Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslami İlimler ve Kolları

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Müslümanların, beşikten mezara kadar, ilim öğrenmesi lâzımdır. Müslümanların öğrenmesi lâzım olan ilimlere (Ulûm-i İslâmiyye) denir. Ulûm-i islâmiyye, yâni islâm bilgileri ikiye ayrılır:

1 - Ulûm-i Nakliyye, 2 - Ulûm-i akliyye.


1 - Ulûm-i nakliyye:
Bunlara din bilgileri de denir. Bu bilgiler, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından okuyarak öğrenilir. Din âlimleri, bu bilgileri, (Edille-i şer'ıyye) denilen dört kaynaktan almışlardır. Bu dört kaynak, Kur'an-ı kerim ve Hadis-i şerifler ve İcmâ'-ı ümmet ve Kıyâs-i Fukahadır.

Din bilgileri sekiz büyük kısma ayrılır:

I: İlm-i tefsîr
dir. Bu ilmin mütehassıslarına (Müfessir) denir. Müfessir demek, kelâm-ı ilâhîden, murâd-ı ilâhîyi anlıyan derin âlim demektir.


II: İlm-i üsûl-i hadis
tir. Bu ilim, hadislerin cinslerini ayırır. Hadis-i şeriflerin çeşidleri vardır.


III: İlm-i hadis
tir. Bu ilim, Peygamberimizin sözlerini, hareketlerini ve hâllerini inceler.


IV: İlmi üsûl-i kelâm
dır. Bu ilim, kelâm ilminin, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden nasıl çıkarılacağını anlatır.


V: İlm-i kelâm
dır. Kelâm ilmi, kelime-i şehâdeti ve kelime-i tevhîdi ve bunlara bağlı olan îmanın altı şartını anlatır. Bunlar, kalb ile îman edilmesi lâzım olan bilgilerdir. Kelâm âlimleri, Üsûl-i kelâm ve kelâm bilgilerini birlikte yazmağı âdet etmişlerdir. Câhiller bunun için, bu iki ilmi tek bir kelâm ilmi sanmaktadır.


VI: İlm-i üsûl-i fıkh
dır. Bu ilim, fıkh üsûllerinin, Kur'an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden nasıl çıkarılacağını bildirir.


VII: İlm-i fıkh
dır. Bu ilim, ef'âl-i mükellefîni, yâni âkıl, bâlig olanların, beden ile nasıl hareket edeceğini bildirir. Beden için lâzım olan bilgilerdir. (Ef'âl-i mükellefîn), farz, vâcib, sünnet, müstehab, mubâh, haram, mekruh ve müfsid olmak üzere sekiz kısm ise de, kısaca üçe ayrılabilir: Emredilen işler, yasak edilen işler, mubâh olanlardır.


VIII: İlm-i tasavvuf
tur. Bu ilme, (İlm-i ahlâk) da denir. Kalb ile yapılması emir ve yasak edilen şeyleri bildirdiği gibi, îmanın vicdânîleşmesini ve fıkh işlerinin, seve seve ve kolaylıkla yapılmasını ve marifete kavuşmağı sağlar.

Erkek ve kadın her müslümanın bu sekiz bilgiden, kelâm, fıkh ve tasavvuf bilgilerini, lüzûmu kadar öğrenmesi farz-ı ayn olduğu, öğrenmemek, suç, günah olduğu, (Hadîka) kitabının sahibi üçyüzyirmiüçüncü sayfasında ve İbni Âbidîn önsözünde bildirmişlerdir.


2 - Ulûm-i akliyye:
Bunlara tecribî ilimler de denir. Bunlar, fen bilgisi, edebiyat bilgisi olarak ikiye ayrılır. Müslümanların, bu ilimleri öğrenmeleri farz-ı kifâyedir. Dînî bilgilerde ise lâzım olanları öğrenmek farz-ı ayndır. Lüzûmundan fazla olanları ve harbde kullanılan silâhları öğrenmek, yâni mütehassıs olmak farz-ı kifâyedir. Bir şehirde bu bilgileri bilen bir âlim, yapan sanat adamları bulunmazsa, şehirde bulunanların hepsi ve hükûmet adamları günahlı olurlar.


Din bilgileri zamanla değişmez. Kelâm bilgilerinde fikir yürüterek yanılmak, yanlış düşünmek, özr olmaz, suç olur. Fıkhdaki işlerde, islâmiyetin gösterdiği özürlerle, islâmiyetin bildirdiği değişikliklerden, kolaylıklardan istifâde olunur. Kendi düşüncesi, görüşü ile değişiklik yapmak, din işlerinde reform yapmak hiç câiz değildir. Dinden çıkmaya sebep olur. Ulûm-i akliyyede değişiklik, yenilik, ilerlemek câizdir. Bunları kâfirlerden de arayıp, bulup öğrenmek, yapmak lâzımdır.


Me'ârif nâzırı esseyyid Ahmed Zühdü pâşanın toplamış olduğu (Mecmû'a-i Zühdiyye) kitabının başındaki yazıyı aşağıya yazıyoruz:


Fıkh kelimesi, arabcada, fekıha yefkahü şeklinde kullanılınca, yâni dördüncü bâbdan olunca bilmek, anlamak demektir. Beşinci bâbdan olunca, islâmiyeti bilmek, anlamak demektir. Ahkâm-ı şer'ıyyeyi bilen âlimlere (Fakîh) denir. Fıkh ilmi, insanların yapması ve yapmaması lâzım olan işleri bildirir. Fıkh bilgileri, Kur'an-ı kerimden, hadis-i şeriflerden, icmâ-ı ümmetten ve kıyâstan meydana gelmektedir. Eshâb-ı kirâmın veya bunlardan sonra gelen müctehidlerin söz birliğine (İcmâ'-ı ümmet) denir. Kur'an-ı kerimden veya hadis-i şeriflerden veya icmâ-ı ümmetten çıkarılan ahkâm-ı şer'ıyyeye (Kıyâs-ı Fukaha) denir. Bir işin, helâl veya haram olduğu, Kur'an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden anlaşılmazsa, bu iş, bilinen başka bir işe benzetilir. Böyle benzetmeye (Kıyâs) denir. Kıyâs yapmak için, o işi helâl veya haram yapan sebebin, birinci işte de bulunması lâzımdır. Bunu da, ictihâd derecesine yükselmiş âlimler anlıyabilir.


Fıkh ilmi çok geniştir. Hepsi, dört büyük kısma ayrılır.


1 - İbâdât
olup, beşe ayrılır: Namaz, oruç, zekât, hac, cihâd. Herbirinin dalları çoktur. Görülüyor ki, cihâda hazırlanmak ibâdettir. Peygamberimiz din düşmanları ile cihâdın iki türlü olduğunu bildiriyor. İş ile, söz ile. İş ile cihâda hazırlanmak, yeni silâhları yapmasını ve kullanmasını öğrenmek farzdır. Cihâdı devlet yapar. Milletin, devlet kanûnlarına, emirlerine uyarak cihâda iştirâk etmesi farzdır. Zamanımızda ikinci savaş, yâni dinsizlerin yazı ile, film ile, radyo ile, her çeşit propaganda ile saldırması aldı, yürüdü. Buna da karşı koymak cihâddır.


2 - Münâkehât:
Evlenme, boşanma, nafaka ve daha nice dalları vardır.


3 - Muamelat
olup, alış-veriş, kira, şirketler, fâiz, miras... gibi birçok bölümleri vardır.


4 - Ukûbât,
yâni cezâlar olup, başlıca beşe ayrılmaktadır. Kısâs, sirkat, zinâ, kazf, riddet, yâni mürted olmak cezâlarıdır.


Fıkhın ibâdât kısmını kısaca öğrenmek, her müslümana farzdır. Münâkehât ve muamelat kısmlarını öğrenmek, farz-ı kifâyedir. Yâni, başına gelenlerin öğrenmesi farz olur. Tefsîr, hadis ve kelâm ilimlerinden sonra, en şerefli ilim, fıkh ilmidir. Aşağıdaki altı hadis-i şerif, fıkhın ve fıkh âlimlerinin şerefini göstermeye kâfidir:


(Allahü teâlâ, bir kuluna iyilik etmek isterse, onu fakîh yapar).


(Bir kimse fakîh olursa, Allahü teâlâ, onun özlediği şeyleri ve rızkını, ummadığı yerlerden gönderir).


(Allahü teâlânın en üstün dediği kimse, dinde fakîh olandır).


(Şeytana karşı bir fakîh, bin âbidden (İbâdet çok yapandan) daha kuvvetlidir).


(Herşeyin dayandığı bir direk vardır. Dînin temel direği, fıkh bilgisidir).


(İbâdetlerin eftali, en kıymetlisi, fıkh öğrenmek ve öğretmektir).



İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfenin üstünlüğü, bu hadis-i şeriflerden de anlaşılmaktadır.


Hanefî mezhebindeki ahkâm-ı dîniyye, Eshâb-ı kirâmdan Abdüllah ibni Mes'ûddan başlıyan yol ile meydana çıkarılmıştır. Yâni mezhebin reîsi olan imam-ı a'zam Ebû Hanîfe, fıkh ilmini, Hammâddan, Hammâd da, İbrâhîm-i Neha'îden, bu da, Alkamadan, Alkama da, Abdüllah bin Mes'ûddan, bu da Resûl-i ekremden almıştır.


Ebû Yûsüf, İmâm-ı Muhammed Şeybânî, Züfer bin Hüzeyl ve Hasen bin Ziyâd, hep İmâm-ı a'zamın talebeleridir. Bunlardan imam-ı Muhammed, din bilgilerinde, bin kadar kitap yazmıştır. Hicretin 135 senesinde tevellüd, 189 [m. 805] da Rey şehrinde vefât etmiştir. Talebesinden olan imam-ı Şâfi'înin annesini nikâh ettiği için, ölünce, bu kitapları, imam-ı Şâfi'îye miras kalarak, imam-ı Şâfi'înin bilgisinin artmasına hizmet etmiştir. Bunun için, imam-ı Şâfi'î, (Yemin ederim ki, fıkh bilgim imam-ı Muhammedin kitaplarını okumakla arttı. Fıkh bilgisini derinleştirmek isteyen, Ebû Hanîfenin talebesi ile berâber bulunsun) dedi. Bir kere de, (Bütün müslümanlar, İmâm-ı a'zamın ev halkı, çoluk çocuğu gibidir) buyurdu. Yâni bir adam çoluk çocuğunun nafakasını kazandığı gibi, İmâm-ı a'zam da, insanların, işlerinde muhtaç oldukları din bilgilerini meydana çıkarmağı kendi üzerine almış, herkesi güç bir şeyden kurtarmıştır.


İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe fıkh bilgilerini toplıyarak, kısmlara, kollara ayırdığı ve üsûller, metodlar koyduğu gibi, Resûlullahın ve Eshâb-ı kirâmın bildirdiği îtikat, îman bilgilerini de topladı ve yüzlerce talebesine bildirdi. Talebesinden, (ilm-i kelâm) yâni îman bilgileri mütehassısları yetişti. Bunlardan imam-ı Muhammed Şeybânînin yetiştirdiklerinden, Ebû Bekr-i Cürcânî meşhûr oldu. Bunun talebesinden de, Ebû Nasr-ı İyâd, kelâm ilminde, Ebû Mensûr-i Mâtürîdîyi yetiştirdi. Ebû Mensûr, İmâm-ı a'zamdan gelen kelâm bilgilerini kitaplara yazdı. Yoldan sapmış olanlarla çarpışarak, Ehl-i sünnet îtikatını kuvvetlendirdi. Her tarafa yaydı. Üçyüzotuzüç 333 [m. 944] senesinde, Semerkandda vefât etti. Bu büyük âlim ile Ebül-Hasen-i Eş'arî adındaki âlime, Ehl-i sünnetin (îtikatta mezhep imamları) denir.
 
Üst Alt