Ömrümde hiç böyle güzel günler yaşamadım. Ocak ayının başında bile yazdan kalma bir gün. Ortalık günlük güneşlik. Aslında benim bunlar sevdiğim havalar. Mavi göklerin altında, pırıl pırıl parlayan güneşlerin çocuğuyum. Uçarcasına yürüyorum sokağımda. Adımlarımın hedefi belli. Minarelerden enfes bir ezan sesi yükseliyor. İnsanı ta kalbinden yakalayan. Bir yerleri düşünmeden edemezsiniz. En aziz en mübarek hatıraların kucağında olmak ne güzel...
Rüzgâr saygılı bir eda içinde susmuş da dinliyor sanki ezanı. Kalbime dokunuyor bu sesin çağrısı. Ağlamaya ramak kaldı. O saf yanım, çocukluğum yanıbaşımda sızlıyor. Bu sesin ezelden sevdalısı. Sevdiklerimi arıyorum, babamı, babaannemi. Uzakta değiller biliyorum. Bir nefes dua kadar yakınımda bir yerdeler. Yalnız değiliz, Allah ile beraber olunca. Yalnız değiliz dilimiz duaya durunca.
Gözlerim sıra dışı bir şeyler arıyor. Dikkatle tarıyor her yanı. Beni cezbedecek bir şeyi yakaladım bile. İşte az önümdeler. Kucağımda bir çocukla annesi. Allah’ım, bu ne tatlı bir yüz, bu ne güzel bir uyku böyle. Salıvermiş kollarını, teslim olmuş adeta. Anneciğinin sağ omzuna dayamış altın sarısı başını. Anne de, şefkatle ve güvenle sarmış sarmalamış yavrusunu. Kıskandım doğrusu. Böyle bir fotoğrafımın olmasını çok isterdim. Öyleyse bu fikrimi onlarla paylaşmalıydım. Öyle de yaptım. “Hanımefendi, sakın bu manzarayı kaçırmayın. Ne olur uyuyan yavrucakla beraber mutlaka bir fotoğrafınızı çektirin.” dedim. Kadıncağız şaşırdı önce. Yüzünde beliren tebessüm, tamam der gibiydi. Seri adımlarla yanlarından geçip, niye bunu söyledim diye sorguladım kendimi. Buldum nedenini. Hiç böyle bir çocukluk fotoğrafım olmamıştı. Belki de ona hasretlenmiştim. Anne ve yavrusunun birlikteliğini ne kadar güzel anlatacaktır böyle bir fotoğraf. Bir resim, bin kelimeye bedelmiş. Doğru. Bu söz yalan değilmiş. İnsan arıyor, poz vermeden fıtri bir ahval içindeki donmuş zaman karelerini arıyor. Belki de bengisu o anlarda gizli, kim bilir.
Annemle beraber çekilmiş fotoğraflarımı hatırlamaya çalıştım. O kadar az ki. Ah ediyorum şimdi. Her özel an için bir resmim olmalıydı. Uyurken, mamur gözlerle yataktan kalkarken, oruçluyken, iftarı açarken, binbir zorlukla sahur sofrasına yürürken. Ve daha nice anlar. Sayın bakalım. Beklenecek başka neler var. Bir yaşa gelince insan sadece ve sadece mutluluğun fotoğrafını arıyor albümlerde hatıralarda.
Bugün gözlerimde dallarda evlerde yüzlerde geziniyor. Kulaklarım farklı sesler arıyor. Güzellikleri görmek ve göstermek ne kutlu bir görev. Hayret… İnsanlar onca emek onca zahmet karşılığı birkaç eser görmek için sergilere gidiyor. Gözümüzün önünde açılan bu sergiden daha görkemlisi nerede var acaba. Bunu nasıl olsa her gün seyrediyoruz.diyeceksiniz öyle mi. Oysa her gün her güzellik her an yeniden yaratılmıyor mu? Bunu da mı olsun akledip düşünmüyoruz. Çok şükür birileri var, bunu yüksek bir ibadet ruhu içinde yapanlar var.
Sağa sola selam vermeden geçemiyorum. Hele satıcılar, sokak başları tutulmuş can dostlarım tarafından. Pazar günü manavlar balıkçılar berberler küçük çay ocakları bile açık. İşte şenlik bu. Her birinin macerası farklı ama netice aynı. Helalinden bir lokma rızık peşindeler. Kahramanca hayatı yaşamak sevdası kaplamış içini her birinin.
“Işığını önden gönder yavrum, kabirde önden giden ışık daha fazla aydınlatır” diyen annenin evladına duasını hatırlıyorum. Bizim satıcılar gözü tok dualı insanlar. Anne duasını duaların anasını alıp da çıkmışlar bu meydana. Tanıyorum birçoğunu. Boş değiller arkaları sağlam. Hele hiç yalnız değiller.
Anamın duaları üzerimde olmasa
Yıkılır sırtımı verdiğim duvar
Kopar, elime gelir tutunduğum dal
Kapımı çalmaz bahar (Yavuz Bülent Bakiler)
Necip Fazıl da duayı ve anayı el üstünde tutanlardan; “Anne girdin düşüme/ yorganın olsun duam mezarında üşüme” diyenlerden. Anne, annem. Annelerimiz, ah. Gözümü açıp da gördüğüm ilk sima. Acaba ne kadar hatırlayabiliyoruz ki o melek yüzü. Bizi kollarına aldığı o anı. Ne sevinmiştir kim bilir? O ölümlerden dönerken, biz hayata doğru yürüdük. O ölümlerden dönerken biz hayat yürümüştük. Rabbinin bu yüce emanetine evladım diyip bağrına bastığı ana, kim bilir kaç melek şahit olmuştur? Bu anın fotoğrafını görmek isterdim. Bu mucizeyi ikimiz yaşamıştık. Kim bilir ne muhteşem gündü o. Anneler unutmaz. Dokuz ay on gün karnında taşıdığını unutur mu hiç? Analar kanını canına kattıklarının hayatına, yaşarken de dualarını katarlar. Kıvrana kıvrana dualar ederler. Esirgemezler, şefkat kahramanıdır onlar. Hayat pınarıdır analar.
Olmuyor, onlarsız olmuyor. Hiçbir şey olmuyor. Duaları hayatımız kadar kıymetli.
Dualarına muhtacım anacığım esirgeme benden bizden dualarını. Su gibi akan bir nefes dilinden kayıp giden dualarınla yaşıyorum. “Allah gülen yüzünü hiç soldurmasın… Kuşlar gibi gidin kuşlar gibi gelin. Dünyalık yaşamayın sadece dünyalık yaşamayın sakın ahireti unutmayın. İyi insan her yerde iyidir yavrum Allah iyilerden ayırmasın. Aman Kur’ânını mutlaka oku. Sakın namazını bırakma. Bak işlerin nasıl güzelleşecek. Allah ferahlık versin. Kimseden fayda yok Allah’a emanet ol. Ben sizi koruyamam Allah korusun. Sen beni nasıl arıyorsan seni de böyle arasınlar inşallah. Aleme fırsat vermeyin, bir mesele varsa kendi aranızda halledin arkadaşlarınızla. Fitnesiz fesatsız halledin işlerinizi. Kuşlar gibi uçayazın. Kuşlar gibi geleyazın. Bir cebinizden altın bir cebinizden gümüş aksın. Yarın Hakk’ın huzuruna çıkacağız, Kuran yoldaşın olsun. Oku ki her iki dünyada faydası olsun. Gücenme sakın sözümden. İyilik olsun diye söylüyorum.” demeyi de ihmal etmezdin. Yazsam notlarımın arasındaki dualarını, inan sayfalar almaz. Bitmez ki senin duaların. Hayatın dua olmuş. Dua da hayatın senin. Bize ne güzel bir ders veriyorsun. Başımız dara düştüğünde dualarına sığındık hep. Yanılmadık, aldanmadık. Dualar en yakın devalar oldu. Ruhumuzun kanayan binbir yarasına her duan bir şifa oldu.
Elimizin altında nice hazineler var da bilemiyoruz Rabbim kıymetini, affeyle bağışla bizi. Analarımızın dualarını üzerimizden eksik eyleme Rabbim. Rabbim, analarımıza hayırlar lutfeyle. Yaşlılık, hastalık, yalnızlık. Ne varsa onlardan uzak eyle. Onlar gönül tacımız, her işte duacımız. Madem rahmetini annelerde tecelli ettirdin Rabbim, öyle ise onların dualarını da müstecap eyle. Bizim için ettikleri hayır dualarını da kabul eyle. Anneciğini özleyen, yüzünü bile görmeyen, başını göğsüne dayayıp bir kerecik olsun o sinelerde yatıp uyuyamayan nice şefkatli yetimler, nice öksüzler var Allah’ım. Onlara anne acısını hissettirme. Sen ki Rahmansın, bütün mahlûkattaki şefkatin ve rahmetin toplamı Senin rahmetinin yanında bir damla bile değildir.
Anaları yar eyleyen dualarını var eyleyen bizleri hiçbir vakit dar eyleme Allah’ım. Bikarar eyleme. Sevgili Habibinin annesi Hz Amine hatun hürmetine, büyük anamız Hz Hatice, Hz Aişe hürmetine, Hz Fatıma hürmetine annelerimizi affeyle. Annelerimizin yüzü suyu hürmetine bizleri de affeyle. Hakkımızdaki hayır dualarını lütfen kabul eyle.
Rüzgâr saygılı bir eda içinde susmuş da dinliyor sanki ezanı. Kalbime dokunuyor bu sesin çağrısı. Ağlamaya ramak kaldı. O saf yanım, çocukluğum yanıbaşımda sızlıyor. Bu sesin ezelden sevdalısı. Sevdiklerimi arıyorum, babamı, babaannemi. Uzakta değiller biliyorum. Bir nefes dua kadar yakınımda bir yerdeler. Yalnız değiliz, Allah ile beraber olunca. Yalnız değiliz dilimiz duaya durunca.
Gözlerim sıra dışı bir şeyler arıyor. Dikkatle tarıyor her yanı. Beni cezbedecek bir şeyi yakaladım bile. İşte az önümdeler. Kucağımda bir çocukla annesi. Allah’ım, bu ne tatlı bir yüz, bu ne güzel bir uyku böyle. Salıvermiş kollarını, teslim olmuş adeta. Anneciğinin sağ omzuna dayamış altın sarısı başını. Anne de, şefkatle ve güvenle sarmış sarmalamış yavrusunu. Kıskandım doğrusu. Böyle bir fotoğrafımın olmasını çok isterdim. Öyleyse bu fikrimi onlarla paylaşmalıydım. Öyle de yaptım. “Hanımefendi, sakın bu manzarayı kaçırmayın. Ne olur uyuyan yavrucakla beraber mutlaka bir fotoğrafınızı çektirin.” dedim. Kadıncağız şaşırdı önce. Yüzünde beliren tebessüm, tamam der gibiydi. Seri adımlarla yanlarından geçip, niye bunu söyledim diye sorguladım kendimi. Buldum nedenini. Hiç böyle bir çocukluk fotoğrafım olmamıştı. Belki de ona hasretlenmiştim. Anne ve yavrusunun birlikteliğini ne kadar güzel anlatacaktır böyle bir fotoğraf. Bir resim, bin kelimeye bedelmiş. Doğru. Bu söz yalan değilmiş. İnsan arıyor, poz vermeden fıtri bir ahval içindeki donmuş zaman karelerini arıyor. Belki de bengisu o anlarda gizli, kim bilir.
Annemle beraber çekilmiş fotoğraflarımı hatırlamaya çalıştım. O kadar az ki. Ah ediyorum şimdi. Her özel an için bir resmim olmalıydı. Uyurken, mamur gözlerle yataktan kalkarken, oruçluyken, iftarı açarken, binbir zorlukla sahur sofrasına yürürken. Ve daha nice anlar. Sayın bakalım. Beklenecek başka neler var. Bir yaşa gelince insan sadece ve sadece mutluluğun fotoğrafını arıyor albümlerde hatıralarda.
Bugün gözlerimde dallarda evlerde yüzlerde geziniyor. Kulaklarım farklı sesler arıyor. Güzellikleri görmek ve göstermek ne kutlu bir görev. Hayret… İnsanlar onca emek onca zahmet karşılığı birkaç eser görmek için sergilere gidiyor. Gözümüzün önünde açılan bu sergiden daha görkemlisi nerede var acaba. Bunu nasıl olsa her gün seyrediyoruz.diyeceksiniz öyle mi. Oysa her gün her güzellik her an yeniden yaratılmıyor mu? Bunu da mı olsun akledip düşünmüyoruz. Çok şükür birileri var, bunu yüksek bir ibadet ruhu içinde yapanlar var.
Sağa sola selam vermeden geçemiyorum. Hele satıcılar, sokak başları tutulmuş can dostlarım tarafından. Pazar günü manavlar balıkçılar berberler küçük çay ocakları bile açık. İşte şenlik bu. Her birinin macerası farklı ama netice aynı. Helalinden bir lokma rızık peşindeler. Kahramanca hayatı yaşamak sevdası kaplamış içini her birinin.
“Işığını önden gönder yavrum, kabirde önden giden ışık daha fazla aydınlatır” diyen annenin evladına duasını hatırlıyorum. Bizim satıcılar gözü tok dualı insanlar. Anne duasını duaların anasını alıp da çıkmışlar bu meydana. Tanıyorum birçoğunu. Boş değiller arkaları sağlam. Hele hiç yalnız değiller.
Anamın duaları üzerimde olmasa
Yıkılır sırtımı verdiğim duvar
Kopar, elime gelir tutunduğum dal
Kapımı çalmaz bahar (Yavuz Bülent Bakiler)
Necip Fazıl da duayı ve anayı el üstünde tutanlardan; “Anne girdin düşüme/ yorganın olsun duam mezarında üşüme” diyenlerden. Anne, annem. Annelerimiz, ah. Gözümü açıp da gördüğüm ilk sima. Acaba ne kadar hatırlayabiliyoruz ki o melek yüzü. Bizi kollarına aldığı o anı. Ne sevinmiştir kim bilir? O ölümlerden dönerken, biz hayata doğru yürüdük. O ölümlerden dönerken biz hayat yürümüştük. Rabbinin bu yüce emanetine evladım diyip bağrına bastığı ana, kim bilir kaç melek şahit olmuştur? Bu anın fotoğrafını görmek isterdim. Bu mucizeyi ikimiz yaşamıştık. Kim bilir ne muhteşem gündü o. Anneler unutmaz. Dokuz ay on gün karnında taşıdığını unutur mu hiç? Analar kanını canına kattıklarının hayatına, yaşarken de dualarını katarlar. Kıvrana kıvrana dualar ederler. Esirgemezler, şefkat kahramanıdır onlar. Hayat pınarıdır analar.
Olmuyor, onlarsız olmuyor. Hiçbir şey olmuyor. Duaları hayatımız kadar kıymetli.
Dualarına muhtacım anacığım esirgeme benden bizden dualarını. Su gibi akan bir nefes dilinden kayıp giden dualarınla yaşıyorum. “Allah gülen yüzünü hiç soldurmasın… Kuşlar gibi gidin kuşlar gibi gelin. Dünyalık yaşamayın sadece dünyalık yaşamayın sakın ahireti unutmayın. İyi insan her yerde iyidir yavrum Allah iyilerden ayırmasın. Aman Kur’ânını mutlaka oku. Sakın namazını bırakma. Bak işlerin nasıl güzelleşecek. Allah ferahlık versin. Kimseden fayda yok Allah’a emanet ol. Ben sizi koruyamam Allah korusun. Sen beni nasıl arıyorsan seni de böyle arasınlar inşallah. Aleme fırsat vermeyin, bir mesele varsa kendi aranızda halledin arkadaşlarınızla. Fitnesiz fesatsız halledin işlerinizi. Kuşlar gibi uçayazın. Kuşlar gibi geleyazın. Bir cebinizden altın bir cebinizden gümüş aksın. Yarın Hakk’ın huzuruna çıkacağız, Kuran yoldaşın olsun. Oku ki her iki dünyada faydası olsun. Gücenme sakın sözümden. İyilik olsun diye söylüyorum.” demeyi de ihmal etmezdin. Yazsam notlarımın arasındaki dualarını, inan sayfalar almaz. Bitmez ki senin duaların. Hayatın dua olmuş. Dua da hayatın senin. Bize ne güzel bir ders veriyorsun. Başımız dara düştüğünde dualarına sığındık hep. Yanılmadık, aldanmadık. Dualar en yakın devalar oldu. Ruhumuzun kanayan binbir yarasına her duan bir şifa oldu.
Elimizin altında nice hazineler var da bilemiyoruz Rabbim kıymetini, affeyle bağışla bizi. Analarımızın dualarını üzerimizden eksik eyleme Rabbim. Rabbim, analarımıza hayırlar lutfeyle. Yaşlılık, hastalık, yalnızlık. Ne varsa onlardan uzak eyle. Onlar gönül tacımız, her işte duacımız. Madem rahmetini annelerde tecelli ettirdin Rabbim, öyle ise onların dualarını da müstecap eyle. Bizim için ettikleri hayır dualarını da kabul eyle. Anneciğini özleyen, yüzünü bile görmeyen, başını göğsüne dayayıp bir kerecik olsun o sinelerde yatıp uyuyamayan nice şefkatli yetimler, nice öksüzler var Allah’ım. Onlara anne acısını hissettirme. Sen ki Rahmansın, bütün mahlûkattaki şefkatin ve rahmetin toplamı Senin rahmetinin yanında bir damla bile değildir.
Anaları yar eyleyen dualarını var eyleyen bizleri hiçbir vakit dar eyleme Allah’ım. Bikarar eyleme. Sevgili Habibinin annesi Hz Amine hatun hürmetine, büyük anamız Hz Hatice, Hz Aişe hürmetine, Hz Fatıma hürmetine annelerimizi affeyle. Annelerimizin yüzü suyu hürmetine bizleri de affeyle. Hakkımızdaki hayır dualarını lütfen kabul eyle.