usamebinladin
Mesajlari Onaylanacak
- Katılım
- 15 Haz 2006
- Mesajlar
- 221
- Tepkime puanı
- 3
- Puanları
- 0
CAHİLCE İDDİALARI ORTAYA ATAN KİŞİLERE CEVAP NİTELİĞİNDEDİR!!!
Bu kimse, Peygamberi de, sahabeyi de, âlimleri de hakkıyla bilmiyor. Tevatürden, icmadan, hadis ilminden haberi yok. Bilmediği bir şeyi, bir peygamber bir başkasına sorabilir. Bundan da haberi yok. Musa aleyhisselam ulül azm, büyük bir resuldür. Buna rağmen, bilmediği ilimleri öğrenmek için, bir kimseden yardım istediği Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. İşte âyet-i kerimeler:
(Bu arada ikisi [Hz. Musa ile arkadaşı], katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular. Musa ona, sana öğretilen [gayblarla ilgili] ilimden, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olmak istiyorum, dedi. O, Sen benim yaptıklarıma dayanamazsın, esasını bilmediğin bir şeye nasıl dayanabilirsin?” dedi. Musa, inşallah, beni sabredici olarak bulursun dedi.) [Kehf 65 - 69]
Kitap sahibi bir peygamber, herhangi bir kimseden bilgi almak istediğine göre, Peygamber efendimizin Hz. Musa’nın tecrübesine istinaden yaptığı tavsiyesine uyması yadırganmamalıdır. Bu hadis-i şerif, Buhari ve Müslim gibi dinimizin en kıymetli iki hadis kitabında yer almaktadır. Bu iki kitaba inanılmazsa, din yıkılmış olur. Çünkü bu iki kitabın doğru olmasında İcma hasıl olmuştur. İcma, âlimlerin sözbirliğidir. Eğer İcma’ya inanılmazsa Kur’ana da inanılmaz. Ayrıca namazın nasıl kılınacağı, namazın farzları, vacibleri, mekruhları, sünnetleri, namazı bozanları Kur’an-ı kerimden anlamak mümkün değildir. Daha bir çok konunun hepsini Peygamber efendimiz açıklamıştır. Resulullah efendimizin açıklaması olmadan bunları bilmek mümkün değildir.
Medarik tefsirinde, Nisa suresinin (Müminlerin [itikad ve ameldeki] yolundan ayrılan Cehenneme gider) mealindeki 115. âyet bildirildikten sonra, (Kitab ve sünnetten ayrılmak gibi icmadan da ayrılmak caiz değildir) buyuruluyor. Beydavi’de, aynı âyetin tefsirinde (Bu âyet, icmadan ayrılmanın haram olduğunu göstermektedir) buyuruluyor.
İmam-ı Ahmed’in bildirdiği, (Ümmetim dalâlet üzerinde sözbirliği yapmaz) hadis-i şerifi de gösteriyor ki, Ehl-i sünnet âlimlerin söz birliği ile bildirdiklerinin hepsi doğrudur.
İbni Sebe diyor ki: Kur’anı toplayan Eshab, ona ilave ve çıkarma yaptı. Biz Kur’ana inanmayız. (Bu Kur’anı Allah indirdi korumasını o yapar) diye bir âyet uydurmuşlar. Yok, biz ibni Sebe yahudisi gibi değiliz deyip, eğer Kur’ana inanılıyorsa, Eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik olduğuna da inanmak gerekir. Onların rivayet ettikleri hadislerin de doğru olduğuna inanmak gerekir. Kur’anı bildirdikleri gibi hadisleri de onlar bildirdi. Bunlardan birisini kötülemek, bir dediğine inanır, diğer dediğine inanmam demek, dini yıkmanın, İslamiyet’e inanmıyorum demenin kamufle edilmiş şeklidir. Hadis âlimlerini, yalancı, cahil ve din düşmanı bilmek ne kadar yanlıştır. Buhari ve Müslim gibi âlimlere uymak gerekir. Çünkü Kur’an-ı kerimde (Bilmiyorsanız zikir ehline [âlimlere] sorun) buyuruluyor. (Nahl 43)
Bu kimse, Peygamberi de, sahabeyi de, âlimleri de hakkıyla bilmiyor. Tevatürden, icmadan, hadis ilminden haberi yok. Bilmediği bir şeyi, bir peygamber bir başkasına sorabilir. Bundan da haberi yok. Musa aleyhisselam ulül azm, büyük bir resuldür. Buna rağmen, bilmediği ilimleri öğrenmek için, bir kimseden yardım istediği Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. İşte âyet-i kerimeler:
(Bu arada ikisi [Hz. Musa ile arkadaşı], katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular. Musa ona, sana öğretilen [gayblarla ilgili] ilimden, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olmak istiyorum, dedi. O, Sen benim yaptıklarıma dayanamazsın, esasını bilmediğin bir şeye nasıl dayanabilirsin?” dedi. Musa, inşallah, beni sabredici olarak bulursun dedi.) [Kehf 65 - 69]
Kitap sahibi bir peygamber, herhangi bir kimseden bilgi almak istediğine göre, Peygamber efendimizin Hz. Musa’nın tecrübesine istinaden yaptığı tavsiyesine uyması yadırganmamalıdır. Bu hadis-i şerif, Buhari ve Müslim gibi dinimizin en kıymetli iki hadis kitabında yer almaktadır. Bu iki kitaba inanılmazsa, din yıkılmış olur. Çünkü bu iki kitabın doğru olmasında İcma hasıl olmuştur. İcma, âlimlerin sözbirliğidir. Eğer İcma’ya inanılmazsa Kur’ana da inanılmaz. Ayrıca namazın nasıl kılınacağı, namazın farzları, vacibleri, mekruhları, sünnetleri, namazı bozanları Kur’an-ı kerimden anlamak mümkün değildir. Daha bir çok konunun hepsini Peygamber efendimiz açıklamıştır. Resulullah efendimizin açıklaması olmadan bunları bilmek mümkün değildir.
Medarik tefsirinde, Nisa suresinin (Müminlerin [itikad ve ameldeki] yolundan ayrılan Cehenneme gider) mealindeki 115. âyet bildirildikten sonra, (Kitab ve sünnetten ayrılmak gibi icmadan da ayrılmak caiz değildir) buyuruluyor. Beydavi’de, aynı âyetin tefsirinde (Bu âyet, icmadan ayrılmanın haram olduğunu göstermektedir) buyuruluyor.
İmam-ı Ahmed’in bildirdiği, (Ümmetim dalâlet üzerinde sözbirliği yapmaz) hadis-i şerifi de gösteriyor ki, Ehl-i sünnet âlimlerin söz birliği ile bildirdiklerinin hepsi doğrudur.
İbni Sebe diyor ki: Kur’anı toplayan Eshab, ona ilave ve çıkarma yaptı. Biz Kur’ana inanmayız. (Bu Kur’anı Allah indirdi korumasını o yapar) diye bir âyet uydurmuşlar. Yok, biz ibni Sebe yahudisi gibi değiliz deyip, eğer Kur’ana inanılıyorsa, Eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik olduğuna da inanmak gerekir. Onların rivayet ettikleri hadislerin de doğru olduğuna inanmak gerekir. Kur’anı bildirdikleri gibi hadisleri de onlar bildirdi. Bunlardan birisini kötülemek, bir dediğine inanır, diğer dediğine inanmam demek, dini yıkmanın, İslamiyet’e inanmıyorum demenin kamufle edilmiş şeklidir. Hadis âlimlerini, yalancı, cahil ve din düşmanı bilmek ne kadar yanlıştır. Buhari ve Müslim gibi âlimlere uymak gerekir. Çünkü Kur’an-ı kerimde (Bilmiyorsanız zikir ehline [âlimlere] sorun) buyuruluyor. (Nahl 43)