H
hüma-gül
Guest
İmanda etkili olan organ veya organlar hangileridir? Bu konuda farklı değerlendirmeler olmakla beraber, imanda etkili olan organ kalptir. Bir kimse, Peygamberimizi, Allah tarafından getirdiği kesin olarak bilinen her şeyde kalbi ile tasdik ediyor ve doğruluğuna inanıyorsa -bunu her hangi bir sebeple dili ile ikrar etmese de- Allah katında mü'mindir. Diliyle ikrar ettiği halde kalbi ile tasdik etmiyorsa, bu kimse her ne kadar insanlar yanında mü'min ise de, Allah katında gerçekten inanmış değildir.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"İnsanlardan öyle kimseler vardır ki Allah'a ve âhiret gününe iman ettik derler, halbuki onlar mü'min değillerdir."(Bakara, 8. )
''Bedeviler, 'İman ettik' demektedirler. (Ey Muhammed) de ki, 'Siz iman etmediniz fakat İslâm olduk deyin, çünkü iman henüz kalplerinize girmedi."(Hücurât, 14.)
Büyük Müfessir Mücahid (H.21-103) bu âyet-i kerimenin, Medine yakınında bulunan Benî Esed İbn-i Huzeyme kabilesi hakkında nâzil olduğunu söylemiştir. Bu kabile ganimet hevesiyle müslüman olduklarını söylemişlerdi. Bunlar bir kıtlık yılında Medine'ye gelmişler şehâdet kelimesini söylemişler ve Peygamberimize:
“- Biz, filân oğulları ve filân oğulları gibi size savaş açmadık, âilelerimizle geldik" dediler. Bu sözleri ile Peygamberimizden kendilerine sadaka yardımı yapılmasını istiyorlardı. Bunun üzerine bu âyet-i kerime indi.(Âlûsî, Ruhu'l-Meânî, Beyrut, c. XXVI, s.167, Mısır, 1353 H.)
Âyet-i kerime, Peygamberimize, onlara söyle. "siz iman etmediniz" çünkü iman yalnız dil ile ikrardan ibaret değil, yürekten inanmaktır.
Dil ile ikrar, dünyada müslüman olduğunun bilinmesi ve kendisine (cenaze namazını kılmak ve müslüman mezarlığına defnetmek gibi) İslâm hükümlerinin uygulanması için, gereklidir. Eş'arî'lerin ihtiyarı da budur. Ebû Mansûr Mâturidî de bu görüştedir.(Şerhu Fıkhi'l-Ekber, s. 69.)
"İman, kalp ile tasdik ve dil ile ikrardır" meşhur sözün anlamı da budur. Yoksa Allah katında mü'min olması için kalp ile tasdik yeterlidir.
Sonuç olarak, iman kalp ile tasdikten ibarettir. Dil ile ikrar ise başkalarının onu mü'min olarak tanımaları ve öldüğünde cenaze namazını kılmaları ve müslüman mezarlığına defnetmeleri gibi İslâm hükümlerinin ona uygulanması için gereklidir.
İmanın Geçerli Olmasının Şartları
İmanın sahih ve makbul olması için üç şartın bulunması gereklidir.
1. İman ümitsizlik halinde olmamalıdır.
Hayatı boyunca inanmamış olan bir insanın, yaşama ümidi kalmayıp can çekişme halinde iman etmesi geçerli değildir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"Günah işleyip de kendisine ölüm gelince 'işte ben şimdi tövbe ettim' diyen kimsenin tövbesi kabul edilmez. Kâfir olarak ölenlerin de tövbesi kabul edilmez. İşte bunlara ahirette can yakıcı bir azap hazırlamışızdır."(Nisa, 18.)
2. İnanmış olan bir kimse, dinin kesin hükümlerinden, her hangi birini inkar edici söz ve davranışlarda bulunmamalıdır. Meselâ, dinin hükümlerinden olduğu kesin olan namaz, oruç, hac ve zekât gibi bir hükmü inkâr eden, Allah böyle bir şey farz kılmadı artık bugün için bunlara gerek yoktur diyen kimse -Allah korusun imanını kaybetmiş olur. Çünkü dinin hükümleri bir bütündür, bunlardan birini inkar etmek hepsini inkar etmek demektir. Ancak dinin bütün hükümlerine inandığı halde bunlardan bazılarını yapmayacak olursa dinden çıkmış olmaz. İnkar başka yapmamak başkadır.
3. Dindeki hükümlerin hepsinin güzel olduğunu kabul etmeli ve bunların arasında bir ayırım yapmamalıdır.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"İnsanlardan öyle kimseler vardır ki Allah'a ve âhiret gününe iman ettik derler, halbuki onlar mü'min değillerdir."(Bakara, 8. )
''Bedeviler, 'İman ettik' demektedirler. (Ey Muhammed) de ki, 'Siz iman etmediniz fakat İslâm olduk deyin, çünkü iman henüz kalplerinize girmedi."(Hücurât, 14.)
Büyük Müfessir Mücahid (H.21-103) bu âyet-i kerimenin, Medine yakınında bulunan Benî Esed İbn-i Huzeyme kabilesi hakkında nâzil olduğunu söylemiştir. Bu kabile ganimet hevesiyle müslüman olduklarını söylemişlerdi. Bunlar bir kıtlık yılında Medine'ye gelmişler şehâdet kelimesini söylemişler ve Peygamberimize:
“- Biz, filân oğulları ve filân oğulları gibi size savaş açmadık, âilelerimizle geldik" dediler. Bu sözleri ile Peygamberimizden kendilerine sadaka yardımı yapılmasını istiyorlardı. Bunun üzerine bu âyet-i kerime indi.(Âlûsî, Ruhu'l-Meânî, Beyrut, c. XXVI, s.167, Mısır, 1353 H.)
Âyet-i kerime, Peygamberimize, onlara söyle. "siz iman etmediniz" çünkü iman yalnız dil ile ikrardan ibaret değil, yürekten inanmaktır.
Dil ile ikrar, dünyada müslüman olduğunun bilinmesi ve kendisine (cenaze namazını kılmak ve müslüman mezarlığına defnetmek gibi) İslâm hükümlerinin uygulanması için, gereklidir. Eş'arî'lerin ihtiyarı da budur. Ebû Mansûr Mâturidî de bu görüştedir.(Şerhu Fıkhi'l-Ekber, s. 69.)
"İman, kalp ile tasdik ve dil ile ikrardır" meşhur sözün anlamı da budur. Yoksa Allah katında mü'min olması için kalp ile tasdik yeterlidir.
Sonuç olarak, iman kalp ile tasdikten ibarettir. Dil ile ikrar ise başkalarının onu mü'min olarak tanımaları ve öldüğünde cenaze namazını kılmaları ve müslüman mezarlığına defnetmeleri gibi İslâm hükümlerinin ona uygulanması için gereklidir.
İmanın Geçerli Olmasının Şartları
İmanın sahih ve makbul olması için üç şartın bulunması gereklidir.
1. İman ümitsizlik halinde olmamalıdır.
Hayatı boyunca inanmamış olan bir insanın, yaşama ümidi kalmayıp can çekişme halinde iman etmesi geçerli değildir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"Günah işleyip de kendisine ölüm gelince 'işte ben şimdi tövbe ettim' diyen kimsenin tövbesi kabul edilmez. Kâfir olarak ölenlerin de tövbesi kabul edilmez. İşte bunlara ahirette can yakıcı bir azap hazırlamışızdır."(Nisa, 18.)
2. İnanmış olan bir kimse, dinin kesin hükümlerinden, her hangi birini inkar edici söz ve davranışlarda bulunmamalıdır. Meselâ, dinin hükümlerinden olduğu kesin olan namaz, oruç, hac ve zekât gibi bir hükmü inkâr eden, Allah böyle bir şey farz kılmadı artık bugün için bunlara gerek yoktur diyen kimse -Allah korusun imanını kaybetmiş olur. Çünkü dinin hükümleri bir bütündür, bunlardan birini inkar etmek hepsini inkar etmek demektir. Ancak dinin bütün hükümlerine inandığı halde bunlardan bazılarını yapmayacak olursa dinden çıkmış olmaz. İnkar başka yapmamak başkadır.
3. Dindeki hükümlerin hepsinin güzel olduğunu kabul etmeli ve bunların arasında bir ayırım yapmamalıdır.