Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Her Canli Eşini Arar.....

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
>Yaratılan her şeyin bir eşi, bir tamamlayıcısı var:
Gökkubbe ve
altında
>uzanan yeryüzü... Bazen aydınlık bazen karanlık.
Yaşayan her canlı,
ölüm ve
>hayatla iç içe. Acı-tatlı, güzel ve çirkin olaylarla
günler
tamamlanıyor.
>Herşey, ama herşey çift!.. Tek olan ise, ancak Allahu
Tealâ!..
>
>Asr-ı Saadet... İnsanların en mutlu olduğu yıllar...
Zira başlarında
>Allah’ın Rasulü, Efendimiz (A.S.) bulunuyor. Kainatın
biriciği,
Allah’ın
>kitabını okuyor, öğretiyor, insanları dertlerinden
arındırıyor. Ve
Sahabe-i
>Kiram... Gönüller Sultanı’nın etrafında toplanmış
yürek insanları,
dünya ve
>ahiret imamları... Sıkıntılı ya da huzurlu; her
ortamda Rehber
önlerinde,
>O’nunla birlikte yaşıyorlar...
>
>“... İçinizden bir peygamber gönderdik. Size
ayetlerimizi okuyor, sizi
>günahlardan tezkiye ediyor, kitap ve hikmeti,
bilmediğiniz şeyleri
>öğretiyor...” (Bakara/151)
>
>Tezkiye... Günahlardan arındırmak, insanı her türlü
dünya ve ahiret
>sıkıntılarından temizlemek... Kulu, Allahu Tealâ’nın
ak-pak şahidi
olacak
>hale getirmek... İnsanı en güzel yaratılış suretine
yöneltmek;
Allah’ın
>yarattığı öze döndürmek ve o insanın derdini
yüklenmek...
>
>Güzellik
>
>İşte... Sa’d, şirk ortamından kurtulmuş, geçmişinden
pişmanlık duyarak
>biricik yaratıcıya, Allah Rasulü’nün huzurunda
yönelmiş bir Asr-ı
Saadet
>insanıydı. Sülemoğulları Kabilesi’nde yaşardı. Sevinç
ve üzüntüleri
>Kainatın Serveri ile paylaşırdı. Bir gün O’nun
huzuruna geldi, derdini
dile
>getirdi:
>
>- “Ey Allah’ın Rasulü!.. Benim zenci olmam ve yüzümün
çirkin olması
cennete
>girmeme engel olur mu?”
>
>Belli ki, mahzundu Sa’d... Tebessümüyle Medine’yi,
bütün bir kainatı
>güzelleştiren sevgilinin bir sıcak bakışını arıyordu.
O, Alemlerin
>Rabbi’nin övdüğü sevgiliydi:
>
>“And olsun ki, kendinizden öyle bir peygamber
gelmiştir ki, sizin
sıkıntıya
>uğramanız ona çok ağır gelir. Çünkü O, size çok
düşkün, çok şefkatli
ve
>merhametlidir.” (Tevbe/128)
>
>İşte o merhamet abidesi Sa’d’e şöyle cevap verdi:
>
>- “Sa’d!.. Sen Rabbine itaat ettiğin, O’nun elçisi
olarak benim
>getirdiklerime inandığın sürece, cennete
gireceksin!..”
>
>- “Ben Allah’tan başka ilah olmadığına ve senin
Allah’ın kulu ve
elçisi
>olduğuna şahitlik ediyorum. Ama neden ey Allah’ın
Rasulü; neden halkım
beni
>dışlıyor?..”
>
>Dertliydi Sa’d. Yaşadığı insanlarla kaynaşamıyordu.
Sa’d nice insanı
‘bu
>benim can dostum!’ diyerek bağrına basmıştı. Ama onu
derdiyle başbaşa
>bırakanlar, çirkin yüzlü diye farklı davrananlar
vardı!.. Efendimiz
(A.S.):
>
>- “Sa’d!.. Halkın ve sen, kardeşsiniz..” deyince
Sa’d:
>
>- “Fakat, ey Allah’ın Rasulü!.. Sizin tavsiyeniz
üzerine amca kızımla
>evlenmek istemiştim. Onlar ise, yüzümün
çirkinliğinden dolayı beni
kabul
>etmediler!...”
>
>Herşey çift!..
>
>Genç sahabi Sa’d, aslında Allah Rasulü’nün dostluğunu
istiyordu. Her
işinde
>onun gönül rızasını arıyordu. O şehirde, Allah ve
Rasulü’ne gönül bağı
>zayıf olanlar bulunduğu gibi, Allah’ın razı olduğu
nice dostlar da
vardı.
>Efendimiz (A.S.):
>
>- “O halde sen, Vehb’in oğlu Amr’ın yanına git. Onun
da güzel,
becerikli ve
>saliha bir kızı var!..” dedi.
>
>Allahu Tealâ tek... Ancak yarattığı her şeyin bir
eşi, bir
tamamlayıcısı
>var: Gökkubbe ve altında uzanan bir yeryüzü...
Yeryüzü bazen aydınlık
bazen
>de karanlık. Yeryüzü gündüzleri güneş, geceleri ay
ile aydınlanıyor.
>Yeryüzünün bir bölümü dümdüz ova ve yer yer dağlık,
sarp kayalıklar...
Bir
>kısmı denizle, diğer bir kısmı da kara ile çevrili.
Yeryüzü bazen
sıcak yaz
>günlerine, bazen de soğuk kış aylarıyla hemdem
oluyor. Bu dünyada
yaşayan
>her canlı, ölüm ve hayatla iç içe. Bu zaman içinde
acı-tatlı
yiyecekler,
>güzel ve çirkin olaylarla günler tamamlanıyor.
Herşey, ama herşey
çift!..
>Tek olan ise, ancak Allahu Tealâ!.. O bir olan
yaratıcı şöyle buyurur:
>
>“Her şeyden çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt
alasınız!..
(Zariyat/69)
>
>Yalnızlık Allah’a mahsustu. İnsan da çift olacak, eş
ve dostunu
bulacaktı.
>Bu tek olan Allah’ın, insanları çift olarak görmek
istemesiydi. Bu da
aile
>demekti... Allahu Tealâ:
>
>“Aranızdaki bekarları, kölelerinizden ve
cariyelerinizden iyi
davranışlı
>olanları, evlendirin.” (Nur/82)
>
>Efendimiz (A.S.) o iyi davranışlı insanı; Sülem
Kabilesi’nden Sa’d’ı
>evlendirmek istiyordu. Sa’d ise, böylesi bir işte
Allah Rasulü’nün
>tasdikini, gönül rızasını arıyordu. Bu sebeple,
Efendimiz (A.S.)’in
>kendisini yönlendirecek her cümlesi onun için
önemliydi.
>
>Sa’d’e şöyle diyordu Gönüller Sultanı:
>
>- “Sa’d!.. Amr’ın evine git. Benim selamımı söyle ve
Allah’ın Nebisi,
beni
>sizin kızınızla evlendirmek istiyor de.”
>
>Hayat arkadaşı
>
>Artık yön belirlenmişti. Hedef de, yol da rehber
tarafından
gösterilmişti.
>Buna ihtiyacı vardı Sa’d’ın. Zira Allah’ın emrini
yerine getirirken
>kaybetmek istemiyordu. Kendi hisleriyle eşini ararsa
yanılabilirdi.
Hayat
>arkadaşı önemliydi. O, dünya ve ahiret hayatında
erkeğine huzur
vermeliydi.
>Ama nasıl bulabilecekti bu huzuru? Tanımadığı bir
insanla nasıl
>kaynaşacaktı?.. Zira “ruhlar toplanmış gruplar
gibidirler. Onlardan
>birbirleriyle önceden tanışanlar kaynaşır,
tanışmayanlar ayrılırlar.”
>(Buharî, Müslim)
>
>Ama bu tanışma dünyada değil, ruhlar alemindeydi.
Zira bu dünyada
aylarca,
>yıllarca birbirini tanıyıp, ayrılan kadınlar ve
erkekler vardı!.. Şu
halde
>perdenin arkası, Allah’ın ezeli ilminde gizlenmişti.
Ve kadınlar
erkeksiz,
>erkekler de kadınsız olamazdı... Bu, Allah’ın
kanunuydu:
>
>“Kadınlar sizin için birer elbise, siz de kadınlar
için birer elbise
>gibisiniz.” (Bakara/ 187)
>
>İşte bu elbiseyi arıyordu Sa’d... Allah’ın Rasulü de,
Sa’d’in güzel
bir kul
>olması için onun derdini paylaşıyordu.
>
>Sa’d, Amr’ın evine geldi, selam verdi:
>
>- “Allah’ın Nebisi, kızınızla beni evlendirmek
istiyor!..” dedi.
>
>Tercih
>
>İlahi irade!.. Bu kez de Amr ailesi Sa’d’ın yüzüne
kapıyı kapatmıştı.
>Kullar kendi iradeleriyle kapıları kapatırlar ama
Allah, kendisine
teslim
>olana nice gönül kapıları açardı. O an, kalbini bir
an bile
döndürmediği
>alemlerin Rabbi en güzel kapıyı Sa’d’a açıvermişti.
Nasıl olmuştu,
daha
>yüzünü bile görmediği müstakbel eşi:
>
>-“Ey Allah’ın kulu, geri dön!.. Eğer Allah’ın Rasulü,
beni sana eş
tayin
>etmişse, ben buna Allah için razıyım!.. Yeter ki
Allah ve Rasulü
memnun
>olsun!..” deyivermişti. Bu, dini için tercih edilecek
kişinin
>yükselebileceği bir mertebeydi. O zirvede iman
muhabbete dönüşmüştü.
Kızın
>ruh dünyasından süzülen ifadeleri, büyük bir irşadın
belki de
>başlangıcıydı:
>
>- “Baba, anne!.. Hakkınızda vahiy inip, perişan
olmaktansa, sözünüzden
geri
>dönün!..” diyordu iman abidesi kız..
>
>“Allah ve Rasulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış
bir kadın ve
erkeğe o
>işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her
kim Allah ve
Rasulü’ne
>karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”
(Ahzab/36)
>
>Tercih insanların değil, Kur’an ve Sünnet’indi.
Kur’an ve Sünnet’in
hakim
>olduğu kadın ve erkeğin kurduğu aile perişan olmaz,
huzursuz kalmazdı.
Ana
>babalar da evlatlar tarafından unutulmazlardı. İşte
unutturmadı o kız,
>babasına Allahu Tealâ’yı. Sözleri babasına tesir
etti, pişmanlık
içinde
>Allah Rasulü’ne geldi ve:
>
>- “Ey Allah’ın Rasulü!.. Gönderdiğin genci geri
çevirdim. Beni affet,
>yanlış yaptım, pişman oldum!.. Şimdi kızımı ona
nikahlamak istiyorum.”
>dedi. Efendimiz:
>
>- “Öyleyse, git hanımınla görüş!.. Ona göre kararını
ver.” buyurdu.
>
>O esnada Sa’d çarşıdaydı. Ümitliydi bir gün
evleneceğinden,
günahlardan
>daha rahat sıyrılacağından ve dinini daha iyi
koruyacağından. Allah
>Rasulü’nün onu en güzele yönlendireceğinden de
emindi. Bu sebeble
düğün
>hazırlığına girişmişti. Yuvasını kuracak, dinini
tamamlayacaktı. Derdi
din,
>gönlündeki sevgili ise Allah ve Rasulüydü.
Alış-verişe başlayacaktı
ki,
>çarşıya bir haberci geldi:
>
>- “Ey İnsanlar! Allah’ın Rasulü, eli silah tutan her
mümini sefere
>çağırıyor. Cennete kavuşmak isteyen bineklerine
koşsun!..”
>
>Tercih
>
>Bu, dünya ve ahiretin en sevgilisinin isteğiydi. Bu
istekte O’nun
rızası
>vardı. Şimdi kendi isteklerini bırakıp, sevgililer
sevgilisinin
muradına
>itaat zamanıydı.
>
>Asıl sevgili Allah Rasülü (s.a.v.)’e olan muhabbeti,
o an Sa’d’ın
bütün
>ruhunu sarıvermişti. Elindeki parasıyla kılıç, mızrak
ve bir at satın
aldı.
>Başına sarığını da sardı. Atına binip, askerlerin
arasına katıldı.
>Yaralanıncaya kadar düşman önünde savaştı. Savaşta
kollarını kaybetti.
>
>Savaş sonunda, Rasulullah (A.S.) şehitler arasında
dolaşırken, Sa’dı
>simsiyah kollarından tanıdı. Efendimiz:
>
>- “Sa’d... Sa’d!..” diye seslendi. Ancak Sa’d şehid
olmuştu. Kainatın
>Serveri, Sa’d’ın başucuna eğildi, başını dizlerinin
üzerine yasladı.
>Yanındaki sahabiye şunları söyledi:
>
>- “Silahını ve bineğini müstakbel eşine götürün!...
Kızın ailesine de
>şunları söyleyin: Allah Tealâ, onların kızından daha
hayırlısıyla
Sa’d’ı
>evlendirdi. Silahı ve atı da işte onun mirasıdır!..”
(İbnu’l Esir)
>
>Allah’a ulaşan yolda kadın ve erkek gaye değil,
sadece vasıta...
>
>Allah’a teslim olan, çıkış yolunu O’ndan bekler.
Kur’an ve Sünnet
>ölçülerinde eşini arar. Hayatını bu ölçülerle süsler.
Yuvasını
kurarken
>aileleri yok etmez. Sadece hisleriyle hareket etmez.
Allah’ın
yeryüzündeki
>şahididir o. Cefâlar ve sefâlar ise, tek olan
yaratıcının emanetidir.
Kadın
>ve erkek bu emaneti taşıyan kul, nesiller de bu
kulluğun en güzel
>mirasıdır.
>
>“Kim Allah’tan korkarsa, Allah onun için bir çıkış
yolu yaratır. Ve
hiç
>ummadığı yerden, kendisini rızıklandırır.”
(Talâk/3-4)
:11_1_203:
 
Üst Alt