İslam düşmanlarının yeni stratejisi
Son yıllarda, İslamiyete inansın inanmasın, saygısı olsun olmasın Ramazanlarda, tefsir, meal kitapları vermek adet oldu. Neden başka kitap değil de mesela, fıkıh kitabı, ilmihal kitabı değil de illa meal, tefsir bunu hiç düşündünüz mü?
Belki çokları bunun farkında değil, tiraj almak için yapıyor ama bu yapılanlar Batının, Hıristiyan dünyasının yönlendirmesidir. Nasıl mı şimdi onu izah etmkeye çalışalım:
Batı devletleri, özellikle de İngilizler, kaba kuvvetle, İslamiyeti yok etme savaşında bir yere varamayacaklarını anladılar. Bunun için, 18. Asrın başından itibaren takdik değiştirerek İslamiyeti içeriden yıkmaya karar verdiler. İçeriden yıkabilmeleri için birlik beraberliğin bozulması, parçalanma olması gerekiyordu. Bunun için de İslamiyeti asli unsunlarından uzaklıştırıp, yoruma açırak tartışmaya açtılar.
Yıllar süren araştırmalarda gördüler ki, İslamiyetteki birlik beraberliği sağlayan en başta peygamber sevgisi; Mmüslümanların Muhammed aleyhisselamı malından, canından herşeyinden daha çok sevmesi. İkincisi ise, İslamiyeti ayakta tutan, nesilden nesile bozumadan ulaştıran İslam alimleri ve mezheplerdir.
Bu tespitten sonra, Peygamber efendimizi ve onun varisi olan İslam alimlerinin gözden düşürmeye çalıştılar. “uydurma” “Kur’ana aykırı” gibi iftiralarla hadis-i şeriflere olan güveni sarstılar. Peygamber efendimizi “Postacı” olarak gördüler, tanıttılar. Kur’an-ı kerimi getirdikten sonra O’nun işi bitti dediler. Özellikle de İslam alimleri ve mezhepler konusuna ağırlık verdiler. Çünkü Peygamber sevgisini veren alimlerdi. Alimler bertaraf olunca Peygamber sevgisi de olmayacaktı. Biliyorlardı ki, Ehli sünnet alimleri ve mezhepler ortadan kalkınca İslamı koruyan kale yıkılmış olacaktı.
Bu yeni strateji uygulamak için önce, Hempher, Lawrenc gibi, müslüman kılığına soktukları ajanları kullandılar. Mesela, Hempher, Hatıratında, 1700’lü yıllarda bu vazife ile beş bin İngiliz ajanın islam ülkelerinde faaliyet gösterdiği yazmaktadır. Şimdi ise, bu ülkelerde satın aldıkları veyahut da yönlendirdikleri kimselerle bu faaliyeti sürdürmektedirler.
İşte son yıllarda ısrarla dininizi buradan öğrenin diye milletin önüne koydukları, tefsir ve meal kampanyası, Peygamber Efendimizi, alimleri ve mezhepleri saf dışı etme gayretleri bu yeni stratejinin bir parçasıdır. Alimler ve mezhepler saf dışı olunca, Kur’an-ı kerimi istedikleri gibi yorumlayıp, müslümanları parçalamak daha kolay olacaktı. Nitekim öyle oldu.
huzuradoğru sitesinden dan alıntıdır
Son yıllarda, İslamiyete inansın inanmasın, saygısı olsun olmasın Ramazanlarda, tefsir, meal kitapları vermek adet oldu. Neden başka kitap değil de mesela, fıkıh kitabı, ilmihal kitabı değil de illa meal, tefsir bunu hiç düşündünüz mü?
Belki çokları bunun farkında değil, tiraj almak için yapıyor ama bu yapılanlar Batının, Hıristiyan dünyasının yönlendirmesidir. Nasıl mı şimdi onu izah etmkeye çalışalım:
Batı devletleri, özellikle de İngilizler, kaba kuvvetle, İslamiyeti yok etme savaşında bir yere varamayacaklarını anladılar. Bunun için, 18. Asrın başından itibaren takdik değiştirerek İslamiyeti içeriden yıkmaya karar verdiler. İçeriden yıkabilmeleri için birlik beraberliğin bozulması, parçalanma olması gerekiyordu. Bunun için de İslamiyeti asli unsunlarından uzaklıştırıp, yoruma açırak tartışmaya açtılar.
Yıllar süren araştırmalarda gördüler ki, İslamiyetteki birlik beraberliği sağlayan en başta peygamber sevgisi; Mmüslümanların Muhammed aleyhisselamı malından, canından herşeyinden daha çok sevmesi. İkincisi ise, İslamiyeti ayakta tutan, nesilden nesile bozumadan ulaştıran İslam alimleri ve mezheplerdir.
Bu tespitten sonra, Peygamber efendimizi ve onun varisi olan İslam alimlerinin gözden düşürmeye çalıştılar. “uydurma” “Kur’ana aykırı” gibi iftiralarla hadis-i şeriflere olan güveni sarstılar. Peygamber efendimizi “Postacı” olarak gördüler, tanıttılar. Kur’an-ı kerimi getirdikten sonra O’nun işi bitti dediler. Özellikle de İslam alimleri ve mezhepler konusuna ağırlık verdiler. Çünkü Peygamber sevgisini veren alimlerdi. Alimler bertaraf olunca Peygamber sevgisi de olmayacaktı. Biliyorlardı ki, Ehli sünnet alimleri ve mezhepler ortadan kalkınca İslamı koruyan kale yıkılmış olacaktı.
Bu yeni strateji uygulamak için önce, Hempher, Lawrenc gibi, müslüman kılığına soktukları ajanları kullandılar. Mesela, Hempher, Hatıratında, 1700’lü yıllarda bu vazife ile beş bin İngiliz ajanın islam ülkelerinde faaliyet gösterdiği yazmaktadır. Şimdi ise, bu ülkelerde satın aldıkları veyahut da yönlendirdikleri kimselerle bu faaliyeti sürdürmektedirler.
İşte son yıllarda ısrarla dininizi buradan öğrenin diye milletin önüne koydukları, tefsir ve meal kampanyası, Peygamber Efendimizi, alimleri ve mezhepleri saf dışı etme gayretleri bu yeni stratejinin bir parçasıdır. Alimler ve mezhepler saf dışı olunca, Kur’an-ı kerimi istedikleri gibi yorumlayıp, müslümanları parçalamak daha kolay olacaktı. Nitekim öyle oldu.
huzuradoğru sitesinden dan alıntıdır