaklar. Böylece İslamın hakikatleri Dünyanın büyük şehirlerine ve devletlerine hükmedecektir diye anlaşılabilir.



1- Ramuzu’l-Ehadis, 478/5; Krş. A. Yardım, Türk ün Şeref Madalyası: Fetih Hadisi, Kubbealtı Akademi Mec., Sayı 3 Temmuz 1979, Sayfa :64M; Esat Coşan’ın Roma'nın fethi ve Deccal isimli sohbeti.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks