seyfullah putkýran
New member
- Katılım
- 30 Eyl 2005
- Mesajlar
- 5,807
- Tepkime puanı
- 205
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
- Konum
- Ruhlar Aleminden
- Web sitesi
- www.tevhidyolu.net
Her hakiki hasenat gibi cesaretin dahi menbaı, imandır, ubudiyettir. Her seyyiat gibi cebanetin dahi menbaı dalalettir." sözünü nasıl anlamalıyız?
Her insan, hem korkak, hem de cesur olabilir. Bu ifadeler cesaret ve korkaklığın kaynağını bildirir. İman ve Allah'a kulluk, her türlü iyiliğin kaynağı olduğu gibi, cesaretin dahi kaynağıdır. Her türlü kötülük, küfür ve dalaletten geldiği gibi, korkaklık da aynı kaynaktan çıkmaktadır. Mü'minlerin cesareti, kafirlerin korkaklığı, özellikle savaşlarda çok açık bir şekilde görülmektedir. Mü'mini cesur yapan, temelde şu iki esastır.
a- "Onların ecelleri geldiğinde, bir an geri kalmazlar, öne de geçmezler" ayetinin bildirdiği "ecel birdir, değişmez" gerçeği. (A'raf, 34; Yunus, 49; Nahl, 61) Savaşta ön cephede olanla, arka cephedeki, ölüme aynı uzaklıktadır. Hatta cephede olanla, evinde istirahat eden arasında, ölüme uzaklık-yakınlık farkı yoktur. Niceleri vardır, pek çok savaşa girer, yatağında vefat eder. Niceleri de vardır, ilk defa savaşa katılır, hayatını kaybeder.
Halid b. Velîd'in durumu, buna güzel bir örnektir. Yatağında ömrünün son dakikalarını geçirirken, etrafındakilere şöyle der: "Şu kadar savaşa katıldım. Vücudumda ok-mızrak yarası veya bir darbe izi olmayan hiçbir uzvum yok. Ama gördüğünüz gibi, yatağımda vefat ediyorum. Korkakların kulakları çınlasın !" [2>.
b- Mü'min için, savaşta iki güzelden biri vardır (Tevbe, 52): Ya şehitlik, ya zafer [3>. "Ölürsem şehidim, kalırsam gazi" diyen bir mü'min, böyle beklentileri olmayan bir inançsızdan , elbette daha cesur olacaktır.
Her insan, hem korkak, hem de cesur olabilir. Bu ifadeler cesaret ve korkaklığın kaynağını bildirir. İman ve Allah'a kulluk, her türlü iyiliğin kaynağı olduğu gibi, cesaretin dahi kaynağıdır. Her türlü kötülük, küfür ve dalaletten geldiği gibi, korkaklık da aynı kaynaktan çıkmaktadır. Mü'minlerin cesareti, kafirlerin korkaklığı, özellikle savaşlarda çok açık bir şekilde görülmektedir. Mü'mini cesur yapan, temelde şu iki esastır.
a- "Onların ecelleri geldiğinde, bir an geri kalmazlar, öne de geçmezler" ayetinin bildirdiği "ecel birdir, değişmez" gerçeği. (A'raf, 34; Yunus, 49; Nahl, 61) Savaşta ön cephede olanla, arka cephedeki, ölüme aynı uzaklıktadır. Hatta cephede olanla, evinde istirahat eden arasında, ölüme uzaklık-yakınlık farkı yoktur. Niceleri vardır, pek çok savaşa girer, yatağında vefat eder. Niceleri de vardır, ilk defa savaşa katılır, hayatını kaybeder.
Halid b. Velîd'in durumu, buna güzel bir örnektir. Yatağında ömrünün son dakikalarını geçirirken, etrafındakilere şöyle der: "Şu kadar savaşa katıldım. Vücudumda ok-mızrak yarası veya bir darbe izi olmayan hiçbir uzvum yok. Ama gördüğünüz gibi, yatağımda vefat ediyorum. Korkakların kulakları çınlasın !" [2>.
b- Mü'min için, savaşta iki güzelden biri vardır (Tevbe, 52): Ya şehitlik, ya zafer [3>. "Ölürsem şehidim, kalırsam gazi" diyen bir mü'min, böyle beklentileri olmayan bir inançsızdan , elbette daha cesur olacaktır.