Dünyanın en büyük iki İlahi dini olan İslam ve Hıristiyanlığın pek çok inançları ortaktır. Hıristiyanlar da biz Müslümanlar gibi Allah'ın mutlak varlığına, ezeli ve ebedi olduğuna, tüm kainatı yoktan yarattığına ve tüm maddeye sonsuz kudretiyle hakim olduğuna inanmaktadırlar.
Allah Kuran'da Kitap Ehli hakkında birçok önemli bilgi vermektedir. Bunlardan bir kısmı Kitap Ehli'nden bazı kimselerin itikadi veya ahlaki hatalarıdır. Ama bunlar, Kitap Ehli'nin tamamının gaflet ve yanılgı içinde oldukları anlamına gelmez. Ayetlerde Yahudi ve Hıristiyanlar arasında samimi dindar kişilerin de bulunduğu haber verilmektedir:
Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir. (Al-i İmran Suresi, 113-115)
Hıristiyanların içine düştükleri en büyük yanılgı ve hatalardan biri ise, gerçek Hıristiyanlıkta (yani Hz. İsa'ya vahyedilen hak dinde) bulunmayan ve Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınmasının ardından geliştirilen "üçleme" (Allah'ı tenzih ederiz)dir.
Üçleme Yanılgısı Hıristiyanlar İçin Ne İfade Eder?
Hıristiyanlık Filistin'de yaşayan Yahudiler arasında doğdu. Hz. İsa'nın çevresinde bulunan ve ona inanan insanların tamamına yakını Yahudiydi ve Hz. Musa'nın şeriatına göre yaşıyorlardı. Yahudiliğin en temel özelliği ise, Allah'a bir ve tek olarak iman etmekti.
Ancak Hıristiyanlık, Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınışının ve Yahudilerin dünyasından çıkıp putperest dünyaya doğru yayılışının ardından farklılaşmaya başladı. (Bu makale boyunca üçleme inancını tarif etmek amacıyla kullanacağımız tüm batıl ifadelerden Allah'ı tenzih ederiz.)
"Üçleme" inancı bu sürecin sonunda ortaya çıktı. Bu kavram, "Baba, Oğul ve Kutsal Ruh"tan meydana gelmiş üçlü bir Allah inancı anlamında kullanılmaktadır. Üçleme, geleneksel Hıristiyanlığın en önemli iman şartlarındandır. Sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'e bir ve tek olarak iman etmeyi esas alan tevhid inancı ile tamamen çelişen bu yanlış inancı şu maddelerle tanımlamak mümkündür:
Üçleme inancına göre Allah, "Üçlü birlik" kavramıyla Kendisi'ni üç kişilikte göstermiştir ve Baba-Oğul-Kutsal Ruh aynı şeydir. Bu inanış şu cümlelerle özetlenir: "Baba, Oğul, Kutsal Ruh, tek olan Tanrı'nın Kendisi'dir", "Tanrı; Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak vardır"... Akıl ve mantıkla çelişen bu hatalı inanışa göre üçlemedeki üç şahsın her biri Allah'tır, dolayısıyla aynı güç ve yetkilere sahiptir. (Allah'ı tenzih ederiz.)
Hz. İsa'nın sözde Allah'ın oğlu olduğuna inanılır. Bu yanlış inanca göre Hz. İsa Allah ile aynı öze sahiptir. Bu inanışa homoousnius adını verirler ve "Baba ile Oğul aynı özden, cevherden oluşur" şeklinde özetlerler.
Hz. İsa'nın yaratılmadığına, Allah'ın oğlu olarak sonsuzluktan geldiğine inanılır. Bu yanlış inanca göre Hz. İsa insanların kurtuluşu için gökten inmiştir, cesetlenip insan olmuştur. Bu inanışa enkarnasyon adı verilir.
Üçleme inancı, sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'e batıl bir anlayışla bakan, Allah'ın insanlara peygamber olarak gönderdiği Hz. İsa'ya ilahlık atfeden yanlış bir inanıştır. Ancak, kendi içinde birçok çelişkiler barındırmasına ve tevhid inancının tamamen karşısında yer almasına rağmen, Hıristiyan inanışlarında çok önemli bir yere sahiptir.
İlginç olan bir husus, tarih boyunca üçleme inancına karşı çıkıp, Hz. İsa'nın sadece Allah'ın peygamberi olan bir beşer olduğunu savunan çeşitli kişi ve toplulukların şiddetli baskılara maruz kalmış olmalarıdır. Bu kişilerin İncil'den ve Hz. İsa'nın hayatından getirdikleri deliller her zaman göz ardı edilmiş, insanlar bu konularda konuşmaktan menedilmişlerdir.
Bu konuda en çok dikkat edilmesi gereken hususlardan bir diğeri de, üçleme inancına Kitab-ı Mukaddes'in hiçbir bölümünde rastlanamamasıdır. Ne Yahudilerin Kutsal Kitapları olan Eski Ahit'te ne de Hıristiyanların kutsal metni olan İncil'de bu inanç yer almamaktadır. Üçleme inancı İncil'de yer alan bazı ifadelerin yanlış yorumlarına dayanmaktadır ve bu kelime ilk kez 2. yüzyılın sonlarında Antakyalı Theophilus tarafından kullanılmıştır. Söz konusu inancın kabul görmesi ise çok daha sonraları gerçekleşmiştir. Bu nedenle de Kitab-ı Mukaddes araştırmacıları ve üçleme karşıtları özellikle; "Eğer bu inanç gerçekten doğru olsaydı, Hz. İsa'nın bu konuyu tüm açıklığıyla insanlara anlatmış olması gerekmez miydi? Üçleme inancının Kutsal Kitap'ta açık ifadelerle yer alması gerekmez miydi?" soruları üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. Bu sorulara kendilerinin verdikleri cevap ise açıktır: İncil'de tüm açıklığıyla yer almayan, dolayısıyla ilk Hıristiyanlar tarafından bilinmeyen bir inanç, Hıristiyanlığın temeli olamaz. Bu, Hz. İsa'nın ardından ve yerleşik Yunan kültürünün etkisiyle oluşturulan bir yanılgıdır.
Allah Kuran'da Kitap Ehli hakkında birçok önemli bilgi vermektedir. Bunlardan bir kısmı Kitap Ehli'nden bazı kimselerin itikadi veya ahlaki hatalarıdır. Ama bunlar, Kitap Ehli'nin tamamının gaflet ve yanılgı içinde oldukları anlamına gelmez. Ayetlerde Yahudi ve Hıristiyanlar arasında samimi dindar kişilerin de bulunduğu haber verilmektedir:
Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir. (Al-i İmran Suresi, 113-115)
Hıristiyanların içine düştükleri en büyük yanılgı ve hatalardan biri ise, gerçek Hıristiyanlıkta (yani Hz. İsa'ya vahyedilen hak dinde) bulunmayan ve Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınmasının ardından geliştirilen "üçleme" (Allah'ı tenzih ederiz)dir.
Üçleme Yanılgısı Hıristiyanlar İçin Ne İfade Eder?
Hıristiyanlık Filistin'de yaşayan Yahudiler arasında doğdu. Hz. İsa'nın çevresinde bulunan ve ona inanan insanların tamamına yakını Yahudiydi ve Hz. Musa'nın şeriatına göre yaşıyorlardı. Yahudiliğin en temel özelliği ise, Allah'a bir ve tek olarak iman etmekti.
Ancak Hıristiyanlık, Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınışının ve Yahudilerin dünyasından çıkıp putperest dünyaya doğru yayılışının ardından farklılaşmaya başladı. (Bu makale boyunca üçleme inancını tarif etmek amacıyla kullanacağımız tüm batıl ifadelerden Allah'ı tenzih ederiz.)
"Üçleme" inancı bu sürecin sonunda ortaya çıktı. Bu kavram, "Baba, Oğul ve Kutsal Ruh"tan meydana gelmiş üçlü bir Allah inancı anlamında kullanılmaktadır. Üçleme, geleneksel Hıristiyanlığın en önemli iman şartlarındandır. Sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'e bir ve tek olarak iman etmeyi esas alan tevhid inancı ile tamamen çelişen bu yanlış inancı şu maddelerle tanımlamak mümkündür:
Üçleme inancına göre Allah, "Üçlü birlik" kavramıyla Kendisi'ni üç kişilikte göstermiştir ve Baba-Oğul-Kutsal Ruh aynı şeydir. Bu inanış şu cümlelerle özetlenir: "Baba, Oğul, Kutsal Ruh, tek olan Tanrı'nın Kendisi'dir", "Tanrı; Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak vardır"... Akıl ve mantıkla çelişen bu hatalı inanışa göre üçlemedeki üç şahsın her biri Allah'tır, dolayısıyla aynı güç ve yetkilere sahiptir. (Allah'ı tenzih ederiz.)
Hz. İsa'nın sözde Allah'ın oğlu olduğuna inanılır. Bu yanlış inanca göre Hz. İsa Allah ile aynı öze sahiptir. Bu inanışa homoousnius adını verirler ve "Baba ile Oğul aynı özden, cevherden oluşur" şeklinde özetlerler.
Hz. İsa'nın yaratılmadığına, Allah'ın oğlu olarak sonsuzluktan geldiğine inanılır. Bu yanlış inanca göre Hz. İsa insanların kurtuluşu için gökten inmiştir, cesetlenip insan olmuştur. Bu inanışa enkarnasyon adı verilir.
Üçleme inancı, sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'e batıl bir anlayışla bakan, Allah'ın insanlara peygamber olarak gönderdiği Hz. İsa'ya ilahlık atfeden yanlış bir inanıştır. Ancak, kendi içinde birçok çelişkiler barındırmasına ve tevhid inancının tamamen karşısında yer almasına rağmen, Hıristiyan inanışlarında çok önemli bir yere sahiptir.
İlginç olan bir husus, tarih boyunca üçleme inancına karşı çıkıp, Hz. İsa'nın sadece Allah'ın peygamberi olan bir beşer olduğunu savunan çeşitli kişi ve toplulukların şiddetli baskılara maruz kalmış olmalarıdır. Bu kişilerin İncil'den ve Hz. İsa'nın hayatından getirdikleri deliller her zaman göz ardı edilmiş, insanlar bu konularda konuşmaktan menedilmişlerdir.
Bu konuda en çok dikkat edilmesi gereken hususlardan bir diğeri de, üçleme inancına Kitab-ı Mukaddes'in hiçbir bölümünde rastlanamamasıdır. Ne Yahudilerin Kutsal Kitapları olan Eski Ahit'te ne de Hıristiyanların kutsal metni olan İncil'de bu inanç yer almamaktadır. Üçleme inancı İncil'de yer alan bazı ifadelerin yanlış yorumlarına dayanmaktadır ve bu kelime ilk kez 2. yüzyılın sonlarında Antakyalı Theophilus tarafından kullanılmıştır. Söz konusu inancın kabul görmesi ise çok daha sonraları gerçekleşmiştir. Bu nedenle de Kitab-ı Mukaddes araştırmacıları ve üçleme karşıtları özellikle; "Eğer bu inanç gerçekten doğru olsaydı, Hz. İsa'nın bu konuyu tüm açıklığıyla insanlara anlatmış olması gerekmez miydi? Üçleme inancının Kutsal Kitap'ta açık ifadelerle yer alması gerekmez miydi?" soruları üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. Bu sorulara kendilerinin verdikleri cevap ise açıktır: İncil'de tüm açıklığıyla yer almayan, dolayısıyla ilk Hıristiyanlar tarafından bilinmeyen bir inanç, Hıristiyanlığın temeli olamaz. Bu, Hz. İsa'nın ardından ve yerleşik Yunan kültürünün etkisiyle oluşturulan bir yanılgıdır.