usamebinladin
Mesajlari Onaylanacak
- Katılım
- 15 Haz 2006
- Mesajlar
- 221
- Tepkime puanı
- 3
- Puanları
- 0
--------------------------------------------------------------------------------
bu kardeşimizde en güzel şekilde geleceğini güvence altına alabilirdi.ama o öyle bir yol seçtikiiiii.....
ŞEHİT BİLAL(Rahimehullah)
Bilal, onu kardeşleri böyle adlandırmıştı.O da ismini aldığı o mazlum sahabi gibi esaretten hürriyete, kölelikten ebedi mutluluklar diyarına yol almayı başardı.
Doğup büyüdüğü coğrafyanın zayıf bırakılmış, mazlum insanlarının yanından ayrılarak İstanbul'a göç etti.İstanbul'da girdiği üniversite imtihanında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandı.Ama hiç bir zaman bu okulda okumayı içine sindiremedi.O kendine rabbinin rızasını gaye edinmişti.Onun işi salih ameller peşinde koşmaktı.Bilal tüm yaşamını cennet için azık peşinde koşmaya adamıştı.
İlk önce 1995 yılında 21 yaşındayken, müslümanların batı cephesi olan bosnalı kardeşlerinin yardımına koştu.Orada 5 ay kadar kaldı.1995 yılının sonunda savaşın barış antlaşmasıyla son buluşundan sonra Türkiye'ye geri döndü.Kısa bir süre sonra kafir hinduların esareti altındaki Keşmirli kardeşlerinin yanına gitti.Orada da bir müddet Allah yolunda çalıştı.Bir çatışma sırasında cihada beraber gittikleri Osman Öztürk isimli kardeşi şehid oldu, kendisi de yaralandı ve Türkiye'ye tekrar geri döndü.Fakat Kafkasya'da Şeyh Şamil'in torunlarından bir avuç yiğidin, dünyanın en güçlü ordularına karşı verdikleri destansı mücadeleye icabet etmek için tekrar yollara düştü.
Allah resulü (s.a.v.) şöyle buyuruyor:"İnsanların en hayırlısı atının dizginine sıkıca tutunup nerede bir feryad, bir tehlike sesi duysa atını oraya süren kişidir."
Çeçen kardeşlerinin yanına daha önce gittiği yerlerden farklı olarak epey tecrübe kazanarak gelmişti.Yüzyılımızın Halid bin Velid'i, seyfül islam (islamın kılıcı) Emir Hattap'ın grubunda, bölgelerden birinin komutanı olmuştu.Birinci Çeçen cihadı 1996 yılında bitti.Ama o bu bereketli cihad topraklarını terketmek istemedi.
1999'un başında birinci çeçen cihadında tanışmış olduğu bir şehid arkadaşının kız kardeşi ile evlendi.Bir sene sonra ismini Musab koyduğu bir oğlu oldu.Musab için; "O benim reyhanım" derdi.Ona karşı çok düşkündü.Eşine bıraktığı son vasiyetinde; "Sizleri çok seviyorum.Siz benim dünya ahiret sevdiklerimdensiniz.Ama ben cihadı, Allah yolundaki mücadeleyi, rabbimin firdevs cennetlerini daha çok seviyorum.Şimdi ben sizleri allah için terkediyorum.Ama şunu bilin ki, firdevs cennetinde sizi bekleyeceğim." demişti.
6 Ağustos 1999'da başlayan ikinci çeçen cihadında da Bilal, bir mücahid bir komutan olarak görülmemiş kahramanlıklara imza attı.Allah onun eliyle bir çok düşmanına azap etti ve cehennemlere sürdü.Bu savaşlar sırasında defalarce yaralandı. 1. Dağıstan operasyonları sırasında, karnına isabet eden bir kurşunla midasinden ağır yaralandı.bundan 4 ay sonra sağ yanağına isabet eden bir mermiyle de çene kemiği ve dişleri dağıldı.En son ise, bir mayına basarak sol ayağını kendinden önce cennete gönderdi.
Allah resulü buyuruyor ki; "Allah kıyamet günü şehidi vurulduğu ilk günkü yarasıyla, rengi kan rengi, kokusu misk kokusu olduğu halde diriltecektir."
Bu ağır yaradan sonra Bilal, tedavisi için tekrar Türkiye'ye döndü.3-4 ay Türkiye'de kaldı ve bu süre içinde kopan sol ayağı yerine protez takıldı. Oğlunu, gönlünün reyhanını, Musab'ını kokladı, öptü.Ona doyamadan cennet kokan o şehitler diyarına tekrar geri döndü.Bu dönüşünde yanında yeni tanıştığı, ahlakından ve imanından etkilendiği Konyalı Mücahid Şener'i de götürdü.O öyle bir gençti ki yaşı henüz 19'du ama o kendisini Allah yolunda cihada adamıştı.Yüzü ayın 14 gibi nurluydu, ama o gençliğini rabbine adanmış izzetli bir yaşam için harcamıştı.
Bilal'in ve Mücahid'in şehadetlerine tanık olan bir arkadaşları anlatıyor:
Gün kadir gecesinin sabahı (2003'ün Ramazan ayının), saat 8:30 sıralarıydı.Sığınak içinde kimimiz Kur'an okuyor, ibadetle meşgul oluyor. Kimimiz de günlük işleriyle uğraşıyordu.Emirimiz Bilal ayağını çıkarmış, istirahat ediyordu.Aniden kapıdaki nöbetçi içeri girip, rusların etrafımızı sardığını ve saldırıya geçmek üzere olduklarını söyledi.Başta emirimiz Bilal olmak üzere hemen hazırlandık.Emirimiz en önde yavaş yavaş dışarıya çıkmaya başladık.Fakat ruslar saldırıya başlamışlardı.Bilal sığınaktan çıkar çıkmaz, vurularak şehit düştü... O ve diğer kardeşler kadir gecesi sabahı şehit düştüler.
Rabbim şehedetlerini kabul etsin.Bizlere de şehit olmayı nasip etsin inşallah
bu kardeşimizde en güzel şekilde geleceğini güvence altına alabilirdi.ama o öyle bir yol seçtikiiiii.....
ŞEHİT BİLAL(Rahimehullah)
Bilal, onu kardeşleri böyle adlandırmıştı.O da ismini aldığı o mazlum sahabi gibi esaretten hürriyete, kölelikten ebedi mutluluklar diyarına yol almayı başardı.
Doğup büyüdüğü coğrafyanın zayıf bırakılmış, mazlum insanlarının yanından ayrılarak İstanbul'a göç etti.İstanbul'da girdiği üniversite imtihanında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandı.Ama hiç bir zaman bu okulda okumayı içine sindiremedi.O kendine rabbinin rızasını gaye edinmişti.Onun işi salih ameller peşinde koşmaktı.Bilal tüm yaşamını cennet için azık peşinde koşmaya adamıştı.
İlk önce 1995 yılında 21 yaşındayken, müslümanların batı cephesi olan bosnalı kardeşlerinin yardımına koştu.Orada 5 ay kadar kaldı.1995 yılının sonunda savaşın barış antlaşmasıyla son buluşundan sonra Türkiye'ye geri döndü.Kısa bir süre sonra kafir hinduların esareti altındaki Keşmirli kardeşlerinin yanına gitti.Orada da bir müddet Allah yolunda çalıştı.Bir çatışma sırasında cihada beraber gittikleri Osman Öztürk isimli kardeşi şehid oldu, kendisi de yaralandı ve Türkiye'ye tekrar geri döndü.Fakat Kafkasya'da Şeyh Şamil'in torunlarından bir avuç yiğidin, dünyanın en güçlü ordularına karşı verdikleri destansı mücadeleye icabet etmek için tekrar yollara düştü.
Allah resulü (s.a.v.) şöyle buyuruyor:"İnsanların en hayırlısı atının dizginine sıkıca tutunup nerede bir feryad, bir tehlike sesi duysa atını oraya süren kişidir."
Çeçen kardeşlerinin yanına daha önce gittiği yerlerden farklı olarak epey tecrübe kazanarak gelmişti.Yüzyılımızın Halid bin Velid'i, seyfül islam (islamın kılıcı) Emir Hattap'ın grubunda, bölgelerden birinin komutanı olmuştu.Birinci Çeçen cihadı 1996 yılında bitti.Ama o bu bereketli cihad topraklarını terketmek istemedi.
1999'un başında birinci çeçen cihadında tanışmış olduğu bir şehid arkadaşının kız kardeşi ile evlendi.Bir sene sonra ismini Musab koyduğu bir oğlu oldu.Musab için; "O benim reyhanım" derdi.Ona karşı çok düşkündü.Eşine bıraktığı son vasiyetinde; "Sizleri çok seviyorum.Siz benim dünya ahiret sevdiklerimdensiniz.Ama ben cihadı, Allah yolundaki mücadeleyi, rabbimin firdevs cennetlerini daha çok seviyorum.Şimdi ben sizleri allah için terkediyorum.Ama şunu bilin ki, firdevs cennetinde sizi bekleyeceğim." demişti.
6 Ağustos 1999'da başlayan ikinci çeçen cihadında da Bilal, bir mücahid bir komutan olarak görülmemiş kahramanlıklara imza attı.Allah onun eliyle bir çok düşmanına azap etti ve cehennemlere sürdü.Bu savaşlar sırasında defalarce yaralandı. 1. Dağıstan operasyonları sırasında, karnına isabet eden bir kurşunla midasinden ağır yaralandı.bundan 4 ay sonra sağ yanağına isabet eden bir mermiyle de çene kemiği ve dişleri dağıldı.En son ise, bir mayına basarak sol ayağını kendinden önce cennete gönderdi.
Allah resulü buyuruyor ki; "Allah kıyamet günü şehidi vurulduğu ilk günkü yarasıyla, rengi kan rengi, kokusu misk kokusu olduğu halde diriltecektir."
Bu ağır yaradan sonra Bilal, tedavisi için tekrar Türkiye'ye döndü.3-4 ay Türkiye'de kaldı ve bu süre içinde kopan sol ayağı yerine protez takıldı. Oğlunu, gönlünün reyhanını, Musab'ını kokladı, öptü.Ona doyamadan cennet kokan o şehitler diyarına tekrar geri döndü.Bu dönüşünde yanında yeni tanıştığı, ahlakından ve imanından etkilendiği Konyalı Mücahid Şener'i de götürdü.O öyle bir gençti ki yaşı henüz 19'du ama o kendisini Allah yolunda cihada adamıştı.Yüzü ayın 14 gibi nurluydu, ama o gençliğini rabbine adanmış izzetli bir yaşam için harcamıştı.
Bilal'in ve Mücahid'in şehadetlerine tanık olan bir arkadaşları anlatıyor:
Gün kadir gecesinin sabahı (2003'ün Ramazan ayının), saat 8:30 sıralarıydı.Sığınak içinde kimimiz Kur'an okuyor, ibadetle meşgul oluyor. Kimimiz de günlük işleriyle uğraşıyordu.Emirimiz Bilal ayağını çıkarmış, istirahat ediyordu.Aniden kapıdaki nöbetçi içeri girip, rusların etrafımızı sardığını ve saldırıya geçmek üzere olduklarını söyledi.Başta emirimiz Bilal olmak üzere hemen hazırlandık.Emirimiz en önde yavaş yavaş dışarıya çıkmaya başladık.Fakat ruslar saldırıya başlamışlardı.Bilal sığınaktan çıkar çıkmaz, vurularak şehit düştü... O ve diğer kardeşler kadir gecesi sabahı şehit düştüler.
Rabbim şehedetlerini kabul etsin.Bizlere de şehit olmayı nasip etsin inşallah