ozkanalbay
New member
- Katılım
- 4 Ara 2006
- Mesajlar
- 103
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 43
İran Üzerinden ABD'de Üniter, Türkiye'de Federal Dinamikler
Falcon Operasyonu (I-II-III)
Insurrection Act
John Warner Defense Authorization Act
Military Commissions Act
Continuity of Government Operations Plan
Continuity of Government Commission
Yukarıdaki listenin ayrıntılarını açıklamak için biraz sabır rica ediyorum. Yazının sonunda; yukarıdaki listenin, ABD ile İran arasında yaşanan savaş parodisinin gerçek niteliğini kavramak için ne kadar önemli olduğunu göstermiş olmayı umuyorum.
ABD ve İran arasında danışıklı döğüş bir savaşla sonuçlanacak bir sona doğru hızla sürükleniyoruz.
Sonunda;
İran'ın değil, Suriyenin işgal edileceği;
İran'daki rejimin değil; savaş bahanesi ile oluşacak ve Kerkük yemini yutmamız durumunda daha da derinleşecek konjonktürde Türkiye'deki rejimin federalizm yönünde değiştirileceği ;
bir savaştan sözediyoruz.
Bir savaşla hem Suriye, hem de Türkiye üzerindeki emellerini gerçekleştirecek bu güçler açısından savaşın en büyük sonucu ABD ve İran'daki cuntaların rejimleri üzerindeki kontrollerini yeniden güçlendirmek olacak.
O yüzden tarihte bir çok kere tekrarlanan "Batı"-Pers işbirliği bugün de yine sinsi bir ağı çevremize örmekte.
ABD ve İran'ın birbirine rejim desteği atmalarının en son bilinen örneklerinden birini Baba Bush döneminde yaşamıştık.
Baba Bush; İran rejimi ile kapalı kapılar ardında yaptığı pazarlıkla; rehin alınan ABD'lilerin serbest bırakılmasını geciktirerek, Carter'ın yeniden seçilmesinin önünü kesmişti.
Ve İranlılar verdikleri sözü tutarak, rehineleri Reagan-Bush ikilisi iktidara geldikten sonra serbest bıraktılar ve bu ikiliye Başkanlıklarının ilk günlerinde muhteşem bir "zafer" yaşattılar.
Peki İran bu anlaşmanın karşılığında ne aldı?
Üst düzey teknoloji silahlar...
Kimden mi...İsrail'den.
İran-Kontra skandalı sırasında ortaya çıkan bu gerçeklerin üstü örtüldü ve o zamanlar İsrail ile İran arasındaki ilişkiyi kuran İranlı Yahudilerin bugün ABD'yi yönetmekte olan "neo-con" ekip içerisinde perde arkasında yeraldığı görüyorsunuz.
Hatta oğul Bush'un iktidara gelir gelmez imzaladığı ilk Başkanlık Kararnamesi ile açıklanması beklenen Reagan-Bush döneminin belgelerini tekrar mühürledi.
(ABD'yi demokrasi zannedenleri; Başkanların çıkardığı yasa hükmünde kararnameler ve hatta yasaları imzalarken yazdıkları "imza mektubu" müessesesini ayrıntılı incelemeye davet ediyoruz)
ABD ve İran'ın ön planda bir rehine krizi yaşarken, arka planda danışıklı döğüş birbirlerinin rejimlerine destek attıkları bu tarihi dönemeçin bir benzeri bugün kurulan daha büyük bir savaş sahnesinin arkasında cereyan ediyor.
Bu konuda tezimizi 2005 Şubatında kaleme aldığımız
Mollalarla Hahamlar Savaş Konusunda Anlaştıysa - I
Mollalarla Hahamların Kontrollü Savaş Senaryosu - II
Tanrısal Ruhbanların Tarihsel İşbirliği - III
İran/İsrail Kontrollü Savaş Senaryosu'nda Yeni Adım - Suriye Cephesi
Keşmir-Van/Kudüs-Washington Ekseninde Nükleer Şebekeler
başlıklı bir seri yazı ile ortaya koymuştuk.
Gelelim başta sıraladıklarımızın kerametine...
Falcon Operasyonu I-II-III
İlki 4-10 Nisan 2005'te gerçekleşti ve 10.000 kişi tutuklandı.
İkincisi 17-23 Nisan tarihleri arasında gerçekleşti ve 9037 kişi tutuklandı.
Üçüncüsü ise 22-28 Ekim 2006 yılında gerçekleşti ve 10,773 kişi tutuklandı.
ABD'nin "suçlularını" yakalamayı amaçlayan ve uyuşturucu suçlarından, nafaka ödemelerini ödemekte geciken eşlere kadar çok geniş bir "suçlu" spektrumunu içeren bu devasa polis operasyonu; ABD Adalet Bakanlığı'na bağlı "Federal Marshall"'ların koordinasyonunda yerel polis tarafından gerçekleştirildi.
Türkiye'de ancak darbe zamanlarında gerçekleştirilebilecek bir tutuklama furyası "demokrat ABD"'de herkesin gözü önünde yaşandı.
Bu 30.000 "suçlunun" tek bir tanesi bile terörle bağlantılı bir suçla suçlanmadı ve çoğu serbest bırakıldı.
Sistem; eyalet polislerini bir toplu tutuklama eylemi sırasında "Federal Marshall"'ların yönetimi altına nasıl sokacağını ve kitlesel tutuklamaları nasıl gerçekleştireceğini Falcon Operasyonu ile test etti.
Bush yönetiminin; şu anda İran'ın merkezine oturtulduğu "terörle savaşı" bahane ederek ABD içinde gerçekleştirdiği hamleler bununla sınırla kalmadı...
Ekim 2006'da; ABD Başkanı'nın ABD topraklarında kendi halkına karşı asker kullanmasını yasaklayan Insurrection Yasası değiştirildi.
Bu değişiklikle; ABD tarihi kadar eski bir prensip olan ve ABD Başkanlarının ülke içinde askerleri kullanmasına sınırlar koyan Posse Comitatus Yasası da anlamsızlaştırılarak, ABD Başkanı'na ülke toprakları üzerinde orduyu seferber etme yetkisi verildi.
ABD'nin karmaşık güvenlik yapısında, eyalet valillerinin kontrolünde olan Ulusal Muhafız Birlikleri de; değişikliklerden payını aldı.
John Warner Savunma Yetkilendirme Yasası; ABD Başkanı'nın Ulusal Muhafızlar'ı istediği zaman merkezi olarak yetkilendirme hakkı tanıdı.
2006 Military Commissions Yasası ise Bush yönetiminin ABD'yi örtülü bir polis devletinden açık bir faşizan polis devletine dönüştürmesi için en kritik adımlardan birini oluşturuyor.
Bu yasa ile Bush'a resmen Cenevre Konvansiyonu'na aykırı olarak "sert sorgulama yöntemleri kullanma" yetkisi ve vatandaşları veya vatandaş olmayanları "düşman savaşcı" ilan ederek , sınırsız süreler için gözaltında tutma yetkisi tanındı.
Bu arada Irak'taki kan banyosundan en fazla kar eden Halliburton şirketi sadece Irak'ta değil, aynı zamanda ABD'de de devasa inşaatlar gerçekleştiriyordu. Tahmin edin...
Bir tanesinin de Texas'a inşa edildiği tutuklama kampları
Doğal afetlerde ve terör saldırıları da dahil olmak üzere olağanüstü durumlarda yerel ve ulusal çapta sistemi askıya alma yetkisi olan Federal Emergency Management Agency (FEMA) ise ABD'nin gölge hükümeti olarak adlandırılıyor.
ABD'de gölge hükümetin devreye girmesi ile birlikte; NORAD (Kuzey Amerika Hava Savunma) merkezi operasyon merkezine dönüşüyor ve "Continuity of Government Operations Plan"(COGS) çerçevesinde yedek görevlileri gizli görev yerlerine atıyor.
İran savaşı bahanesi ile ABD'de bir ikinci 11 Eylül gerçekleşirse;
Türk Ordusuna ve askerine alenen küfreden ABD'nin eski Genelkurmay Başkanı Tommy Franks'in ifadesi ile;
"geniş çaplı ölümlere yol açan bir olay insanların ABD anayasasını sorgulamasına ve ülkenin askerileşmesine yol açabilir"
Fakat ABD ile uyumlu AKP ve Paşalarımızın ABD'yi ziyaret ettiklerinde ziyaret etmeden duramadıkları; "neocon" düşünce kuruluşu American Enterprise Institute(AEI) ve Brookings Institute için bütün bunlar da yetmiyor.
AEI ve Brookings ; ABD Kongresi'nin bir terörist saldırısı sonrasında çalışmaya devam edebilmesi için bir "Contuinity of Government Commission" (COG - Hükümetin Devamlılığı Komisyonu) kurulmasını öneriyor.
Kurulması önerilen komisyon; seçilenler ve hatta kamu kurumlarınca atananlardan değil; profesyonel siyasi lobicilerden oluşuyor.
Bütün bunlar;
ABD "Derin Devleti"'nin roman dalındaki Soner Yalçın'ı Tom Clancy'nin Amerika Krizde kitabının;
ABD Kongresi'ni hedefleyen ve bütün parlamenterlerin ölümüne sebep olan bir uçak kazası sahnesi ile açıldığını hatırladığımızda daha bir anlam kazanıyor.
Amerika yavaş yavaş bir krize hazırlanıyor.
İşin ilginci;
ABD'deki cunta ; İran'daki cunta ile stratejik stratejik işbirliği içinde adım adım tırmandırdığı bu kriz üzerinden;
kendi federal sistemini daha üniter ve merkezi bir yapıya sokacak süreçleri devreye sokarken;
aynı kriz üzerinden ise Türkiye'yi federalleştirecek dinamikleri olgunlaştırmayı hedefliyor.
ABD-İran arasındaki savaş tuzağına çekildiğimiz noktada;
ABD ve Türkiye'deki senkron cuntaların olağanüstü şartlar altında sistemi askıya alıp;
olağanüstü şartlar sonunda siyasi paradigmayı;
ABD'de üniterizm;
Türkiye'de federalizm yönünde değiştireceklerini yaşayacağız.
Olmaz olmaz demeyin...
Bu ülkeye siyasal İslam'ı kim getirdi...
Bu ülkede liberal ekonomiye bir çırpıda nasıl geçildi...
Ekonomik paradigmayı bir darbeyle bir gecede değiştirenlerin; şimdi de siyasi paradigmayı savaş ortamına bürünmüş bir darbemsi konjonktürle değiştirmeyi planlamadıkları ne malum?
Sizce ülke bölünmesin diye oğullarını şehit veren analar; Marmaris'teki İliştirilmiş Federalist için mi; İmralı'da ki İliştirilmiş Terörist (İT) için mi en çok hayır duasını okuyor?
O yüzden ezberlerinizi bozun...
O yüzden Körfez'e yığılan savaş gemilerini değil;
ABD'lilerin üzerine yığılan yasaları;
Türk Milleti'nin önüne kurulan tuzakları sayın.
İran Savaşı parodisinin ritmini en iyi o şekilde yakalarsınız.
Behiç Gürcihan
(Kıvanç Değirmenli)
Falcon Operasyonu (I-II-III)
Insurrection Act
John Warner Defense Authorization Act
Military Commissions Act
Continuity of Government Operations Plan
Continuity of Government Commission
Yukarıdaki listenin ayrıntılarını açıklamak için biraz sabır rica ediyorum. Yazının sonunda; yukarıdaki listenin, ABD ile İran arasında yaşanan savaş parodisinin gerçek niteliğini kavramak için ne kadar önemli olduğunu göstermiş olmayı umuyorum.
ABD ve İran arasında danışıklı döğüş bir savaşla sonuçlanacak bir sona doğru hızla sürükleniyoruz.
Sonunda;
İran'ın değil, Suriyenin işgal edileceği;
İran'daki rejimin değil; savaş bahanesi ile oluşacak ve Kerkük yemini yutmamız durumunda daha da derinleşecek konjonktürde Türkiye'deki rejimin federalizm yönünde değiştirileceği ;
bir savaştan sözediyoruz.
Bir savaşla hem Suriye, hem de Türkiye üzerindeki emellerini gerçekleştirecek bu güçler açısından savaşın en büyük sonucu ABD ve İran'daki cuntaların rejimleri üzerindeki kontrollerini yeniden güçlendirmek olacak.
O yüzden tarihte bir çok kere tekrarlanan "Batı"-Pers işbirliği bugün de yine sinsi bir ağı çevremize örmekte.
ABD ve İran'ın birbirine rejim desteği atmalarının en son bilinen örneklerinden birini Baba Bush döneminde yaşamıştık.
Baba Bush; İran rejimi ile kapalı kapılar ardında yaptığı pazarlıkla; rehin alınan ABD'lilerin serbest bırakılmasını geciktirerek, Carter'ın yeniden seçilmesinin önünü kesmişti.
Ve İranlılar verdikleri sözü tutarak, rehineleri Reagan-Bush ikilisi iktidara geldikten sonra serbest bıraktılar ve bu ikiliye Başkanlıklarının ilk günlerinde muhteşem bir "zafer" yaşattılar.
Peki İran bu anlaşmanın karşılığında ne aldı?
Üst düzey teknoloji silahlar...
Kimden mi...İsrail'den.
İran-Kontra skandalı sırasında ortaya çıkan bu gerçeklerin üstü örtüldü ve o zamanlar İsrail ile İran arasındaki ilişkiyi kuran İranlı Yahudilerin bugün ABD'yi yönetmekte olan "neo-con" ekip içerisinde perde arkasında yeraldığı görüyorsunuz.
Hatta oğul Bush'un iktidara gelir gelmez imzaladığı ilk Başkanlık Kararnamesi ile açıklanması beklenen Reagan-Bush döneminin belgelerini tekrar mühürledi.
(ABD'yi demokrasi zannedenleri; Başkanların çıkardığı yasa hükmünde kararnameler ve hatta yasaları imzalarken yazdıkları "imza mektubu" müessesesini ayrıntılı incelemeye davet ediyoruz)
ABD ve İran'ın ön planda bir rehine krizi yaşarken, arka planda danışıklı döğüş birbirlerinin rejimlerine destek attıkları bu tarihi dönemeçin bir benzeri bugün kurulan daha büyük bir savaş sahnesinin arkasında cereyan ediyor.
Bu konuda tezimizi 2005 Şubatında kaleme aldığımız
Mollalarla Hahamlar Savaş Konusunda Anlaştıysa - I
Mollalarla Hahamların Kontrollü Savaş Senaryosu - II
Tanrısal Ruhbanların Tarihsel İşbirliği - III
İran/İsrail Kontrollü Savaş Senaryosu'nda Yeni Adım - Suriye Cephesi
Keşmir-Van/Kudüs-Washington Ekseninde Nükleer Şebekeler
başlıklı bir seri yazı ile ortaya koymuştuk.
Gelelim başta sıraladıklarımızın kerametine...
Falcon Operasyonu I-II-III
İlki 4-10 Nisan 2005'te gerçekleşti ve 10.000 kişi tutuklandı.
İkincisi 17-23 Nisan tarihleri arasında gerçekleşti ve 9037 kişi tutuklandı.
Üçüncüsü ise 22-28 Ekim 2006 yılında gerçekleşti ve 10,773 kişi tutuklandı.
ABD'nin "suçlularını" yakalamayı amaçlayan ve uyuşturucu suçlarından, nafaka ödemelerini ödemekte geciken eşlere kadar çok geniş bir "suçlu" spektrumunu içeren bu devasa polis operasyonu; ABD Adalet Bakanlığı'na bağlı "Federal Marshall"'ların koordinasyonunda yerel polis tarafından gerçekleştirildi.
Türkiye'de ancak darbe zamanlarında gerçekleştirilebilecek bir tutuklama furyası "demokrat ABD"'de herkesin gözü önünde yaşandı.
Bu 30.000 "suçlunun" tek bir tanesi bile terörle bağlantılı bir suçla suçlanmadı ve çoğu serbest bırakıldı.
Sistem; eyalet polislerini bir toplu tutuklama eylemi sırasında "Federal Marshall"'ların yönetimi altına nasıl sokacağını ve kitlesel tutuklamaları nasıl gerçekleştireceğini Falcon Operasyonu ile test etti.
Bush yönetiminin; şu anda İran'ın merkezine oturtulduğu "terörle savaşı" bahane ederek ABD içinde gerçekleştirdiği hamleler bununla sınırla kalmadı...
Ekim 2006'da; ABD Başkanı'nın ABD topraklarında kendi halkına karşı asker kullanmasını yasaklayan Insurrection Yasası değiştirildi.
Bu değişiklikle; ABD tarihi kadar eski bir prensip olan ve ABD Başkanlarının ülke içinde askerleri kullanmasına sınırlar koyan Posse Comitatus Yasası da anlamsızlaştırılarak, ABD Başkanı'na ülke toprakları üzerinde orduyu seferber etme yetkisi verildi.
ABD'nin karmaşık güvenlik yapısında, eyalet valillerinin kontrolünde olan Ulusal Muhafız Birlikleri de; değişikliklerden payını aldı.
John Warner Savunma Yetkilendirme Yasası; ABD Başkanı'nın Ulusal Muhafızlar'ı istediği zaman merkezi olarak yetkilendirme hakkı tanıdı.
2006 Military Commissions Yasası ise Bush yönetiminin ABD'yi örtülü bir polis devletinden açık bir faşizan polis devletine dönüştürmesi için en kritik adımlardan birini oluşturuyor.
Bu yasa ile Bush'a resmen Cenevre Konvansiyonu'na aykırı olarak "sert sorgulama yöntemleri kullanma" yetkisi ve vatandaşları veya vatandaş olmayanları "düşman savaşcı" ilan ederek , sınırsız süreler için gözaltında tutma yetkisi tanındı.
Bu arada Irak'taki kan banyosundan en fazla kar eden Halliburton şirketi sadece Irak'ta değil, aynı zamanda ABD'de de devasa inşaatlar gerçekleştiriyordu. Tahmin edin...
Bir tanesinin de Texas'a inşa edildiği tutuklama kampları
Doğal afetlerde ve terör saldırıları da dahil olmak üzere olağanüstü durumlarda yerel ve ulusal çapta sistemi askıya alma yetkisi olan Federal Emergency Management Agency (FEMA) ise ABD'nin gölge hükümeti olarak adlandırılıyor.
ABD'de gölge hükümetin devreye girmesi ile birlikte; NORAD (Kuzey Amerika Hava Savunma) merkezi operasyon merkezine dönüşüyor ve "Continuity of Government Operations Plan"(COGS) çerçevesinde yedek görevlileri gizli görev yerlerine atıyor.
İran savaşı bahanesi ile ABD'de bir ikinci 11 Eylül gerçekleşirse;
Türk Ordusuna ve askerine alenen küfreden ABD'nin eski Genelkurmay Başkanı Tommy Franks'in ifadesi ile;
"geniş çaplı ölümlere yol açan bir olay insanların ABD anayasasını sorgulamasına ve ülkenin askerileşmesine yol açabilir"
Fakat ABD ile uyumlu AKP ve Paşalarımızın ABD'yi ziyaret ettiklerinde ziyaret etmeden duramadıkları; "neocon" düşünce kuruluşu American Enterprise Institute(AEI) ve Brookings Institute için bütün bunlar da yetmiyor.
AEI ve Brookings ; ABD Kongresi'nin bir terörist saldırısı sonrasında çalışmaya devam edebilmesi için bir "Contuinity of Government Commission" (COG - Hükümetin Devamlılığı Komisyonu) kurulmasını öneriyor.
Kurulması önerilen komisyon; seçilenler ve hatta kamu kurumlarınca atananlardan değil; profesyonel siyasi lobicilerden oluşuyor.
Bütün bunlar;
ABD "Derin Devleti"'nin roman dalındaki Soner Yalçın'ı Tom Clancy'nin Amerika Krizde kitabının;
ABD Kongresi'ni hedefleyen ve bütün parlamenterlerin ölümüne sebep olan bir uçak kazası sahnesi ile açıldığını hatırladığımızda daha bir anlam kazanıyor.
Amerika yavaş yavaş bir krize hazırlanıyor.
İşin ilginci;
ABD'deki cunta ; İran'daki cunta ile stratejik stratejik işbirliği içinde adım adım tırmandırdığı bu kriz üzerinden;
kendi federal sistemini daha üniter ve merkezi bir yapıya sokacak süreçleri devreye sokarken;
aynı kriz üzerinden ise Türkiye'yi federalleştirecek dinamikleri olgunlaştırmayı hedefliyor.
ABD-İran arasındaki savaş tuzağına çekildiğimiz noktada;
ABD ve Türkiye'deki senkron cuntaların olağanüstü şartlar altında sistemi askıya alıp;
olağanüstü şartlar sonunda siyasi paradigmayı;
ABD'de üniterizm;
Türkiye'de federalizm yönünde değiştireceklerini yaşayacağız.
Olmaz olmaz demeyin...
Bu ülkeye siyasal İslam'ı kim getirdi...
Bu ülkede liberal ekonomiye bir çırpıda nasıl geçildi...
Ekonomik paradigmayı bir darbeyle bir gecede değiştirenlerin; şimdi de siyasi paradigmayı savaş ortamına bürünmüş bir darbemsi konjonktürle değiştirmeyi planlamadıkları ne malum?
Sizce ülke bölünmesin diye oğullarını şehit veren analar; Marmaris'teki İliştirilmiş Federalist için mi; İmralı'da ki İliştirilmiş Terörist (İT) için mi en çok hayır duasını okuyor?
O yüzden ezberlerinizi bozun...
O yüzden Körfez'e yığılan savaş gemilerini değil;
ABD'lilerin üzerine yığılan yasaları;
Türk Milleti'nin önüne kurulan tuzakları sayın.
İran Savaşı parodisinin ritmini en iyi o şekilde yakalarsınız.
Behiç Gürcihan
(Kıvanç Değirmenli)