Hz. İsa ilk Geldiği Zamanlarda Çok Az Sayıda Kişi Tarafından Tanınabilecektir
Deccal'in bu olumsuz faaliyetleri ve propaganda taktikleri sonucunda, yeryüzüne döndüğü ilk yıllarda Hz. İsa'yı tanıyabilecek insanların sayısının çok az olacağını Bediüzzaman da sözlerinde haber vermiştir:
Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakikî Îsâ olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarreb ve havassı (derin imanlı yakın talebeleri), nur-u iman (imanın ışığı) ile onu tanır. Yoksa bedahet derecesinde (birdenbire ve açıkça) herkes onu tanımayacaktır. (Mektubat, sf. 60)
Said Nursi bir başka sözünde ise Hz. İsa'nın toplumun büyük kesimi tarafından tanınamayacağını şöyle açıklamıştır:
"Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzulü (inişi) dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın (iman ışığının) dikkatiyle bilinir; herkes bilemez." (Şualar, s.487)
Bediüzzaman’ın bu sözüne göre, Hz. Isa yeryüzüne ilk geldiği zaman, kendisi de Hz. İsa olduğunu bilmeyecek, ancak daha sonra farkına varacaktır. Talebeleri de onu ancak imanın nuru ile tanıyabileceklerdir. Ancak toplumun geneli açıkça O'nun Hz. İsa (a.s.) olduğunu bilmeyecektir.
Hz. İsa’nın Cemaatinin Sayısı Çok Az Olacaktır
İlk zamanlarda Hz. İsa'ya inanıp destekleyenlerin sayısı da çok az olacaktır. Bediüzzaman, Hz. İsa'nın ahir zamanda yeryüzüne ikinci kez gelişinde yaşanacak bu durumu şöyle haber vermiştir:
... "Deccal'ın fevkalâde büyük ve minareden daha yüksek bir azamet-i heykelde ve Hazret-i İsa Aleyhisselâm ona nisbeten çok küçük bulunduğunu" gösterir.
Bunun bir tevili şu olmak gerektir ki: İsa Aleyhisselâm'ı nur-u îman (imanın ışığı) ile tanıyan ve tâbi' olan cemaat-ı ruhaniye-i mücahidînin (ruhani mücahidler cemaatinin) kemmiyeti (sayısı), Deccal'ın mektebce ve askerce ilmî ve maddî ordularına nisbeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir (maksadındadır). (5. Şua, sf. 464) (Şualar, sf. 495)
Bir başka sözünde ise Bediüzzaman Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde işaret edilen bu durumu şöyle açıklamıştır:
Hazret-i İsa (A.S.) Deccal ile mücadelesi zamanında, on arşın yukarıya atlayıp sonra kılıncı onun dizine yetiştirebilir derecesinde, vücudca o derece Deccal'in heykeli Hazret-i İsa'dan büyüktür, diye meâlinde rivayet var. Demek Deccal, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'dan on, belki yirmi misli yüksek kametli (boylu) olmak lâzım gelir...
Birinci Cihet: Din-i İsevî'nin hakikîsini (Hıristiyanlığın gerçeğini) esas tutan İsevî ruhanîlerin cemaati ve onlara karşı dinsizliği tervice (kabul ettirip geçerli kılmaya) başlayan cemaat tecessüm etseler (maddeleşip cisim haline gelseler), bir minare yüksekliğinde bir insanın yanında bir çocuk kadar da olamaz. (Kastomonu Lahikası, sf. 75)
Bediüzzaman, bu sözlerinde Deccal'in elinde bulunduracağı maddi ve manevi güç gibi, çevresindeki insanların sayısının da çok fazla olacağını, Hz. İsa'nın cemaatinin ise Deccal'inkine kıyasla çok az sayıda kişiden oluşacağını belirtmiştir. Hz. İsa'nın toplumun büyük bir kesimi tarafından tanınamamasında, Deccal'in elinde bulundurduğu bu geniş kitle ve imkanlarla yürüteceği olumsuz propagandanın büyük etkisi olacaktır (en doğrusunu Allah bilir).
Hz. Mehdi'nin Üstün Ahlakı ve Faaliyetlerinin Benzersizliği Çok Açık Olacağı Halde Onu Destekleyen Çok Az Kişi Olacaktır
Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Hz. Mehdi'nin, Allah korkusu çok güçlü olan, çok üstün ahlaklı bir kimse olacağı bildirilmektedir:
Ahlakı benim ahlakım olan bir evladım çıkacak. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 21)
Mehdi Allah'a karşı son derece boyun eğicidir. Ahlak bakımından Peygambere benzer. (Kıyamet Alametleri, sf.163)
Ben Mehdi'yi Peygamberlerin suhufunda (sahifelerinde) şöyle bulurum: "Mehdi'nin amelinde ne zulüm ne de ayıp yoktur." (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 21)
Hadislerde verilen bu bilgilerden Hz. Mehdi'nin, çevresinde Allah’a olan bağlılığı, ihlası ve üstün ahlakıyla dikkat çeken bir kimse olacağı anlaşılmaktadır. Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi’nin, dinin ve Müslümanların hayrına yönelik olarak çok fazla hizmet eden, çok önemli faaliyetler yürüten bir kimse olacağını bildirmiştir. Normal şartlarda ahlakı Peygamberimiz (sav)'e benzetilen, yalnızca Allah’ın rızasına uyan, tüm insanların dünyada ve ahiretteki kurtuluşu için samimi çaba harcayan, dünyaya huzur, barış, bolluk, bereket getirecek böyle hayırlı ve kıymetli bir insanın etrafında çok sayıda insan toplanmış olması gerekir. Onun bu ahlakını ve yaptığı hayırlı faaliyetleri açıkça gören her Müslümanın bu kimsenin yanında olmayı ve Hz. Mehdi ile birlikte davranan hak topluluğa destek vermeyi istemesi; ve onlara yardımcı olabilmek için büyük bir şevk ve heyecan içinde birbirleriyle yarışmaları gerekir. Ancak buna rağmen hadislerde, Müslümanlar arasında da Hz. Mehdi'yi destekleyen insanların sayılarının son derece az olacağına işaret edilmiştir. Bu durum son derece şaşırtıcı ve düşündürücüdür. Demek ki Hz. Mehdi’nin yaşadığı toplumdaki insanlar onun sahip olduğu üstün özellikleri, yürüttüğü hayırlı faaliyetleri açıkça gördükleri halde, yine de Hz. Mehdi ve cemaatini tam olarak fark edemeyeceklerdir.
Hz. Mehdi'nin bu durumu Hz. Yusuf’un hayatıyla büyük benzerlik göstermektedir. Kuran’ın “(Kuraklık başlayınca) Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler, onu tanımadıkları halde kendisi onları hemen tanıdı.” (Yusuf Suresi, 58) ayetiyle, Hz. Yusuf’un kardeşlerinin onu tanıyamadığı, ancak onun kardeşlerini tanıdığı haber verilmiştir. İşte hadislerin işaretine göre, Hz. Mehdi de, aynı Hz. Yusuf gibi olacak; o insanları görecek ama insanlar onu fark edemeyeceklerdir.
Hatta kimileri de tam tersi bir düşünceye kapılacak, ona destek olmaktan kaçınacak, hatta garip görüp uzak duracak ve ona karşı olumsuz bir faaliyet içerisine gireceklerdir. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde “halkın büyük kısmının Hz. Mehdi'ye yardımcı olmaktan kaçınacağı” şöyle haber verilmiştir:
Benim ümmetimden, daima Allah tarafından desteklenen ve onlara yardımcı olmayan halkın zarar veremeyeceği bir cemaat kıyamet kopuncaya kadar hiç eksik olmayacak. Ümmetim içinde daima böyle bir taife (topluluk) bulunacaktır. (Sünen-i İbni Mace, cilt 1, sf. 16)
Kıyamet ancak, ümmetimden bir taife, insanlara galip olduğu halde kopacaktır. Bu taife ne kendilerine yardımcı olmayanlara ne de yardımcı olanlara bakmayacaklar. (onların davranışlarına, ehemmiyet vermeyeceklerdir.) (Sünen-i İbni Mace, cilt 1, sf. 19)
Kuşkusuz bu Allah’ın bir mucizesidir. Peygamberimiz (sav)'in bundan on dört asır önce söylemiş olduğu sözlerinin tam olarak gerçekleşmesi oldukça önemlidir. Hz. Mehdi ve cemaati, tüm dünya insanlarının geleceği için çok önemli ve çok faydalı oldukları halde ilk dönemlerde Müslümanlar arasında bilinmeyecekler ve halktan onlara yardımcı olan olmayacaktır.
Ancak elbetteki bu insanların bir kısmı vicdanlarıyla bu mübarek şahısların üstünlüklerini kavrayacaklardır. Fakat haklarındaki tüm delilleri görmelerine rağmen, kişisel çıkar kaygılarıyla onları tanımazlıktan gelecek, destek olmayacak, uzak durmaya çalışacak ve diğer insanlardan da bu gerçekleri saklayacaklardır. Toplumun genelinin yardımcı olmaması, onların da Hz. İsa ve Hz. Mehdi'yi desteklemekten kaçınmalarına neden olacak, aksinde maddi manevi kayba uğramaktan korkacaklardır.
Deccal'in bu olumsuz faaliyetleri ve propaganda taktikleri sonucunda, yeryüzüne döndüğü ilk yıllarda Hz. İsa'yı tanıyabilecek insanların sayısının çok az olacağını Bediüzzaman da sözlerinde haber vermiştir:
Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakikî Îsâ olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarreb ve havassı (derin imanlı yakın talebeleri), nur-u iman (imanın ışığı) ile onu tanır. Yoksa bedahet derecesinde (birdenbire ve açıkça) herkes onu tanımayacaktır. (Mektubat, sf. 60)
Said Nursi bir başka sözünde ise Hz. İsa'nın toplumun büyük kesimi tarafından tanınamayacağını şöyle açıklamıştır:
"Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzulü (inişi) dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın (iman ışığının) dikkatiyle bilinir; herkes bilemez." (Şualar, s.487)
Bediüzzaman’ın bu sözüne göre, Hz. Isa yeryüzüne ilk geldiği zaman, kendisi de Hz. İsa olduğunu bilmeyecek, ancak daha sonra farkına varacaktır. Talebeleri de onu ancak imanın nuru ile tanıyabileceklerdir. Ancak toplumun geneli açıkça O'nun Hz. İsa (a.s.) olduğunu bilmeyecektir.
Hz. İsa’nın Cemaatinin Sayısı Çok Az Olacaktır
İlk zamanlarda Hz. İsa'ya inanıp destekleyenlerin sayısı da çok az olacaktır. Bediüzzaman, Hz. İsa'nın ahir zamanda yeryüzüne ikinci kez gelişinde yaşanacak bu durumu şöyle haber vermiştir:
... "Deccal'ın fevkalâde büyük ve minareden daha yüksek bir azamet-i heykelde ve Hazret-i İsa Aleyhisselâm ona nisbeten çok küçük bulunduğunu" gösterir.
Bunun bir tevili şu olmak gerektir ki: İsa Aleyhisselâm'ı nur-u îman (imanın ışığı) ile tanıyan ve tâbi' olan cemaat-ı ruhaniye-i mücahidînin (ruhani mücahidler cemaatinin) kemmiyeti (sayısı), Deccal'ın mektebce ve askerce ilmî ve maddî ordularına nisbeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir (maksadındadır). (5. Şua, sf. 464) (Şualar, sf. 495)
Bir başka sözünde ise Bediüzzaman Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde işaret edilen bu durumu şöyle açıklamıştır:
Hazret-i İsa (A.S.) Deccal ile mücadelesi zamanında, on arşın yukarıya atlayıp sonra kılıncı onun dizine yetiştirebilir derecesinde, vücudca o derece Deccal'in heykeli Hazret-i İsa'dan büyüktür, diye meâlinde rivayet var. Demek Deccal, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'dan on, belki yirmi misli yüksek kametli (boylu) olmak lâzım gelir...
Birinci Cihet: Din-i İsevî'nin hakikîsini (Hıristiyanlığın gerçeğini) esas tutan İsevî ruhanîlerin cemaati ve onlara karşı dinsizliği tervice (kabul ettirip geçerli kılmaya) başlayan cemaat tecessüm etseler (maddeleşip cisim haline gelseler), bir minare yüksekliğinde bir insanın yanında bir çocuk kadar da olamaz. (Kastomonu Lahikası, sf. 75)
Bediüzzaman, bu sözlerinde Deccal'in elinde bulunduracağı maddi ve manevi güç gibi, çevresindeki insanların sayısının da çok fazla olacağını, Hz. İsa'nın cemaatinin ise Deccal'inkine kıyasla çok az sayıda kişiden oluşacağını belirtmiştir. Hz. İsa'nın toplumun büyük bir kesimi tarafından tanınamamasında, Deccal'in elinde bulundurduğu bu geniş kitle ve imkanlarla yürüteceği olumsuz propagandanın büyük etkisi olacaktır (en doğrusunu Allah bilir).
Hz. Mehdi'nin Üstün Ahlakı ve Faaliyetlerinin Benzersizliği Çok Açık Olacağı Halde Onu Destekleyen Çok Az Kişi Olacaktır
Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Hz. Mehdi'nin, Allah korkusu çok güçlü olan, çok üstün ahlaklı bir kimse olacağı bildirilmektedir:
Ahlakı benim ahlakım olan bir evladım çıkacak. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 21)
Mehdi Allah'a karşı son derece boyun eğicidir. Ahlak bakımından Peygambere benzer. (Kıyamet Alametleri, sf.163)
Ben Mehdi'yi Peygamberlerin suhufunda (sahifelerinde) şöyle bulurum: "Mehdi'nin amelinde ne zulüm ne de ayıp yoktur." (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 21)
Hadislerde verilen bu bilgilerden Hz. Mehdi'nin, çevresinde Allah’a olan bağlılığı, ihlası ve üstün ahlakıyla dikkat çeken bir kimse olacağı anlaşılmaktadır. Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi’nin, dinin ve Müslümanların hayrına yönelik olarak çok fazla hizmet eden, çok önemli faaliyetler yürüten bir kimse olacağını bildirmiştir. Normal şartlarda ahlakı Peygamberimiz (sav)'e benzetilen, yalnızca Allah’ın rızasına uyan, tüm insanların dünyada ve ahiretteki kurtuluşu için samimi çaba harcayan, dünyaya huzur, barış, bolluk, bereket getirecek böyle hayırlı ve kıymetli bir insanın etrafında çok sayıda insan toplanmış olması gerekir. Onun bu ahlakını ve yaptığı hayırlı faaliyetleri açıkça gören her Müslümanın bu kimsenin yanında olmayı ve Hz. Mehdi ile birlikte davranan hak topluluğa destek vermeyi istemesi; ve onlara yardımcı olabilmek için büyük bir şevk ve heyecan içinde birbirleriyle yarışmaları gerekir. Ancak buna rağmen hadislerde, Müslümanlar arasında da Hz. Mehdi'yi destekleyen insanların sayılarının son derece az olacağına işaret edilmiştir. Bu durum son derece şaşırtıcı ve düşündürücüdür. Demek ki Hz. Mehdi’nin yaşadığı toplumdaki insanlar onun sahip olduğu üstün özellikleri, yürüttüğü hayırlı faaliyetleri açıkça gördükleri halde, yine de Hz. Mehdi ve cemaatini tam olarak fark edemeyeceklerdir.
Hz. Mehdi'nin bu durumu Hz. Yusuf’un hayatıyla büyük benzerlik göstermektedir. Kuran’ın “(Kuraklık başlayınca) Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler, onu tanımadıkları halde kendisi onları hemen tanıdı.” (Yusuf Suresi, 58) ayetiyle, Hz. Yusuf’un kardeşlerinin onu tanıyamadığı, ancak onun kardeşlerini tanıdığı haber verilmiştir. İşte hadislerin işaretine göre, Hz. Mehdi de, aynı Hz. Yusuf gibi olacak; o insanları görecek ama insanlar onu fark edemeyeceklerdir.
Hatta kimileri de tam tersi bir düşünceye kapılacak, ona destek olmaktan kaçınacak, hatta garip görüp uzak duracak ve ona karşı olumsuz bir faaliyet içerisine gireceklerdir. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde “halkın büyük kısmının Hz. Mehdi'ye yardımcı olmaktan kaçınacağı” şöyle haber verilmiştir:
Benim ümmetimden, daima Allah tarafından desteklenen ve onlara yardımcı olmayan halkın zarar veremeyeceği bir cemaat kıyamet kopuncaya kadar hiç eksik olmayacak. Ümmetim içinde daima böyle bir taife (topluluk) bulunacaktır. (Sünen-i İbni Mace, cilt 1, sf. 16)
Kıyamet ancak, ümmetimden bir taife, insanlara galip olduğu halde kopacaktır. Bu taife ne kendilerine yardımcı olmayanlara ne de yardımcı olanlara bakmayacaklar. (onların davranışlarına, ehemmiyet vermeyeceklerdir.) (Sünen-i İbni Mace, cilt 1, sf. 19)
Kuşkusuz bu Allah’ın bir mucizesidir. Peygamberimiz (sav)'in bundan on dört asır önce söylemiş olduğu sözlerinin tam olarak gerçekleşmesi oldukça önemlidir. Hz. Mehdi ve cemaati, tüm dünya insanlarının geleceği için çok önemli ve çok faydalı oldukları halde ilk dönemlerde Müslümanlar arasında bilinmeyecekler ve halktan onlara yardımcı olan olmayacaktır.
Ancak elbetteki bu insanların bir kısmı vicdanlarıyla bu mübarek şahısların üstünlüklerini kavrayacaklardır. Fakat haklarındaki tüm delilleri görmelerine rağmen, kişisel çıkar kaygılarıyla onları tanımazlıktan gelecek, destek olmayacak, uzak durmaya çalışacak ve diğer insanlardan da bu gerçekleri saklayacaklardır. Toplumun genelinin yardımcı olmaması, onların da Hz. İsa ve Hz. Mehdi'yi desteklemekten kaçınmalarına neden olacak, aksinde maddi manevi kayba uğramaktan korkacaklardır.